Gönderen Konu: Kaçınılmaz Gerçek Ölüm  (Okunma sayısı 423 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 6596
Kaçınılmaz Gerçek Ölüm
« : Ağustos 26, 2024, 08:00:31 ÖÖ »


Kaçınılmaz Gerçek Ölüm

أَكْثِرُوا ذِكْرَ هَاذِمِ اللَّذَّاتِ

“Lezzetleri yok edeni (yani ölümü) çokça hatırlayın.” (Tirmizi, Zühd, 4 [2307]; Nesai, Cenaiz, 3 [1825].)

Dünya hayatı doğum ile başlayıp ölüm ile sona eren bir süreçtir. İnsan başta olmak üzere her canlı sınırlı bir ömre sahiptir. (Âl-i İmran, 3/ 185; Enbiya, 21/ 35; Ankebut, 29/ 57.) Dolayısıyla kaçınılmaz gerçek olan ölüm gelmeden ömrü en iyi şekilde değerlendirmek gerekir. Zira insan başıboş yaratılmamış olup (Kıyamet, 75/36.) hangimizin daha iyi/güzel işler yapacağını sınamak için hayat ve ölüm birer imtihan vesilesi kılınmıştır. (Mülk, 67/2.) Yüce Allah’ın takdir ettiği ömür sona erdiğinde her canlı ölümü tadacaktır. Çünkü Allah’tan başka her şey fani ve ölümlüdür. (Rahman, 55/26-27.) Ölümden kurtulup dünyada sonsuza kadar yaşama imkânı olsaydı hiç şüphesiz buna en layık olan Allah’ın seçkin ve sevdiği kulları yani peygamberler olurdu. Oysa âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz bile bu dünyadan ahirete göçmüştür. (Enbiya, 21/34; Zümer, 39/30.) Necip Fazıl bunu şöyle dile getirmiştir: “Ölüm güzel şey / Budur perde ardından haber... / Hiç güzel olmasaydı / Ölür müydü Peygamber?” Aslında her davranışını Allah’a hesap verme bilinciyle yapan kimseye ölüm bir yok oluş değil, buluşmanın başlangıcıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) son nefesinde, “En Yüce Dost”a gitme arzusunu dile getirmiştir. (Buhari, Meğazi, 84 [4436].) Onun yolundan giden Mevlana da ölümünü “şeb-i arus” (düğün gecesi) olarak ifade etmiştir.

İnsan hayatının sona ereceği zamana “ecel” adı verilmektedir. Ecel bir gün bizim de kapımızı çalacaktır. Kapımız çalındığında ölüme, “Şimdi hazır değilim, daha yapacak işlerim var, başka zaman gel.” deme imkânımız olmayacaktır. Eceli gelen herkes zamanında ölecektir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler.” (Araf, 7/34.)

Hz. Enes (r.a.) şöyle demiştir: “(Bir kere) Hz. Peygamber (s.a.s.) birtakım çizgiler çizerek şöyle buyurdu: İşte bu çizgi insanın umduğu emelid
ir. Şu çizgi de ecelidir. İnsan uzaktaki emelini beklerken kendisine en yakın olan ecel ansızın geliverir.” (Buhari, Rikak, 4 [6418].) Ölümden kurtulma imkânı olmadığına göre akıllı insanın yapması gereken ölümü unutmamak ve ondan sonrası için hazırlık yapmaktır. Nitekim Allah Resulü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Akıllı kişi, kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz kişi ise arzularına uyup bir de Allah’tan (bağışlanma) umandır.” (Tirmizi, Sıfatü’l-kıyame, 25 [2459].); “... (Gaflete) dalan, gülüp oynayan, kabirleri ve toprak altında çürümeyi unutan kul ne bedbahttır! Azan, haddi aşan, nereden geldiğini ve nereye gittiğini unutan kul ne bedbahttır! ...” (Tirmizi, Sıfatü’l-kıyame, 17 [2448].) Ölüm yokluk olmayıp ebedî yurdumuz olan ahirete göç etmektir. Dolayısıyla imanın bir gereği olarak ölüme rıza göstermek gerekir. Ölümün ansızın gelebileceğini şair ne güzel ifade etmiştir: “Ey dünya ile meşgul olan; mutlak aldatır onu uzun emel. Ya da gaflet üzre kalır, ta ki yaklaşıncaya dek ecel. Ölüm gelir bir anda, kabir bir sandık ki içi amel. Sabret zorluklarına, yoktur ölüm, gelmezse ecel.”

