Gönderen Konu: Nankör Namert  (Okunma sayısı 769 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 6590
Nankör Namert
« : Ağustos 10, 2024, 07:23:41 ÖÖ »


Nankör Namert

NANKÖR; gördüğü iyiliğin kadrini bilmeme, kendisine yapılan iyiliği veya eline geçen nimeti inkâr etme, nimeti verene karşı nankörce davranma (küfrân-ı nimet) gibi manaları içeren bir İslâm ahlakı kavramı. Nankörlük kelimesi dilimize, Farsçadan geçerek yerleşmiş bir kelimedir. Gördüğü iyiliği unutan, tuz ekmek hakkı bilmeyen kimseye de nankör (kâfir-i nimet) denir. Arap dilinde nankörlük; "küfrân" ya da "küfrânü'n-nimeti" kelimeleriyle ifade edilmekte ve şükrün karşıtı olarak kullanılmaktadır. Nankör kimseye de "kâfirü'n-nimeti" denilir. Nankörlük; bir insanın başka bir insana karşı ya da Rabbine karşı nankörce davranmasına göre iki yönden ele alınabilir. Dilimizdeki yaygın kullanımı; daha ziyade insanların biri birlerine karşı davranması karşılığıdır ki bu, nankörlüğün birinci türünü teşkil eder. Bu tür nankörlük, yani bir insanın başka bir insandan gördüğü iyilikleri unutarak nankörce davranması gerçek manada küfür sayılmaz; olsa olsa kadir bilmemezlik olur. Lâkin kişinin iyilik gördüğü kimseye karşı kendini zelil etmesi yahut nimetin gerçek sahibini unutarak kendisine iyilikte bulunan insanı aşırı derecede yüceltmesi onu küfre götürebilir. İkinci tür nankörlük, insanın Rabbine karşı olan nankörlüğüdür.

Zira bunda, insanın küfre girme ihtimali büyüktür. Her ne kadar küfür ile nankörlük ilk bakışta birbirlerinden tamamen farklıymış gibi görünseler de aralarında çok yakın bir benzerlik vardır. Birincisinde; Allah'ın varlığını, birliğini ya da inanmamızı emrettiği hükümlerini inkâr etme söz konusudur ki, bu açıkça küfürdür. Allah'ın verdiği nimetleri inkâr etmek, onları unutmaya çalışmak ya da unutmuş görünmek de haddi zatında küfürdür. Zira her iki durumda da ikrar edilmesi vacip olan hakikatleri inkâr etme söz konusudur. Kur’an-ı Kerim'de, insanların Allah'a karşı nankörlüğünden söz edilirken, "nankör" ve "nankörlük" kelimelerinin, "küfr" kelimesiyle ifade edildiğini görüyoruz: "Sebelilerin yurtlarında, Allah'ın kudretine bir delil olarak sağlı sollu iki bahçe bulunuyordu. Onlara: “Rabbinizin verdiği rızıktan yiyin ve O'na şükredin, işte hoş bir belde ve bağışlaması bol bir Rab!” denmişti. Fakat onlar yüz çevirdiler. Bunun için biz de üzerlerine Arîm selini gönderdik. Onların bahçelerini, buruk yemişli, ılgınlı ve içinde birkaç sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik. Nankörlük ettikleri için onları işte böyle cezalandırdık. Biz, nankör olandan başkasını cezalandırır mıyız?" (es-Sebe', 34/ 15-17).

TDV İslam Ansiklopedisinin anlatımına göre NANKÖRLÜK: Farsça kökenli bir kelime olması ile beraber namert sözcüğü, Türkçede oldukça yerleşik bir kelime olarak öne çıkar. Özellikle taşıdığı anlam üzerinden direkt olarak kullanılan bir kelimedir.

Farsçada “ekmek” anlamındaki nân ile “görmeyen, kör” manasındaki kûr kelimelerinden oluşan ve “yediği ekmeğin, gördüğü iyiliğin kıymetini bilmeyen, nimeti inkâr eden” (kâfir-i ni’met) anlamına gelen nânkûrden türetilmiştir. “Bir şeyi örtmek, nimeti inkâr etmek” manasındaki Arapça küfrân ile ni‘metten meydana gelen küfrân-ı ni‘met (küfrânü’n-ni‘me) terkibi de “nankörlük” anlamında ve şükür teriminin karşıtı olarak kullanılmaktadır. Râgıb el-İsfahânî, Kur’an-ı Kerim’de küfrân kelimesinin çoğunlukla “nimeti inkâr etme” manasında küfrün din ile ilgili, küfûrun ise her iki bağlamda geçtiğini belirtir. Nankörlükte aşırı gidenler için kefûr tabiri kullanılmıştır (el-Müfredât, “kfr” md.; Lisânü’l-ʿArab, “kfr” md.). Buhârî şârihi Kirmânî’nin, kocalarına karşı nankörlük edip onlardan gördükleri iyilikleri inkâr eden kadınlarla ilgili hadis dolayısıyla (Müsned, I, 298, 359; Buhârî, “Nikâḥ”, 88) yaptığı açıklamaya göre, “küfr” kökü biri imanın karşıtı olan küfür (Hakkı inkâr), diğeri şükrün karşıtı olan küfrân (nankörlük) olmak üzere iki farklı anlam içerir (el-Kevâkibü’d-derârî, I, 134).

