DUA ADABI VE DUA ÖRNEKLERİ
Dua sözlükte, “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” anlamına gelir. Din literatüründe ise, insanın bütün benliğiyle Allah’a yönelerek maddi ve manevi isteklerini O’na arz etmesi demektir. Dua bu haliyle yaratılanın her şeye ihtiyaçlı olduğunu kabul etmesi ve Yaratanının ise, ihtiyaçlarına cevap verecek olmasına karşı duymuş olduğu bir inancın ifadesidir
Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle “Dua ibadetin özüdür.”[1] Başka bir hadiste “Dua ibadettir.”[2] buyrulmak suretiyle duada bulunan kişinin ayrıca ibadet sevabı da alacağına işaret edilmektedir. Bu sebeple dua insanı Rabbine götüren en temel yollardan biridir.
İnsan yapacağı işlerde devamlı Yüce Allah’a muhtaçtır. Çünkü Allah-u Teala’nın dilemesi olmadan kulların dilemesi de mümkün değildir. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de insanlardan dua konusunda en temel istenen şey Alla’tan başkasına dua edilmemesidir. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır.
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ
“Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun!”[3]
Dua, kişiye Allah katında değer kazandıran en temel unsurlardan biridir. Bir ayette bu husus şöyle ifade edilmektedir.
قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَاماً
(Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.”[4]
Kur’an-ı Kerim’de duanın -ister darlık anında ister bolluk anında olsun- her zaman diliminde yapılması istenmektedir. Ayrıca darlık anında dua edenlerin feraha ulaştıklarında Yaratanını unutması ise, nankörce ve bencilce bir davranış şekli olduğu vurgulanmaktadır. Ayette bu durum şöyle anlatılmaktadır.
وَإِذَا أَنْعَمْنَا عَلَى الْإِنسَانِ أَعْرَضَ وَنَأى بِجَانِبِهِ وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ فَذُو دُعَاء عَرِيضٍ
“İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir ve yan çizer. Başına bir kötülük gelince de yalvarmaya koyulur.”[5] Yine birçok ayette sıkıntı halinde Allah’a yalvaranların bu sıkıntıları bittiği zaman Allah’ı unuttukları mealen şöyle buyrulmaktadır. “Denizde size bir sıkıntı dokunduğunda bütün taptıklarınız (sizi yüzüstü bırakıp) kaybolur, yalnız Allah kalır. Fakat sizi kurtarıp karaya çıkarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür.”[6] “Onları (denizde,) bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak ona yalvarırlar. Allah onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim ayetlerimizi ise ancak son derece kaypak, son derece nankör olanlar inkar eder.”[7]
Dua yapılırken unutulmaması gereken bir başka husus ise dua adabıdır. Haddi aşmadan, gizlice ve sesi kısarak, gönülden yaparak dua edilmelidir. Yüce Rabbimiz dua adabını bizlere şöyle öğretmektedir.
ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعاوَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ
“Rabbinize yalvara yakara ve sessizce dua edin. Çünkü O haddi aşanları sevmez.”[8] İbrahim (a.s.) diliyle duaya başlarken nasıl bir üslup kullanılacağı ve dua yapılırken ifadelerin nasıl kullanılacağı bizlere şöyle anlatılmaktadır.
فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِّي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ {} الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ {} وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ {} وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ {} وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ {} وَالَّذِي أَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ {} رَبِّ هَبْ لِي حُكْماً وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ {} وَاجْعَل لِّي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ {} وَاجْعَلْنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ {} وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ {} وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ
“…Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah dostumdur. O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. O, bana yediren ve içirendir. Hastalandığımda da O bana şifa verir. O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır. O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur. Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat. Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl." Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle. Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır. (Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!"[9]
Dua yaparken sadece kendimiz için değil, hem kendimiz, hem ana-babamız, yakın ve uzak akrabalarımız hem de bütün Müslüman kardeşlerimiz için dua etmeliyiz. Kur’an-ı Kerim’de bu husus için şu ifadeler kullanılmaktadır.
فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ
“Hem kendinin hem de mü’min erkeklerle mü’min kadınların günahlarının bağışlanmasını dile!”[10] Bir başka ayette duamızı nasıl yapacağımıza şöyle işaret edilmektedir.
رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
“Ey Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün beni, anamı-babamı ve bütün mü’minleri bağışla!”[11]
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde dua yapılırken kendi isimleri ile dua yapılmasını istemektedir. Ayet-i kerime şöyledir.
وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَآئِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
“En güzel isimler Allah'ındır. O'na o güzel isimleriyle dua edin ve O'nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır.”[12]
Kur’an-ı Kerim’de insanlardan dua edilmesi, dua edenin duasına icabet edileceği ve nasıl dua yapılması gerektiğine dair birçok ayetler gelmiştir. Yüce Rabbimiz dua edenin duasına icabet ettiğini şöyle buyurmaktadır.
وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
“Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.”[13] Ayrıca birçok ayette nasıl dua etmemiz gerektiği bize öğretilmiştir. Mesela günde beş vakit namazımızın her rekâtında okuduğumuz fatiha süresi bizler için çok büyük bir dua öğretilmektedir. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır.
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ {} اهدِنَــــا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ {} صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ
“(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil. “[14] Yatsı namazların peşine okuduğumuz bakara süresinin son ayetinde yine bizlere şöylece duada bulunmamız istenmektedir.
رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
“(Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâ’mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”[15] Al-i İmran süresinin ilk ayetlerinde ise şu şekilde dua edilmektedir.
رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ
“(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.” [16]
Kur’an-ı Kerim’de birçok peygamberin dilinden bizlere dualar öğretilmektedir. Adem (a.s.) ve Havva Annemiz cennetten kovulmaları ile son bulan hadisenin akabinde Rablerine şöyle dua etmektedirler.
قَالاَ رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَالْخَاسِرِينَ
“(Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”[17]
İbrahim (a.s.) şöyle dua etmektedir.
رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ {} رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنتَ العَزِيزُ الحَكِيمُ
“Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin. Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.”[18] Zekeriya (a.s.) duası ise şöyledir.
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاء
“Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi.[19] Hz. Musa’nın dilinden bir dua şeklide şöyledir.
رَحْمَتِكَ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي
“(Musa da) Ey Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kabul et. Zira sen merhametlilerin en merhametlisisin! dedi.”[20] Hz. Musa’nın dilinden bizlere öğretilen ve hayatımızın birçok zamanında hatırımızda tutmamız gereken bir duada şöyledir.
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي {} وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي {} وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِي {} يَفْقَهُوا قَوْلِي {} وَاجْعَل لِّي وَزِيراً مِّنْ أَهْلِي {} هَارُونَ أَخِي {} اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي {} وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي {} كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيراً {} وَنَذْكُرَكَ كَثِيراً {} إِنَّكَ كُنتَ بِنَا بَصِيراً
Mûsâ dedi ki: "Rabbim! Gönlüme ferahlık ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar. Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar. Bana ailemden birini yardımcı yap, Kardeşim Hârûn'u. Onunla gücümü artır. Onu işime ortak et. Seni çok tespih edelim diye, Seni çok zikredelim diye. Çünkü sen bizi hakkıyla görmektesin."[21]
Hz. Eyyub ise çektiği sıkıntılar için şöyle niyazda bulunmaktadır.
وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
“Eyyub'u da (an). Hani Rabbine: "Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmişti.[22] Hz. Yusuf ise Rabbine şöyle niyazda bulunmaktadır.
رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِن تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَنتَ وَلِيِّي فِي الدُّنُيَا وَالآخِرَةِ تَوَفَّنِي مُسْلِماً وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
“Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı Müslüman olarak al ve beni iyilere kat.”[23]
Ashab-ı Kehf ise mağarada şöyle duada bulunmaktadırlar.
إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَداً
“Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, "Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır" demişlerdi.”[24] Kur’an-ı Kerim’de Sevgili Peygamberimiz tarafından şöyle duada bulunulması istenmektedir. وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ “(Resûlüm!) De ki: Bağışla ve merhamet et Rabbim! Sen merhametlilerin en iyisisin.”[25] Bazı ayetlerde ise Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimizin dilinden bizlere şu dualar öğretilmektedir.
وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ {} وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
De ki: "Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım. Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.”[26]
وَقُل رَّبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَل لِّي مِن لَّدُنكَ سُلْطَاناً نَّصِيراً
Deki: "Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver."[27] Daha nice Peygamberin dilinden bizlere birçok dua öğretilmekte, istenilenlere ise icabet edileceği müjdesi bizlere verilmektedir.
Dua kulların kulluklarının bir gereğidir. Kulluk borcunun yerine getirilmesidir. Dua hayatta karşılaşılacak sıkıntılara göğüs germede insana en büyük destektir. Kur’an-ı Kerim’de dua yapmamız istenmekte, dua yaparken tevazu içerisinde olmamız murad edilmekte, istenilecek her şeyin Yaratandan istenilmesi emredilmekte, birçok Peygamberin duada bulunduğu ve dualarına icabet edildiği örnekleriyle yaratılanlar duaya teşvik edilmektedir. Bizlerde kendisinden razı olacağımız bir hayatın arzusunu kuruyorsak Yüce Rabbimize karşı duada bulunmalı, O’na sığınmalı, O’ndan yardım beklemeliyiz.
Allah-u Teala yapacağımız dualarımızı kabul buyursun. Her daim duada bulunan kullarından eylesin. Dünya ve ahiret mutluluğu nasip etsin.
AMİN.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Tirmizî, Daavât 1
[2] Riyazü’s-Salihin, Hadis No:1438
[3] Şu’ara, 26/213
[4] Furkan, 25/77
[5] Fussilet, 41/51
[6] İsra, 17/67
[7] Lokman, 31/32
[8] Araf, 7/55
[9] Şu’ara, 26/77-87
[10] Muhammed, 49/17
[11] İbrâhim, 14/ 41
[12] Araf, 7/180
[13] Bakara, 2/186
[14] Fatiha, 1/5-7
[15] Bakara, 2/268
[16] Al-i İmran 3/8
[17] A’raf, 7/23
[18] Bakara, 2/128-129
[19] Al-i İmran, 3/38
[20] A’raf, 7/151
[21] Taha, 20/25-35
[22] Enbiya, 21/83
[23] Yusuf, 12/101
[24] Kehf, 18/10
[25] Mü’minun, 23/118
[26] Mü’minun, 23/97-98
[27] İsra, 17/80
Ahmet Ünal.