Her konuda olduğu gibi musibet anında da nasıl bir tavır takınmamız gerektiği hususunda Hz. Peygamber (s.a.s.) bizim için en iyi örnektir.

Hicretin onuncu yılında Allah Resulü’nün (s.a.s.) henüz on altı aylık olan biricik oğlu İbrahim vefat etmişti. (Müsned, 30/634 [18705].) Daha önce evlat acısı yaşamamış olan Peygamberimiz, evladının ölümünü rıza ve sabırla karşılamıştır. Nitekim Resulüllah (s.a.s.), sütannesinin yanında olan İbrahim’i zaman zaman ziyaret ederdi. Hastalandığını duyduğunda hemen onun yanına gitti ve vefat etmek üzere olduğunu gördü. Minicik bir bebek olan İbrahim’in bedeni âdeta titriyor ve can veriyordu. Bu sırada Resulüllah’ın (s.a.s.) gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Ağlaması karşısında, “Sen de mi ey Allah’ın Resulü!” diye şaşkınlığını ifade eden Abdurrahman b. Avf’a, “Ey İbn Avf, bu (ağlamak) merhamettir.” buyurdu.

Gözyaşları akmaya devam ederken Resulüllah (s.a.s.) Allah’ın emri olan ölüm karşısında takınmamız gereken tavrı şöyle ifade buyurdular: “Göz ağlar, kalp üzülür. Biz ise sadece Rabbimizin razı olacağı sözü söyleriz. Ey İbrahim, biz gerçekten senin ayrılığına hüzünlüyüz!” (Buhari, Cenaiz, 43 [1303].) Şefkat Peygamberi, yavrusuna hitaben sözlerine şöyle devam etti: “Ey İbrahim! Eğer ölüm doğru bir vaat ve herkes için geçerli bir gerçek olmasaydı ve arkada kalan, önden gidene hiç kavuşmayacak olsaydı biz şu anda duyduğumuzdan çok daha büyük bir üzüntü çekecektik. Biz gerçekten senin için çok hüzünlüyüz.” (İbn Mace, Cenaiz, 53 [1589].)

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) İslamiyet’in ilk yıllarında kabir ziyaretini yasaklamıştı. Ancak tevhid inancı yerleştikten sonra ölüm ve ahireti hatırlatması amacıyla kabir ziyaretine izin vermişti. (Ebu Davud, Cenaiz, 75, 77 [3235]; İbn Mace, Cenaiz, 47 [1571].) Bizzat kendisi de kabir ziyaretinde bulunmuştur. Hz. Aişe validemizin naklettiğine göre Allah Resulü (s.a.s.), kendisiyle birlikte kaldığı her gecenin sonunda Medine’deki Baki Mezarlığı’na gidip oradakilere selam verir, onlar için dua ve istiğfarda bulunurdu. (Müsned, 42/297-298 [25471].) Ancak ölüden bir şeyler istemek, tevhid inancı ile bağdaşmamaktadır. Ölümü ve ahireti hatırlatması yönüyle kabir ziyareti hem erkeklere hem de kadınlara faydalı olup mendup kabul edilmiştir. (Tahtavi, Haşiye, 629-630; el-Mevsu‘atü’l-fıkhiyyetü’l-kuveytiyye, 24/88.) Buna rağmen kadınları kabir ziyaretinden meneden bazı hadisler de vardır. (Ebu Davud, Cenaiz, 76, 78 [3236].) Ancak bunlar, cahiliye dönemine ait bazı batıl inanç ve uygulamaların ortadan kaldırılmasına yönelik tedbir amaçlı olabilir. Zira Hz. Aişe’nin, kardeşi Abdurrahman’ın kabrini ziyaret etmesi (Abdürrezzak, Musannef, 3/570 [6711].), Hz. Fatıma’nın her cuma günü Hz. Hamza’nın kabrini ziyaret etmesi (Abdürrezzak, Musannef, 3/572 [6713].), bu hususta genel bir yasaklamanın olmadığına işaret etmektedir. Fakat Hz. Peygamber (s.a.s.), cenaze merasimlerinde bağırarak ağlayıp sızlama, ağıt yakma, yüzü tırmalayıp dizlere vurma gibi cahiliye dönemine ait (Müslim, Cenaiz, 29 [934].) uygulamaları kesin olarak yasaklamış (Buhari, Cenaiz, 35 [1294].), kadınlardan İslam üzerine biat aldığı sırada cenaze merasimlerinde feryat edip çığlık atmayacaklarına dair söz almıştır. (Müslim, Cenaiz, 33 [936].) Ancak merhametin bir tecellisi olarak (Ebu Davud, Cenaiz, 23-24 [3125].) hüzün gözyaşlarının rıza ve sükûnet içerisinde dökülmesine ses çıkarmamış, kendisi de annesinin kabrini ziyaret ederken ağlamıştır. (Müslim, Cenaiz, 108 [976].) Kabir ziyaretinde ölüler selamlanıp onlar için dua edilir. (Müslim, Cenaiz, 103 [974].) Dua niyetiyle ve ihlasla Kur’an-ı Kerim’den bazı ayet veya sureler okunabilir. Ancak Kur’an-ı Kerim’i dünyevi çıkarlara alet etmek asla doğru değildir.

