Gönderen Konu: İnanmak ve Teslim Olmak  (Okunma sayısı 22 defa)

0 Üye ve 19 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 6887
İnanmak ve Teslim Olmak
« : Bugün, 07:49:14 ÖÖ »


İnanmak ve Teslim Olmak

İnanmak; inanmış olduğun şeyin varlığını kabullenmek, tereddüt etmemek, ikilem yaşamamaktır. İnandığın şeyi kalbinle en doğru ve hak bilmektir. Dinde bunun karşılığı iman’dır

Terim olarak iman; Hz. Peygamber’i, Allah (cc) dan getirdiği kesin olarak bilinen hükümleri tasdik etmek, onun haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul edip bunların gerçek ve doğru olduğuna gönülden inanmak demektir. İman, inancın zirvesidir. Kişinin kalbindeki doğrudur

Teslim olmak; İtaat etmek, boyun eğmektir.  Yüce dinimiz “İslam’ın” anlamlarından birisi de teslim olmaktır. İslam dinine mensup olana “teslim olmuş anlamında” Müslüman denir.

İman ve İslam, diğer bir deyişle inanmak ve teslimiyet’i farklı kavramlar olarak ele alırsak her Mümin, Müslim olmakta, fakat her Müslim, Mümin sayılmamaktadır. İnanmanın şartı öncelikle “Amentü” dediğimiz imanın altı temel esasını şüphe duymadan kalpten kabul etmektir.

İmanda, inançta bütünlük esastır İmanda eksiklik ve şüphe asla olamaz. İman, Allah’ın varlığına birliğine, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere inanmak bununla birlikte Hz. Muhammed (sav) i son peygamber olarak kabul edip, Onun getirdiği Kitaba ve kesin hükümlere kalpten inanarak teslim olmaktır. İnanarak teslim olan inandığından taviz veremez. Teslim olan, dinin emir ve yasaklarına (ibadetler-haramlar) riayet etmese, inkâr etmediği sürece imanına zarar vermez, ancak bu esikliktir, zayıflıktır. Riayet etmesi ise onun için fazilettir ve bununla iman kalesini güçlendirir.

 “Dinde zorlama yoktur”  hükmü “iman-inanmak” la alakalıdır.  Zorla kimse iman sahibi yapılamaz. Zorla, tehditle kimse imanından, kalbinde inandığı doğrudan vazgeçirilemez. Bu asla mümkün değildir.  Böyle bir durumda dil aksini söylese de geçerli olan kalpteki var olan inançtır.

“Hz. Ammar b.Yasir gözleri önünde anne ve babası şiddetli bir işkence ile şehit edilince istemeyerek müşriklerin duymak istedikleri sözleri sarf etti. Bu durum sevgili Peygamberimize intikal edince; “Hayır! Ammar, baştan ayağa iman dolmuş, iman onun etine, kanına karışmıştır.” Buyurdular. Çünkü yüce Rabbimiz buyuruyor ki; “Kalbi imanla dolu olduğu halde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır.” (Nahl, 16/106) Ayetten anlaşıldı üzere kalbi iman ile dolu olmak şartıyla (tehdit altında) bu bir ruhsattır, caizdir. Fakat hakkı açıklamak ve dini yüceltmek için, ölümü göze alıp da (küfrü ikrardan) sakınmak azimettir. Bu hususta azimet ile amel etmek daha faziletlidir.” (Hak Dini Kur’an Dili, Elmalılı, c.5,s.263).

Nitekim bahsedilen acı olayda Yasir (ra) ve eşi Sümeyye (r.ha) onca işkenceye rağmen azimeti tercih etmişlerdir. Yine, İslam’ın ilk yıllarında Hz. Bilal (ra) gibi birçok Müslüman, işkence ve tehdit karşısında “iman”da azimet yolunu seçmişlerdir.

Ayet-i kerimenin ikinci bölümü, inandım dediği halde, inanılması şart olan hükümleri içine sindiremeyen, kalbinde şüphe ya da inkâr bulunanın, kalbini küfre açanın acı sonunu da haber vermektedir.

 Maalesef,  bende Müslüman’ım, Allah’a ve peygamberine teslim oldum ama… Şu çağda dedikten sonra;

Başörtüsünden başlayıp, içkiyle, faizle, zinayla… devam edip, oruç yerine perhiz, namaz yerine yoga, hac yerine yardım, kurban yerine tavuk ya da sadaka diyerek bitirilen sözler. Bu ve benzeri dinin kesin hükümlerini yok saymak, hafife almak, alay konusu yapmak, iman barajının cevheri olan suyu muhafaza eden teslimiyet duvarında gedik açmaktır ki, cevherde yok olur duvarda.

