İHTİYARLIK İLMİHALİ
Ömrünün ihtiyarlık zamanına ulaşmış Müslüman, kendisine verilen hayat süresi açısından Allah’ın emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınma konusunda hiçbir mazeretinin olmadığının farkındadır. Çünkü Rasûlullah (s.a.s.) buyuruyor ki; “Ümmetimden yetmiş sene ömür verilen kişinin Allah, kendi yoluna girmeye zaman ve fırsat bulamama konusundaki mazeretini ortadan kaldırmıştır. Kıyamet günü, ‘Nerede altmışlıklar?’ diye seslenilir. Bu yaş, Allah'ın, ‘Size düşünüp ibret alasınız diye yeterince ömür vermedik mi?’ diye verdiği ömrün hesabını bu yaştakilerden sorduğu yaştır” (Hâkim, Taberani).
İhtiyarlık çağına ulaşmış şuurlu Müslüman, günahlardan, haramlardan, gıybet ve dedikodudan vebadan kaçar gibi kaçar. Çünkü Rasûlullah (s.a.s.) buyuruyor ki; “Allah’ın, belli bir yaşa gelip, ihtiyarlamasına rağmen günahlardan uzak duramayan ihtiyarlardan daha çok gazaplandığı hiçbir şey yoktur” (Camiu’sağir).
İhtiyarlık çağına ulaşmış şuurlu Müslüman, artık ne gelinle kavga edecek zamanının, ne hanımla küsecek vaktinin, ne camide imamla ya da cemaatle tartışacak dakikalarının, ne de oturup dizilere, haber ve tartışma programlarına harcayacak saatlerinin olmadığının farkındadır.
O, sürekli olarak kendisini Allah’ın rızasına yaklaştıracak ve günahlarını affettirecek amellerin peşindedir. Çünkü Rasûlullah (s.a.s.) buyuruyor ki; “Kişinin ömrünün uzun olup da Allah'ın, her an ona ibadet ve taatle kendisine yönelmeyi nasip etmesi, kula verilen en büyük nimetlerden ve kulun bahtiyarlığındandır” (Hâkim, Müstedrek).
Ancak bu, dünyadan el etek çekip, bir köşeye çekilip ölümü beklemek demek de değildir. Gerektiğinde 90 küsur yaşında Eyyub el-Ensari olup İstanbul surları önüne dayanacak ve son nefesine kadar Allah yolunda mücadele edip saçını sakalını bu yolda ağartacak ruhu kuşanmak demektir. Çünkü Rasûlullah (s.a.s.) buyuruyor ki; “Ağarmış saç müminin nurudur. Bir kişi İslâm yolunda saçını ağartırsa, ağaran her kıl karşılığında bir sevap kazanır ve bir derece yükseltilir” (Beyhaki).
Şuurlu Müslüman ihtiyar, ölüm hastalıkları ve düşkünlük bedenine musallat olup, dünyalık malından ve mülkünden bir umudu kalmadığı zaman değil, sağlam ve sıhhatliyken, malı üstünde istediği tasarrufu yapabiliyorken malından infak ederek ahiretine yatırım yapar. Çünkü Rasûlullah (s.a.s) buyuruyor ki; “Kişinin sağlam, muktedir ve sıhhatli olduğu vakit verdiği sadaka, sevap bakımından en üstün sadakalardandır” (Müslim).
Efendimizin (s.a.s.), “Yaşlının bedeni kuvvetten düşer. Fakat gönlü uzun yaşama arzusu ve mal sevgisine karşı hâlâ gençtir” (Camiu’sağir) uyarısından haberdar olan şuurlu Müslüman, mal ve dünya sevgisini mümkün olduğu kadar dizginlemeye çalışır.
Kendisinden sonra evlatları arasında mal ve miras kavgası çıkmasın diye, henüz hayattayken adil bir mal taksimi ile evlatlarını razı etmeye çalışır. Böylece geride bıraktığı çocuklarının birbiriyle tartışmasına, kavga etmesine ve mahkeme kapılarına düşmesine engel olarak hem çocuklarının dünyasını hem de kendi ahiretini kurtarır.
Şuurlu Müslüman, özellikle ihtiyarlık zamanları gelip çattığında, kırıp döktüğü, hakkına girdiği, kalbini kırdığı, haksızlık yaptığı kim varsa onlarla bir şekilde helalleşmeye, küskünlükleri bitirmeye gayret eder. Çünkü Rasûlullah (s.a.s.) buyuruyor ki; “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden önce o kimseyle helalleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır, (hak sahibine verilir). Şayet iyilikleri yoksa kendisine zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir” (Buhârî).
Tüm bunları yapmak için ille de ihtiyarlık zamanlarını beklemeye gerek yoktur. Bu hususlar, yaşı ne olursa olsun her Müslüman için en önemli prensiplerdendir. Ancak, ihtiyarlık zamanları bu konulara eğilmek için eldeki son fırsattır…
Abdülaziz Kıranşal.