Müslümanın önüne konulan üç kitap
Müslüman insanın alıp verdiği iki nefes vardır. Tabirimizi hoş görün, Kur’an aldığımız nefes ise, namaz da verdiğimiz nefes gibidir. Rabbi ile konuşmak isteyen insan, Kur’an okusun. Eğer Rabbine konuşmak istiyorsa namaz kılsın. Ne müthiş bir nimet, öyle değil mi kıymetli kardeşlerimiz?
Rabbimiz, Melikimiz ve İlahımız olan Allah (c.c), bizzat kendi kudret eliyle yarattığı, şekillendirdiği ve ruhundan, ruh üfürdüğü insanın önüne üç tane kitap koymuştur. Bunlar:
Vahyin kitabı olan Kur’an-ı Kerim,
Kudret eliyle yaratılan insan kitabı,
Ve kâinat kitabı.
Yeryüzü coğrafyasına adaletle hükmetmek, tüm insanlığa adaletle muamele etmek ve zalimlerin ve mazlumların olmadığı bir dünya istiyorsak, önümüze gelen bu üç kitabı anlayarak okumak gerekiyor. Ne var ki okunacak kitapların sırası bozulmasın. Önce Kur’an, sonra insan ve daha sonra ise kâinat kitabı.
Peygamberimizin ashabı böyle idi. Emeviler döneminde Müslümanlar sınıfta kaldı. Abbasiler döneminde hareket hızlandı. Ömer bin Abdülaziz döneminde tekrar şahlandı. Kur’an ve Müslüman, Kur’an Müslüman ümmet, Kur’an ve Devlet tırnak et durumundadır.
Müslüman ümmet, eğer Kur’an-ı Kerim’e karşı vazifelerini yerine getirmez ise, Peygamberimizden bir şikâyet gelir. Resulullah Efendimizin şikâyetine muhatap olan toplumun iki yakası bir araya gelmez.
“Hak dini inkâr eden kâfirlerin, nankörlerin keyfi ve batıl düşüncelerine, uygulamalarına boyun eğme. Kur’an ile konuşarak, yazarak, hesapsız servet harcayarak, hayatını ortaya koyarak, onlara karşı olanca gücün ile büyük bir cihat ilan et..” (Furkan Suresi: 52. Kısa tefsirli meal.)
Eğer müminler ve Müslümanlar olarak, bu davete kulak vermez ise, işte o zaman altından kalkamayacağımız bir durumla karşı karşıya geliriz:
“Allah’ın Resulü: Ey Rabbim, benim kavmim, benim ümmetim bu Kur’an’ı gözden çıkarılmış, terk edilmiş hale getirdi” dedi. (Furkan Suresi/30) Birçok müfessir, bu ayetin şikâyet ayeti olduğunu açıklamışlardır. Peygamberimizin şikâyetine muhatap olan ümmetin elbette iki yakası bir araya gelmeyecektir.
İnkârcı cepheye bakalım şimdi; “Bu Kur’an’ı dinlemeyin, okunurken yaygara çıkarın, edepsizlik yapın, gürültü çıkarın. Ola ki üstün gelirsiniz.” (Fussilet Suresi/26)
İlgili ayetlerle, İslam âleminin sorumluluklarını, vazifelerini inşallah yarın gündeme getireceğiz. Ancak, Ramazan Ayı boyunca, hatimlerin okunacağı gerçeğine bir ilave ricamız şudur:
“Rabbimiz bize ne buyuruyor?” manevi havasında kalarak, Lokman Sûresi’ni, Meryem Sûresi’ni ve Hucurat Sûresi’ni ailecek okumanızı, mana ve tefsiri ile anlamaya çalışmanızı önemle istirham ediyorum.
PEYGAMBERİMİZDEN BİR HADİS VE BİZE DÜŞEN SORUMLULUK VE VAZİFELERİMİZ:
“Allah’ım! Korkaklıktan sana sığınırım.” (Buhari. Tefsir, 16)
Gördüğümüz yanlışı ve kötülüğü düzeltmeye çalışmaktan korkmamalıyız,
Dinimiz, ümmetimiz, vatanımız için her türlü tehlikeye göğüz germeliyiz.
Kendi haklarımızı savunmak için her zaman cesaretli olmalıyız.
Kötü niyetli kimselerin, korkak insanlar olduğunu bilmeliyiz.
GÜNLÜK HAYATIMIZDA TEMEL PRENSİPLER VE FIKHİ KAİDELER
Şehit kimdir biliyor muyuz? İşte Hz. Ömer’in dilinden şehit tarifi; “Şehit, kendini Allah’a adayan kimsedir.”
İlk inen dört sûrenin tertibine hiç dikkat ettiniz mi? Alak Sûresi, Kalem Sûresi, Müzzemmil Sûresi ve Müddessir Sûresi’dir. Bir manada: Oku, yaz, manevi kıyama kalk ve gündüz aydınlığında davet, tebliğ vazifesine başla, demektedir.
Namaz kılarken imam yanıldığında erkekler “sübhanallah” der. Kadın cemaat sesini çıkarmaz. Ancak sol elinin üzerine, sağ elinin içini vurur. Görülüyor ki, Müslüman hanımlar emr-i bil maruf vazifesinde kenarda tutulmuyor. Namaz içinde bile, bir hata işleyeni uyarma hakkına sahip olduğu gerçeği ortaya çıkıyor.
“Bir insanın, şu şey iyi mi olacak, kötü mü olacak” diye Kur’an-ı Kerim’i açıp, açılan yerdeki ayete göre amel etmek batıldır.
Zarurete binaen doldurulmuş, kaplatılmış, bağlanmış dişlerin abdestimize, guslümüze, namazımıza bir maniliği yoktur.
Selamlar, saygılar, sevgiler, hürmetler tüm kardeşlerimiz içindir.
Abdullah Büyük.