Gönderen Konu: Okumak Bilmek Anlamak  (Okunma sayısı 306 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 6083
Okumak Bilmek Anlamak
« : Haziran 01, 2024, 06:53:07 ÖÖ »


Okumak Bilmek Anlamak

Okumanın önemini bilmeyen yoktur çünkü çocukluktan itibaren her fırsatta okumamız gerektiği söylenmiştir. Bilhassa öğrencilik hayatında bu söz nakarat misali tekrarlanır durur. Lakin kanıksandığından mıdır nedir hiçbir tesiri olmaz. Yine de vazife bilinciyle söylemekten vazgeçmeyiz.

Peki, ne okuyacağız? Nasıl okuyacağız? Bunlar öğretildi mi? Hayır, okuyun dendi o kadar. Okumanın bir kültür, eğitim, emek işi olduğu söylenmedi. Söylenmesine gerek var mı o da ayrı bir konu. İçimizde kıpırdanan heves varsa el yordamıyla bir şeyler bulup okumaya çalıştık. Okumak üzerine hiç düşünmedik belki de. Neden okuyorum? Kitaplardan ne bekliyorum? Hangi türü seviyorum? Sorular saçma gibi görünse de aslında büyük bir boşluğu kaplıyorlar çünkü okumak çoğunlukla boş zaman aktivitesi olarak kabul edildiğinden hâli vakti yerinde olup eğitimli kişilerin okuyacağı varsayılmaktadır. Oysa küçük çocuğa bile “neden kitap okumamız gerektiğini” sorsak o bilindik cevapları alacağımız bellidir.

Okumak zaman ve ciddi bir emek gerektirdiğinden genelde istenen ama yapılamayan bir eylem olarak çıkar karşımıza. Çoğu kişi tabelaları anlayacak, fiyat etiketlerini bilecek, hesap kitap yapabilecek kadar okumayı yeterli görüyor. Onlar için okuma yazma bilmek günlük işler için lazım, hayat bir şekilde akıyor zaten. Burada okuma bilmek ile okur olabilmek arasındaki ayrıma dikkat çekmek gerekiyor galiba. Okur olmak niyetli, bilinçli, amaçlı bir eylemdir. Okumak boş zaman aktivitesi ya da hobi değil tekâmül için elzem bir eylem hâlidir. “Okuma zekânın gıdasıdır. Sürekli ve düzenli okuyan bir kişinin zekâsı genç ve diridir.” der Mehmet Kaplan. Okumak sadece zekâyı değil gönlü de diri tutar. Okuyan insan bilir, anlar ve farkına varır.

Bir şeyin farkına varmak, onu anlamak ve kabul etmek için nereden baktığımız çok önemli. Bakış açımız niyetimizle doğru orantılıdır. Niyet halis olursa amel de ona göre olacaktır. Okumak deyince ne anlıyoruz buna bakmamız gerekir. Harfleri öğrenerek kelimeleri sökmek (eskilerin tabiriyle) ile okumak/okur olmak aynı şeyler olmasa gerek. İlkinde öğrenilmiş bilgilerin tekrar edilmesi varken diğerinde anlamak, yorum yapmak, karar vermek, inisiyatif almak gibi daha pek çok etken harekete geçmektedir. Ayrıca okumak sadece kitapla ya da yazılı metinle gerçekleşen bir olay değildir. Hayatı okumaktan bahsederiz mesela. Olayları okumak, tabiatı okumak, gökyüzünü okumak… Örnekleri çoğaltabiliriz fakat meseleyi idrak edebilmek için farkındalık gerekiyor ilk önce. Okuduğunun bilincinde olmak. Bu bilinç olmadığında bakar geçeriz, doğa bin bir güzelliğiyle önümüze serilmiştir, görmeyiz. Gökyüzüne bakmak aklımıza dahi gelmez. Okur olabilmek bilinci gerekli kılıyor, yani yaptığının farkında olmayı. Din bize her anımızın bilinçli olmasını öğütler. Bilinç varsa insan vardır; farkındaysak bilinç devreye girer.

Okumak, bilinci devreye sokan ilk evredir. İnsan okuyarak öğrenir, öğrendikçe anlar. Anlamak hayata karşı bir duruş sağlar. Ne olduğunu, nerede durduğunu, ne yapması gerektiğini bu sayede idrak eder. Okuduğunda kendine giden yolun kapısını aralar. Kendine giden bu yoldan Rabbine ulaşır. İlk ayetin “Yaratan Rabbinin adıyla oku.” olması bu bakımdan önemlidir. Ortada okunacak bir metin yokken oku diye emredilmesi, okur olabilmenin önemine işaret eder. İki ayet sonra “Kalemle yazmayı öğretendir.” diye vahyedilir. Dikkat edilirse ilk inen beş ayette okumaktan ve yazmaktan bahsedilir. İnsan için iki büyük nimet. Sonraki ayette ise insana bilmediğinin öğretildiği söylenir. İnsana bilmediği şey nasıl öğretilir?

