Gönderen Konu: Evlilikte Proplerimizi Nasıl Çözeriz  (Okunma sayısı 8845 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı anadolu

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 751
    • www.fanidunya.net
Evlilikte Proplerimizi Nasıl Çözeriz
« : Haziran 01, 2024, 03:06:14 ÖS »


Evlilikte Proplerimizi Nasıl Çözeriz

“Aşkta üç kahraman vardır; ‘seven, sevilen’ bir de arada ‘problem’ olan! Biz ona âşık, maşuk ve rakip diyelim. Gül, bülbül, diken. Ferhat, Şirin, Hüsrev. Kerem, Aslı ve Keşiş…

Üçüncü kişi güçlük çıkarır, çelme takar, işte onunla yapılan mücadele insanı yüceltir.

Mevzuya tat katar. Eskiler bunu ‘Teberri olmadan tevelli olmaz.’ şeklinde dört kelime ile özetleyivermişler. Yani zararlıdan, kötüden, hayırsızdan uzaklaşmadıkça güzele yanaşamazsınız asla.”

Okuduğum bir kitap bu satırlarla başlıyordu. Ben de sizlere ikram etmek istedim. Öz cümle ile ancak bu kadar nazik anlatılabilirdi çünkü tüm mesele…

Evlilik müessesesinin de “seven, sevilen ve problem” den oluşan bir müessese olduğunu öncelikle kabul etmek gerekir. Problemin olmadığı yerde muhabbet pişmez çünkü. Ancak, küle dönüşmemek ise ustaların işidir. Peki nedir bu ustaların becerisi? Şöyle bir bakalım isterseniz:

Evlilik müessesesi uzun bir yolculuktur. Giriş, gelişme ve sonucu olan! Hikâye nasıl başlarsa öyle gitmez aslında. Bunu hem iyi hem kötü durumları olan hikâyeler için de söyleyebiliriz. Hikâyemiz, sorumluluk farkındalığı ile nasıl başlatırsak öyle devam etmesi için de emek vermemizi ister. Hâliyle yolları birbiriyle iç içe geçmiş, sağlıklı bağlar kurabilmiş hayat yoldaşı yani iletişim ustaları oluveririz.

Esasta evliliğe giriş, kişinin benliği ile kurduğu bağ ile başlıyor. Kişinin kendisiyle tanışması, kendine bakım verebilmesi, hayatında var olan sorumluluklarını yerine getirmesi, kısacası kendi için gayret etmesi gerekir. Bunu da en iyi, hayat yolculuğuyla bağ kurmuş kişiler başarabilirler. Aksi hâlde içten içe veya içten dışa, ötekiyle hep meselesi olur insanın! Bu mesele bazı evliliklerde tahammülle şefkatle karşılansa da çoğu zaman daha sancılı tablolarla süreci daha da sıkıntıya sokar. İşte tam da bu yüzden evliliğe giriş, kişinin benliği ile kurduğu bağ ile başlıyor dedim. Çünkü evlilik, birinin eşi olabilecek olgunluğa gelebilmektir. Ve bunu sadece, hayatını ertelemeyenler başarabilmektedir. Esas olan, kendi ile öteki arasındaki öncelik sırasını olabildiğince dengeli tutabilmektir. Bu bize evliliğimizin gelişim sürecinde, gerektiği yerde ve gerektiği ölçüde; “özverili”, “duyarlı” ve “diğerkâm” olabildiği kadar kendine de zaman, mekân ve enerji ayırabilmeyi sağlayan bir yolculuk sunmaktadır. Elbette ki herkes aynı olamaz, çünkü insanoğlu birbirine benzemeyen, farklı şekilde yaratılmış olandır. Hâliyle yaşadığımız problemlerde benzerlikler olsa da bizim dünyamızdaki anlamları, birbirinden çok farklıdır.

Problem, hayatın her meselesinde olduğu gibi, evlilikte de derya denizdir. Ancak ben sizler için bu kıymetli müessese altında seans odamda da en çok karşılaştığım, sizlerin de yaşamın içinde karşılaşmanızın mümkün olduğu üç genel problem türünden bahsedeceğim. Bu problemlerden hangilerinin çözülebilir, hangilerinin ise çözülemez olduklarını da, ilerleyen satırlarda değineceğim.

Evliliklerde yaşanan problemlerden ilki “uyum problemleri”dir. Hani bir kapıdan içeri girdiğimizde önce biraz gözlemci oluruz, seyrederiz. Tanıdıkça ve tanıştıkça bulunduğumuz ortamda ve çevremizdeki ilişkilerde sorumluluklar almaya; sorumluluklar almaya başladıkça kendimizi olduğumuz yere ait hissetmeye, hâliyle de daha fazla bağ kurmaya başlarız. Ve insanoğlu, bağ kurduğu her şeyi güzelleştirme, iyileştirme ve bakım verme gayretine düşer. Sıklıkla ilk iki veya üç yıl içerisinde görülen, görülmesi muhtemel olan uyum problemleri, eşlerin tanışıklıklarının henüz pekişmemiş olmasından kaynaklanır. Eşler, henüz birbirleriyle aileleriyle hatta çoğu zaman yaşam sürme hayali ile kurdukları evleriyle bile uyum problemleri yaşayabilirler. Elbette eşlerin muhabbetlerinin artmasıyla tanışıklıklarının da zamanla pekişmesiyle bambaşka bir lisan oluşur.

