Yahudiler Dost olabilir Mi - İslam’da Kimler Dost, Kimler Düşmandır
Yahûdi ve Hristiyanlara Ehl-i kitap denir. Hazret-i Mûsa ve Hazret-i İsa zamanlarında, bu peygamberlerin tebliğine inanan ve onlara tabi olanlar, Musevî ve Îsevî olarak Müslümandılar. Fakat Muhammed aleyhisselâm gelince ve ona Kur’ân gönderilince, her iki din ve şeriat, yürürlükten kalkmış oldu. Bu iki din mensuplarından Hazret-i Peygamber’in dinini kabul edenler, Müslüman oldular. Fakat kabul etmeyenler, Ehl-i Kitap kaldılar.
İslam dini, yüce Allah’ın son Peygamberi Muhammed aleyhisselam’a gönderdiği son dindir. Bu dinin kitabı, Kur’an-ı Kerim’dir. Resûl-i Ekrem’e Kitap ile birlikte, onun bir benzeri de verilmiştir (Ebû Dâvud, Sünnet 6). Bunun adı, “sünnet”tir. Kur’an-ı Kerim’de açıkça, bütün Peygamberlere Kitap ile birlikte “Hikmet”in verildiği beyan edilmiştir (Al-i İmran,81). -Kitap gönderilmeyen peygamberler, önce gönderilen Kitab’ı tebliğ ile mükellef kılınmıştır.- Tefsir âlimleri, âyette bildirilen bu “hikmet”in sünnet “Mazherî” ve Kitap’ta olmayan vahiy “Râzî” olduğunu açıklamışlardır.
İslam’da dost ve düşman
Resûlüllah aleyhi’s-selâtü ve’s-selâm efendimiz, Allahü teâlânın kulu ve peygamberi olarak, yüce Allah’tan aldığı İslâm’ı insanlara tebliğ etmiştir.
Bu tebliğ ile: Allahü teâlâ’nın varlığını; “bir”liğini; eşi, ortağı, benzeri, oğlu ve kızı olmadığını; her şeye kadir olduğunu; insanı ve evrendeki her şeyi O’nun yarattığını; insanı haram ve helâle riayetle birlikte çeşitli ibadetleri yapmakla mükellef/sorumlu kıldığını açıklamıştır. Bu Tevhîd ve Şeri’at esasları çerçevesinde hareket edenlerin Mü’minler “Allah’ın sevgili kulları” olarak Ahiret’te Rablerinin rıza, rahmet ve ihsanına kavuşarak Cennet’e girecekleri; Allah’a ve Peygamber’e küfreden ve isyan edenlerin de “Allah’ın düşmanları” olarak şiddetli azap yeri olan Cehennemle cezalandırılacakları bildirilmiştir.
Ayet-i kerimelerde Allah’ın ve Mü’minlerin velisi/dostu (yardımcısı ve koruyucusu) olanlar ile düşmanları şöyle açıklanmıştır:
Kimler dost
Allah, Müttakî (takva sahibi) olanların velisi/dostudur. (Câsiye,19)
Sizin veliniz/dostunuz, ancak Allah, Resûlü ve iman edenlerdir. Onlar ki, namazı kılar, zekâtı verir ve rükû ederler (farz dışında namaz kılar ve namazlarında “huşû” içindedirler). Kim Allah'ı, Resûlü’nü ve iman edenleri veli/dost edinirse, (bu durumda) gâlip (üstün) olanlar, şüphesiz Allah'ın tarafını tutan (O’nun dinine iman eden, ibadet ve tâatte bulunan)lardır. (Maide,55-56)
Mü’min erkeklerle mümin kadınlar da (yardımlaşma, koruma ve gözetme konusunda) birbirlerinin dostlarıdırlar. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara, Allah rahmet edecektir. (Tevbe, 71)
Sevgide ölçü
Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, mensup olduğunuz kavminiz, mallarınız, evleriniz size Allah’tan ve O’nun Resûlünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli/gönül bağlayıcı geliyorsa, o zaman Allah’ın hükmü (azâbı) gelene kadar bekleyin. Allah böyle fâsıklar güruhunu (iman ve bağlılıklarını düzeltmedikçe) hidayete erdirmez. (Tevbe,24)
Allah’a ve ahiret gününe iman edenlerden anneleri, babaları, oğulları, kardeşleri ve yakın akrabaları da olsa, Allah’a ve Resûlüne düşman olanları sevdiklerini ve onlarla dostluk kurduklarını göremezsin. Allah onların kalplerine imanı yazmış ve yerleştirmiş, ayrıca kendi katından bir rûh (ilâhi bir nûr) ile onları desteklemiştir. (Mücadele,22)
Dost edinmeyin
Ey iman edenler! Yahûdi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost edinir (onların dinlerine yakınlık duyar, haç, zünnar, kalensüve gibi dini alâmetlerini severek kullanır ve bayramlarını içtenlikle kutlar ve tebrik eder)se, muhakkak ki, o da onlardandır. Şüphesiz ki Allah, zâlimler (kâfirler) topluluğunu (İslam’ı kabul etmedikleri müddetçe) hidayet etmez. (Mâide,51)
Ey iman edenler, sizden olmayanları (Yahûdi, Hristiyan ve Münafıkları) sırdaş edinmeyin. (Al-i İmran,118.)
