* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Namazda Huşûu Kazanmanın Yolları  (Okunma sayısı 129 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
Namazda Huşûu Kazanmanın Yolları
« : Aralık 11, 2022, 08:28:14 ÖÖ »
Namazda Huşûu Kazanmanın Yolları

Namaz mutlak bir ibadettir. Kişi namaz kıldığından dolayı bir kazanç beklentisi olamaz. Kimse namazına karşılık dünyevi faydalar bekleyemez. Onun için namaz kılındığında bir spor yapmış olur ve sağlığına kavuşulur, durumu iyileşir, birtakım hastalıklardan kurtulunur gibi yorum ve yaklaşımlara yaslanmanın da bir manası yoktur. Bir insan namaz kılmaya başladığında veya namaz için camiye, cemaate gittiğinde mal, servet, sağlık, nam, sosyal statü vb. gibi bir şey kazanmayı düşünmez. Namaza gidenin niyetinde bunlar gibi peşin-dünyevi kazançlar olursa ihlâs ve takvası zedelenir; samimiyet ve içtenliği gölgelenir.
 
Namaza gelen adam günahını itiraf etmeye, yaptığından pişman olduğunu bildirmeye, kemal-i edeple, en güzel biçimde ilahi huzura çıkmaya, onun önünde eğilmeye, ona boyun bükmeye, bağlılık sözünü teyit etmeye, ahdini tazelemeye gelir. Bundan başka bir hesap kitap peşinde olmaz. Namazda hesap kitap peşinde olmak müslümanın ahlakını bozar; samimi bağlılık ve gönülden itaatini zedeler.
 
Namazda hasep nesep olmaz. Zengin fakir, büyük küçük, amir memur, güçlü güçsüz fark etmez. Herkes aynı hizadadır; aynı safta yer alır, hepsinin başı, alnı secdededir; toprak üzerindedir. Hepsinin kalbi Yüce Allah’ın avucundadır. Yöneldikleri birdir. Niyetleri birdir. Kıbleleri birdir. Orada rütbeler, güçler, yetkiler, ağırlıklar sıfırlanır. Herkes daha anlamlı, daha dolu bir dua, niyaz, zikir, kıraat, tesbihat peşindedir. Yarış manevi alandadır, herkes maneviyat peşindedir (83/Mutaffifin 26). Dünyalıklar, menfaatler, maslahatlar ve hesaplar hep geride bırakılmıştır; akıl ve gönülden çıkarılmıştır. Herkes rabbinin huzurundadır. Ona yakın olma, ona yaklaşma gayreti içinde olma eğilimindedir (96/Alak 19). Huzura yakışmayan düşünceden, söz ve hareketten beri olma gayreti içindedir.
 
Namazda huşûun sebepleri üzerinde dururken konuyu iki kategoride ele almak mümkündür. Bunlardan biri huşûu elde etmek ve onu güçlendirip tahkim etmek için gereken şeyler. İkincisi de huşûa zarar veren ve onu zayıflatan şeyler.
 
Psikolojik ve Pratik Hazırlık Yapılması
 
Her ezan bir çağrıdır; tüm zamanlara ve cemaatlere. Ezan duyulduğunda Müslümanın kalbinde kıyamet günü ve onun çağrısı canlanır. Hemen bir heyecan her tarafını sarar. Sadece münafıklar ezandan hoşlanmaz ve namazdan sonra yapılması gerekenler onlara bir ölüm gibi gelir: “Kalkacaksın, abdest alacaksın, camiye cemaate gideceksin…” Münafıklar için bunlar çok zor şeyler: “Namaza kalktıklarında tembel halde kalkarlar” (4/Nisa 142).
 
