Peygamber Efendimizin Çocuk Terbiyesi
Aile bir insanın yaşamış olduğu en güzel birlikteliklerinden biridir. Aile hayatının ise en güzel tarafı çocuklardır. Güzel bir bahçeyi bir aileye benzetirsek, o bahçenin en güzel ağacı çocuklardır. Bu sebeple aile hayatının en önemli fonksiyonlarından biride, o ailede yetişen çocukların davranışlarının ahlaken en güzel noktaya getirilmesidir. Çocuklar insanlara Allah tarafından verilen bir emanettir. Bu emanet, ailenin sorumlulukları tam anlamıyla yerine getirmesi neticesinde dünya ve ahiret mutluluğuna vesilesi olabileceği gibi, gerekli sorumlulukların yerine getirilmemesi neticesinde dünya ve ahiret sıkıntısı olabilmektedir.
Çocuklar bizlere verilmiş bir imtihan vesilesidir. Nitekim Yüce Rabbimiz bir ayette şöyle buyurmaktadır.
وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلاَدُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
“Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer imtihan vesilesidir. Allah katında ise büyük bir mükafat vardır.”
Çocuklar sadece yetiştiği ailenin değil aynı zamanda bir milletlin geleceği yarınları demektir. Geleceğini düşünen insanlar, yarınlarını düşünen toplumlar çocuklarına karşı en güzel davranış şekillerini geliştirmek, onları milli ve manevi değerlere bağlı birer nesil olarak yetiştirmek zorundadırlar. Yarınımızı belirleyecek çocuklarımızın eğitiminin en temelinde ise, onlara verilecek terbiye yatmaktadır. Çünkü insan belli bir yaşta ilmi, hayatı ve kendisinin ihtiyaç duyduğu bir çok şeyi öğrense de, terbiyeyi aile yuvasında sağlam almadıkça hayatın birçok safhasında bu hususu elde etme imkanı bulamayabilmektedir. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde bu hususa şöyle dikkat çekmektedir.
مَا نَحَلَ وَالِدٌ وَلَدًا مِنْ نَحْلٍ أَفْضَلَ مِنْ أدَبٍ حَسَنٍ
“Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez.”[1]
Yüce Dinimiz çocukların aile hayatında en güzel şekilde yetiştirilmesi için gerekli prensipleri ortaya koymuş, Sevgili Peygamberimizde hem hayatında hem de sözlerinde bu hususun önemine işaret etmiş, bizlere en güzel örnekleri sunmuştur.
Hz. Peygamberin İslam Diniyle çocuklar arasında gerçekleştirmiş olduğu en önemli hususların başında onların arasındaki ayrımın kaldırılması olmuştur. Nitekim kız çocuklarına hiçbir değerin verilmediği cahilliye toplumunun tam aksine Hz. Peygamber Efendimiz kız çocuklarının eğitiminde, terbiyesinde ve diğer bütün hususlarda erkek çocuklardan bir fark olmadığını yaşantısıyla bizlere aktarmıştır. Hatta Efendimizin bazı hadislerinde kız çocuklarına özel bir önem verdiğini görmekteyiz. Bir hadislerinde Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır. “Kim iki kız çocuğunu besleyip büyütüp terbiye ederek yetiştirirse ben ve o; şu ikisi gibi Cennete gireceğiz dedi ve iki parmağını gösterdi.”[2]
Çocuklarımızın arasında dikkat etmemiz gereken hususlardan biride adaletli olmaktır. Sevgili Peygamberimiz çocuklar arasında adaleti gözetmemizi bizlerden istemektedir.[3]
Adaletten kasıt ise, ister erkek olsun ister kız olsun, ister üvey olsun ister öz olsun çocuklar arasında herhangi bir ayrıma gitmeksizin, ister maddi alanda ister sevgi, şefkat, merhamet gibi manevi alanda olsun aralarında eşit muamelede bulunmaktır[4]
Çocuk eğitiminde dikkat etmemiz gereken şeylerden biride tavsiyelerimiz gelmektedir. Yapmadığımız şeyleri söyleyerek kendimizi yalancı konumuna düşürmeden, çocukların gönlünü kırıcı davranış modeli sergilemeden tavsiyelerde bulunmalıyız. Nitekim hayatımızın her safhasında ihtiyaç duyduğumuz tavsiyelere çocukların daha çok ihtiyacı vardır. Tavsiye ise ulu orta, gelişi güzel yapılmamalı, rencide edici bir konumda tavsiyenin faydadan çok zarar vereceği unutulmamalıdır.
