Gönderen Konu: Tarih Kültür Sanat  (Okunma sayısı 187 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 6569
Tarih Kültür Sanat
« : Ağustos 31, 2024, 07:47:18 ÖÖ »

 
Tarih Kültür Sanat

Tarihin her döneminde kültür, varlığını sürdürmüştür. İnsanlar, belli başlı hamleler ile toplumsal kültürü oluşturmaya başlamıştır. Bu, insanlığın tarih sahnesine çıkışıyla birlikte teyit edilmiş gerçektir.

İslam inancını göz önünde bulundurduğumuzda; ilk insan Âdem (a.s.) döneminden günümüze kadar süregelmiş toplumlar, muhakkak kültür üzerinde etki bırakmıştır. Toplumu oluşturan bireylerin elde etmiş olduğu kazanımlar, o topluluğun kültürüne dokunmuştur. İlerleyen süreçte, toplumun fertleri tarafından kabul görülen ve devamlılığı sağlanan tavırlar, o toplumun profilini oluşturmuştur. Profili oluşan toplumsa tarih sahnesinde rolünü üstlenmiştir. Rolünü üstlenen toplum, hayat mücadelesi sebebiyle birçok şeye başvurmuştur. Çevresinde hayatını idame ettirecek şartlara ulaşamayan göçebe toplumlar, başka coğrafyalara ilerlemiştir. Standardın dışına çıkarak göç politikasını değiştiren toplumlara da şahit olmuşuzdur. Bunun neticesinde yerleşik düzende yaşayanların kurmuş oldukları şehirler ile karşılaşan göçebe topluluklar, hayatın idame edilmesinin farklı yollarıyla da tanışmıştır. Bu tanışmalar tabii ki de hoşgörü çerçevesinde olmamıştır. Çünkü dil, din, ırk farklılıklarıyla birlikte uzlaşılan çok az ortak nokta kalmıştır. Öyle ki yaşamda sürtünme ve mücadele kaçınılmaz bir hâl almıştır. Kimi zaman da savaşlar verilmiş, iktidar mücadelesi toplumları karşı karşıya getirmiştir.

Yaşanan mücadelelerle birlikte toplumlar etkileşim kazanmıştır. Bahsettiğimiz kültürel mücadeleler sadece göçebe toplumlar ve şehirli toplumlar arasında gerçekleşmemiştir. Oluşan ortamda gerek şehirli toplumlar ile şehirli, göçebe toplum ile göçebe toplumlar da birbirleriyle kültürel anlamda mücadele etmiş ve bunun neticesinde karşılıklı olarak iyi veya kötü kültür alışverişi yaşanmıştır.

Kültür alışverişlerinin sonucu olarak dil, din ve birçok temel kavramda değişiklikler meydana gelmiştir. Değişiklikler karşılıklı olduğu gibi kimi topluma önemli özellikler katarken kimi toplumda da kendilerine özgü özelliklerin yitirilmesine sebep olmuştur. Kendilerine özel özellikleri başka toplumlar tarafından yitirilenler, “asimile olma” kavramının doğuşuna ve deneyimine öncülük
etmiştir.

Yukarıda söz ettiğimiz hususları örneklendirecek olursak çok uzağa gitmemize gerek kalmaz. Kendi tarihimize baktığımızda birçok şeyi daha iyi anlayabiliriz.

Biz Türkler, tarihe ilk olarak Asya bölgesinde çıktık. İskitler topluluğu ile başlayan tarihimiz günümüze kadar süregeldi. Göktürk Devleti, komşusu Çin ile birçok olay yaşadı. Hatta yaşanan olaylar neticesinde, öğüt niteliği de taşıyan Göktürk Abideleri dikildi.

Buradan toplumların etkileşimine çıkarım yapacak olursak şu anda da varlığını sürdüren Çin Seddi bizi ikna edecek niteliktedir. Türklerin akınlarına karşı koyamayan dönemin Çin devleti, büyük bir set örerek bu akınlara engel olmak istemiştir. Başarılı olmuş ya da olamamıştır. Şu anlık bizi burası ilgilendirmiyor. Bizi asıl ilgilendiren mevzu, iki toplumun etkileşimi neticesinde ortaya çıkan mimari bir eser.

