Gönderen Konu: Çağın Dayatması Evlilikte Güçlü ve Haklı Olmak  (Okunma sayısı 914 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 6870
Çağın Dayatması Evlilikte Güçlü ve Haklı Olmak
« : Ağustos 31, 2024, 08:09:28 ÖÖ »


Çağın Dayatması Evlilikte Güçlü ve Haklı Olmak

Bir danışanım şöyle anlatmıştı: “Düğünden eve geldik, gelinlik ve damatlığı çıkardık. Ben özellikle askıya asmadım ki gelinliğin üzerine koyayım. Çünkü öncesinde tembihlemişlerdi beni; ‘Damatlığı gelinliğin üzerine koyarsan senin sözün geçer.’ diye. Sonra bir baktım eşim gelinliği damatlığın üstüne koymuş. Anladım ki o da biliyor bu geleneği. Fark ettirmeden tekrar damatlığı üste bıraktım ama arkamı döndüğümde yine eski hâldeydi. Ve bizim ilk kavgamız o zaman başladı.”

Son yıllarda evlilik sorunlarının en başında gelen güç savaşı ve haklı olma çabası boşanmalardaki temel sorunlardan bir tanesi. Her iki tarafın da sınırlarını bilmeyip karşısındakini koşulsuz kabul edememesi güç dengesini bozup süreci çatışmaya götürüyor.

Güçlü ve haklı olma amacındaki çiftlerin her an her şey için tartışabildiklerini görüyoruz. Konunun ne olduğu hiç önemli değildir. İşin ilginç yanı, bu çiftlerin gerçek sorunları da yoktur, sorun yaptıkları hayatları vardır. Büyük problemleri yoktur, büyütülmüş meseleleri vardır. Peki gerçek sorunları olmayan bu çiftler ne oluyor da kavga ediyorlar? Elbette ki güçlü ve haklı olmak için.

Oysa güçlü olmaya çalıştıkça daha çok yük biniyor omuzlarına insanın. Hâl böyle olunca basit bir mevzudan başlayan olay bambaşka konulara gidebiliyor. “Bu çorabı niye buraya bıraktın!” ile başlayan süreç “Sen daha nişanlıyken de böyleydin!” noktasına geliyor. Amaç problem çözmekten çıkıp etkisi büyük olan bir olay hâline dönüşüyor.

Evlilikte güç ve haklılık savaşı nasıl başlar?

Arkanıza yaslanıp bir süreliğine gözlerinizi kapatın ve zihninizi geçmişe yönlendirin. Nasıl bir çocukluk yaşadığınızı, anne babanızın size nasıl davrandığını hayal edin.

Ailesi tarafından küçüklükten itibaren arkasında durulmamış, sırtı sıvazlanmamış, hayat kendisine şımarma ve keyif alma hakkı vermemiş bir çocukluk yaşadıysanız kendi gözyaşlarınızı kendiniz silmek durumunda kalmış, başınızın çaresine bakmışsanız hayatta yaşam hakkı bulabilmek için güçlü ve haklı olmak sizin doğal davranışınız hâline gelmiş olabilir.

Ya da anneniz; babanız veya kayınvalidesi tarafından ezilen, yok sayılan biriyse “Annem hep susan biriydi ve çok ezildi. Eğer ben de susarsam ezilirim, o nedenle susmamam lazım.” deyip her duruma müdahale ederek son sözü söyleme hakkının sizde olması gerektiği çabasına girebilirsiniz. “Babam gibi iradesiz ve zayıf olmamam lazım, erkek dediğin sözü geçer.” diye bir inancınız da oluşabilir. “Hakkını koru, isteklerini elde etmek için güç kullan.” telkinleriyle büyümüş bir çocuksanız evlilik ilişkinizde aksine davranmak çok mümkün olmayabilir.

Bunun dışında eğer eşlerde mükemmeliyetçilik, narsistik kişilik örüntüsü, “Her şey kuralına göre olsun.” düşüncesi, kaygılı bir yapı, “Eğer onun söylediğini kabul edersem bunu sürekli başıma kakar, zayıf bir anımda yüzüme vurur.”; “Özür dilersem beni zayıf görüp üzerime gelir.” düşüncesi varsa ya da biri veya her ikisi hayata daha rasyonel ve mantık çerçevesinden bakıyorsa, mantığın içerisinde mantıksızlığı bulma gibi bir dertleri varsa güç savaşına girebilirler.

Eğer kişinin eşini değiştirme ve dönüştürme fantezisi varsa ya da eşi onun için bir projeyse o evliliğin başı belada olabilir. Bu durumda şu soru akla gelebilir. Başı belaya, haklı haksız mücadelesine girmiş bir evliliği nasıl anlarız?