Bilgi şuuru hareket geçiren, varlıktan haber veren, varlığın farkına vardıran bir olgudur. İnsan bilmediğinin düşmanıdır derler. Bilgi tanışıklığı gerektirir. Bildiğini tanır ve ona göre tavır alırsın. “Bilen, kendi varlığından yukarılara tırmanan insandır.” der Nurettin Topçu ve devam eder.

“Şüphesiz ki bilen sever, af eder, sabır eder. Bilen Bir’i bilir. Bir’de yaşar.” Bilmek, öğrenmek, fark etmek, düşünmek ayetlerde tekrarlanarak hatırlatılmaktadır. Bunun özel bir anlamı olmalı değil mi? Zümer suresi dokuzuncu ayette: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu bunu akıl sahipleri anlar.” denilmektedir. Davranışları robotik hareketler olmaktan çıkartan husus bilgidir. Aileden, okuldan veya çevreden gördüğü güzel davranışları alışkanlıkla yapan biri ile anlayış ve incelikle o hareketi yapan arasında büyük farklar vardır. Bilgi hareketlerimize zarafet ve incelik katarak şahsiyetimizi geliştirir.

Gelişim hiçbir zaman tek boyutlu değildir. Bir ülke düşünün. Bu ülke sadece ekonomik zenginlikle müreffeh olmaz. Veya sadece askeri başarı ile dünyaya sözünü geçiremez. Gelişmişlik bir bütündür; ekonomik, askerî, ticari, hukuk, eğitim, sanat, spor, kültür gibi her alanda başarı gösterdiğinde gelişmişlik seviyesi yükselir. Müreffeh ülkelere baktığımızda ne demek istediğimiz anlaşılacaktır. İnsan da böyledir, bütün olarak var olabilir. Okumak bilgiyi; bilgi anlamayı; anlam bilinci; bilinç ise farkındalığı harekete geçirir. Farkındalık “öteki”ni tanımayı sağlar. Sevgi ve saygı buradan neşet eder. Sistem bütün olarak çalışır. Bilgisiz sevgi iddiası alışkanlıktan başka bir şey değildir. Okumadan, anlamadan yorum yapmak yalnızca cehalettir. İnsan olmanın, insan kalabilmenin birinci basamağı ilk ayette emredildiği gibi “oku”maktır. Gelişmek, dünyaya söz söyleyebilmek, medeniyet inşa edebilmek için okumak gerekir.

Hayvan Çiftliği bu açıdan dikkatle okunması gereken bir romandır. George Orwell’ın 1945 yılında fabl türünde kaleme aldığı roman eğitimin, okumanın toplumu inşa etmede nasıl rol oynadığını anlatır. Aslında kitabın ana izleği özgürlük vadiyle ortaya çıkan totaliter rejimlerin sonrasında nasıl baskıya dönüştüğüdür. Sömürü düzeninin yıkılması, adalet ve eşitlik temelinde yeni bir sistemin kurulması için başlatılan ayaklanma başka bir gücün egemenliği altına girmesiyle neticelenir. Bay Jones adlı çiftlik sahibinden kurtulmayı isteyen hayvanlar gücü ele geçiren domuzların etkisi altına girerler. Çiftlikte okuma yazma bilen tek tür domuzlardır. Köpekler okuma bilirler ama tek tip okuma yaptıklarından düşünme gereği duymazlar. Eşek okuma bilmektedir ama bu yeteneğini pek kullanmaz. Keçi Muriel de okuma bilmektedir ama tek başına kalmaktadır. Diğer hayvanlar okuyamazlar. Okuyamadıkları için her daim manipüle edilerek yönetilirler. Ayaklanma sonrasında çiftliği ele geçiren hayvanlar Snowball ve Napolyon adlı iki domuzun liderliğinde yedi emir ile sistemin temel ilkelerini belirlerler. Belirlenen yedi emir duvara asılır. Yönetimi ele geçiren domuzlar zamanla yedi emiri kendi çıkarları doğrultusunda değiştirirler. Okuma bilmeyen hayvanlar okuyup anlayamadıkları için neye itiraz edeceklerini dahi bilmezler. Eşek Benjamin’den okumasını isterler ama Benjamin umursamaz. Kulaktan duyma bilgilerle kendi kendilerine söylenir dururlar. Köpeklerin bir hırlamasıyla hemen geri adım atarlar. “Okuma bilmiş olsaydınız bunu size kendi el yazısıyla ispat ederdim.” der Squealer adlı domuz. Okuyamadıkları için kolayca ikna edilirler. Bu bakımdan bilgi, yönetimin sihirli güçlerinden biridir.

