Gönderen Konu: Yaşlıların İmtihanı- Gençlerin İmtihanı  (Okunma sayısı 1246 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2264
Yaşlıların İmtihanı- Gençlerin İmtihanı
« : Ekim 02, 2014, 08:44:21 ÖÖ »
Yaşlıların İmtihanı- Gençlerin İmtihanı


Hayatımız perde perde… Her açışımızda hayatın bir başka döneminde buluyoruz kendimizi. Son perdeyle gelen yaşlılık adeta “ebediyyet âleminin bekleme odası” gibi. Hastalıkların, alınganlıkların bir de ele muhtaç olmanın hissedildiği o demler... Daha önce tatmadığı güçsüzlüğü, bir kenara itilmişliği, gözlerden düşmüşlüğü fark etmenin ağırlığı oturur yorgun yüzlere. Hele özene bezene yetiştirdiği, herkesin bildiği tabirle “yemeyip yedirdiği, giymeyip giydirdiği” çocukları tarafından horlanmak, azarlanmak, terk edilmek, önemsenmemek, dışlanmak yok mu, yaşlılığın sabredilmesi en zor tarafı da bu olsa gerek.
Yaşlıları hayatımızın dışına ittiğimizden beri dünyamıza renk veren güzelliklerin birer birer ortadan kaybolduğunu fark edemiyoruz. Onların yolumuza ışık tutan, anlam kazandıran tecrübelerine ihtiyacımız olmadığına inandığımız andan beri değişmeye başladı hayatın tadı. Bir zamanlar işimizle meşgulken himayesine bıraktığımız çocuklarımız mutlu, bizler huzurlu idik. Evlerde daha serbest (!) olma adına onları huzur evlerine yerleştirdikten sonra bizler aynı huzuru duyamazken, çocuklarımız da mutlu değil. Bu gelişmeler yavaş yavaş kendisinden başkasını düşünmeyen bireyleri çıkarıyor ortaya. Yaşlıları sırtında kambur gibi görenlerin sayısı artıyor ne yazık ki… Geniş odalar, ferah ortamlar dar geliyor bencil yüreklere. Evlerinde barındıramadıkları yaşlılar, artık gönüllerinde de barınamıyor.
Oysa sevdiklerinin dünyasından çıkarılmak pek ağır gelir onların gönüllerine. Buna karşılık içten bir tebessüm, güzel bir söz, değerli olduklarını hissettiren minik bir hediye onları mutluluğun zirvesine çıkarmak için yeterlidir.
Ayrıca ailede ya da çok yakınımızda bulunan yaşlı insanlar hayatın koşuşturmacasında nefes aldığımız bir alan sağlar. Biliriz ki onlar evin bereketidir. Musibetlerde birer kalkan vazifesi yaptıklarını Peygamber Efendimiz (s.a.v) bildiriyor:
“Eğer süt emen çocuklar, beli bükük yaşlılar, otlayan hayvanlar olmasaydı, üzerinize azâb sel gibi gelirdi.” Yaşlarından ötürü büyüklerin bir takım sıkıntılarına katlanmak hayır kapılarını açar, gönüllerdeki ülfeti çoğaltır. Adını koyamadığımız bir huzur kaplar yüreğimizi.
Yaşlılarımızı o kadar yalnız bıraktık ki bu nedenle yaşlanmaktan; sonumuzun onlar gibi olmasından korkuyoruz. Bunun için yaşlanmamak adına elimizden ne geliyorsa yapıyoruz. Yaşlanmayı geciktirdiği iddia edilen kozmetik ürünler peynir ekmek gibi satılıyor piyasada. Estetik ameliyatların sayısı dudak uçuklatıyor. Maneviyattan yoksun kalmak da, yalnız kalacağım endişesini artırmakta. Oysa atalarımız yaşlanmayı büyük bir olgunlukla kabul ederdi. Yaşlılar saygı gördüğünden yaşlanmak hayatın sonu olarak görülmezdi. Geçmişte insanlar ahir ömürlerini evlat ve torunlarının yanında huzur içinde geçirmenin ayrıcalığını yaşıyorlardı. Sağlam zemine oturmamış ailelerde kendini sığıntı gibi hisseden günümüz yaşlıları desteksiz kalırken; huzurevlerine giden huzursuz büyüklerin sayısı maalesef her geçen gün çoğalıyor.
Bu meselede gençliğini verimli kullanan, ömrün kısalığını aklından çıkarmadan yaşlılığa erişenleri de zikretmeliyiz. Geçim telaşının yanında, gençliğinden itibaren kulluğunu aksatmayan, emanet olarak gördüğü evlatlarının ahiret istikballerini de gözeterek maddi manevi desteği verip büyüten elleri öpülesi büyüklerimiz vardır. Allah için gayret etmiş, çabalamış dertlenmişlerdir. İhtiyarlık zamanına huzur içinde girerler. Hayatlarını gereksiz yere meşgul etmedikleri için, tasasız yaşlanırlar. Nefes alıp verdikleri müddetçe Allah’a ibadet edecekleri vakitlerinin bulunmasına şükrederler. Her sabah kalktıklarında sevap heybelerine yenilerini katmanın heyecanını duyarken ihtiyarlıktan dolayı bellerini büken hastalıkları sabırla güzelleştirmenin mizanda ağır geleceğini bilerek mutlu olurlar. Ahirete uzanan yolculuklarını vuslat muştusunu ümitle beklerler.
Ne mutlu kendini bilen ve kalben Yaratan’ı ile buluşmuş büyüklerimize… Ve ne mutlu yaşlıların değerini bilip, onlara sevgi ve saygı gösteren gençlere!