Ey iman edenler, (gönderdiğim Peygamberi ve İslam’ı kabul etmeyen) benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları, veliler/dostlar edinmeyin. Siz (bazılarınız) onlara karşı sevgi gösteriyor (Peygamber’in size sır olarak verdiği bilgileri, onlara ulaştırıyor)sunuz. Hâlbuki onlar, haktan size geleni (Kur’an’ı ve İslam’ı) inkâr ettiler. (Nasıl oluyor da onlarla sırdaş olabiliyorsunuz?) (Mümtehıne,1)
Kimler düşman
Her kim Allah'a, Meleklerine, Resûllerine, Cibril'e ve Mikâil'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kâfirlerin düşmanıdır. (Bakara,98)
(Ey Resûlüm,) insanlar içinde, Mü'minlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve Müşrikleri bulursun. (Mâide,82)
Şüphesiz kâfirler, sizin (Müslümanların) apaçık düşmanlarınızdır. (Nisa,101)
Onlar (Münâfıklar), (Müslümanlara) düşmandırlar. Bu yüzden onlardan sakının. (Çünkü Münafıklar, Müslümanların sırlarını kâfirlere taşımaktadırlar.) (Münafikûn,4)
Ey iman edenler, şüphesiz ki, sizin eşleriniz ve çocuklarınızdan (bazıları) size (bir nevi) düşmandır. (Sizin ibâdet ve tâatte bulunmanıza ve hayırlı işler yapmanıza engel olmaktadırlar “Beydâvî ve Celâleyn”.) O hâlde (bunu aklınızda tutarak) onlardan sakının. (Ancak bu konudaki yanlış davranışlarını iyilikle düzelterek) eğer onları afv eder, kusurlarına bakmaz, günahlarını örterseniz, şüphe yok ki, Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhametli)dir. (Tegâbün,14)
Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri -helâl ve temiz olan (yiyecekler)i- yiyin ve (helâli bırakıp harama yönelerek) “şeytan”ın adımlarını izlemeyin. (Heva ve hevese uymada onun arkasına düşmeyin, sonra helâli haram, haramı da helâl sayarsınız.) Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. (Bakara,168)
Müttakîler (Allah için birbirlerini seven ve dost olanlar) dışında, o (Kıyamet) gün(ünde) dostların (Allah için dost olmayanların veya dost görünen yahut dost sanılanlardan) bazısı bazısına düşmandır. (Zuhruf,67)
İnsanlar (Kıyamet günü) bir araya getirildiğinde, (putlar), onlara (tapanlara) (fayda vermeleri şöyle dursun) düşman olurlar, onların ibâdetlerini de inkâr ederler. (Ahkaf,6)
Mü’min kimdir?
İslam dininde Müctehid âlimlerin Akâid kitaplarında “zarûriyyat-ı diniyye” olarak açıkladıkları esaslara, hususlara tereddüt etmeden inanan, tasdik eden ve bunu dili ile ikrar eden kişi, İslam Şeriat’ında Mü’mindir. Zarurî inanılacak esaslar, Kur’an, Hadisler, İcma ve cumhûr-ı ulemâca açıklanmıştır. Bu hususlara inanmak için Kur’an’da “iman ediniz” sigasının olması şart değildir. Kur’an-ı Kerim’de Namaz, hac, zekât, oruç gibi farzlara “iman ediniz” sigası yoktur. Fakat bunlara inanmayan, hatta bir âyeti, bir âyetin hükmünü -miras, cihad, kadın şahitliği, Kehf suresindeki bazı âyetler gibi- mantığıma ve çağımızdaki anlayışa uymuyor diyerek kabul etmeyen kişi, Mü’min ve Müslüman değildir.