NAMERT: Farsça kökenli bir kelime olması ile beraber namert sözcüğü, Türkçede oldukça yerleşik bir kelime olarak öne çıkar. Özellikle taşıdığı anlam üzerinden direkt olarak kullanılan bir kelimedir. Türk Dil Kurumu üzerinden ele alınmak suretiyle namert kelimesi değişik şekillerde ifade edilir.

- Korkak

- Alçak

- Mert olmayan

Bu şekilde anlamları ile beraber tek başına cümle içerisinde oldukça fazla kullanıldığını ifade etmek gerekir. “Özellikle sözünde durmayan, korkakça ve alçakça davranan kişilere namert denmektedir. Yani halk dilinde ele alınırsa delikanlı olmayan, dürüst davranmayan kişiler için ifade edecek olan sözcüklerden biridir. Genelde öfke ile dile getirilen bir sözcük olarak da ön plana çıktığını söylemek mümkün.”.

“Geçme namert köprüsünden su aparsa seni, Yatma çakal yatağında aslanlar yese seni!” Bu söz birçok kişiye atfediliyorsa da Evliya Çelebi’nin seyahat namesinde bu sözün Kanuni Sultan Süleyman’a ait olduğu düşünülmektedir. Bu sözde “Muhannet” (yani namert ve korkak) bir şahıstan menfaat görmektense suda boğulmak daha hayırlıdır. Anlamına kullanılmaktadır.

Bu sözün başka söyleniş şekilleri de vardır. Örneğin:

“Geçme namert köprüsünden koy sular götürsün seni, yatma tilki gölgesinde, koy aslan yesin seni.” Şeyh Sâdî buyurur: “Zahiren yaratıkların en şereflisi insan, en zelili de köpektir. Fakat şu düşüncede ittifak vardır: Hak tanıyan köpek, nankör, namert ve nimeti inkâr eden insandan daha iyidir.” (Sadıklara sadâkat gösteren bir köpeğin Kur’an-ı Kerim’de zikredilme şerefi kazandığını unutmamak icap eder.) Bir köpeği yüz defa taşlasan bile, o, yine de yediği bir lokma ekmeği hiç unutmaz.

Buna mukabil, alçak ve karaktersiz bir adamı bütün hayatı boyunca okşasan, en ufak ve önemsiz bir şey için seninle kavgaya başlar. Nankör teşekkür etmesini bilmez. Nankörlük bencillik, kıskançlık, hırs öfke nefretten kaynaklanır. Nankör, insanlığın yüz karasıdır. En alçak yaratıktır.

Hiçbir zaman mutlu olmaz. Nankörlük bir karakter arızasıdır. Bir pürüzdür. Bir karaktersizlik belirtisidir. Hz. Ali (RA) “Kötü kimse kendisine iyilik yapılınca katılaşır. İyilik edene bir zarara verebilir” buyuruyor. Büyüklerden bir zat ise: “Kötüye iyilik edince ahmağa acıyınca onlardan gelecek kötülükten sakının” buyuruyor. Son seçimlerde aday olabilmek için insanların nasıl müdahenecilik yaptıklarını, istedikleri makamları elde edemeyince de nasıl kendilerine iyilik yapanlara nankörlük ettiklerini hep birlikte gördük. Yeniden A veya B partisinden belediye başkanı seçilenler de nasıl insanların çoluk çocuklarını, geçim zorluklarını düşünmeden acımasızca kendi partilerinden olmayan insanların işlerine   nasıl son verdiklerini basından izlemekteyiz. Bilirsiniz bizde güzel bir söz vardır: İnsanların ekmekleri ile oynanmaz.

Su içen yılan dahi öldürülmez. Yaralı hayvana kurşun atılmaz… Önemli olan nankörlükten, namertlikten, merhametsizlikten uzakta kalarak insanlara şefkat merhametle yaklaşıp yaralara merhem olmaya çalışmaktır. Cenab-ı Hak bizleri haset edicilerin hasetlerinden, nankör namert ve merhametsiz insanların şerlerinden korusun.

Amin.

Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.

Ali Sandıkçıoğlu.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54