DAVAYA ADANMIŞ MÜSLÜMAN GENÇLERE
Onlar, güne sabah namazı ile başlarlar. Ve her sabah önce minarelerden yükselen namaz çağrısına icabet ederler. Çünkü onlar bilirler ki, İslam adına yapılan tüm faaliyetlerin, toplantıların, mitinglerin ve çalışmaların bereketi, ezanı duyunca mescide koşabilmekte, namaz çağrısını duyunca gönülden icabet edebilmekte saklıdır…
Dillerinde sürekli Allah’ın zikri vardır. Kur’an’la bağlarını asla koparmazlar. En belirgin özellikleri güzel ahlaklarıdır. İddia değil ikna adamlarıdır. Düşmanları bile içten içe hayranlık duyar onlara…
Aldatmazlar, aldanmazlar, satmazlar, yamulmazlar, yalpalamazlar, düz adamlardır, dik adamlardır. Hiçbir makam satın alamaz onları. Çünkü onlar cennet karşılığında Allah’a satmışlardır canlarını…
Ruhlarını koruyan adamlardır onlar... İdeallerinden ve hedeflerinden asla vazgeçmezler. Yıllar önce bıraktığınız yerde, yıllar sonra saçlarına ve sakallarına düşen aklarla ve alınlarındaki çizgilerle, aynı yerde dururken, aynı şeyi söylerken, aynı değerleri korurken, aynı zulme kafa tutarken, aynı heyecanla ve aynı ruhla beklediklerini görebilirsiniz onları…
Asla tepeyi terk etmezler. Değişmezler ve değiştirilemezler. Onlar hedefe kilitlenmiş adamlardır. Hedef emaneti izzet ve şerefle teslim etmektir sahibine…
Kimileri slogan adamı derler onlara, kimileri marjinal, kimileri radikal… Belki sayıları azdır onların. Belki bir avuçturlar ama asla Siyonizm’in ve emperyalizmin avucunda olmamışlardır onlar. Kirlenerek çoğalmaktansa, kirlenmeden azalmayı tercih etmişlerdir. Değerlerini kaybederek zafer kazanmaktansa, değerlerini muhafaza ederek yenilmeyi seçmişlerdir. Çünkü onlar için en büyük zafer, Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın rızasını kazanabilmektir.
Onları asla tembellik ederken göremezsiniz. Bir dizinin karşısında saatlerini harcarken, ya da internetin ve sosyal medyanın karşısında diz çökmüş ve teslim olmuş şekilde bulamazsınız onları, rahat ve konfor yoktur onların sözlüklerinde. Bu dünyanın adamı değillerdir çünkü. Ve onlar bilirler ki, Allah için zamanından ve rahatından veremeyenler, vakti geldiğinde canlarını da veremezler…
İhale kovalarken, ayak kaydırırken, makam kapılarını aşındırırken, protokol fotolarına girmek için çırpınırken, mal ve makam için el pençe divan dururken göremezsiniz onları. Çünkü onların hürmeti, hürmet ettiklerinin İslam’a bağlılığı ölçüsündedir…
Geceleri gariplerin, yoksulların ve yetimlerin ihtiyaçlarına koşarken, gündüzleri bir mitingin organizesinde çıkabilirler karşınıza, bazen bir mahalle sohbetinde, bazen rahle başında bir ders halkasında, bazen ümmet adına yapılan bir toplantıda görebilirsiniz onları…
Bazen de üniversitelerin kampüslerinde, liselerin kantinlerinde çıkarlar karşınıza. Ama hep aktif, hep heyecanlı, hep istikrarlıdırlar. Gençken de heyecanlıdırlar, yaşlıyken de. Evlenince veya bir koltuğa oturunca ya da parayı bulunca da değişmezler onlar.
Bazen bir konferanstan diğerine, bazen bir toplantıdan diğerine koşarlarken rastlarsınız onlara. Kürsülerin, meydanların, salonların şahitliğinde hakkı haykırırlar. Kahvehaneler, mahalleler, varoşlar adım adım tanır onları. Alınlarında secde izi şehir şehir, ülke ülke şehadeti kovalarlar. Çünkü onlar vatanlarının sınırlarını tel örgülerle değil, inanç ve imanla çizenlerdir.
Hak yolunda sözlerini esirgemezler onlar. Sadece Allah’tan korkarlar. Bir ceketleri vardır sırtlarında, yeri ve zamanı geldiğinde onu da bırakıp çıkmasını bilirler. Parayla da araları iyi değildir onların. Olunca dağıtırlar olmazsa sabrederler. Ve onlar bilirler ki, Allah için cebinden çıkarıp veremeyenler, vakti geldiğinde canlarını da vermezler.
Selam olsun adanmış Müslüman gençlere. Selam olsun ümmetin umutlarına. Selam olsun geleceğimizin muştularına…
Abdülaziz Kıranşal.