Vahdetin önemi
Vahdet kelimesi dilimizde çok sıklıkla kullanılan bir kelimedir. Arapça asıllıdır. Dilimize Arapçadan girmiştir. TDK’ye göre vahdet “bir olmak, tek olmak, birlik, teklik” manalarındadır. Bu kelimenin zıttı kesrettir. Kesretse çokluk manasındadır. Çokluklar birleştiği zaman vahdet halini alır. Kısaca birkaç örnek vermek gerekirse; ağzımızdan çıkan kelimeler bir araya gelirlerse cümleler oluşur. Cümleler birleşince sayfalar oluşur. Sayfaların oluşması ile de kitaplar meydana gelir böylece birçok cümlelerin ve sayfaların oluşturduğu kitap vahdet haline gelmiş olur.
Hepimiz biliriz ve ilim ehli kabul eder ki, insan vücudunda trilyonlarca hücre vardır. Bunlar kesret halindedir. Ancak hepsi bir araya gelince, birleşince insan vücudu meyana gelir ve yine vahdet oluşur. Vahdet birliktir. Birlik, dirliktir. Birliğe uymak, en büyük erdemliktir. Şurası muhakkaktır ki, medeniyet kurarak yaşayabilen milletler, fertleri arasında tesanüt kurabilen milletlerdir. Bu tesanütün başında ilk olarak fikir birliği gelir. O da ancak iki esas üzerine kurulabilir. Birincisi din fikri, ikincisi millet fikri. Hakiki millet, din ve millet fikrinde tesanüt kurabilen millettir. Bu iki esas hiçbir zaman birbirinden ayrılamaz. Bir milletin fertleri, bu iki esasta tesanüt kuramazlarsa diğer hususların hiçbirinde verimli bir neticeye vasıl olamazlar. Nasıl büyük nehirler, göller ve bazı denizler muhtelif gelir kaynaklarının kendilerine dökülmesi ile beslenir ve benliklerini muhafaza edebilirler ise fertler de faydalı düşünce ve fikir hasılatını hiç esirgemeden, seve seve milletinin beka denizine dökmekle onu besler ve varlığını devam ettirirler. Nereye döküleceğini bilmeyen, yolunu şaşırmış suların, oraya buraya akarak, ancak bataklık (sivrisineklik, sıtmalık) veya faydasız birer gölcük olmaktan başka bir şeye yaramadıkları gibi, fikren kurtulamayan ve birleşmeyen fertler de nereye gittiğini, kimin arkasından koştuğunu bilemeyerek, faydalı olmak şöyle dursun, bir fikirsizlik bataklığına saplanacaklar, zararlı sinekler vücut benliklerini kemirmeye başlayarak neticede öldürücü sıtmalar o milleti felaket kabristanına atacaktır.
Cenab-ı Hakk, Ali İmran suresinin 103. ayetinde: “Hepiniz Allah’ın habline (Kur’an’ın emirlerine) sımsıkı sarılın, tefrikaya düşmeyin, ayrılmayın” emri ile bizleri birliğe davet buyurmaktadır. “Arkadaş! Kim ve hangi parti ve cemiyetten olursan ol. Fakat din ve millet fikri etrafında toplan. Dikkat et! Mensup olduğun parti veya cemiyet seni öz kardeşinden ayırmasın ve ona düşman yapmasın. Neyin ve kimlerin arkasından gittiğini, kimlere hizmet ettiğini iyi tetkik et! Maddi, manevi ve ebedi saadetin şaşmaz esaslarından olan din ve millet fikrini daima gönlünde yaşat.” (Nuri Baş, 24 Şubat 1962, Yeni İstiklal gazetesi). Değerli Kardeşlerim, birlikle alakalı çok güzel bir yazı okuduk. Ülkemiz olarak, millet olarak çok zor bir dönemeçten ve günlerden geçiyoruz. Düşmanlarımız bir hayli çok… Onlar bizleri birer uşak veya köle gibi görmek, kullanmak istiyorlar. Onlar, yerüstü ve yeraltı kaynaklarımızı, Afrika ülkelerinde olduğu gibi, sömürmek istiyorlar. “Sizin neyinize uçak sanayii? Sizin neyinize şu an için Avrupa’da dahi olmayan güzel otoyollar, köprüler, viyadükler, tüneller? Sizin neyinize şehir hastaneleri?” diyorlar. “Neden her şehrinize üniversite ve havaalanları yapıyorsunuz? Biz size çeşit, çeşit marka arabalar satarken siz neden yeri otomobil yapmaya kalkıyorsunuz? Yoksa bizimle rekabet mi edeceksiniz? Siz patates, soğan üretin, çiftçilik yapın biz ise size istediğiniz makine aksamının hepsini verelim. Sizler tarlanızda kara sabanla ekin, biçin. Traktöre ihtiyacınız yok. Makineye mi ihtiyacınız var? Bizler verelim. Silah sanayii kurmayınız. Size demode olmuş silahları bizler boyayıp boyayıp yeni gibi verelim. Sakın ola siz İHA, tank, tüfek ve SİHA yapmayın, biz verelim. Gizli şifreleri de elimizde olsun istediğimiz zaman uçuralım, istediğimiz zaman da düşürelim” diyorlar.
Güya müttefikimiz olan devletlerin sergiledikleri rezaletleri görmez misiniz? Yapım ortaklarından birisi Türkiye olduğu halde uçakları bize vermemek için ne çirkin oyunlar sergiliyorlar. Hâlâ ülkemizin insanları anlayamıyorlar mı? ABD’den devletimiz ısrarla Patriot füzeleri almak istedi. Bir türlü evet demediler. Bahane üzerine bahaneler ürettiler. Ne zaman devletimiz ihtiyacı olan S400 füzelerini Rusya’dan aldı bu defa da kıyamet koparıyorlar. Peki, S300’lerden bir kısım Avrupa, NATO ülkesinde var, neden sesleriniz çıkmaz? Onların almalarına neden mâni olmadınız? Türkiye için sergilediğiniz rezil oyunları onlar için neden devreye sokmadınız? Değerli kardeşlerim, lütfen bu yazımızı siyasi mülahazalar ile okuyup netice çıkartmayınız. Düşmanlarımız bizleri o cemaat, bu cemaat, o tarikat, bu tarikat, o partili, bu partili, o mezhepten, bu mezhepten, aydın, aydın olmayan, laik anti laik, köylü şehirli, doğulu, batılı olarak bölmek için geceli gündüzlü hain tertipler kurup, çirkin planlar hazırlıyorlar. Geliniz bu tuzaklara düşmeyelim. Oynanmak istenen oyunları hep birlikte sezelim ve bozalım. Kimlerin peşinden gideceğimizi iyi düşünelim. Bebek katillerinin, onların birlikçilerinin değirmenlerine su taşıyanlardan olmayalım. Vahdet olalım. Birlik olalım. Hep birlikte daha iyi, daha güzel günlere Allah’ın (CC) izni ile tüm Türkiye olarak birlikte yürüyelim. Geçmişte kardeşi kardeşe kırdıran, tefrika tuzaklarına bir daha düşmeyelim. Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.