Bir başka pencereden olaya bakacak olursak karşımıza Kavimler Göçü çıkacaktır. Tarihî kaynaklar, Türklerin bulundukları coğrafyadan başka bir alana göç etmek için birçok gerekçelerinin olduğunu bize aktarır. En basit gerekçelerden biri hayvancılıkla geçinen Türklerin yaşadığı otlak sorunudur. Hayvanlarının otlak alanlarının sınırlandığını düşünen Türkler, Kafkaslar ve Anadolu’ya doğru göçe başlamıştır. Kaynaklar gözden geçirildiğinde, farklı gerekçeler de göze çarpar. Türkleri göçe zorlayan sebeplerden biri de asimile olma korkusudur. Çünkü o dönemde Çinlilerin nüfusunun Türklere nazaran daha fazla olduğu tartışılmaz bir gerçektir.

Türklerin göç etmesiyle birlikte ilerledikleri sahadaki toplumlar da Batı’ya doğru yol almaya başlamışlardır. Bunun sonucunda “Kavimler Göçü” adıyla bilinen önemli bir tarihî olay gerçekleşmiştir. Bu göç sadece Avrupa’yı ve Asya’yı değil dünya tarihini de etkileyerek İlk Çağ’ın son bulmasına ve Orta Çağ’ın başlamasına sebep olmuştur. Verdiğimiz örnekten de anlaşılacağı gibi iki toplum arasındaki etkileşim, kendilerinin yaşam koşullarında değişikliğe gitmelerine neden olduğu gibi dünyayı etkileyecek bir göçü de başlatmıştır.

Toplumlar arası etkileşim kültürel, dinsel, dilsel ve birçok temel kavram üzerinde etki bırakmıştır. Doğal olarak sanat da bundan payını almıştır. İnsanlık tarihinde her dönem önemini koruyan sanat, kültür ile ilişiğini kaybetmeyecek bir yapıya sahiptir. Toplumların etkileşimleriyle zenginleşen, değişen ve dönüşen kültür, sanatı da muhakkak etkiler.

Tarihsel süreçte yaşanan olayların, sanatın icra edilmesinde büyük rol oynadığı aşikârdır. Az evvel vermiş olduğum örneğe değinecek olursak, Çin entrikalarının, dönem içerisinde yaşanan savaşların Göktürk Abidelerine sirayet ettiğini görürüz. Bu demektir ki dönemin şartları Türk edebiyatına da etki etmiştir. Anlaşılacağı üzere, Göktürk Abideleri toplumlar arası etkileşim sonucu bir kültürün oluşumuyla sanatın bundan nasıl etkilendiğinin bir kanıtıdır.

Biraz daha yakın tarihe gelecek olursak Hristiyan âleminde kilisenin etkisini sürdürdüğü tarih kıskacı bize birçok kanıt sunar. Dogmatik düşünce neticesinde kara bir dönem geçiren Hristiyan ahalinin kültürel alanda kendine bir şey katamaması kesin bir yargıdır. Kendileri de bunu kabul etmiştir. Kilise tarafından zorunlu olarak kabul ettirilen kültür, sanatta da onları belli bir alana hapsetmiştir. Dönemin yazar, şair, ressam, müzisyenlerinin ortaya koymuş olduğu birçok eserde Hristiyan inancına göre kutsal kabul edilen nesnelerin dışına çıkılmadığını görürüz.

Rönesans döneminde yaşamış Leonardo da Vinci’nin Son Akşam Yemeği isimli tablosu, aydınlanma olarak nitelendirdikleri tarihte bile oluşagelmiş kültürün etkinisin hâlâ sürdüğünü bize göstermektedir.

Geçmişte olduğu gibi kültür ve sanat ilişkisi günümüzde de devam etmektedir. Etkileşim olanağının çok fazla olduğu bir dönemde yaşamamız, birçok nitelikli eserin ortaya çıkmasına ön ayak olurken tekrarlara da sebebiyet vermektedir. Zira artık toplumlar mesafeden ve zamandan bağımsız etkileşim içerisinde. Dijital platformlar zaman ve mekân algımızı bambaşka boyutlara taşıdı. Birbirine binlerce kilometre mesafedeki toplumları ve bireyleri karşı karşıya getirdi. Bu etkileşim maalesef kültürel bir zenginlik getirmedi, aksine tek tipleştirici bir tuzağa dönüştü.

Bugün “Popüler Kültür” olarak nitelendirilen oburluk, belli bir noktadan sonra toplumumuza zarar veren konuma yükselmiştir. Kültür her hâlükârda sanatı etkisi altında bırakmakta devamlılık göstermektedir. Tabii olarak popüler kültürün sebep olduğu oburluk, sanata da sirayet etmiştir. İnsanların, niteliğine önem vermeden niceliğini ön planda tutarak ilgilendikleri kitap, tablo, müzik ve benzeri birçok sanatsal ürün, topluma daha fazla fayda sağlayacak kaliteli sanat damarlarında kangrene sebep olmuştur. Aperitif ürünler, sanatı hızlı ve kolay tüketilen bir nesneye dönüştürmüştür. Zira bir sanat ürününe değer katan arka plan zedelenmiştir.