Yüce Allah cümlemizi ölümden ibret alan, sonrası için hazırlık yapan ve ahirete imanla göçen akıllı ve şuurlu Müslümanlardan eylesin.

Amin.

Dr. Ahmet Oğuz.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Birlikte. Cesurca. Yaşamak ve Mü'minler Öfkelerinr Hakim Olurlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:43:22 ÖÖ]


Rabbani Eğitim Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:22:26 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (SAV) - Müslüman’ın Müslüman Üzerinde 5 Hakkı Vardır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:13:32 ÖÖ]


Müslüman’ın Müslüman Üzerinde 5 Hakkı Vardır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:08:56 ÖÖ]


Yedi Sınıf İnsan Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:56:38 ÖÖ]


Herkes Kendi Mezhebine Göre Sorguya Çekilecek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:47:31 ÖÖ]


Dua Ordusu Gazâ Ordusu Askerlerinin Ruhu Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:48:08 ÖÖ]


Allahü Teâlânın Kullarına İyilik Etmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:27:46 ÖÖ]


Hastalıklardan Kaza ve Belalardan Korunmak İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:23:04 ÖÖ]


Namaz ve sağlığımız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:17:13 ÖÖ]


Yahudiler ve Yahudilik 14 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:04:05 ÖÖ]


Resulullah'ta Sizin İçin Güzel Örnekler Vardır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:47:10 ÖÖ]


Dünya Tarlasına Hayır Tohumları Ekelim Gönderen: anadolu
[Eylül 18, 2024, 10:51:28 ÖS]


Peygamberimizin S.A.V Yetimleri Gönderen: anadolu
[Eylül 18, 2024, 10:46:46 ÖS]


İslam’da Ehl-i Beyt Sevgisi Gönderen: anadolu
[Eylül 18, 2024, 10:41:34 ÖS]


Dünya Nefsinle Mücadele Yeridir Gönderen: anadolu
[Eylül 18, 2024, 10:35:59 ÖS]


Tevhid Davası ve Sorumluluğumuz Gönderen: anadolu
[Eylül 18, 2024, 10:28:09 ÖS]


Dünyevileşme Müslüman’ı Dininden Eder Gönderen: anadolu
[Eylül 18, 2024, 10:23:07 ÖS]


Küfür İman ve Amel-i Sâlih Gönderen: gurbetciyim
[Eylül 18, 2024, 11:41:32 ÖÖ]


Peygamberimizin Ticari Muamelelerle İlgili Tavsiyeleri Gönderen: gurbetciyim
[Eylül 18, 2024, 11:32:39 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54