Necla Günay

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Faiz ve Alışveriş


Modern hayatın tüketim heveslerini çılgınca artırdığı günümüzde kanaatkârlık gibi duygular rafa kalkmış, sadece elde olan değil olmayan paralar da harcanır olmuştur. Bilhassa bankaların bedava dağıtır gibi kredi kartı dağıtması ve insanımızın kendilerini kontrol edemeyerek sınırsız harcama yapmaları, pek çok kişinin ailesinin dağılmasına, hatta intiharlara sebep olmuştur. İmam Rabbanî hazretleri 102. mektubunda özellikle acil ihtiyaç bahanesine sarılarak faizli harcamalarda bulunan sufileri uyarır:
Dostum! İhtiyacı olan veya olmayan herkes için faizin haramlığı kesin olarak nass ile sabittir. İhtiyaç sahiplerini bu haramlığın dışına çıkarmak kesin Kur’an hükmünü neshetmek demektir. (102. Mektup)
Faizin haramlığı konusunda bütün İslam alimleri müttefiktir. Ne var ki “zaruretler haramları mubah kılar” hükmü çerçevesinde bazı alimler zaruret durumunda faiz benzeri bazı uygulamalara fetva vermişlerdir. Ne var ki zaruriyat ile ihtiyaç arasında da büyük fark vardır. İmam bu farkı gözetmeden fetva veren alimleri eleştirir. Ona göre “Kim, gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” gibi ayetlerden yola çıkarak mahzurları helal kılma kolaycılığına kaçılmamalıdır. Ayet aşırı açlık ve ölüm tehlikesi gibi ciddi bir durumda haram bir etin az miktar yenilmesini tecviz eder. Bu ruhsatın çerçevesi çok geniş tutulur da, en ufak bir ihtiyaç için faizli borç alınırsa, faizi yasaklayan ayetler pratik olarak yok sayılmış ve yürürlükten kaldırılmış olur:
Muhtacın faizle borç alması ancak haram olmayan durumlarda mümkündür. Yoksa faiz ödemeyi kabul eden herkes bu işi ihtiyaçtan yapar, hiç kimse kendi zararına olan bir şeyi ihtiyacı olmadığı halde kabul etmez.
Farzı muhal ihtiyacın genel bir şey olduğu kabul edilse bile ben derim ki ihtiyaç zaruri durumlardadır. Zaruret ise ancak gerektiği kadar kullanılır. (Mesela) faiz karşılığı borç alan kimsenin insanlara yemek yedirmesi ihtiyaç değildir. Çünkü bunun zaruretle bir alâkası yoktur.
İmam’ın bu sözleri günümüzde aynı ile vuku bulmaktadır. Pek çok insan kredi kartları ile lüks lokantalarda arkadaşlarına yemek ikram etmekte, sonra da bu borçları yüksek faizler ile ödemektedir. İmam’a göre ibadet ruhu ile bile yapılsa böyle bir iş caiz değildir. Öyle ki biri vefat ettiği zaman onun malından kendisi için kefin ve defin masrafları çıkarılıp gerisi mirasçılara verilir. İnsanlar içinde infaka en muhtaç olan müteveffa için bile mirasçılarının rızası olmadan taziye için gelenlere yemek yedirilemez. (102. Mektup)
Bugün bu inceliklere maneviyat yolcusu insanlar arasında dahi dikkat edilmez olmuştur. İnsanlar faizlerin düşük olmasına binaen parası varken bile kredi ile lüks arabalar, evler veya başka şeyler satın alabilmektedir. İmam Rabbanî bu tür harcamaları kesinlikle caiz görmez, hatta o faizle borçlanarak yapılan yemeklerden bile yenilmesini dindarlıktan uzak bir hareket olarak görür. Bugün bilhassa gösterişli düğün merasimleri, bu mahzurları içinde barındırmaktadır:
Ziyafet vermek ve merasimler düzenlemek bu uygulamayı ihtiyaç kabul ettirmek için bir hiledir. Bu sebeple faizli borç almak ve bunun helal ve caiz olduğuna inanmak dindarlıktan ve diyanetten uzaktır. Bu işleri yapanlara, emri bil maruf ve nehyi anil münkere riayet ederek yaptıkları işin kötülüğünü anlatmak gerekir.
