Allahü Teâlâyı Sevmenin Alameti Nedir
Din büyüklerimizden biri buyurdu ki: "Ben Allahü teâlâyı sevdiğimi zannediyordum. Hâlbuki O beni seviyormuş!.."
Sevgi, hiçbir karşılık beklemeden sevgiliye (Allahü teâlâya) tâbi olmak, Ona itaat etmek, Onun her işini güzel, her eziyetini, her iyilikten daha tatlı görmek ve Onun dostlarını dost, düşmanlarını düşman bilmek, kısacası Onun rızası için yaşamaktır...
Büyük velilerden Hazret-i Sehl'e, "Allah’ı sevmenin alameti nedir?" diye sorduklarında buyurur ki:
"Allahü teâlâyı sevmenin alameti, Kur'ân-ı kerimi sevmektir. Kur'ân-ı kerimi sevmenin alameti Peygamberi (aleyhisselam) sevmektir. Peygamberi sevmenin alameti, sünnete uymaktır. Sünnete uymanın alameti, ahireti sevmektir... Ahireti sevmenin alameti, dünya sevgisini kalpten çıkarmak, dünyaya buğzetmektir. Dünyaya buğzetmenin alameti de, kendisini ahirete götürecek kadar mal ile yetinmek ve ahirete hazırlanmaktır..."
Bir kimse, Allahü tealayı seviyorsa, bilsin ki Allah da onu seviyor demektir. Büyüklerden biri buyurdu ki:
"Ben Allahü teâlâyı sevdiğimi zannediyordum. Hâlbuki O beni seviyormuş!.."
Büyük İslam âlimi Hüseyin Hilmi Işık Efendi "kuddîse sirrûh" bu hususta buyurdu ki:
"Allahü teâlâ ancak çok sevdiği, çok mümtaz kıldığı kullarına sevdiği bir dostunu tanımayı nasip eder.
Sevdiği bir dostunu tanıtmak aynen Eshab-ı kirama hazreti Peygamberi (sallallahü aleyhi ve sellem) tanıtması gibidir. Ona sevdiği bir kulunu tanıtması demek, ona çok büyük nimetler vereceğinin, Cenneti nasip edeceğinin alametidir. Çünkü vermek istemeseydi istek vermezdi. 'Biz istedik' diyoruz. Hiç alakası yok! Onu veren Allah'tır (celle celalühu)...
Cenâb-ı Hakk, bu güzel itikadı, bu güzel imanı, hele hele bu büyüklere olan sevgiyi çöplüğe koymaz... İnsanın kalbi pırlantaya layıktır. Onun için o büyükleri tanıtır ve sevdirir. Bunun için de ne kadar şükretsek azdır. Bu 'özel tahsis'tir kardeşim...
Allahü teâlâ, Peygamber Efendimize buyurdu ki:
(Göğsünü paralayacak şekilde kendini niye öyle harap ediyorsun? Bana neden inanmıyorlar, iman etseler ateşte yanmayacaklar deyip niye kendini bu kadar sıkıntıya sokuyorsun. Hidayet benim elimdir. Bu hakkı senin eline vermedim...) Onun için hepimiz Cenab-ı Hakk'ın bu özel lütfuna kavuştuk kardeşim. Böyle yüce Allah'a insan nasıl itaat etmez, nasıl onu sevmez?
Peki, Allahü teâlâyı nasıl seveceğiz? Cenâb-ı Hakk'a teşekkür namaz kılmakla olur. İmandan sonra namaz gelir. Namaz kılmayan yüz bin hac yapsa, yüz bin sadaka dağıtsa bunların hepsi bir vakit namaz etmez... Direksiz bina olmaz. Namazsız da din olmaz...
O hâlde, mümin nefes aldığı müddetçe; ayakta, oturarak, nasıl imkânı varsa namazını kılmak zorundadır kardeşim..."
Ahmet Demirbaş.