İlişkilerinde ustalaşan eşler arasında zamanla pekişerek oluşan bu lisana “biz dili” denilmektedir. İlişkilerinde “biz dili”ni oluşturabilen kişiler, birbirlerine eleştirel dil kullanmaktan, sürekli bahanelerin ardına sığınarak her defasında kendini savunmaktan, hakaretlerden sakınırlar. Aksine daha yapıcı, onarıcı bir dil kullanırlar. Evliliklerinde biz dilini kullananlar yerli yersiz çıkabilecek problemlerde birbirlerini yargılamadan dinleyerek daha da bağlayıcı ve zamanla daha da uyumlanarak birbirleriyle daha sağlıklı bağ kurarlar. Biz dilini oluşturabilen eşler, düşüncelerinde, kalplerinde, çevrelerinde abartı olan her şeyi kapıda bırakırlar. Bu da onları daha anın içinde erişebilir beklentileri olan bir dinamiğe getirir ve bağlılıklarını pekiştirir.

Diğer bir problem başlığımız da “evliliklerde kriz problemleri”dir. İnsanlar, yaş aldıkça içinde bulundukları çevre ve rolleri de değişmeye başlar. İnsanın birilerinin evladı olarak başladığı hayat yolculuğu, yaş aldıkça birilerinin eşi ve ardından ise birilerinin anne-babası rolleri eklenerek devam eder. Ve hâliyle bireyler, yaşamsal rollerine uyumlanırken bazen kişisel problemler bazen de iletişim problemleri yaşayabilirler. Hayat, iyilikleriyle ve kötülükleriyle bir bütündür. Bu sebeptendir ki her an krizlere gebe bir yolculuktur. Kişiyi, yaşanan krizler, kişisel ve ailevi süreçlerinde de fazlaca etkileyebilir. Bazen bize iyi geleceğini düşündüğümüz şeyler bile kriz oluşturabilir. Örneğin; bir evlat sahibi olmak, iş yerinde terfi almak, yaşadığımız şehri veya ülkeyi değiştirmek de krizlere sebep olabilir.

Bir bebeğin dünyaya gelmesi, evlilik kadar, hayatına yeni roller üstlenen eşleri de etkilediği için beklentilerden kaynaklı krizleri bu dönemlerde sıkça görebiliriz. Veya işyerinde terfi almak, belki maddi bir refah sağlayacak olsa da daha fazla mesai saatleri, evliliklerde duygusal açlık krizlerine sebebiyet verebilir. Oysa iletişimde usta olan bireyler, kriz dönemlerinde de her şeye rağmen birbirlerinin yanında olmak isterler. Var olan krizi aşmak için birbirlerine neye ihtiyaç duyduklarını sorarak ihtiyaçları karşılamaya gayret ederler. Kriz dönemleri beklentilerimizin hayal kırıklığına dönüştüğü dönemlerdir. Özellikle bu dönemler, birbirimize eleştirel ve suçlayıcı bir dil kullanmaktan sakınmamız açısından çok önemlidir. Kriz dönemlerinde sorunun biraz soğuması için, eşlerin birbirlerine alan açmaları veya dışarıdan (geniş aile, aile dostu, terapist) destek almaları çoğu zaman daha iyi gelir. Aksi hâlde iyi yönetilemeyen krizlerin evliliklerde tıkanmalara sebebiyet verebileceği gibi; geleceğe yönelik sessiz sarsılmalara da neden olabilir. Bu sebeple eşlerin kriz anlarında tekrar paydaş olabilmeleri adına sunulan bir katkı da eşlerin rollerini hatırlamalarıdır diyebiliriz. Rollerini hatırlayan eşler, her şeye rağmen birbirlerine, evlatlarına veya geniş ailelerine eşlik edecekleri saatleri, dakikaları ve anları oluşturmaya tekrar başlayabildiklerinde ferahlık yaşayacaktır. Çünkü bizler biliyoruz ki birbirimizden haberdar olmak, hayatımızda ve evliliğimizde o kadar çok şeyi yoluna koyuyor ki…

Son olarak evliliklerde sıkça karşılaştığımız ancak kendimizi manipüle ederek fazlaca yıprandığımız sorun, “kişilik problemleri” dir. Zira en sancılı yer burasıdır. Çoğu zaman eşlerin bir yuva kurulmasının başlangıcından itibaren başlayan ve devam eden bazı problemleri olabilir. Ancak kişiler bunların zamanla geçeceği beklentisini her geçen gün içlerinde büyütürler. Oysa büyüyen, umut değil, hayal kırıklığı olur bu meselede! Çünkü kişilik problemleri ruhsal problemlerdir. Kişilik problemlerine belli terapi destekleri ile hatta çoğu zaman ilaç tedavileri eşliğinde yürütülmesi gereken hastalıklar da diyebiliriz. Hâliyle kişilik problemleri tedavi edilmezse zamanla daha sancılı tablolarla karşımıza çıkabilir.