İmam Rabbanî ayrıca faiz kapısını bir kazanç haline getirenlere de bir uyarıda bulunur. Rızık kapılarının pek çok olduğunu, tek kazanç kapısının faiz olmadığını onlara hatırlatır. İmam şüphelilerin çok olduğunu ama elden geldikçe bunlardan kaçmak gerektiğini tavsiye eder. En azından bir mü’min kendisi amel edemese de harama haram, helale de helal demelidir. Yani insan faizli işleri helal görerek dinden çıkmamalıdır.
Maalesef günümüzde pek çok insan bu inceliği kaybederek faizi bir geçim kaynağı olarak görmekte, birisi kendine bunun haramlığını söyleyince de ona kızıp “ne var canım, hırsızlık yapmıyorum ya, paramı çalıştırıyorum” gibi hileli cevaplar vermektedir. Hatta bazı imam arkadaşlar faizin haramlığını söyledikleri için üstlerine şikâyet bile edilmişlerdir ki, bu tür işleri yapanlar dini açıdan son derece tehlikeli bir durumdadırlar.
Bazı dostların naklettiğine göre “Mevlana Abdulfettah bir gün sizin yanınızda “faizsiz borç almak güzeldi, o halde insanlar niçin faizlisini alır? demiş. Siz de, “helali inkar etme” diye çıkışmışsınız. Dostum! Sen bu sözü ancak kesin bir helali inkar edene söyleyebilirsin. Helalliği şüpheli olan duruma gelince evlâ olan onu terk etmektir. Takva ehli ruhsatı emretmez, bilakis onlar hep azimeti emreder.
İmam bu sözleri ile bu konuda verilen fetvaların şüpheli olduğunu özelikle takva yolu olan tasavvufa girenlerin bu tür fetvalara uymamalarını tavsiye etmektedir. Ayrıca İmam ihtiyacı illet göstererek bugün bazılarının da yaptığı gibi faizli borç almaya ruhsat verenleri şöyle eleştirir:
Lahor uleması ihtiyaç illetinden dolayı bu işin helalliğine fetva vermiş. İhtiyacın eteği o kadar geniştir ki şayet uzatılacak olsa ortada faiz diye bir şey kalmaz. O zaman da daha önce belirttiğim gibi faizin haramlığını bildiren hüküm anlamsız ve fuzuli kalır. Hâlbuki bu alimlerin düşünmesi gerekirdi, faizle borç alarak başkasına yemek yedirmek ihtiyacın hangi şıkkına girer? Muhtaç olanın, yemin kefareti ya da bunun gibi bir şeye niyetlenerek bu yemeği yedirmesi caizdir, zira yeminini bozan kefaret ödemek zorundadır denilirse, derim ki; eğer bu muhtacın fakirleri doyurma gücü yoksa kefaretleri sebebi ile oruç tutar, yoksa faizli borç alarak kefaret ödenmez. Bu türden (dini saiklerle) olan ihtiyaçlar az bir tefekkür ve takvanın bereketiyle ortadan kalkar. Zira Allah Teâlâ “Kim Allahın yasaklarından sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu açar ve onu ummadığı yerden rızıklandırır.” (Talak, 2-3) buyurur.
İmamın bu korkuları aynen günümüzde gerçek olmuştur. Öyle ki bazı Müslümanlar kredi ile kurban alıp bunlarla Allah’a yaklaşmaya çalışmaktadırlar. Hâlbuki nisap miktarı mala sahip olmayanın kurban kesmesi zaten vacip değildir. Eğer insanlar birazcık tefekkür etseler, pek çok ihtiyaç görünen şeylerin gerçek bir ihtiyaç olmadığını zaten anlayacaklar ve ellerindeki helal olan ile iktifa edeceklerdir.
İmam’ın bu nasihatleri her şeyin para olarak görüldüğü bir günde kulağımıza küpe olmalı ve bu musibetten aile fertlerimiz, dostlarımız ve bütün Müslümanları korumak için gayret sarf etmeliyiz. İhtiyaçlarımızı daha helal yollardan karşılamak için de birbirlerimize karz-ı hasen vermek gibi İslam ve din kardeşliğine uygun çözümler üretmeliyiz. Aksi takdirde mecbur kalarak faize düşenlerin vebaline girebiliriz. Yüce Rabbimiz hepimizi faiz afetinden muhafaza etsin. Amin!





