Dikkat- Haram-Helal Hassasiyetimizi Kaybediyoruz
Allah adamı iddialarıyla imtihan edermiş. Geçmişte iddia ettiğimiz birçok şeyle bugün sıkı bir şekilde imtihan ediliyoruz. En çok da haram-helal hassasiyeti konusundaki iddialarımız karşımıza çıkıyor.
Artık yediğine içtiğine dikkat etmeyen Müslümanlar haline geliyoruz:
Eskiden misafirlikte yediği pilavın içine katılan yağın bile çeşidini soran, şüpheden kaçınmak için dışarıda yemek bile yemeyen, aldığı etin helal kesim olup olmadığına dikkat eden, yolculukta hangi dinlenme tesisinde duracağına, hangi lokantada yemek yiyeceğine, hangi otelde kalacağına büyük özen gösteren Müslümanlar olarak bu hassasiyetlerimizi büyük ölçüde kaybediyoruz.
Artık nereden alışveriş yaptığımıza da pek dikkat etmiyoruz:
AVM’lerin ve dev marketlerin hayatımıza girmesiyle birlikte hassasiyetlerimiz de bir bir bizi terk edip gidiyor. Eskiden alkol satan yerlerden alışveriş yapmayan, yemek yemeyen Müslümanlar olarak şimdilerde bu hassasiyetlerimizi birer teferruat olarak görüp tüm bu sınırlarımızı rahatlıkla ihlal edebiliyoruz. Eskiden sermayesi emperyalistlere akan firmalardan uzak dururken şimdilerde böyle bir hassasiyetten bahsetmek bile garip karşılanabiliyor.
Faize karşı hemen hemen tüm cepheleri kaybediyoruz:
Eskiden faizli bankaların önünden geçmeyen, faizli bankaların banklarına bile oturmaktan imtina eden Müslümanlar olarak şimdilerde banka kuyruklarının, veznelerinin vazgeçilmez simalarına dönüşüyoruz. Dükkânlarımızı bankalara vererek kiramızı garanti almak rüyalarımızı süsler oldu.
Maaşlarımızı faizli bankalarda bekletmekten, yatırımlarımızı faizli bankalara koymaktan, kredi çekmekten, ticaretimizi faizle çevirmekten, sıkışınca post cihazlarından kart çekip peşin para almaktan çekinmeyen Müslümanlara dönüşüyoruz.
TV ve internet bizi çürütüyor:
Koca koca Müslümanlar olarak kızımızla, oğlumuzla, eşimizle dünyanın en ahlaksız dizilerini ailecek büyük bir heyecanla takip edebiliyoruz.
Eskiden eve televizyon sokmayan Müslümanlar, şimdi kablolu, kablosuz, ne kadar yeni kanal, yeni platform, internet yayını varsa hepsini itinayla evine bağlayabiliyor.
Tesettürde büyük bir yozlaşma yaşıyoruz:
Uğrunda eylem yapılan, bedeller ödenen tesettür anlayışımız neredeyse yerle bir oldu. Sınırlarını Kur’an ve sünnetin çizdiği değil, moda defilelerinin, markalarının, sosyal medya fenomenlerinin belirlediği bir tesettür anlayışına geçiş yaptık.
Bırakın hanım tesettürünü erkeklerin bile kılık kıyafetini adeta zıvanadan çıkarıyoruz.
En çok haremlik-selamlık hassasiyetini yadırgar olduk:
Dava ve cihat konseptiyle parti, vakıf toplantılarımızı, programlarımızı, çalıştaylarımızı, insani yardım faaliyetlerimizi, kermeslerimizi bayan-erkek karışık yapmaktan, haremlik-selamlık sınırlarını ihlal etmekten artık çekinmiyoruz. Seçim çalışması adı altında bayan-erkek demeden önümüze kim gelirse elini sıkmayı bir görev addediyoruz. Nargile kafelerde kızlı-erkekli kitap kritiklerini ilmi birer faaliyet olarak sunabiliyoruz.
Maalesef dünyevileşme çarkı en çok bizim mahalleyi öğütüyor:
Hiç tahmin edemeyeceğimiz kardeşlerimizin, faize, harama, kul hakkına, yetim hakkına bulaştığına şahit oluyoruz. Yıllarca omuz omuza mücadele ettiğimiz kardeşlerimizin bürokrasinin çarkları, siyasetin kulisleri, ticaretin acımasızlığı, hayatın akışı içinde eriyip gittiğini görüyoruz.
Haram-helal hassasiyetindeki zayıflamanın ve midelerimize giren haramların, ibadetlerimizin tadını, rızkımızın bereketini, evimizin huzurunu, vücudumuzun sağlığını, yüzümüzün nurunu, sözümüzün tesirini kaybettirdiğinin bir türlü farkına varamıyoruz.
Abdülaziz Kıranşal.