Dedik ki zorla iman değişmez. Teslim olmada bu kural geçerli değildir. Teslim oldum/İslam diyen kişi veya toplum bunun kurallarını da yerine getirmeyi teslimiyetiyle kabul etmiş olur.

  İbnü Nüveyre’nin lideri olduğu Yerbü'oğulları Müslümanlardan/teslim olanlardandı. Hz. Ebu Bekir (ra) onlara karşı savaş ilan etti. Bunun sebebi İslam’ı kabul ediyoruz ama bizi zekât’tan muaf tut demeleriydi.( el-Hattâbî, Meâlimü's-Sünen, II,5-6; İbnu Hacer el-Askalânî, Fethu'l-Bârî fî Şerhi Sahîhi'l-Buhârî, 76)

Kur’an-ı Kerim de, inanmadan teslimiyetin olamayacağını belirten çok güzel örnekler vardır.

“Medine civarında bulunan Beni Esed İbn-i Huzeyme kabilesi ganimet alma hevesiyle kelime-i şahadet getirerek “Bedevîler “İman ettik” dediler.”. Hz. Peygambere (sav) karşı: “Biz filan oğulları ve filan oğulları gibi sana savaş açmadık, ağırlık ve ailelerimizle geldik” diyorlar, sadaka gözetiyorlardı. Onların kalplerindeki gerçeği Allah (cc) şu ayet-i kerime ile peygamberimiz (sav) e bildirdi; “De ki: “İman etmediniz. (Öyle ise, “iman ettik” demeyin.) “Fakat boyun eğdik” deyin. Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah’a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”(Hucurat; 49/14)

Ayette belirtildiği gibi, iman için dil ile ikrar yeterli değil, yürekten güven ve inançla kesin bir şekilde tasdikle olması gerekir. Kalpte sağlam bir tasdik olmadan iman ettik inandık demek yalan olur. Hemen bir sonraki ayette ise imanın nasıl olması gerektiği ve iman sahibinde olması gereken vasıflar belirtilmektedir “İman edenler ancak, Allah’a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir.”(49/15, Hak Dini Kur’an Dili, Elmalılı, c.7,s.216)

Peyki, teslimiyet, kime? Nasıl?

İnsan herhangi bir kimseye de teslim olabilir. Dünya’ya, paraya, düşmana… teslim olabilir. Öylesine, inanmadan da teslim olabilir. Daha da önemlisi, teslim olmuş gibi gözükür ama teslim almaya çalışır. Mesela münafık, diliyle Müslüman olduğunu (teslim olduğunu) söyler, hal ve hareketleriyle kendini öyle gösterir fakat kalbiyle inanmaz. Çünkü Münafıklar “…Kalpten inanmadıkları halde ağızlarıyla “İnandık”…”derler.(Maide;5/ 41)

 “Onlara, “Allah’ın indirdiğine ve Peygambere gelin” denildiği zaman münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.”(Nisa, 4/61) tefsirlerde bu ayeti kerimenin nüzul sebebi inana(mak)n ve teslim ol(mak)an arasındaki farkı açıklıyor.

 Konu Yahudi ile Müslüman olduğunu söyleyen birinin aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için hakeme gitmeleri olayıdır. Yahudi davalı, Hz. Muhammed (sav) in Peygamberliğini kabul etmese de, teslim oldum demese de, kesin bilmiş olduğu bir şey var. Hz. Muhammed (sav) bu hakemlikte, Yahudilerin başkanı olan Ka’b b. Eşref ten daha adil ve dürüst biridir. Hz. Peygamber hakkında aynı özellikleri Müslüman olduğunu söyleyen, fakat kalben inanmayan kimse de biliyor. Bildiği içindir ki, o Ka’b b. Eşref in hakemliğine başvuralım diye ısrar ediyor. Sonuçta Hz. Muhammed (sav)e gitmekte karar kılıyorlar. Sonuç, karar Yahudi’nin lehine… 

Yahudi karara razı, diğeri razı değil. Diğeri Peygamberin verdiği hükme razı olmaz. Onun hükmü bozacak, yok sayacak başka kapı arar. Hz. Ömer’e gidelim teklifine Yahudi dahi şaşırmıştır. Gerçek inancını gizleyen debelendikçe batmaktadır.  Lehime karar verebilir mi? Diyerek gittiği Hz. Ömer (ra), O Faruk’tur, hak ile batılı en güzel şekilde ayıran kişidir. Allah resulünün hükmüne razı olmayana en adil kararı verecek imana ve teslimiyete sahip kişidir…

Nisa Süresi 65. Ayetinde “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” Buyuran Allah (cc) imansız bir İslam’ın, inanmadan teslimiyetin geçersizliğini belirtmiştir.