Eşiniz, tanışıklığınızın en başından beri çok fazla agresif tavırlar sergiliyorsa veya mevsim geçişlerinde çok fazla ruhsal iniş çıkışlar yaşıyorsa, kıskançlık başlığı altında yoğun kısıtlamalar getiriyorsa, kıskançlıkları sınır aşan hâller almaya başlarsa bunların bir uzman gözünden değerlendirilmesi, hem evliliğiniz hem de eşinizin ruh sağlığı için oldukça önemlidir. Usta ilişkilerde eşler, değişim-dönüşüm yaşadıkları ve aynı zamanda tıkanıp çözümsüz kaldıkları kronikleşmiş durumları takip ederler. Bu da problemlerin kronikleşme süreçlerini hızlı görmelerini ve onlara çözüm aramalarını sağlar. Bizler de tanışıklığımızdan itibaren süregelen tıkanmış ve kronikleşmiş, halının altına süpürdüğümüz meselelerimiz var mı diye gözden geçirerek kendimizde veya eşimizde -varsa- kişilik problemlerimizi saptayabiliriz. Her zaman bir kesin çözümü olmasa da belli tedavilerle bu problemleri kontrol altına almak bizlere daha yaşanabilir bir evlilik sunar.

Ez cümle başladığım yeri tekrar hatırlatarak bitirmek istiyorum satırlarımı.
“Aşkta üç kahraman vardır; ‘seven, sevilen’ ve bir de arada ‘problem’ olan!”

Biricik yuvalarımızda problemlerin olabileceğini kabul etmek en büyük meseledir. Çünkü insanoğlu, varlığını kabul etmediği hiçbir mesele için uğraş vermemektedir. Ve bu kabul ile şunu da evliliğimizin içerisinde kendimize sıklıkla hatırlatmalıyız ki “Bazı problemler de çözülmez, çözülemez.” Ancak o olayda birbirimize saygı duyabilir ve akışta kalmaya devam edebiliriz. Bunun için de problemlere “onun” veya “benim” demek doğru değildir! Evliliğimizde oluşan problemler “bizim”dir!

Çünkü evlilik, bizim olan her şeye kıymet verme yeridir.

Biz dilini oluşturabilen eşler, düşüncelerinde, kalplerinde, çevrelerinde abartı olan her şeyi kapıda bırakırlar. Bu da onları daha anın içinde erişebilir beklentileri olan bir dinamiğe getirir ve bağlılıklarını pekiştirir.

Biricik yuvalarımızda problemlerin olabileceğini kabul etmek en büyük meseledir. Çünkü insanoğlu, varlığını kabul etmediği hiçbir mesele için uğraş vermemektedir.

Bunun için de problemlere “onun” veya “benim” demek doğru değildir! Evliliğimizde oluşan problemler “bizim”dir! Çünkü evlilik, bizim olan her şeye kıymet verme yeridir.

Zeynep Gökçen Arslan Adıgüzel Aile Danışmanı

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.

 


* BENZER KONULAR

Dünya Hayatına Razı mı Oldunuz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:16:17 ÖÖ]


Yalan ve İnsan Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:03:28 ÖÖ]


İbadetler ve Ameller ile Arınma - Temizlenme Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:52:32 ÖÖ]


İnanç Sağlığımızı Koruyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:27:31 ÖÖ]


Gıda Zehirlenmesi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:21:21 ÖÖ]


Anne ve Babanıza Öf Bile Demeyin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:05:31 ÖÖ]


Allahü Teâlâ Cömertlere Her Güzelliği Vermiştir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:59:00 ÖÖ]


Din Hayattır Gönderen: webtasarim
[Dün, 09:10:51 ÖS]


İnsanlık Efendimiz'e (SAV) Şükran Borçludur Gönderen: webtasarim
[Dün, 09:03:01 ÖS]


Kur'an ve İnsan Gönderen: webtasarim
[Dün, 08:55:17 ÖS]


Kulluk Şuuru Nasıl Oluşur Gönderen: webtasarim
[Dün, 08:49:17 ÖS]


Allah İçin Buğz Etmek Gönderen: webtasarim
[Dün, 08:43:20 ÖS]


İnsanoğlunun Yükü Ağır Gönderen: webtasarim
[Dün, 08:39:20 ÖS]


Nifak Alameti Cehennemi Hastalık Yalan Gönderen: türkiyem
[Dün, 09:06:34 ÖÖ]


İnsan Denen Muamma Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:53:39 ÖÖ]


Kalplerin Huzuru Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:49:04 ÖÖ]


Eğitimde Amaçlar Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:42:59 ÖÖ]


Kardeşlerinizin Arasını Düzeltin Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:33:47 ÖÖ]


Gazze Direnişinin Fiilî ve Kavlî Dersi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:21:10 ÖÖ]


Dinin Esası Allah’ı (CC) Bilmek Kesin Bilgi ve Yararlı Akıldır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:11:11 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50