Gönderen Konu: Müslüman Ülkeler Neden Sorunlarını Çözemiyor 1 (Okunma sayısı 554 defa)

fanidunya NET · « : Eylül 25, 2024, 09:44:20 ÖS »

Müslüman Ülkeler Neden Sorunlarını Çözemiyor 1

SORU; ‘Madem hak-adâlet ve huzur-saadet, İslâm’da var.

- O zaman niçin Müslüman ülkeler birbirleriyle savaşıyorlar?

- Niçin Müslüman ülkelerde fert başına düşen milli gelir Avrupa ülkelerinden daha düşük ve halk fakir?

- Niçin Müslümanlar daha çok kendi ülkelerinde haksızlığa uğruyorlar?

- Ve niçin Müslümanlar adâleti kendi ülkelerinde değil de AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) de arıyorlar ?’

- Evet, sorulması gereken ve cevabının bulunması gereken buna benzer daha pek çok soru vardır.

*Bu ve buna benzer soruların cevaplarının araştırılıp, bulunması gerekir. Aksi taktirde Müslümanlar içine düştükleri zillet ve cehalet çukurundan çıkamazlar.

Hastalıkların şifasını bulmak gibi, soruların cevaplarını bulmak da; evvela Müslüman iktidar sahipleri ve Müslüman ilim adamlarına düşmektedir. Bu meseleler Müslüman âleminin çözülmesi gereken kanser gibi kronik hastalıklarıdır. Bunların sebeplerinden başlıcaları şöyle sıralanabilir:

1- İSLÂM İLE MÜSLÜMAN AYNI DEMEK DEĞİLDİR

*Bir kere İslâm ile Müslüman aynı demek değildir. İslâm; Allah’ın Vahiy ile Hz. Resulullah’a indirdiği ve Hz. Peygamber’in de, ne fazla, ne de eksik tamı tamına tebliğ, talim ve tatbik ettiği bir nizamdır. İslâm’da Allah’ın koyduğu ölçüler, hükümler vardır. Allah’ın sözünde ve hükmünde haşâ bir hata ve yanlışlık olamaz.

Müslüman ise; Allah’a, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine, Ahiret (hesap) gününe ve Kadere (hayrın –şerrin Allah tarafından yaratıldığına) inanan (dil ile ikrar ve kalb ile tasdik eden) kimsedir. Müslüman da diğer insanlar gibi (ateist, dinsiz, münâfık, fâsık, vs.) bir insandır. Müslümanın da diğer insanlar gibi aczi, ihtirasları, zaafları, vs. vardır. Müslüman, Allah’ın ölçülerini, Hz. Peygamber gibi hayatına tatbik ederse, o zaman, Allah’ın razı olduğu iyi bir insan olur. Yoksa Müslümanın da hata-kusur işleyen (cinayet işleyen, yolsuzluk, hırsızlık, tecavüz, sahtekârlık, vs…) diğer insanlardan farkı olmaz. Müslümanın iyi bir insan olabilmesi için, İslâm’ın özünü-esasını anlaması ve Hz. Resulullah’ı rehber edinmesi gerekir. Bu dahi ancak, çocukluktan ölüme kadar süren devamlı ve doğru bir eğitimle mümkün olur. Bu işin esası; İslâm’ın esasını anlatan devamlı bir eğitimdir.

2- İSLÂM, HAYATA HAYAT YAPILMALIDIR

*Hayata hayat yapılmayan, uygulanmayan İslâm, Kitaba (Kur’ân’a) hapsedilmiş olur. İslâm’ı, Hz. Peygamber, tebliğ, talim ve tatbik etmiştir. Hz. Resulullah, bedevi-vahşi, kız çocuklarını diri diri gömmekten tutun da, her türlü kötülüklerin işlendiği (yağma, cinayet, kumar, anarşi, kölelik, vs.) bir cahiliye, kötülük toplumundan, İslâm’ın ilkelerini hayatlarına düstur edinerek, karıncayı dahi incitmeyen, kendinden çok başkalarını önceleyen, ’Dicle kenarındaki kuzunun hesabını düşünen’, ‘Suç işleyen kızım Fatıma da olsa ona da ceza veririm’ diyerek her türlü iltiması, kayırmacılığı fiilen kaldıran bir Peygamber’i takip eden insanların oluşturduğu bir medeni toplum oluşturmuştur. Bu devreye de ‘ASR-I SAADET’(saadet-huzur asrı) denilmiştir. Tarih de buna şahittir.

*Öyle ise suç-kusur ne İslâm’da, ne de onu tebliğ eden Hz. Peygamber’de olamaz. Çünkü İslâm’ın düsturları tatbik edildiği zaman; vahşi-bedevi bir insan, elinden, dilinden kimsenin zarar görmediği emin-medeni bir insana evriliyor. Bunun ne demek olduğunu anlamak isteyen, İslâm’dan önceki ve İslâm’la şereflendikten sonraki Ömer’e baksınlar. İslâm’dan önceki müşrik Hattab oğlu Ömer, katı kalpli ve Hz. Peygamberi öldürmeye kastetmişken, İslâm’dan sonra Hz. Resulullah için canını vermeye hazır ve adalet timsali Hz. Ömer olmuştur. İslâm, uygulandığı zaman topluma huzur ve saadet geliyor. Bu da hayal değil, masal değil, yaşanmış ve görülmüş bir gerçektir.

3- MÜSLÜMANLARIN KUR’ÂN’I ANLAMADA KUSURLARI VARDIR

*Kur’ân müteaddit defa tahrif edilmek istenmiştir. Bunun için de çeşitli teşebbüslerde bulunulmuştur. Ancak Kur’ân, Allah’ın koruması altındadır(1).

Tahrif etmek için bütün çabalara rağmen, 14 asırdır Kur’ân’ın bir harfi dahi değişmemiştir. Allah onu korumuştur ve Kur’ân korunmaya da devam ediliyor. Kur’ân tahrif edilemediğine, Allah’ın ölçüleri, Hz. Resulullah’ın tatbikatı (sünnetleri) da yerli yerinde durduğuna göre; Öyle ise değişen nedir?

--------------------------------------------------------------------------------------------------

(1): “Hiç şüphe yoktur ki, Kur’ân’ı Biz (Allah) indirdik. Muhakkak onu, Biz koruyacağız’’(Hicr-9).

Prof. Dr. Yusuf Özertürk.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

Gönderen Konu: Müslüman Ülkeler Neden Sorunlarını Çözemiyor 1 (Okunma sayısı 554 defa)

fanidunya NET

Müslüman Ülkeler Neden Sorunlarını Çözemiyor 1

BENZER KONULAR