Çocuklarımızı Nasıl Yetiştirelim
Evlatlarımızı ilk önce doğru hedeflerle ve doğru örneklerle yetiştirelim. Bütün debdebesi, lüksü ve şatafatı içinde önlerinden geçen Karun’u gördükleri zaman hayran hayran bakıp da; “Ne olurdu bize de, Karun’a verilenin bir benzeri verilseydi. Şüphe yok ki, o çok zengin, ne büyük devlet sahibi!” (Kasas-79) diyerek, Hz. Musa dururken evlatlarına Karun’u örnek gösterenler gibi olmayalım!
Evladımızın Karun olacağı günlerin hayalini kurmayalım. Onları, dolgun bir maaş ve iyi bir makam için her şeyi göze almış bir Karun adayı olarak yetiştirmeyelim ki, ileride yerin dibine batar gibi dünyaya dalan bir kodaman olmasınlar. Mal, makam ve mevki için değerlerini satmasınlar. Gösteriş ve kibirleriyle cehenneme aday olmasınlar.
Karun’a hayran olanları görünce; “Yazıklar olsun size, iman edip doğru dürüst işler yapanlar için, Allah’ın mükâfatı daha hayırlıdır” (Kasas-80) diyerek, evlatlarına doğru örneği yani Hz. Musa ve Hakk’ın taraftarlarını örnek gösterenler gibi olalım. Onları bir Musa adayı olarak yetiştirelim ki, Allah’ın yardımını hak etsinler. Hayatları boyunca ne zaman bir sıkıntıya düşerlerse önlerinde denizi bile yarabilecek bir Rab’leri olduğunu unutmasınlar.
Evlatlarımızı yalnızca Allah’a dayanan ve yalnızca ona güvenen şahsiyetler olarak yetiştirelim ki, gerektiğinde Hz. İbrahim gibi Nemrut’a ve onun kurduğu tüm tuzaklara karşı; “Hasbunallahu ve ni’mel vekil” diyerek, ateşin bile üstüne yürüyebilsinler. Onlara tevekkülü öğretelim ki, hayatları boyunca karşılaşacakları dünyalık dertler karşısında bunalıma girmesinler. Depresyon yaşamasınlar. Ateşi bile suya çevirebilecek bir Rab’leri olduğunu unutmasınlar.
Evlatlarımızı cesur yetiştirelim ki, gerektiğinde karşılarındaki güç, makam, sayı, algı ve kuvvet ne kadar büyük olursa olsun Talut’un ordusundaki yiğitler gibi; “Nice az topluluklar Allah’ın izniyle çok topluluklara galip gelir” (Bakara-249) diyerek, her daim Hakk’ın safında ve Hakk’ın yanında olabilsinler. Korkmadan, üzülmeden, gevşemeden, geri adım atmadan zulmün ve zalimlerin üstüne üstüne gidebilsinler. Hakk’ın yanında durdukları müddetçe üzerlerine sabır yağdırıp, ayaklarını sabit kılacak bir Rab’leri olduğunu unutmasınlar.
Evlatlarımıza dua etmesini ve Allah’tan istemesini öğretelim ki, gerektiğinde Hz. Yunus gibi gecenin, okyanusun ve balığın karnında, üç zifiri karanlık içinde bile kalsalar, “Lâ ilâhe illâ entesubhânekeinnî kuntu minezzâlimîn” (Enbiya-87) diyerek, Allah’a açtıkları ellerinin asla boş dönmeyeceğini bilsinler. Hayatları boyunca karşılaşacakları ailevi sıkıntıların karanlığından, ekonomik bunalımların karanlığından, dünyalık dertlerin zifiri karanlığından onları sağ selamet sahile çıkarabilecek bir Rab’leri olduğunu unutmasınlar.
Evlatlarımızı iffetli yetiştirelim ki, gerektiğinde Hz. Yusuf gibi iffetlerini koruyabilmek için, “Rabbim, zindan, bu kadınların beni davet ettikleri şeyden daha hayırlıdır” (Yusuf-33) diyerek, harama düşmektense yıllarca zindanda kalabilmeyi göze alsınlar. Onları merhametli yetiştirin ki, “Bugün sizi kınamak yok, Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir” (Yusuf-92) diyerek, kendisini kuyuya atan kardeşlerini bile affedebilecek bir yüreğe sahip olsunlar. İffetli ve merhametli olurlarsa onları kuyudan çıkarıp saraylara taşıyabilecek bir Rab’leri olduğunu unutmasınlar.
Evlatlarımıza haramı ve helali, Hakk’ı ve batılı öğretelim ki, gerektiğinde harama ve zulme payanda olarak, lüks ve konfor içinde saraylarda yaşamaktansa Ashab-ı Kehf gibi, “Ey Rabbimiz! Bize kendi katından bir rahmet ver ve bizi işimizde başarıya ulaştır” (Kehf-10) diyerek, ceketlerini alıp makamlarını ve koltuklarını terk edebilsinler. Sizin haram saltanatınıza ortak olmaktansa gerekirse bir mağarada bile yaşamayı göze alırız diyebilsinler. Bir makama gelince harama imza atmasınlar, kul hakkına girmesinler, kimsenin zulmüne ortak olmasınlar. Helalin, Hakk’ın ve adaletin peşinde oldukları müddetçe onları koruyacak bir Rab’leri olduğunu unutmasınlar.
Abdülaziz Kıranşal.