Allah-u Tela Kur’an-ı Kerim’de Lokman (a.s.) dilinden evlatlarımıza tavsiyelerde bulunmamızı bizlere şöyle bildirmektedir. “Hani Lokmân oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Yavrum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür. İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: “Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır. Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.” (Lokmân öğütlerine şöyle devam etti:) “Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah en gizli şeyleri bilendir, (herşeyden) hakkıyla haberdar olandır. Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir. Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez. Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini herhalde eşeklerin sesidir!” [5]
Hz. Peygamberimiz her fırsatta çocukları öper, onları kucağına alır ve onlara sevgi sözleri söylerdi. Ebû Hureyre (r.a) bizlere şöyle bir hadiseyi aktarmaktadır. Rasûlullah (s.a.s.) torunu el-Hasen ibn Alî'yi öptü, o sırada yanında el-Akra' ibn Habis et-Temîmî oturmakta idi. el-Akra': Benim on tane çocuğum vardır, onlardan hiçbirini öpmedim, dedi. Rasûlullah ona doğru baktı, sonra da: "Merhamet etmeyen merhamet olunmaz" buyurdu.[6]
Bir başka hadisede ise Hz. Aişe Annemiz bizlere şöyle bir rivayet aktarmıştır. Peygamber'e bedevî bir Arab geldi de: (Yâ Rasûlallah!) Sizler çocukları öper (sever) misiniz? Biz çocuklarımızı öpüp okşamayız, dedi. Peygamber (s.a.s.): "Allah senin gönlünden merhamet ve şefkati çekip çıkarmıştır. Ben senin için neye mâlik olabilirim (yânî ne yapabilirim) ?" diye cevâb verdi.[7]
Sevgili Peygamberimiz çocuklara değer vermiş onların yanlarından geçerken büyüklere vermiş olduğu selamın aynısını onlara da vermiştir.[8]
Ayrıca çocukları kucağına alıp onlara duada bulunurdu. Usame b. Zeyd bizlere şöyle bir rivayet aktarmaktadır. Rasûlullah (S) beni alır, dizi üzerine oturturdu, Hasen'i de öbür dizine oturturdu. Sonra bizi göğsüne basar, sonra da: "Allah'ım, bu ikisine rahmet (ve saadet) ihsan eyle! Çünkü ben bunlara rahmet (hayır ve saadet) diliyorum!" derdi.[9]
Sevgili Peygamberimizin çocuklara karşı göstermiş olduğu davranış modellerinden biride şakalaşmak idi. Hz. Enes (r.a.)’den rivâyetle, Rasûlullah (s.a.v.) biz çocuklarla beraber olur aramıza karışırdı. Hatta benim küçük kardeşime şöyle; “Ey Ömercik kuşun ne haldedir” diyerek şakalaşırdı.[10]
Hz. Peygamber çocukların yapmış olduklarından dolayı onların gönüllerini kırmamış onları hiçbir zaman incitmemiştir. Nitekim çocuk yaşta Efendimize hizmet etmek için verilen Enes (r.a.) şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.s.) Medine'ye geldi kendisinin hiçbir hizmetçisi yoktu. (Üvey babam) Ebû Talha beni elimi den tuttu da, beni Rasûlullah'a götürdü ve: Yâ Rasûlullah! Enes akıllı bir oğlandır; Sana hizmet etsin, dedi. Enes dedi ki: Artık ben bundan sonra seferde ve hazarda devamlı surette Rasûlullah'a hizmet ettim.O bana bunca hizmetim süresince yaptığım bir şey için "Sen bunu niçin böyle yaptın?" demedi. Yapmadığım bir şey için de "Bunu niçin böyle yapmadın" da demedi[11]
Hz. Peygamberimiz (s.a.s.) hiçbir zaman somurtkan bir yüz ifadesiyle insanları karşılamamıştır. Efendimiz hele hele çocuklara karşı hep muhabbetle yaklaşmış, onlarla şakalaşmıştır. Enes b. Malik bu hususta bizlere şunları aktarmıştır. “Peygamber (S) bizim aramıza karışırdı ve güler yüzle biz çocuklara latife ederdi”[12]
