Gönderen Konu: Ümmet Şuurunu Yayalım Yaşayalım Yaşatalım  (Okunma sayısı 1914 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 6603
Ümmet Şuurunu Yayalım Yaşayalım Yaşatalım
« : Ağustos 02, 2024, 08:16:41 ÖÖ »


Ümmet Şuurunu Yayalım Yaşayalım Yaşatalım

   Maddi manevi hastalıkların yoğun olduğu, bireyin ve toplumun hastalandığı, hasta edildiği kaos ve hercümerç içindeyiz. Hep tartışma, hep haklı çıkma hastalığı da bu ortamın bir başka yansıması. Tedaviden kaçan, teşhis ve tedaviye aldırış etmeyen hastaların durumu sergileniyor âdeta. Yüce Rabbimiz, şöyle buyuruyor:

“Doğrusu sizin ümmetiniz yani İslam ümmeti bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet ediniz” (21 Enbiyâ, 92) Hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Mü’minlerin birbirlerine olan bağlılığı, birbirine kenetlenerek inşa edilmiş bir binanın tuğlaları gibidir. Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, Peygamber olarak Muhammed’den razı olup bunlara başka bir tercih (alternatif) aramayan imanın tadını almış demektir.” Din işlerinde aşırılık ve mübalağa hiç kimseyi kurtuluşa götürmemiştir. Bu sebeple de Peygamberimiz “Ey Müslümanlar! Dinde ölçüsüzlükten sakının. Çünkü sizden öncekileri dinde ölçüsüzlük ve aşırılık helak etmiştir” buyurmuşlardır.

Din-i Mübin-i İslam, iki büyük temel üzerine inşa edilmiştir: Birisi tevhid, diğeri vahdettir. Tevhid, Allah’ın birliğine imandır, Allah’ın vahdaniyetini ikrardır. Kur’an-ı Kerim bir tevhid kitabıdır. Allah’ın bize farz kıldığı bütün ibadetler; namazımız, orucumuz, haccımız, kurbanımız, zekâtımız, her biri birer tevhid eylemidir.

İslâm ümmetinin birliğine aykırı her görüş ve düşünce kimden hangi gerekçe ile gelirse gelsin karşı çıkılmalıdır. Tevhidden sonra en büyük temel ilke Mü’minler arasında birliktir. Birlik olmadan ümmet olmaz, ümmet olmadan tevhid olmaz. Yüce Rabbimizin, şu âyet-i kerimesinin gayesi gerçekleşmez: “Siz, insanlar için var kılınmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarsınız ve siz Allah’a iman edersiniz.” (3 Âl-i İmran, 110) Bu âyet-i kerime bizlere göstermektedir ki; İslam ümmetinin en büyük gayesi, yeryüzünde iyiliği hâkim kılmak, kötülüğü ortadan kaldırmaktır. Her daim ahlak, adalet, fazilet ve iyiliğin yanında yer almaktır. Her türlü kötülüğün, şerrin ve batılın karşısında durmaktır. Nerede bir zulüm, bir haksızlık, bir adaletsizlik varsa ona engel olmak için gayret göstermektir. Zira bu güzellikler, Rabbimizin övgüyle söz ettiği en hayırlı ümmetin vasıflarıdır.

Tevhide karşı en büyük günah, en büyük zulüm; şirktir. Allah’ı sever gibi başkasını sevmek, Allah’tan korkar gibi başkasından korkmak, Allah’tan ümit eder gibi başkasından ümit etmek, Allah’a ortak koşmaktır. Tevhidin inşası, şirkin imhası ile mümkündür. Vahdete karşı en büyük günah ise tefrikadır. Ümmeti bölmektir, ümmeti parçalamaktır, bozgunculuk yapmaktır.

Ümmetin arasına fitne, fesat ve nifak sokmaktır. Asabiyet, kin, öfke, nefret, gibi cahiliye kalıntılarıyla kardeşleri birbirine düşürmeye çalışmaktır. Ümmet-i Muhammed yaralıdır. Başsızlığa mahkûm edilmiş bir ümmettir. Şimdi ‘ulusalcı’ küçük başların sebep olduğu bölünmüş coğrafya perişanlığına katlanmak zorunda bırakılmıştır. Birliğimizin göstergeleri:

Rabbimiz ve Yaratıcımız bir olduğuna göre ümmete leke getirmemeye gayret göstermektir.

