Gönderen Konu: Hatâ ve Kusurları Affet Görmezlikten Gel  (Okunma sayısı 281 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 6062
Hatâ ve Kusurları Affet Görmezlikten Gel
« : Haziran 27, 2024, 08:32:16 ÖÖ »


Hatâ ve Kusurları Affet  Görmezlikten Gel

"Sevgili oğlum! Âlimlere, tasavvuf ehline, Kur'ân-ı kerîm ehline hürmet et! Cömert ve güler yüzlü ol!.."

 Ahmed Hicâbî Efendi Kastamonu velîlerinin büyüklerindendir. Soyu Resûlullah efendimize uzanmakta olup seyyiddir. Büyük velî Seyyid Ahmed Siyâhî hazretlerinin oğludur. 1826 (H.1242) senesinde dünyâya geldi. Babası Ahmed Siyâhî hazretlerinden sarf, nahiv, fıkıh, hadîs ve kelâm tahsilinden sonra babası kendisine icâzet verdi. İcâzetnâmenin özü şu şekildedir:

"... Bu icâzeti kendi irâdemle vermeyip velîlerin kutbu büyük mürşid Şeyh Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinden îtibâren nebîlerin sultanı hazret-i Peygamber efendimize varıncaya kadar silsile-i Nakşibendiyye-i Hâlidiyyede isimleri yazılı seyyidler ile hâcegân-ı izâm hazretlerinin mübârek ruhlarından izin ve muvâfakat aldıktan sonra takdim ettim."
 
Bundan sonra "Ey kalplerin sevgilisi olan oğlum!" dedikten sonra özetle şu nasihatleri yapmıştır.

"... Âlimlere, tasavvuf ehline, Kur'ân-ı kerîm ehline hürmet et! Cömert ve güler yüzlü ol. Herkese ihsân ve iyilikte bulun. Hatâ ve kusurları affet, görmezlikten gel. Kendini hiç kimseden fazîletli, üstün zannetme. Birisi sana hased ederse, ona mâni olmak için kendini zahmete sokma, onun işini Allahü teâlâya bırak. Sen kıymetli ömrünü Resûlullah efendimizin sünnet-i seniyyesine uymakla geçir. Vakitlerini dînin emirlerine uyarak kıymetlendir. Nefsini dâimâ hesâba çek. Dünyâya sarılmış, ona gönül vermiş olanlarla bulunma. Onlarla sohbet ve berâberlik; gam, keder ve üzüntü getirir. Devamlı âhiret kardeşlerini ve iyi arkadaşlarını arttırmaya çalış. Onlarla her zaman sohbet et. Evliyânın büyükleri ve Allahü teâlâ ile berâber ol. Buna gücün yetmezse, Allahü teâlâ ile berâber olanlarla ol ki, seni Allahü teâlâya kavuştursunlar."
 
Ahmed Hicâbî Efendi, daha sonra İstanbul'a geldi. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin halifelerinden Abdülfettâh-ı Akrî hazretlerinin sohbetine koştu ve dört sene hizmetinde bulundu. Bu esnâda tasavvuf mertebelerinde ilerledi. Sonra Kastamonu'ya döndü ve babasının yerine dergâhta talebe yetiştirmeye başladı. Dergahta sohbet ettiği zamanlarda ise içerisi tamâmen dolduğu gibi, dışarıda pencerelerin etrâfında Müslümanların yanı sıra Hıristiyanlar da şeyhi görebilmek için toplanırlardı. Vaaz ve nasihati fevkalâde tesirli olup, dinleyenler ne kadar katı kalpli olursa olsun, mübârek sözlerini işitince yumuşar ve ürperirlerdi. 1889 senesinde orada vefat etti. Allahü teala şefaatlerine nâil eylesin...

Amin:


Hiç Kimse Ölümden Kurtulamayacaktır

Kur'ân-ı kerimde buyuruldu ki: "Ey Resûlüm! Elbette sen öleceksin ve Mekke müşrikleri de ölecektir!.."

Çapakçurlu Ahmed Efendi büyük velîlerdendir. Bingöl'ün Kür köyünde 1830 (H. 1246) senesinde doğdu. 12 yaşında iken babası onu Palu'da meşhur âlim Ali Septî hazretlerine götürdü ve okutup terbiye etmesi için teslim etti. Ali Septî hazretlerinin derslerinde ilim öğrenen Ahmed Çapakçurî kısa zamanda mânevî derecelere kavuştu. Hocasının vefâtından sonra Palu'dan ayrılarak Harput'a yerleşti. Bir ara Urfa'nın Siverek ve Viranşehir ilçelerinde kaldıktan sonra 1916'da Harput'a döndü. 1921 (H.1340) senesinde vefât etti. Bir sohbetinde buyurdu ki:
 
"Allahü teâlâ Bekara sûresi 156. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Ey Resûlüm! Belâya ve musîbete sabredenlere müjdele ki, onlar belâ ve musîbet gelince dediler ki: Biz hayâtımızda Allahü teâlânın kuluyuz ve öldükten sonra da yine O'na döneceğiz) buyuruldu...
 
Üzüntümü nasıl anlatacağımı ve ne yazacağımı bilemiyorum. Herkesin sevdiği ve Allahü teâlânın sonsuz affına muhtaç, Seyyid Emîr Hanın insanı ürperten ölüm haberini işitince ne kadar elemlere gark olduğumuz, ne türlü gam ve sıkıntılara düştüğümüz, söz ve yazıya sığmaz. Bir gün bu haber gelince, bütün ev halkı dayanılmaz acılara ve hüzne kapıldılar. Hastalık gibi bâzı mâniler olmasaydı, bu fakîr bizzat gelerek başsağlığı dileyecektim. Bu acı yalnız sizin değil, hepimizin, bütün dostlarımızın müşterek acısıdır. Lâkin elden ne gelir. Hiç kimse ölümden kurtulamayacaktır. Enbiyâ (aleyhimüsselâm) ve evliyâ (kaddesallahü esrârehum) bu ölüm köprüsünden geçince başka insanlar ne yapabilir ki? Zümer sûresi 30. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Ey Resûlüm! Elbette sen öleceksin ve Mekke müşrikleri de ölecektir) buyuruldu. Bu âyet-i kerîme sözümüze katî delildir. Sizin için de bizim için de ölüm hemen önümüzdedir, gelecektir.

Nâziât sûresi 7. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Kıyâmet günü birinci sûr ile bütün gökler harekete geçecek, bütün mahlûkât yok olacak, herkes ölecektir. İkinci sûr ile bütün mahlûkât yeniden hayat bulacaktır)  buyuruldu..."
 
Hazret-i müceddîd-i elf-i sânî rahmetullahi aleyh, İmâm-ı Nevevî'nin rahmetullahi aleyh Hilyet-ül-Ebrâr kitabından naklen buyurmuşlardı ki: "Abdullah ibni Zübeyr radıyallahü anh zamânında insanlar üç gün tâûn hastalığına yakalandılar. Bu salgın hastalıkta, Peygamberimize sallallahü aleyhi ve sellem hizmet eden Enes'in (radıyallahü anh) seksen üç oğlu ve torunu ve Abdurrahmân ibni Ebî Bekr'in (radıyallahü anh) ise kırk oğlu ve torunu vefât etmiştir."

Vehbi Tülek.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41