Kendinden Daha Cömert birini Gördün Mü
Cömertliği dillere destan olan Hatim-i Tai’ye "Kendinden daha cömert birini gördün mü?" diye sorarlar. O da "Evet gördüm" der...
Muteber kitaplarda, cömertlik hakkında buyuruluyor ki: Allahü teâlâ, her cins güzelliği cömerde vermiştir. Adam berbat biri olabilir, ama herkes onu "cömerttir" diye metheder.
Adam takva sahibidir; ancak hasistir, kimse onu sevmez. Bu hususta İslam büyüklerinin buyurduğu bir kelâm-ı kibâr (güzel söz) vardır.
"Essahiü Habibullah, velevkâne fasıkan. El-bahilü Aduvullah, velevkâne arifan..." Yani; cömert kimse fasık, günahkâr da olsa Allahü teâlânın sevgili kuludur. Hasis olan evliya bile olsa Allahü teâlânın düşmanıdır...
İslam âlimleri buyuruyor ki: "Cennette bir ağaç vardır. Bu ağacın ismi 'cömert'tir. Ne hikmettir ki o ağacın dalları dünyaya inmiştir. Cömert insanlar o ağacın dalına yapışmıştır. Vefat ettiği vakit o dal onu köküne doğru, yani Cennete çeker..."
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Müslüman kardeşine ikram eden, Allahü teâlâya ikram etmiş olur." [İsfehani]
Din Büyükleri buyuruyor ki: "Cömert verene değil, verdiğine sevinene denir."
Mevlânâ hazretleri de bu hususta şöyle buyuruyor: "Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol. Hoşgörülülükte deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol."
Cömertliği dillere destan olan Hatim-i Tai’ye "Kendinden daha cömert birini gördün mü?" diye sorarlar. O da "Evet gördüm" der ve şöyle anlatır:
-Yetim bir gence misafir olmuştum. Bana bir koyun kesip ikram etti. Koyunun bir yeri çok hoşuma gitti. Yemin ederek (burası çok lezzetliymiş) dedim. Genç, dışarı çıktı. On koyunu varmış. Birini daha önce kesmişti.
Dokuzunu da o anda kesmiş. Benim sevdiğim kısımları pişirip önüme getirdi. Ben olanların farkında değildim. Giderken kapının önündeki kanları görünce sitemle sordum:
-On koyunun onu da kesilir mi?
-Bunda şaşılacak ne var? Bir şey sizin hoşunuza gitmiş. Bunu yapmak da benim gücüm dâhilindedir. Bunu sizden esirgemem hiç uygun olur mu?
Bunu dinleyen arkadaşları tekrar sorarlar:
-Yetim gencin ikramına karşılık siz de ona bir şey verdiniz mi?
Hatim-i Tai der ki:
-Verdim ama pek mühim sayılmaz.
-Ne verdiniz?
-Üç yüz deve ile beş yüz koyun.
-O hâlde siz ondan daha cömertsiniz.
-Hayır o genç benden daha cömerttir. Zira o malının tamamını verdi. Ben ise malımın çok azını verdim. Bir fakirin, yarım ekmeğinin tamamını misafire vermesi mi mühimdir, yoksa bir zenginin sürüsünden bir deveyi misafirine ikram etmesi mi?..
Ahmet Demirbaş.