 ‘Din kardeşliği’ni öncelememiz şarttır. Ümmetin dertleriyle ilgilenmemiz ümmet olmamızın göstergesidir. Kur’an-ı Kerim hepimizin kitabıdır. Hayat nizamıdır. Ümmeti Muhammed, Kur’an-ı Kerim ekseninde Sünneti seniyye ile inşa edilmiş sosyal bir yapıdır. Bunu yaşama ve yaşatma görev ve sorumluluğunun idrakiyle hareket şarttır. Diğer din mensuplarının (din adamları papa, patrik, vs. dahil) Müslümanlara karşı takındıkları tavırlar, yürüttükleri gizli açık kıskançlık, hasetlik İslâm’a düşmanlık uygulamalarıdır. Müslümanların; aynı dine mensup olmalarına rağmen, haddi aşmaları, ölçüsüz ve dengesiz hareket etmeleri, dine uyma yerine dini kendilerine uydurmaları yüzünden ümmetin birliği, beraberliği zedelenmiştir. Dindarlık; kendi ölçülerine göre yaşamak değil, dinde olanı yaşamaktır. Biz Müslümanlara hitap eden şu âyetlere dikkat etmeliyiz: “Ey iman edenler! Hepiniz, Allah’a olan bağınıza, taahhüdünüze, Kur’an’a, İslâm’a sadakatle sarılarak, Allah’ın himayesine sığının. Birbirinize düşmeyin, bölük pörçük olmayın, parçalanmayın. Allah’ın size ihsan ettiği nimetleri, size tevdî ettiği ilâhî değerleri, şeriatı koruyun, kollayın, zâyi etmeyin. Allah’ın emir ve yasaklarına gereği gibi saygılı olun ve yalnızca Müslüman olarak ölün. Hani siz, birbirinize düşman idiniz de O gönüllerinizi, akıllarınızı birleştirip, sizi birbirinize kaynaştırmıştı. O’nun nimeti, İslâm dini sayesinde kardeş olmuştunuz. Ateşten bir çukurunun kenarında, ateşe düşmek üzere iken, oradan da sizi O kurtarmıştı. Böylece Allah iyiliği, birliği emreden, Yahudilerin ve diğerlerinin tuzaklarından sakındıran âyetlerini size açıklıyor. Umulur ki, doğru yolu bulur, İslâm’da sebat etmiş olursunuz.” (3 Âli İmran 99-103)

Birliğimizi ihlal eden göstergeler: İman zayıflığı, amel eksikliği. Asabiyet (ırkçılık), hizipçilik, bölücülük, ayrımcılık, bireycilik, menfaatçilik, cana ve mala tecavüz, özgürlüklere saldırı. Sınırsız cedel/tartışma düşkünlüğü. Peygamberimiz: “Hidayet üzere olan bir millet, ancak cedel ile dalalete düşer.” Allah bir kavme şer murad ederse, onlara cedel/tartışma kapısını açar ve onları amelden alıkoyar. Her gurup kendi düşüncesine uygun gördüğünü öne çıkarır. Bizler Müslümanlar olarak; bütün esaslarıyla İslâm’ı benimsemeliyiz. Dünya ve ahiret saadetini sağlayan dinimiz hayatın dışında tutulup vicdanlara, camilere hapsedilemez. Özelde ülkemizin, genelde ümmetin kendi değerlerine ne pahasına olursa olsun sahip çıkması, şuurlu gayret göstermesi, günümüzün cihadıdır. Peygamberimiz, “Birlik rahmet, ayrılık-gayrılık azap vesilesidir” buyurmuşlardır. Bugün Mü’minler topluluğu olarak ümmet bilincini yeniden inşa etmeye ihtiyacımız var. Yazımı bitirirken İsmail Haniye›nin uğradığı suikasttan sonra şehit olması, Gazze ve Filistin’in durumu ümmet şuurundan uzaklaşmanın sonucu. Haberi duyunca üzüntüm, vehn hadisini hatırlattı. Peygamberimiz:

“Yakında milletler, yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi, size karşı (savaşmak için) birbirlerini davet edecekler.”

Birisi: “Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?” dedi.

Resulullah Efendimiz, “Hayır, aksine siz o gün kalabalık, fakat selin önündeki çerçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak, sizin gönlünüze de vehn atacak.” buyurdu. Yine bir adam: “Vehn nedir ya Resulullah?” diye sorunca: “Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir.” buyurdu. İsmail Haniye bir röportajında “Biz 7 Ekim’den önce de çok insanımızı kaybettik.

Binlerce, on binlerce insanımızı şehit verdik. O zaman dünyadan bir ses oldu mu? Kimse bir şey dedi mi?

Kimse bize destek çıktı mı? Kimse İsrail’e ‘dur’ dedi mi? Kimse demedi. Biz zaten ölüyorduk. Biz zaten her yıl binlerce insanımızı kaybediyorduk. Şimdi yine ölüyoruz, sadece Gazze’de değil, Ramallah’ta, Batı Yaka’da... Biz sadece Allah’a güveniyoruz. Allah’ın izniyle bu savaşı kazanacağız. Bu uğurda canımızı vermeye hazırız” diyor.

Üç çocuğundan dört torunundan sonra kendisi de Filistin davası için canını feda etmiş oldu. Son sözleri: “Ölmekten korkmuyorum. Hayatım İslâm’a feda olsun. İslâm ve ümmet söz konusu ise, hayatımın hiç önemi yok. Biz ya hür yaşayacağız ya da şehit olarak öleceğiz.” Allah rahmet etsin. Makamı âli, mekânı cennet olsun. Zalimleri de kahhar ismiyle kahreylesin. Kudüs’ü başşehir olarak kuracak İslâm Devleti’nde buluşmayı nasip eylesin.

Yaşar Değirmenci.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53