* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Günaha Bir Tövbe Yeter Taate Bin Tövbe Yetmez  (Okunma sayısı 122 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Günaha Bir Tövbe Yeter Taate Bin Tövbe Yetmez
« : Nisan 10, 2021, 07:13:10 ÖÖ »
Günaha Bir Tövbe Yeter Taate Bin Tövbe Yetmez

Günah işleyen, tövbe ederse cenâb-ı Hak affeder. Fakat ibadet eden, ucba kibre kapılabilir. Kibir ise her iyiliğe engelder!..
 
Kibir, çok kötü bir huydur ve Allahü teâlâyı unutmanın alametidir. Kibir her iyiliğe engeldir, her kötülüğün anahtarıdır... Aklı olan, kendini ve Rabbini tanıyan, hiç kibredebilir mi? Din büyükleri buyurdu ki: "Kibirden sakının. Topraktan yaratılıp, yine toprağa dönecek olan bir varlığın kibirlenmesi, bugün var, yarın yok olan bir varlığın kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır!.."

Mısır’da yetişen büyük velilerden Şeyh Zekeriya Ensari, bir gün hocası Ali Darîr Nebtîtî hazretleriyle otururken Hızır aleyhisselam gelir. Sohbetin sonunda Hızır aleyhisselam Nebtîtî hazretlerine;

-Senin bu talebenin çok büyük bir suçu var. Bunun, bundan daha fazla ilerlemesi mümkün değil. Bundan tövbe etmedikçe kurtulamaz, der ve kaybolur. Şeyh Zekeriya Ensari hazretleri;

-Aman efendim ne olur Hızır aleyhisselamı çağırsanız da suçumun ne olduğunu öğrensem, diye yalvarır. Fakat hocası;

-Hızır aleyhisselam çağırmakla gelmez. Kendisi ne zaman isterse o zaman gelir, buyurur... Bu zat günlerce tövbe eder nerede kusuru olduğunu düşünür ama bulamaz...

Bir gün yine hocası ile beraberken Hızır aleyhisselam gelir. Hemen tabii ki bu mevzuyu sorarlar. Hızır aleyhisselam buyurur ki:

-Sende kibir var. Yazdığın yazıların altına "Şeyh Zekeriya Ensari" diye yazıyorsun. Şeyhlik kim sen kim! der.

Bunun üzerine hemen tövbe edip, bundan sonra yazılarının altına "İnsanların en aşağısı Zekeriya" diye yazar ki, kendisi gerçekten Şeyh idi...
           
Günaha bir tövbe yeter, taate bin tövbe yetmez. Günah işleyen, tövbe ederse cenâb-ı Hak affeder. Fakat ibadet eden, ucba kibre kapılabilir. Buna bin tövbe bile yetmez...

Benî İsrail'den fâsık, günâhkâr bir kimse vardı. O devirde bir âbid de ibadetiyle şöhret bulmuştu. Günahkâr, bu âbidin yanından geçerken;

"Şu âbidin yanına oturayım, belki Allahü teâlâ onun hürmetine beni affeder" diye düşündü. Gidip yanına oturdu. Âbid ise, üzerinde bulutun gölgelendirdiği bir zat olduğu için, böbürlenip;

"Bu günahkâr, benimle oturamaz" diyerek ondan yüzünü çevirdi. Yüz bulamayan adam da çekip gitti.

Fakat enteresan bir şey oldu! Âbidin üzerindeki bulut, o günahkâr adamla beraber gitti!..

Allahü teâlâ zamanın Peygamberine vahiyle bildirdi ki:

"İnsanlara niyetlerine göre muamele ederim. O fâsık kulumun günahlarını, bu iyi niyetinden dolayı affettim. Çok ibadet yapan o âbidin ibadetlerini de kibri sebebiyle yok ettim!.."

Ahmet Demirbaş.