Bazen de ne kadar bilirseniz bilin manipüle edilmekten kurtulamazsınız. Yönetmek, yönetilmek meselesiyle sınırlandırmadan söyleyecek olursak okumak hayatı anlamak demektir. Anlayarak yaşanan hayat nefes alıp veren bir canlı olmaktan kurtarır bizi. Bir duruş sahibi olmak, dünyaya söz söyleyebilmek okumakla mümkündür ancak. “Bol bol okuyun ve okumayı terk etmeyin. Derdi olan insan okur, derdi olmayan da okuyarak dert sahibi olur. Asıl mesele bir derdimizin olmasıdır.” der Rasim Özdenören. Bir derdimizin olması… Bir şeyi dert edinmek… Özdenören’in dediği gibi bunun için öncelikle okumak gerekir ki bilgimiz ve fikrimiz olsun. Bilgi olmadan düşünce gelişmez. Bunun için iyi, nitelikli kitaplara ulaşmak gerekir. Schopenhauer, kötü kitapların zihin için zehir mesabesinde olduğunu ve aklı harap edeceğini söyler. “İyi olanı okumak için kötü olanı hiçbir zaman okumamayı insan kendisine düstur edinmeli: Çünkü hayat kısa ve hem zaman hem dinçlik insan için sınırlı.” diye yazar Okumak, Yazmak ve Yaşamak adlı kitabında. Rastgele okumalardan ziyade niyete ve maksada uygun kitapları bulabilmeliyiz. Amacımız sayı üstünlüğüne ulaşmak değil, gelişmek ve tekamüle ermektir. Bu nedenle nitelikli eserleri, iyi yazarları arayıp bulmalıyız. Kendimize yakın bulduğumuz,
sevdiğimiz, beğendiğimiz, benim yazarım diyebileceğimiz üç beş yazarımız olmalı. Onları gerekirse dönüp dönüp okumalıyız. Bir dosta gider gibi varmalıyız yanlarına. Düşünerek, tefekkür ederek mütalaa etmeliyiz kitaplarını. Tekrar tekrar. İnşa böyle gerçekleşir. O zaman açarlar bize kapılarını. Kapı bir kez açıldığında artık bambaşka bir hayat başlar bizim için. Öyle değil mi? “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”

Mehmet Kahraman.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.

 


* BENZER KONULAR

İslam İle İlgili Özlü Sözler Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:42:09 ÖÖ]


İş İşten Geçmeden Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:34:52 ÖÖ]


İnsanlar Neden Mutsuz Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:28:41 ÖÖ]


Siz O'na Döndürüleceksiniz. Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:36 ÖÖ]


Ömrümüzün Kısa Bir Muhasebesi Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:16:52 ÖÖ]


İhlas Olmadan Olmaz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:08:41 ÖÖ]


Ey Müslümanlar, Birleşiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:01:35 ÖÖ]


Pusulayı Doğrultalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:53:39 ÖÖ]


Müslüman Gencin Hayat Prensipleri Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:41:51 ÖÖ]


Dünyâda Yaşayacağız Ahirette Tartılacağız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:36 ÖÖ]


Ezvac-ı Tahirat’tan Hatice Validemiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:23:59 ÖÖ]


Sözlü Veya Nişanlı Çiftler Birbirleriyle Görüşüp Konuşabilirler mi Gönderen: KOYLU
[Dün, 09:00:38 ÖÖ]


Allah inancında Annenin Etkisi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:56:02 ÖÖ]


Osmanlı’da Hayvan Sevgisi ve Hayvan Hakları Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:52:19 ÖÖ]


Mal İle Cihad Etmek Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:23 ÖÖ]


Sünnetullâh’a Uygun Yaşamak Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:40:07 ÖÖ]


Zulme Rıza Zulümdür Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:29:13 ÖÖ]


Biz yine Rabbimize yönelelim Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:23:09 ÖÖ]


Zihni ve Gönlü Bulanıklılar Sizlerle Hesaplaşmamız Bitmedi Bitmeyecek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:13:20 ÖÖ]


Düşman İçerde Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:02:38 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41