Haklılık mücadelesinde olan çiftler birbirlerini nasıl seveceklerini, birbirleriyle nasıl iletişim kuracaklarını da bilmedikleri için ilişkide ortaya çıkan boşlukları tartışarak doldurmaya çalışırlar. Hele de bir evlilikte romantizm bitmeye başlamışsa yavaş yavaş memnuniyetsizlik ve çatışma başlar, sınırlar ihlal edilir, paylaşım biter, kontrolcülük ortaya çıkar. Eşler duygusal olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını hissederler ve temel amaç, evi temizlemek, yemek yapmak, para kazanmak, çocukları büyütmek olur. Dolayısıyla bireysel alanlar ve talepler artar. Kullanılan dil hakaret dolu, suçlayıcı, eleştirel, aşağılayıcı, alaycı, iğneleyici bir şekle dönüşür.

“Bu eve parayı kim getiriyor!”, “Sen ne anlarsın!”, “Benim ailem olmasa...”, “Ben yapmıyorsam sen de yapamazsın!” şeklindeki bitmek bilmeyen kıyaslamalar, meydan okumalar güç dengesindeki bozulmaları gösterir. Güç mücadelesi söz konusu olan bir evlilikte kendini baskın gören kişi her şeyi eleştirir, her şeye müdahale eder. Bu müdahale eşin arkadaşlarından tutun da ailesine, harcamalarına, gün içinde yaptığı aktivitelere kadar gidebilir.

Güçler savaşı mı, güçler birliği mi?

“Dün akşam arkadaşlarıyla dışarı çıktı, geç saatte eve geldi. Bu akşam da tuttuğu takımın şampiyonluk kutlamasına gidecekmiş. “Gidebilir miyim?”, diye sordu, ben de “Hayır”, dedim; diye ekledi hanımefendi.

- E: Görürsün bak nasıl gidiyorum.

- K: Sen çıkarsan bundan sonra ben de çıkarım akşamları. Sen gidebiliyorsun da ben niye gidemiyorum?

- E: Sen dışarı çıkan adam görmemişsin, göstereceğim sana!

Bu cümlelerle başlayan konuşma ve sonu çözümsüz bir kavga. Biliyoruz ki savaşın kazananı olmaz, daha çok kaybedeni ve daha çok zarar göreni olur. İki cepheye ayrılmış bir evlilikte amaç, sadece karşı tarafın canını acıtmak ve nihayetinde zafer kazanmaktır. Oysa evlilik, karşı cephelerde değil, aynı safta durduğunuz bir güç birliğidir. Zorluklarla birlikte mücadele etmek, birbirlerinin mizaç ve sevgi dillerini öğrenmek, çocuk yetiştirme konusunda kafa yormak, ekonomiyi, aileyi yönetmek gibi birçok alanda el ele verilen bir ortaklıktır.

Konuşmayı başa alsak ve tartışma şöyle başlasa…

- E: Dün çıktım ama bugün benim için önemli bir gün. Bu kutlamaya katılmak istiyorum. Var mı birlikte yapacağımız bir şey? Sonrasında çıkarım.

- K: Olur tabii, birbirimizle olduğu kadar kendimizle de vakit geçirmemiz gerekir. Diğer gün de ben çıkayım benim de ihtiyacım var.

Devam edegelen bu konuşmanın sonunda sesler yükselmemiş, duygular ifade edilmiş, anlaşılmış ve huzur sağlanmış olurdu. Çok önemli bir kuraldır, evliliklerde eşitlik aranmaz, eş aranır. Çünkü çiftler birbirlerini bütünlemek için vardır, yarışmak için değil.

Tarihe Pirus Zaferi olarak geçen savaşta Pirus, Romalılara karşı zafer kazandığında geriye dönüp bakıyor ve ardında zaferi kutlayacak neredeyse kimsenin kalmadığını fark ediyor. Sonrasında diyor ki Pirus,” Romalılara karşı bir zafer daha kazanırsak tamamen yok olacağız.”

Zira zaferi kutlayacak kimse yoksa etrafınızda zaferin ne anlamı olabilir ki? Çiftler de bazen zafer kazanma pahasına bir savaşa giriyorlar. Görünürde güç kazanılmış, haklı olunsa da yalnız ve mutsuz olma pahasına elde edilen inatlaşma zafer değildir.

Güç savaşı yerine güller savaşı yapalım!

Hallac-ı Mansur darağacına götürülürken etrafında toplanan kalabalık içindeki düşmanları taşlamaya başlar kendisini. Hallac-ı Mansur bunlara ah bile etmezken kalabalık içindeki yakın arkadaşının gül atmasına çok üzülür ve “Taş atanlar bilmiyorlar, hâlden anlamıyorlar. Onların taşı bizi incitmez de dostun attığı gül dahi canımızı acıttı.” der.

