Gönderen Konu: Âhiret Zarurîdir 1  (Okunma sayısı 60 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 6877
Âhiret Zarurîdir 1
« : Ekim 23, 2024, 07:58:43 ÖÖ »


Âhiret Zarurîdir  1

*İnsan topluluklarının idare sistemlerine göre ‘adalet tanımı’ vardır.

*Zalim, despot bir gücün idaresinde; Adalet, zalimin keyfine göredir. Zalimin ‘adaleti, onun zulmüdür’. Hiçbir tiran, zalim, ‘ben zalimim’ demez, ‘benim yaptığım adalettir’ der. Ama ehl-i hak buna adalet der mi? Buna dense dense ‘zalim adaleti’ denir. Böyle idarelerde aslında, adalet de aranamaz. Çünkü zulüm yapandan adalet beklemek abes olur. Savcı da, hakim de zulüm yapanın kendisidir. Böyle idarelerde zayıf ve güçsüz olanlar ezilmeye mahkumdurlar.

*Halkın nisbeten idareye ortak olduğu sistemlerde de (Demokrasi) tam bir adalet yoktur.

*İnsanların adaleti, adelet-i izafiyedir, nisbidir, tam bir adalet değildir. Çünkü; Adaleti tesis eden de, yerine getiren de insandır. İnsan ise nefis taşır, önce kendini düşünür. İşe, kendi çıkarı, zararı noktasından bakar. Bu yüzden adaleti tesis ederken de, uygularken de, işe nefis karışabilir.

*Hakim de (mahkeme), iktidarın, muktedirin gücünün tesiri altında kalabilir. Hakimin, hakim olan gücün aleyhinde karar verme ihtimali zayıftır. Çünkü öyle davranırsa zarar göreceğini bilir.

*Delil olarak sunulan şahitler de insandır. Kendilerine, hakim güç tarafından zarar verilmesinden korktuklarından veya menfeatlerini, çıkarlarını düşünerek hakkı ketmetme, çarpıtma, yalan söyleme ihtimali de yüksektir.

*Bütün bu sebeplerden ötürü dünya mahkemelerinde adalet tam olarak tesis edilemez. Gerçekte masum olan niceleri gadre, zulme uğrayabilir. Tarih bunun şahididir.

*Mazlumlar, güçsüzler, garipler, güçlü zalimlerin zulmü altında inim inim inleyebilirler. Bu inilti ve feryatlarla Dünya bir mâtemhane-i umumi haline döner. Tarihte böyle cigersûz hadiseler çoktur (Firavun, Moğol, Haçlı, Hitler, Stalin, vs zulümleri). Zamanımızın firavunlarının yaptıkları zulümler de eskileri aratmamaktadır.  Hâl-i âlem buna şahittir (Afrika, Ortadoğu, Asya, vs de; Sömürgeciler ve onların uşaklarının, Despotik idarelerin, ‘sözde demokratların’ yaptıkları zulümler gözler önündedir.).

*Ama değişmeyen bir gerçek var ki, o da ölümdür. Dünya’da, insanlar da fânidir, ister istemez kabre girmekten kurtulamuyorlar. Mağdurlar da, zulüm yapan zalimler de neticede ölümle dünyayı terkedip gidiyorlar.

* Ama bir farkla ki, mazlum ve mağdurlar, çile çekerek,hapis, sürgün yiyerek, haklarını zalimlerden alamadan acı çeke çeke, zalimler, despotlar da refâh ve isrâf içinde yaşayarak, cezalarını çekmeden kibirle gidiyorlar.

* Öyle ise; Mazlumlar ve mûti olanlar (Allah’a itâat edip, nefislerine gem vuranlar) haklarını nerede alacaklar?

*Zalimler ve fâsıklar (Allah’a itâat etmeyip, her türlü zulmü, günâhı işleyip, arzularına göre yaşayanlar) cezalarını nerede çekecekler?

*Mazlum ve mağdurların haklarını alacakları, zalim ve gaddarların da cezalarını çekecekleri bir yer, bir mahkeme-i kübra ve bir de Hakim-i Adil-i mutlak’ın zaruri olarak olması gerektiğini, sarhoş olmayan her akıl ve bozulmamış her vicdan istiyor.

*Adaletin tam olarak gerçekleştirileceği böyle bir yer var mıdır ve olmalı mıdır?

-Evet, vardır. Ve olması da zaruridir.

*Bu yer, hayatın devamlı olacağı Ahiret yurdudur.

AHİRET’İN VARLIĞINA DELİL NEDİR?

* Ahiretin varlığına en büyük delil;

-’ALLAH CC, HAYAT VE ÖLÜM’DÜR.

1-ALLAH

*Madem şu görünen Kâinat ve içindekiler var (makro ve mikro kozmoz; Tek hücreli canlılardan çok hücrelilere, atomlardan devasa galaksilere kadar muazzam varlık alemi) ve inkâr edilemiyor. Bütün bu var olanların kendi kendine olması da muhal (akıl kabul etmez) olduğuna göre; Bu mevcudatın bir yaratıcısının olması da aklen ve ilmen zaruridir. Bu Yaratıcı’ya çeşitli ideolojiler ve dinler farklı isimler vermişlerdir (Yehova, Kâinat’ın ulu Mimarı, God, Tabiat, vs)Ama Yaratıcı en doğru şekilde Kur’ân tarafından bildirilmiştir. Kur’ân’ın ifadesine göre bu, âlemlerin Rabb’ı olan Allah-ü Teâlâ’dır. Madem Allah var ve gerçektir. O zaman O’nun kelâmı (Kur’ân) da gerçektir. Kur’ân’ın hükümlerini tebliğ, talim ve tatbik eden elçi Hz. Muhammed (sav) de gerçektir. Allah, Kur’ân’da Ahiretin, mahkeme-i kübrâ’nın, hesabın, Cennet ve Cehennem’in var olduğunu söylüyor (1,2,3,4). Bunları madem yaratan Allah söylüyor, O doğru söyler ve vaadi de haktır. İnkârcıların inkârlarının bir kıymeti yoktur. Çünkü inkârlarının delilleri yoktur.

(1): “Onlar (öyle kimseler ki,) Sana (Peygamber’e) indirilen Kitab’a da, Senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahiret’e de kesin olarak inanırlar” (Bakara-4).

(2):“Öyle bir günden korkun ki(Hesap günü-Ahiret), o günde hiçbir kimse, başkası namına bir fidye ödeyemez. Kimseden şefâat kabul edilmez. Kimseden bedel alınmaz. Onlara yardım da edilmez (Mahkeme-i kübrâ da iltimas, torpil, vs olmaz)” (Bakara-48).

(3):“O gün (Hesap günü-Ahiret) her nefis(insan) yaptığı iyiliği de, kötülüğü de hazır bulur( görüp, anlayacaktır )….” (Âl-i İmrân-30).

(4): “(Ya Muhammed) inkâr edenlere de ki, ‘sizler yakında(ölünce) mağlup edilecek ve topluca Cehennem’e atılacaksınız. Orası ne kötü bir yataktır (yerdir)” (Âl-i İmrân-12).

Prof. Dr. Yusuf Özertürk.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49