Peygamber aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm “iman”ı söyle açıklar:
Allah'a, Meleklerine, Kitablarına, Peygamberlerine ve Ahiret gününe inanman, bir de Kadere; hayrına ve şerrine inanmandır. (Müslim, İman 1)
Allah'a yemîn ederim ki, hiçbiriniz, ben (Resûlüllah) kendisine babasından ve evlâdından daha sevgili olmadıkça, (hakkıyle) îmân etmiş olmaz. Buhârî, İman 8
Kimde üç şey bulunursa imânın lezzetini tatmış olur: Allah ile Resûl'ü kendisine başkalarından daha sevgili olan; bir kulu seven, fakat yalnız Allah için seven; Allah kendisini kâfirlikten kurtardıktan sonra yine kâfirliğe dönmekten (mürted olmaktan, imansız gitmekten) ateşe atılacakmış gibi korkan. (Buhârî, İman 14)
Hiçbiriniz, kendiniz için arzu ettiğinizi (salih din) kardeşiniz için arzu etmedikçe, (hakkıyle) îmân etmiş olmaz. (Buhârî, İman 7)
Mü’minlerin sınıfları
İslam dininde Mü’minler şöyle sınıflandırılmıştır:
Eshâb-ı Kiram. Peygamber Efendimizi, sağlığında Mü’min gözlerle gören ve sohbetinde bulunan bahtiyar kişilerdir. Radıyallahü anhüm. Hazret-i Peygamber’in vefatlarında sayılarının 120 binden fazla olduğu bildirilmiştir. Mü’minlerin en üst derecesindedirler. Âyet ve Hadislerle övülmüşlerdir. Peygamberlerden sonra en fazıletli ve şerefli Müslümanlardır. Bunların en üstünü dört halife, bunların da en fazıletlisi Sıddîk Hazret-i Ebû Bekir’dir.
Sıddîkler ve Şehidler. Nisa sûresi 69. âyetinde övülmüşlerdir.
Müctehidler ve Âlimler. Âyet-i kerime ve hadislerde ilim ve âlimler, çok medh edilmiştir. İnsanların imana ve hidayete kavuşmaları, Peygamberin bildirdiği ilim ve bunu nakleden âlimler sayesinde olmuştur.
Salih Mü’minler. Ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:
Kim Allahʼa ve Resûlʼe itâat ederse, işte onlar, Allahʼın kendilerine nimetler ihsan ettiği peygamberler, sıddıklar, şehidler ve sâlih kişilerle beraberdirler. Onlar, ne güzel arkadaşlardır! (Nisâ,69)
Kâfirlerin sınıfları
Kâfir Kimdir? Hazret-i Âdem’den son peygamber Muhammed aleyhisselâm’a kadar bütün dönemlerde, Allah’ın “bir”liğine inanmayan, peygamber’in davetini kabul etmeyen ve ona isyan eden fert ve toplumlar, kâfir olarak nitelendirilmiştir.
İslâm Şeriatı’nda kâfirler, küfür ve dalâlet durumlarına göre isimlendirilerek sınıflandırılmış ve Kur’an-ı Kerim’de açıklanmıştır.
Müşrik. Allah’tan başka ilâh’a inanan ve tapan kişidir. Tarih boyunca bu ilâh, bir nesne, gök cismi, tabiat olayı, hayvan ve insan (Firavun ve Nemrut gibi) olmuştur.
Münafık. Müslüman görünen kâfirdir. İslam’da itikad ve amelde olmak üzere iki çeşit münafık vardır. Kur’an’da kullanılan münafık, “itikad”ta olandır ve kâfir karşılığında kullanılır. Hadislerde geçen nifak/münafıklık alâmetleri ise, “amel”deki Münafıktır. Bu kişi, Müslümandır, fakat, yalan söyleyerek, hıyanette bulunarak haram işlemektedir.
Yahûdi ve Hristiyan. Yahûdi ve Hristiyanlara ehl-i kitap denir. Hazret-i Mûsa ve Hazret-i İsa zamanlarında, bu peygamberlerin tebliğine inanan ve onlara tabi olanlar, Musevî ve Îsevî olarak Müslümandılar. Fakat Muhammed aleyhisselâm gelince ve ona Kur’an gönderilince, her iki din ve şeriat, yürürlükten kalkmış oldu. Bu iki din mensuplarından Hazret-i Peygamber’in risaletini ve dinini/şeriatını kabul edenler, Müslüman oldular. Fakat kabul etmeyenler, Ehl-i Kitap kaldılar. Kur’an-ı Kerim’de bütün Ehl-i Kitab’ın kâfir oldukları açıklandı (Al-i İmran,98).
