Çocuklarımız İçin Andımız
Ben Müslümanım Elhamdulillah. Bir dedem Fatih’tir, bir dedem Selahaddin. Kalbim küçük bir kuş gibi merhametli, bedenim koca bir dev gibidir.
Bastığım yer Anadolu, gözlerim Kudüs’e bakar, alnım Mekke’ye dönük, kalbim Medine’de atar.
Yüreğim Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Suriye’de, Gazze’de, Çeçenistan’da, Afrika’da sızlar.
Gözyaşlarım, İstanbul’dan, Diyarbakır’dan akar, taa Şam’a, Badat’a, Kahire’ye, Kandahar’a, Kurtuba’ya, Endülüs’e, Moro’ya dökülür her sabah…
Irak’ta bombalanan benim, Akdeniz’de boğulan, Arakan’da yakılan, Afrika’da aç kalan, Filistin’de kolları kırılan, Afganistan’da ve Libya’da unutulan… İffeti kirletilen, evleri başına yıkılan benim, Bağdat sokaklarında köpeklere parçalatılan çocuğum ben, Afrika’da akbabalara yem edilen, Suriye’de yetim kalan, Doğu Türkistan’da anasının karnında katledilen çocuk da benim…
Ben ümmete sırtını dönmüş Hanzala’yım, Çanakkale’de başı kınalanıp Allah’a adanan kınalı Hasan’ım ben, kimi zaman Aylan’dır ismim, kimi zaman Ümran, kimi zaman Muhammed Durra’yımdır babasının kucağında şehit olan, kimi zaman Esmayımdır Rabia meydanından cennete uçan…
Arap baharının hayatını kışa çevirdiği çocuğum ben. Çocukları küçük kurşunlarla mı öldürürler anne? Diye soran, her şeyi Allah’a söyleyeceğim diyerek ölen ve cennette yemek var mı anne? Diye merak eden çocuk da benim…
Kurşunların arasında geçti ömrüm, duvarları delik deşik evlerin avlularında, ya kolu, ya bacağı yoktu arkadaşlarımın, patlamamış top mermileriydi oyuncaklarım. Ağlayan analar hep benim di, göğe yükselen feryatlar benim! Türkçe, Kürtçe, Arapça ağıtların ninnisiyle büyüdüm ben…
Minareden “Tanrı uludur” diye bağırtılırken, kulağıma “Allah’u Ekber” diye fısıldayan, yeşil sarıklı dedemin isim koyduğu çocuğum ben. Amerika’da beyazlar, Malcom X diye bildi beni, siyah derili kadının çocuğu… Libya’da Ömer Muhtar, Bosna’da Bilge Kral Aliya, Türkiye’de Mücahid Erbakan derler bana. Çeçenistan dağları Şamil, Afganistan dağları Abdullah Azzam diye bilir beni. Mısır zindanlarında Muhammed Mursi, kahvehanelerinde Hasan el Benna diye yürür namım, Filistin zindanlarında Ahmet Yasin, sokaklarında AbdulazizRantisi diye tanınırım. Bangladeş’de Abdulkadir Molla olarak bilir beni darağaçları…
Şimdi Andolsun! Alemlerin rabbi olan Allah’a ki, asla Siyonizm’in ve emperyalizmin önünde diz çökmeyeceğiz, asla namaz kılan köleler olmayacağız, aldatmayacağız, aldanmayacağız, sömürülmeyeceğiz, ezilmeyeceğiz, faize köle olmayacağız…
Andolsun! Vatanımızı, milletimizi, ümmetimizi canımızdan daha çok seveceğiz. Ve bileceğiz ki, ancak ve ancak Müslümanlar kardeştir. Ne Arabın aceme, ne acemin Araba, ne Türk’ün Kürd’e, ne Kürd’ün Türk’e hiçbir üstünlüğü yoktur. Çünkü üstünlük takvadır. Üstünlük Allah’a hakkıyla kul olmaktadır diyeceğiz. Sömürüldükten, ezildikten, emperyalizme, Siyonizm’e, faize köle olduktan sonra Türk olsak ne olur, Kürt olsak ne olur diyeceğiz...
Andolsun! Ne aramıza örülmüş yapay sınırlarımızın, ne dillerimizin, ne ırklarımızın, ne renklerimizin, ne farklı fikirlerimizin bizi bölüp parçalamasına, yumuşak lokma haline getirip Siyonizm’e ve emperyalizme yem etmesine izin vermeyeceğiz…
Andolsun! Tek önder olarak Hz Muhammed’i (s.a.s) bileceğiz ve sadece onun izinden gideceğiz. Yegane rehber olarak Kuran’ı tanıyacağız. Yolumuz, ecdadımız gibi zulme ve haksızlığa, emperyalizme ve Siyonizm’e karşı Allah yolunda gaza yolu olacak, tek hedefimiz ve duamız da bu kutlu yolda şehadet olacak…
Andolsun! Ümmeti biz birleştireceğiz, tüm bu zulümleri biz durduracağız, bu faizci küresel sömürü düzenine biz son vereceğiz, Hakka, Adalete ve Tevhide dayalı “Yeni bir Dünyayı” ve İslam Birliği’ni biz kuracağız…
Andolsun Alemlerin Rabbi olan Allah’a…
Abdülaziz Kıranşal.