Tarihin her döneminde şeklen teslim olup bunu kalben inanca çeviremeyenler, her imtihan edilişlerinde kaybetmiş ve kendilerini açığa vermişlerdir. Uhut savaşında Peygamberimiz (sav) teslim/İslam olduğunu söyleyen bin kişilik ordu ile yola çıkmıştı. Teslimiyeti kalbine indiremeyenler maalesef olmadık bahaneler öne sürerek geri döndüler. Allah’a ve Resulüne gönülden inananlar ise, en zor şartlarda “canım sana feda” dediler.  Çünkü, Allah’a ve Resulünün çağrısını “… ancak (Allah’ın) ayetlerine inanıp da teslim olanlar duyabilir”(Neml, 27/81)

İnanmayı ve teslimiyeti birlikte açıklayacak olursak; öncelikle Yüce dinimizin istediği iman/teslimiyet, sadece Allah’a ve Resulüne olmalıdır.

    İman, inandığımız doğruyu, hakkı kalbimize nakşetmektir. Kalbimizdeki hakikati ikrar, kime inanıp, kime teslim/İslam olduğumuzun ilanıdır.

 İnanarak İkrar ettiğimiz inancın (dinin) emir ve yasaklarına uymak, ibadetlerini ifa etmek Mü’min ve Müslim olduğumuzun ispatıdır.

İman, Allah’ın varlığına ve birliğine zati ve subiti sıfatlarıyla inanmak, teslimiyet, O’na kul olmak, “ancak ona ibadet edip ancak Ondan yardım istemektir.”

İman, kitaplara ve peygamberlere “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik.” demek, teslimiyet,  “Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.” (Bakara, 2/136) demektir.

İman, Kur’an-ı Kerimin, insanların ve insanlığın dünya ve ahiret saadeti için gönderilmiş son ilahi kitap olduğuna inanmak, teslimiyet Onun hükümlerini yaşamak ve yaşatmaktır.

 İman, Hz. Muhammed (sav)in Allah’ın kulu ve resulü olduğunu kabul etmek,  teslimiyet O’na ve getirdiği dine tabi olmaktır.

İman, Allah’ın melekleri olduğuna inanmak, teslimiyet, yüce Rabbimizin yarattığı fakat insanoğlunun göremediği, sezemediği varlıkların da mevcudiyetini kabul etmektir.

İman, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmak, teslimiyet bize verilene (başımıza gelenlere) tevekkül etmektir.

 İman, bu dünyanın geçici, gerçek hayatın öldükten sonra tekrar yeni bir dirilişle ahiret yurdunda devam edeceğine inanmak, teslimiyet ahirette geçerli olacak azığı biriktirerek, büyük mahkemedeki hesaba hazır olmaktır.

Konunu özetini tek cümle ile özetlemek gerekirse;

İman “Allah katında din İslam...” (Al-i İmran, 3/19) olduğuna inanmak, teslimiyet “emredildiğimiz gibi dosdoğru” (Hud,11/112; Şûrâ, 42/15) Müslüman olmaktır.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

İletişim Dil ve Beden Diliyle İletişim Unsurları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:14:26 ÖÖ]


Mü’min’in Vasıfları: Merhamet, Şefkat, Cömertlik ve Şükür Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:06:59 ÖÖ]


Kal Hayatı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:02:06 ÖÖ]


Gönül Almak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:53:28 ÖÖ]


İnanmak ve Teslim Olmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:14 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.) Ramazan Ayı Diğer Aylardan Daha Üstündür Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:06 ÖÖ]


Arkadaşlık ve Dostluk Gönderen: webtasarim
[Dün, 08:34:41 ÖS]


Komşuluk İlişkileri Gönderen: webtasarim
[Dün, 08:24:14 ÖS]


İslam'da Kanaat Gönderen: webtasarim
[Dün, 07:00:27 ÖS]


Geleceğimizin Teminatı Çocuklarımız Gönderen: webtasarim
[Dün, 06:51:54 ÖS]


Kul ve Kamu Hakları Gönderen: webtasarim
[Dün, 06:43:40 ÖS]


İman ve Hayat Gönderen: webtasarim
[Dün, 06:32:41 ÖS]


Güzel Ahlak Kurallarında Nezaket Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:24:01 ÖS]


İnsanın İmtihanı Helal Gıda İledir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:31:58 ÖÖ]


Kur’an-ı Kerim ve Şehidlik Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:24:17 ÖÖ]


Ümmet Bilinci ve Camilerimiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:20:29 ÖÖ]


Yahudiler ve Yahudilik 26 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:08:47 ÖÖ]


Kur’an-ı Kerim’i Oku’maya Devam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:35 ÖÖ]


Düşünerek Konuşan İnsanların En Akıllısıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:46:17 ÖÖ]


2024 - Umut Mürare - The_Piano Tones Of Emotions_320_Kbps Gönderen: fanidunya NET
[Ekim 30, 2024, 03:04:54 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49