Sâbiî. Sâbiîler, Hristiyan, Yahûdi ve Mecusîler arasında bir topluluk olup hiç bir dine inanmazlar.
Kâfir. Müşrik, Münafık, Ehl-i Kitap ve Sâbiî’nin ortak adıdır. Kur’an’da ayrıca bütün “fâsık” ve “zâlim” kavramları da, “kâfir” karşılığında kullanılmıştır. Onun için Tefsir ilmi, çok mes’uliyetli olup genel itibariyle nakle dayanmaktadır. Gayb ile ilgili konularda ictihad caiz değildir. Onun için bu tür âyetlerin tefsiri, başta hadis olmak üzere, tamamen nakille yapılır.
Çağdaş küfür veya sapkınlık söylemleri
İslam ülkelerinde ve özellikler ülkemizde Misyoner Oryantalist temelli küfür ve sapkınlık söylemleri, İlahiyat, İslami İlimler, Kuramer, Diyanet ve vakıflar gibi kurumları, ideolojilerine basamak yapan Oryantalist, Selefî ve Ehl-i Sünnet karşıtı zihniyete sahip bazı İlahiyatçılar tarafından dile getirilmekte ve işlenmektedir. Bu söylemlerden bazıları şunlardır:
Allah’ın vahiy indirdiğine doğrudan veya dolaylı inanmamak. Fazlurrahman’nın fikri.
Cibril-i Emin’in vahiy getirdiğine inanmamak ve fasit tevillerle Hazret-i Cebrâil’i inkâr etmek. Fazlurrahman ve Tarihselcilerin iddiasıdır.
“Kur’an âyetleri, peygamberin kalbine gelen vahyi, durum ve şartlar çerçevesinde ve o zamanki kültüre göre şekillendirdiği kendi lâfız ve cümleleridir, demek. Bütün Oryantalistlerin ve Mustafa Öztürk’ün iddialarıdır.
Ayetlerle alay etmek. Bu konuda Mustafa Öztürk’ün internette kendi sesinden videosu bulunmaktadır.
“Kur’an hükümleri, indiği toplum ve zamanla sınırlıdır” iddiasında bulunmak. Tarihselcilerin görüşü. M. Hayri Kırbaşoğlu, Ömer Özsoy, İlhami Gürel gibi birçok Tarihselci İlahiyatçının iddiasıdır.
Kur’an’ın miras, cihad, kadın şahitliği ve benzeri hükümleri, akla, mantığa ve bugünkü çağdaş anlayışa aykırı olduğuna ve uygulanmasının doğru olamayacağına inanmak. Tarihselcilerin, İslam’ı arka plana alan Feminist ve Seküler İlahiyatçıların fikridir. Ülkemizde taraftarları çoktur.
“Kıssalar, gerçek değil, hayalidir” demek. Oryantalist ve İslam düşmanlarının iddiasıdır.
Müslümanlarla (Ehl-i Sünnet ile) Yüzleşmek ismi altında Kur’an hükümlerini ve İslam’ı sorgulamak. Genelde Kuramer çalışmaları bu yöndedir.
Sekülerizm ve “Aydınlanma” çağı perspektifinde Kur’an yorumu ve Hadis inkârcılığı yapmak. İslam ve Ehl-i Sünnet karşıtı olanların iddiasıdır.
Aklı esas alarak, Buhari’de olsa da hadisler, inkâr edilmektedir.
Batı’nın Misyoner Oryantalistleri eşliğinde Hadisleri yok sayarak Mirac’ı inkâr etmek. İsrafil Balcı gibi birçok ilahiyatçının inancı, bu doğrultudadır.
İslam dini yanında “diğer dinlerde de “hakikat” vardır, onlara uyanlar da necat bulacaktır” inancında olmak. Batı’nın empoze ettiği “Dini Çoğulculuk”u savunanlar, bu fikirdedirler. Bunlar arasında John Hick, Ernst Troeltsch, W. E. Hocking, Arnold Toynbee, Mahmut Aydın (Samsun Üni. Rektörü) ve M. Emin Özavşar (DİB Eski Başkan Yard.) bulunmaktadır.
Ehl-i Kitap, kâfir değildir, demek. Diyalog ve Ehl-i Kitap sevdalıları bu kanaattedirler. İçlerinde İktidara fetva verenler de bulunmaktadır.
Cennet’te kâfirler de bulunacaktır, iddia ve inancında olmak. Mason Efganî, Abdüh ve R.Rıza üçlüsünü üstad ve rehber kabul edenler, bu inancı taşımaktadırlar.
Dr. C. Ahmet Akışık.