Sevgili Peygamberimiz çocuklar arasında yetimlere ayrı bir önem vermiştir. Kur’an-ı Kerim’in emirleri arasında olan yetimlerin korunup gözetilmesi Efendimizin hayatında en güzel örnekleriyle ortaya çıkmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s) Efendimiz, yetimleri her daim gözetir onların ihtiyaçlarını gidermeye çalışırdı. Bir hadislerinde yetimlere karşı gerçekleştirilen güzel davranışların neticesini bizlere şöyle müjdelemektedir. "Ben, yetim işine bakan kimse ile beraber cennette şöyle bulunacağız" buyurmuş da şehâdet parmağı ve orta parmağı ile işaret edip göstermiştir”[13]
Sevgili Peygamberimiz yetimlerin malını haksız olarak yenilmesini büyük günahlar arasında zikretmektedir. Hz. Peygamber "Helak edici olan yedi şeyden çekininiz" buyurdu. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah! Bu yedi şey nedir? diye sordular. Rasûlullah: Allah'a ortak tanımak, Sihir yapmak, Allah'ın haram kıldığı bir can öldürmek; haklı öldürülen müstesna, Ribâ (yânî faiz kazancı) yemek, Yetîm malı yemek, Düşmana hücum sırasında harpten kaçmak, Zinadan kalaya girmişçesine korunmuş olup hatırından bile geçirmeyen mü'min kadınlara zina iftirası atmak buyurdu.”[14]
Sevgili Peygamberimizin hayatını göz önünde alarak ve kendisinden aktarılan hadiseler ışığında çocuk terbiyesinde gözetmemiz gereken hususları şöyle zikredebiliriz.
Çocuklar oyun oynayarak gelişirler. Bizlerde onların oyunlarını bozucu değil, güzel oyunlara teşvik edici bir eğitim modeli geliştirmeliyiz. Nitekim Sevgili Peygamberimizde böyle yapmıştır. Kız çocukların bebeklerle oynamasına müsaade etmiş, erkek çocukların ise atıcılık, binicilik ve yüzme gibi alanlarda oyunlar oynamalarına ve kendilerini geliştirmelerine izin vermiştir.[15]
İnsan terbiyesi çocuk yaşta başlamaktadır. Nitekim “Ağaç yaşken eğilir” atasözümüz bu hususu ne güzelde dile getirmiştir. Bireyin hayat boyu sergileyeceği davranış modellerinin çoğu çocuklukta öğrenilmekte ve ahlaki bir yaşantı haline getirilmektedir. Bu sebeple ilim, iman, irfan ve ahlaki konularda güzel davranış şekillerini çocuklarımıza aktarmamız gerekmektedir.
İman konusunda bilinmesi gereken ilk husus her insanın Allah’ı bilmeye meyyal yaratıldığıdır. Ana-baba çocuklarının Allah inancını oluşturmada kendilerine düşen vazifelerini yerine getirmelidir. Sevgili Peygamberimizde bir hadislerinde ana-babanın çocuğun iman noktasındaki etkisinin ne kadar büyük olduğunu şöyle vurgulamaktadır. “Hiç bir doğan çocuk yoktur ki, fıtrat üzere doğmuş olmasın. Sonra onu annesi, babası yahûdileştirir; hıristiyanlaştırır ve mecûsîleştirirler.”[16]
İnsanoğlu doğuşta Allah’ın isteklerini yerine getirmeye meyilli yaratıldığı halde ana-babanın sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirmemeleri neticesinde bu husus yaş ilerledikçe zayıflama göstermektedir.
İbadetler konusunda da durum İman noktasıyla aynı paraleldedir. İmani konular gibi ibadet konuları da bu yaşta çocuklara alıştırılmalıdır. Sevgili Peygamberimiz çocukların yedi yaşına geldikleri zaman namaz ibadetine alıştırmaları gerektiğini bizlere şöyle bildirmektedir. “Çocuklarınıza yedi yaşındayken namaz kılmalarını söyleyiniz. On yaşına bastıkları hâlde kılmazlarsa kendilerini cezalandırınız yataklarını da ayırınız.”[17] Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır.
وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا
“Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et.”[18]
İbadetler kulun Allah’a yakınlığın ifadesidir. Çocuklarımızı ibadetlere alıştırmamızın en kolay yolu ise onlara örnek olmakla mümkündür. Onların yanında namaz kılmalı, onların yanında Kur’an okumalı, oruç olduğumuzu onlara hissettirmeliyiz.
Ahlaki konularda da çocukların huylarının şekillenmesi bu döneme aittir. Özellikle ahlaki davranışlarda çocukluk çağındaki öğrenmelerin etkileri çok büyüktür. Nitekim bir çocuk “yedisinde ne ise yetmişinde de odur” diye bu hususu çok güzel vecizeleştirmişizdir. Çocuğumuzun ahlaki davranışlarının kötü olmamasını arzu ediyorsak bizlerde kendi ahlaki davranışlarımıza özen göstermeli, en güzel davranış modellerini hayatımıza aktarmalı ve çocuklarımıza örnek olmalıyız. Yalancı bir ana-baba çocuğuna yalanın kötü bir şey olduğunu öğretemeyeceği aşikardır.
Sevgili Peygamberimiz de bir hadislerinde bu hususa şöyle işaret etmektedir. “Allah’ın Elçisi, çocuğunu çağırıp ona bir şey vereceğini söyleyen bir anne gördü. Ona vaat ettiği şeyi çocuğuna gerçekten verip vermeyeceğini sordu. Sonra, ona, ‘‘Eğer o dediğini vermezsen, yalan söylemiş ve günah işlemiş olursun.’ dedi.”[19]
Çocuklar bizim dünya neşelerimizdir. Aile mutluluğumuz, birlikteliğimizin en güzel meyvesidir. Bize verilen bu nimetler şükür ise kendilerine karşı sorumluluklarımızı yerine getirmekle olacaktır. Bu sebeple ana-baba olarak üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmeli, Sevgili Peygamberimizin bizlere sunmuş olduğu bu güzel örnekleri hayatımıza aktarmalıyız. Nitekim her hususta olduğu gibi çocuk eğitiminde de en güzel düsturları biz Hz. Peygamber (s.a.s.) efendimizin hayatında bulmaktayız.
Hepimiz sorumluyuz. Sorumluluk ise kendinden kaçmakla yerine getirilemeyecek, göz ardı etmekle tamamlanamayacak bir husustur. Sevgili Peygamberimiz sorumluluklarımızı yerine getirmemizi bizlere şöyle bildirmektedir. “Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobandır ve güttüğü sürüden sorumludur.”[20]
Her durumda çocuklarımızın ruh ve beden özelliklerini göz önüne almalı, ayrım yapmadan sevgiyle, merhametle, şefkatle, anlayışla ve sabırla kendilerini yetiştirmeye özen göstermeliyiz.
Vaazımızı Yüce Rabbimizin bizlere bildirdiği bir tavsiyesiyle sonlandıralım.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواقُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا
“Ey imân edenler! Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyunuz.”[21]
Yüce Rabbimiz evlatlarımızı Milli ve Manevi değerlerimiz doğrultusunda, kendisine ve kendimize, vatanımıza, milletimize, bütün insanlığa faydalı birer insan olarak yetiştirmeyi nasip etsin. Akılımız ilmin değerleriyle, kalbimiz imanın faziletiyle, midemiz helal lokmayla dolsun. Rabbimiz, gelecek nesillerimize selamet ihsan eylesin.
Amin.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Tirmizî, Birr, 33
[2] Tirmizi, Birr, 13
[3] Buhari, Hibe,12-13
[4] TDV. İslam Ansiklopedisi, “Çocuk” md. c. VIII, s.356
[5] Lokman, 31/13-19
[6] Buhari, Edep, 18
[7] Buhari, Edep, 18
[8] Müslim, Selam, 15
[9] Buhari, Edep, 22
[10] tirmizi, Birr, 57
[11] Buhari, Vesaya, 26
[12] Buhari Edep, 81
[13] Buhari, Edep, 24
[14] Buhârî, Vasâyâ, 23
[15] Müslim, Fezailü’s-sahabe, 81,
[16] Müslim, Kader, 22
[17] Riyazü’s-Salihin, Hadis No:303
[18] Taha, 20/132
[19] Ebu Davut,
[20] Riyazü’s-Salihin, Hadis No:302
[21] Tahrim, 66/6
Ahmet Ünal.