Kadere Razı Olmak
Kötü alınyazgısı karşısında Aziz ve Celil Allah’a tepki göstermek dinin ölmesi, tevhidin ölmesi, tevekkül ve ihlasın ölmesidir. İnanan gönül : “ Niçin ? “ Nasıl? “ gibi sözcükleri bilmez, tam tersine başına bir bela geldiğinde ‘Eyvallah!’ der.
Öyle ya; nefis, bütünüyle karşı koyan, çekişendir. Onu düzeltmek isteyen onunla savaşsın ki şerrinden emin olsun. Nefsin tamamı şer içinde şerdir, kendisiyle savaşılıp huzura erdiğinde bu kez tamamı hayır içinde hayra dönüşür, tüm tatları yerine getirip bütün masiyetleri bırakma hususunda kişinin iradesine boyun eğmeğe başlar ve işte bu ortamda kendisine şöyle denir: “Ey huzur içinde olan nefis ! O senden, sen de O’ndan hoşnut olarak Rabbine dön.” / el – Fecr, 27 , 28.
Huzura kavuşan bu nefis Rabbine özlem duyar, kötülüğü kaybolur, yaratıklarla ilgilenmez, atası İbrahim peygamber -aleyhisselam– ile nesebi bağı gerçekleşir. Bilindiği gibi Hz. İbrahim ateşe atılacağı zaman nefs ü hevasından tamamen sıyrılmış, telaşa kapılmamış, huzur-i kalp ile öyle kalmıştı. Kendisine başvuran çeşitli varlıkların yardım isteklerini geri çevirmiş ve:“Yardımınızı istemem, durumumu O’nun bilmesi bana yeter!“ demişti. Hz . İbrahim bu şekilde teslimiyet ve tevekkülünü ortaya koyunca ateşe: “Ey Ateş! İbrahim’e karşı serin ve zararsız ol” emri verilmişti. / el – Enbiya, 69.
Evet, Aziz ve Celil Allah’ın sabırlılara dünyada yardımı hesapsız olduğu gibi ahrette bahşedeceği nimetleri de sonsuzdur. Öyle ya O şöyle buyuruyor: “Yalnız sabredenlere ecirleri sonsuz olarak ödenecektir.” / el – Zümer, 10.
Yardım ve zafer sabredenleredir. O’nun yolunda sabır gösteriniz, kendinize geliniz, O’ndan gaflete düşmeyiniz.
Akıllarınızı başlarınıza toplamayı ölüm sonrasına bırakmayınız, çünkü o anda kendinize gelmeniz sizlere bir yarar sağlamaz, ölümle karşılaşmadan uyanınız, iradeniz elinizden alınmadan silkininiz, yoksa pişmanlığın hiçbir fayda vermeyeceği bir demde nedamet duyarsınız. Gönüllerinizi düzeltiniz, gönülleriniz düzgün olursa diğer tüm hareketleriniz de dürüst olur. Bunun için peygamber –sallahü aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: “Ademoğlunun içinde bir lokmacık (et parçası) vardır, o sağlıklı olursa vücudunun diğer organları da sağlıklı olur. İyi dinleyiniz o (et parçası) kalptir.” / Buhari ve Müslim, Tecrid-i sarih, I, 60.
Kalbin sağlıklı, iyi olması takva iledir. Aziz ve Celil Allah’a tevekkülde bulunmakladır, O’nu birlemekledir, amellerde ihlaslı davranmakladır. Kalp, -tıpkı sadefindeki inci, kasadaki mal gibi- beden kafesindeki bir kuştur; itibar kuşadır kafese değil, inciyedir sadefe değil, maladır kasaya değil!
Yakarış: “ Allah’ım ! Organlarımızı sana taata yönelt, gönüllerimizi seni tanımağa çevir, ömür boyu gecemizde-gündümüzde bizi kendine bağla, bizleri geçmiş Salih zatların arasına kat, onlara bahşettiğin manevi rızıklarını bizlere de öyle bahşeyle, onlara nasıl davranıyordu isen bizlere de öyle davran. Amin. “
Ey cemaat! Sizler de Salih zatlar gibi Allah için hareket edin, ki Allah onlara nasıl muamele etmişse sizlerede öyle muamele de bulunsun. Aziz ve Celil’in sizlerle birlikte olmasını istiyorsanız O’na tatla meşgul olun, O’nun uğrunda sabır gösterin, O’nun sizlere ve sizin dışınızdakilere yaptıklarını hoşnutlukla karşılayın. Şeyhler (kavm) dünyada zahidane yaşadılar, dünyadan paylarına düşeni takva ve vera ile alıp ahirete yöneldiler, ahiret amelleri yaptılar, nefislerine karşı koyup Aziz ve Celil Rab’lerine boyun eğdiler, önce kendi nefislerine öğüt verdiler sonra başkalarına vaaz ettiler.
Abdulkâdir Geylâni.