Örnekliğimizi, Eminliğimizi ve Sözümüzün Tesirini Kaybediyoruz
Eskiden küçük bir odada beş on kişi gizlice konuşmaya bile çekindiğimiz şeyleri, bugün televizyon ekranlarında, onlarca kanal ve yüzlerce programla milyonlarca insana rahatlıkla anlatabilme imkânımız var. Büyük spor müsabakalarında ve konserlerde bile dolmayan kapalı spor salonlarının ve stadyumların dini programlar vesilesiyle tıka basa dolduğunu görebiliyoruz.
Binlerce imam hatip okulumuz, Kur’an kursumuz, İslami ilimler merkezimiz var. Yüz binin üzerinde din görevlimiz, binlerce vakıf ve derneğimiz, yüzlerce şöhretli ilim adamımız var. İnternet sayesinde ev konforunda vaaz verme, İslami ilimler öğretme ve tebliğ yapma fırsatına bile sahibiz.
Rüyamızda bile göremeyeceğimiz bürokratik makamlarımız, siyasi gücümüz, dev bütçelerimiz, devlet imkânlarımız, medya sektörümüz var. Ancak tüm bunlara rağmen küçücük bir odada beş on kişiye nasihat eden manevi önderlerimizin oluşturduğu tesiri oluşturamıyor, bir kahvehanede bir masanın üstüne çıkıp önündeki beş on kişiye “bu muazzam kalabalık” diyerek hitap eden, Müslüman ve muvahhid siyasetçilerimizin oluşturduğu heyecanı oluşturamıyoruz.
Tüm bu yoğun vaaz ve nasihat bombardımanına, tebliğ imkânına rağmen, Allah ve Rasûl’ününmurad ettiği bir toplum olmaktan fersah fersah uzağız.
Evet, bilgimiz çoğaldı, tebliğ ve davet vasıtalarımız ve imkânlarımız arttı, ancak aynı oranda temsil kabiliyetimizi, örnekliğimizi ve eminliğimizi kaybettik. Bugün, bilgi kadar bilince ve şuura, tebliğ kadar temsil ve örnekliğe ihtiyacımız var.
Hedefi, inandığı değerleri iktidara taşımak ve yeryüzüne hâkim kılmak olan Müslüman fertler, gruplar, cemaatler, dernekler, tarikatler, hocalar, aileler olarak örneklik vasfımızı yeniden kuşanmak, toplumun hayranlığını kazanmış ve her alanda örnek olmuş şahsiyetler yetiştirmek, yuvalar kurmak mecburiyetindeyiz. İçinde yaşadığımız topluma önder olmak istiyorsak, önce o topluma örnek olmak zorundayız.
İslam’ın hâkimiyeti için konuştuğunu ve iş yaptığını iddia eden fertler ve gruplar olarak, eğer insanlar, ticaret ahlakımızı beğenmiyorlarsa, borç alışveriş hukukumuza, çekimize, senetimize, sözümüze güvenmiyorlarsa, siyasi teşkilatlarımıza, cemaatlerimize, tarikatlerimize, hocalarımıza şüpheyle bakıyorlarsa; yetiştirdiğimiz çocuklardan mahalleli illallah ediyorsa, aile yaşantımızı, karı koca ilişkilerimizi, komşuluk ilişkilerimizi, akrabalık münasebetlerimizi görenler, İslam bu mu diyor ve ürperiyorlarsa, kimse bizim elimizden ve dilimizden emin değilse örnekliğimizi ve eminlik sıfatımızı kaybetmişiz demektir. Örnekliğini kaybedenlerin de Müslümanları temsil etmesi düşünülemez bile.
Bugün, vaaz ve nasihatten çok, çoluk çocuğuyla İslam’ı yaşayan, aile boyu örnek olan, siyasetiyle, ticaretiyle, ahlakıyla örnek olan Müslüman kadın ve erkek şahsiyetlere ihtiyacımız var.
İçi boşaltılan, kirletilen, lekelenen, tahrip edilen İslami kavramlarımızı ve kurumlarımızı yeniden inşa etmeye, ekonomik, siyasi ve ahlaki açıdan toplumun yeniden güvenini kazanmaya, eminlik, güvenilirlik ve örneklik bakımından toplumun bir numarası, umudu ve vazgeçilmezi olmaya ihtiyacımız var.
İşte o gün “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar…” (Nur, 24/55) müjdesinin gerçekleşeceği gündür.
Abdülaziz Kıranşal.