İnsan, hayata sevdikleriyle tutunan bir varlıktır. Sevinçlerini onlarla paylaşarak arttırırken üzüntülerini azaltır. Bu nedenledir ki eşin gönlü eşe karşı çok hassastır, çok şey bekler ondan. Attığı gül dahi canını acıtırken hoyratça kullanılan eleştiri, suçlama, hakaret taşları yüreğini deler de geçer. Atılan değil ikram edilen güllerle sarıp sarmalamalı birbirini eşler. Hani Temel’e deniz kenarında elinde bir yılanla yürürken sormuşlar:

“Neden elinde yılan taşıyorsun?” “Denize düşersem lazım olur.” cevabını vermiş. İşte eşlik dediğimiz şey, denize düştüğünüzde yılana sarılmak zorunda kalmayışınızdır. Ne olursa olsun elinizden tutup oradan çıkaracak birini yanınızda bulmanızdır.
Neler yapılabilir?

Eşlerin mutsuz olmasına yol açan güç savaşını ortadan kaldırabilmek için beklentiler, istekler, rol ve sorumluluklar, evlilik algısı yeniden yapılandırılmalıdır. Bu dengesizliği çözmenin ilk ve en önemli adımı fark etmektir. Sonrasında evliliğin karşılıklı birbirinin iyilik hâlini düşünmek olduğuna içsel olarak inanmak gerekir. “Benim olduğu kadar onun da hakkı.” demek çok önemli ancak yetersiz kalır, bunu davranış ve uygulamalarda da yaşıyor olmak gerekir. İki farklı hayatı birbirine dönüştürmek yerine yan yana sürdürmek önemlidir. Zira evlilik, bir trende yapılan yolculuk gibidir. Eşimizle karşı karşıya oturursak aynı manzarayı göremeyeceğiz. Birimiz geleni görür, birimiz gideni; birimiz geçmişi görür, birimiz geleceği. O nedenle yan yana oturup birbirine yoldaşlık etmek gerekir.

Çoğu zaman frene basmak iyidir. Biraz yavaşlamak hatta durmak gerekir. Böylelikle birey yaptıklarının sorumluluklarını almak zorunda olduğunu fark edecektir. Çünkü kişinin yaptıklarıyla eşi kendisini savunur. Siz durmadıkça, frene basmadıkça karşınızdakine ayna olur, onun yaptıklarını tetiklersiniz. Gerekirse özür dilemekten geri durmamak gerekir.

Aklımızdan çıkarmamamız gereken bir şey var ki hiç kimse kendini kötü hissettiren birinin yanında mutlu olamaz. Böyle bir evlilik her iki kişi için de katlanılmaz bir durum olur. Sanırım güçlü olmaya çalışırken mutlu olmayı unutuyoruz. Zamanla mutluluk kavramı bizden çok uzakta kalıyor. Güçlüyüm diyerek sert görünmeye, taviz vermemeye çalışan insanlar, mutluluklarını da doya doya yaşayamıyorlar.

İlknur Özhan.

Uzm. Aile Danışmanı.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

El Değmeden El Değerek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:05:34 ÖÖ]


Dua Etmiyoruz Ki Tutsun Gönderen: türkiyem
[Dün, 07:01:18 ÖS]


İşin Ehli Olmadıkça Velisi Olunmaz Gönderen: türkiyem
[Dün, 06:56:41 ÖS]


İyiliği Sayarak Değil Saçarak Yapın - Yapalım Gönderen: türkiyem
[Dün, 06:53:25 ÖS]


İnsanlar Neden Ölmek İstemezler Gönderen: türkiyem
[Dün, 06:49:26 ÖS]


Cahiliye İtikadı İnancı Şirk Gönderen: türkiyem
[Dün, 06:41:20 ÖS]


Yorulmadan Bozulmadan Gönderen: türkiyem
[Dün, 06:31:21 ÖS]


Eğer Allah’ı Seviyorsanız Bana Uyun Gönderen: anadolu
[Dün, 09:08:18 ÖÖ]


Din Kardeşini Kafirlikle İtham Eden Kimsenin Durumu Gönderen: anadolu
[Dün, 09:01:47 ÖÖ]


İmtihan Bilinciyle Yaşamak Gönderen: anadolu
[Dün, 08:53:53 ÖÖ]


Orta Yolu Tutun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:49:03 ÖÖ]


Tanımadan Sevmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:44:39 ÖÖ]


Sen Kendini Ne Sanıyorsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:39:34 ÖÖ]


İnsana Yakışan Her Halde Kul Olduğunu Unutmamaktır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:17:09 ÖÖ]


Yaşama Sorumluluğumuz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:10:47 ÖÖ]


Üzüntü ve Sıkıntılarla İmtihan Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:30 ÖÖ]


Yahudiler ve Yahudilik 25 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:46:41 ÖÖ]


Allah’ın İpine Yapışmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:26:33 ÖÖ]


İyilere Karşı Da Kötülere Karşı Da Edepli ( Ahlaklı ) Ol Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:15:07 ÖÖ]


Ender Tekin - Albümdışı Eserleri ve Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Ekim 28, 2024, 06:26:14 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49