 


* BENZER KONULAR

El Değmeden El Değerek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:05:34 ÖÖ]


Dua Etmiyoruz Ki Tutsun Gönderen: türkiyem
[Dün, 07:01:18 ÖS]


İşin Ehli Olmadıkça Velisi Olunmaz Gönderen: türkiyem
[Dün, 06:56:41 ÖS]


İyiliği Sayarak Değil Saçarak Yapın - Yapalım Gönderen: türkiyem
[Dün, 06:53:25 ÖS]


İnsanlar Neden Ölmek İstemezler Gönderen: türkiyem
[Dün, 06:49:26 ÖS]


Cahiliye İtikadı İnancı Şirk Gönderen: türkiyem
[Dün, 06:41:20 ÖS]


Yorulmadan Bozulmadan Gönderen: türkiyem
[Dün, 06:31:21 ÖS]


Eğer Allah’ı Seviyorsanız Bana Uyun Gönderen: anadolu
[Dün, 09:08:18 ÖÖ]


Din Kardeşini Kafirlikle İtham Eden Kimsenin Durumu Gönderen: anadolu
[Dün, 09:01:47 ÖÖ]


İmtihan Bilinciyle Yaşamak Gönderen: anadolu
[Dün, 08:53:53 ÖÖ]


Orta Yolu Tutun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:49:03 ÖÖ]


Tanımadan Sevmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:44:39 ÖÖ]


Sen Kendini Ne Sanıyorsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:39:34 ÖÖ]


İnsana Yakışan Her Halde Kul Olduğunu Unutmamaktır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:17:09 ÖÖ]


Yaşama Sorumluluğumuz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:10:47 ÖÖ]


Üzüntü ve Sıkıntılarla İmtihan Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:30 ÖÖ]


Yahudiler ve Yahudilik 25 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:46:41 ÖÖ]


Allah’ın İpine Yapışmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:26:33 ÖÖ]


İyilere Karşı Da Kötülere Karşı Da Edepli ( Ahlaklı ) Ol Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:15:07 ÖÖ]


Ender Tekin - Albümdışı Eserleri ve Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Ekim 28, 2024, 06:26:14 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49