Gönderen Konu: Arz-ı Mev’ud ve Arz-ı Mukaddes 2  (Okunma sayısı 651 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 6598
Arz-ı Mev’ud ve Arz-ı Mukaddes 2
« : Ağustos 16, 2024, 08:09:28 ÖÖ »


Arz-ı Mev’ud ve Arz-ı Mukaddes   2

Kur’an-ı Kerim’in beyanına göre İsrailoğulları, Mısır’dan çıktıktan sonra Hz. Musa Aleyhisselam’ın kutsal topraklara gitme fikrine karşı geldi.

Rivayete göre bu bölgede güçlü olan Amelikalılar yaşamaktadır. Amelikalılar’dan korkan İsrailoğulları Hz. Musa’ya “Ey Musa! Onlar orada oldukça biz asla oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin savaşın, doğrusu biz burada oturacağız” (Maide, 24) dedikleri; bunun üzerine Allah-u Teâlâ’nın, Yahudilerin kutsal topraklara girmesini kırk yıl yasakladığı Kur’an-ı Kerim’de şöyle açıklanmaktadır: “Allah, ‘Öyleyse orası (arz-ı mukaddes) onlara kırk yıl yasaklanmıştır; (bu müddet içinde) yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Artık sen, yoldan çıkmış toplum için üzülme’ dedi” (Maide, 26).

Arz-ı mukaddes ve buraya kimin varis kılındığına dair birkaç noktanın altını çizmek gerekir:

1-Kur’an-ı Kerim’de, Allah-u Teâlâ’nın İbrahim Aleyhisselam’a bahşettiği yardım ve arz-ı mukaddese ulaştırması şöyle bildirilmektedir: “Biz onu (İbrahim’i) ve Lut’u kurtararak, içinde âlemler (insanlık) için bereketli arza ulaştırdık” (Enbiya, 71).

Rivayete göre Hz. İbrahim, eşi Sâre ve kardeşinin oğlu Lut, putperestlerin elinden kurtarılarak bahsedilen bereketli topraklara yerleştirilmiştir. Bu vaat, o gün gerçekleşmiş ve neticeye ulaşmıştır. Eğer bitmemiş, devam ediyor ve bir hak doğuruyorsa Hz. İbrahim Aleyhisselam’ın oğlu İshak Aleyhisselam soyundan gelen Yahudilere doğurduğu gibi, diğer oğlu İsmail Aleyhisselam’ın soyundan gelenlere de doğurmalıdır.

2-Kur’an-ı Kerim’de Musa Aleyhisselam’a vaat ettiği yardım da tahakkuk etmiştir. Allah-u Teâlâ’ya inanan, Musa Aleyhisselam’ın peygamberliğini tanıyan İsrailoğulları, Mısır’daki Firavun zulmünden kurtarılarak mukaddes/kutsal topraklara hâkim kılınmak istendiği “Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk. Ve o yerde onları hâkim kılmak; Firavun ile Hamân'a ve ordularına, onlardan (İsrailoğullarından gelecek diye) korktukları şeyi göstermek (istiyorduk)” (Kasas, 5-6) ayetinde anlatılmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’de, Musa Aleyhisselam’ın kavmine mukaddes arza girmeleri ve düşmandan korkmamaları gerektiğini tembihlediği (Mâide, 21), Yahudilerin korkarak oraya girmek istemeyerek Hz. Musa’ya “Ey Musa! Onlar orada oldukça biz asla oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin savaşın, doğrusu biz burada oturacağız” (Maide, 24) dediği, bunun üzerine Allah-u Teâlâ’nın, Yahudilerin kutsal topraklara girmesini kırk yıl yasakladığından (Mâide, 26) bahsedilmektedir.

3-İsrailoğulları 40 yıllık yasak ve cezanın ardından kutsal topraklara Hz. Yuşa Aleyhisselam döneminde bu bölgeye girmiş ancak şehrin tamamına hâkim olamamış; Hz. Davud Aleyhisselam ve Hz. Süleyman Aleyhisselam döneminde Filistin ve havalisine hâkim olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de “Hor görülen Yahudileri, bereketlendirdiğimiz yerin doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabırlarına karşılık yerine geldi. Firavun ve milletinin yaptığını ve yükselttiklerini yıktık” (A’raf, 137) buyrulmaktadır.

4-İsrailoğulları’nın Mısır’daki Firavun’un zulmünden Hz. Musa Aleyhisselam önderliğinde kurtarılmaları, Hz. Musa’nın emrine isyan etmeleri sebebiyle 40 yıl çölde sürgün yaşamaları ve Hz. Yuşa Aleyhisselam dönemiyle başlayan ve Hz. Davud ve Hz. Süleyman Aleyhisselam döneminde gerçekleşen arz-ı mukaddese/kutsal topraklara hâkimiyeti, Allah-u Teâlâ’nın emirlerine itaat etmemeleri, verdikleri sözlerden caymaları, arzda fesat çıkartmaları sebebiyle ellerinden alınmıştır.

5-Kur’an-ı Kerim’de Allah-u Teâlâ’nın verdiği vaatler, tahakkuk etmiş ve sonradan gelen ümmetlere bildirilmiştir ancak bu vaatler, İsrailoğulları’na tüm zamanları kapsayacak şekilde ilanihaye verilmemiştir.

Sadece onlara değil hiçbir kavme ve topluluğa tüm zamanları kapsayacak şekilde ilanihaye verilmemiştir.

6-Kur’an-ı Kerim’de verilen vaadin gerçekleşmesi bir takım şartların yerine getirilmesine bağlanmıştır (Maide, 12). Bunları yerine getirmeyenlere değil mukaddes arzın vadedilmesi Allah’ın gazabına uğraması (Bakara, 61) kaçınılmazdır.

7-Kur’an-ı Kerim’de Allah-u Teâlâ’nın arzının vârisçileri, belirli bir ırk mensupları değil “salih kullar” olduğu şöyle beyan edilmektedir: “Andolsun, Tevrâtdan sonra Zebur da da yazmışızdır ki arza (ancak) saalih kullarım mîrascı olur” (Enbiyâ, 105).

8-Arz-ı mev’ud yoktur, arz-ı mukaddes vardır. Arz-ı mukaddesin varisleri ise Allah-u Teâlâ’ya iman ve itaat eden, Hz. Muhammed (s.a.v)’e ve getirdiği dine inanan müminlerdir. Şerefli Muhammed ümmeti, Hz. Ömer (r.a) zamanında (m. 638) arz-ı mukaddese İslâm mührünü vurmuş; Emeviler, Abbasiler, Tulunoğulları, İhşitler, Fatimiler, Selçuklular, Eyyübiler, Harzemşahlar, Memlûkler ve 1517 Yavuz Sultan Selim Han zamanıyla birlikte Devlet-i Aliyye-i Osmâniye ile İslâm mührünü 1916’ya kadar devam ettirmiştir.

9-Müslümanların Allah-u Teâlâ’ya layık kul, Hz. Muhammed (s.a.v)’e layık bir ümmet olma vasfını yitirmesiyle arz-ı mukaddes ellerinden çıkmıştır.

10-Müslümanların yaşadığı fetret döneminde elinden çıkan İslâm mülkü Filistin ve Allah-u Teâlâ’nın mukaddes arzı, mağlubiyet psikolojisinden kurtulan salih Müslümanların gayretleriyle tekrar huzur ve güvene kavuşacaktır.

SİYAMİ AKYEL.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53