Nice sanat eseri ise sahip olduğu eşsiz niteliklere rağmen âdeta kangrene uğramakta ve günümüz şartlarında maalesef değer bulamamaktadır. Belli sanatsal zevkleri gözeten, ananeye bağlı sanat erbabının çabaları olmasa gelecek kuşaklara aktarılmasından şüphe edeceğimiz sanatsal ürünlerin nesli resmen tehlike altındadır.

Edebiyattan örnek verecek olursak kitapların, dergilerin içeriğinden ziyade tasarımı, sunumu daha dikkat çeker hâle gelmiştir. Meselesi olan eserler yerini “tüket-at” metinlere bırakmıştır. Yaşanılan bu durum sadece edebiyatta değil, sanatın birçok dalında mustarip olunan acı bir gerçektir. Bunu daha iyi fark edebilmek için sinema sektörüne de göz atabiliriz. Günümüz dizi ve filmleri maalesef neredeyse tamamen sanatsal zevkten uzak, toplumun ahlak aşınmasından faydalanarak ortaya çıkmaktadır.

Yaşanan bu olumsuz duruma karşı koymak ise yine sanatseverlerin elinde. Öncelikle sanatın tarih ve kültürle ilişkisi üzerine tefekkür edilmelidir. Sanatı besleyen temel damarlardan birinin toplumsal tecrübe olduğu göz önünde bulundurulmalı, yaşanılan ana dikkat ve rikkatle nazar edilerek güncel yorumlanmalı geleceğe ışık tutacak eserler kaleme alınmalıdır. Bunun için de bireyin öncelikli olarak popüler kültürün cenderesinden çıkması gerekmektedir. Zevk-i selim ile sanata yaklaşması, aperitif tatlara tevessül etmemesi, hakikatin perdesini aralayan en azından bu gayret içerisinde olan eserlere yönelmesi gerekir. Birey, kendini küçük görmemeli aksine toplumu inşa eden yapı taşlarından biri olduğu bilinciyle oynadığı rolün farkında olmalıdır. Sanat kültürden etkilendiği gibi kültürü de inşa eder, o hâlde yapılacak şey olumsuz etkileri minimize ederek sanatı etkin bir şekilde kullanıp kültürü yeniden inşa etmektir.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Bütünlük Gönderen: Bir Garip Yolcu
[Bugün, 07:28:18 ÖS]


İstekler Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:45:39 ÖÖ]


Başak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:41:58 ÖÖ]


Peygamber Sevgisi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:30:08 ÖÖ]


İbâdetlerin En Kıymetlisi Namaz Kılmaktır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:23:33 ÖÖ]


Her Müminin Resûlullahı Çok Sevmesi Gerekir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:22 ÖÖ]


Zamanı Verimli Kullanma Gönderen: melek
[Dün, 08:39:12 ÖÖ]


İslâm ve Aile Gönderen: melek
[Dün, 08:30:24 ÖÖ]


Boşanma/Talak Muamelesinin Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: melek
[Dün, 08:26:14 ÖÖ]


Helal Rızık ve Sâlih Amel Gönderen: melek
[Dün, 08:11:56 ÖÖ]


Allah Yolunda Cihadı Mazeretsiz Terketmenin Neticeleri Gönderen: melek
[Dün, 08:04:29 ÖÖ]


Salih Kul Olmanın Yolu Kur’ân ve Sünnet’tir Gönderen: melek
[Dün, 07:55:58 ÖÖ]


Dinimizin Bizden İstediği Hayat Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:35:40 ÖÖ]


Bugünün çocukları 1 - 2 - 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:03:35 ÖÖ]


Hesap Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:54:52 ÖÖ]


Gelecek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:50:09 ÖÖ]


Mümin Kimdir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:40:19 ÖÖ]


İslam Birliği'nin Azameti 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:30:41 ÖÖ]


Cahiliye Dönemi ve Asr-ı Saadet Geldi Geçti mi Gönderen: webtasarim
[Eylül 14, 2024, 08:51:21 ÖÖ]


Dil Susar, İnsan Kurtulur Gönderen: webtasarim
[Eylül 14, 2024, 08:43:22 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41