Müminler ise bunun tam tersi sıfatlarlar donanmıştır. Sevinçle, şevk ve iştiyakla, canlı bir halde namaza kalkarlar. Onu gelmeden önce beklediği gibi, geldikten sonra da mutlu olurlar. Ezan, bir manada “dünyaya, madde âlemine, menfaat, maslahat ve dünya güzelliğine, ziynetlerine o kadar dalmayınız. Onları er geç terk edeceksiniz. Şimdi gelecek hayatınıza yer verme zamanıdır. Şimdi elinizdekileri terk edin; gelin rabbinizin huzuruna dizilin. Ruh ve zihninizi istikbale çevirin. Onu gözlerinizin önüne getirin. Gelecek hayata ne hazırladığınıza bir bakın. Eksikleri, kusurları gözden geçirin. Kendinizi yenileyin ki, Allah’ın huzuruna çıkarken hüsran içinde, hızlan havasında kalmayasınız” der gibidir.
 
Ezan okunur okunmaz mü’min hemen abdestini alır, namaza hazırlık yapar. Abdest almak mümine abdest azalarıyla işlediği günah ve hataların temizlenmesi umudunu doğurur. Abdest ile işlediği günahların affına vesile olacak bir eylemde bulunduğu hissini yaşatır. Her bir azasını yıkadıkça onları manen de yıkadığını, tövbe-i Nasûh ile tövbe ettiğini zihninde canlandırır ve günahlarının bu esnada dökülmesini umar. Tertemiz bir gönülle bir güzel namaz kılmayı arzu eder. Sonucun müjdelendiği gibi olmasını diler. (Müslim, 3/Taharet)
 
Ağzını yıkarken şimdiye kadar ağzımla yalan, dedikodu, laf gezdirme, iftira atma, alay veya hakaret etme türünden her ne söylediysem hepsinden nasûh tövbesiyle tövbe ettim (66/Tahrim 8). Bundan böyle Yüce Allah’ın haram kıldığı, yasak ettiği herhangi bir söz veya ifade kullanmayacağım. Sadece onun rızasına uygun sözler söyleyeceğim. Onun teşvik edip emrettiği emr-i bi’l-maruf, nehy-i ani’l-münker, davet, tebliğ ve nasihat yapacağım. Kulaklarımı, gözlerimi ve gönlümü haramdan sakınacağım (17/İsra 36) Doğru, hayır, iyi, adil olan sözü söyleyeceğim. Bu kıstasların dışına çıkmayacağım, diye içinden geçirir.
 
Yüzünü yıkarken özellikle göz ve kulağın eylemlerine yoğunlaşır. Gözleriyle şimdiye kadar ne tür kötü bir işaret, ima, sert bakış yapmışsa, kimin ırzına, namusuna göz dikmiş veya kem gözle bakmışsa hepsinden dönüşü yok (nasûh) tövbe ile tövbe ettiğini zihninden geçirir. Kulakların, gözlerin ve kalplerin hiçbir fayda vermeyeceği günde hüsrana uğrayanlardan etme diye dua eder (46/Ahkaf 26). Kalbi kırık bir halde pişmanlık içinde olduğunu bildirir ve bir daha bu kötü fiillere dönmeyeceğine söz verir.
 
Kolunu yıkarken elleri ve kollarıyla şimdiye kadar ne tür günah, haksızlık ve zulüm yaptığını düşünür. Onların hepsinden pişmanlık duyduğunu, hata ettiğini manen dile getirir ve bir daha yapmayacağına dair rabbine söz verir. Dillerin, ellerin ve ayakların yaptıklarım üzerinde tanıklık edecekleri günde yüzünün ak olmasını diler (24/Nur 24). Bundan böyle bu ellerimi ve kollarımı senin rızana uygun iş ve amellerle kullanacağım diye vaat eder.
 
Ayaklarını yıkarken de onlara ve onların vasıtasıyla işlediği tüm günahları gözlerinin önüne getirir. Onları yaptığına pişman olur ve onlardan kesin tövbe eder. Bir daha bu tür günahları işlemeyeceğine azm eder, karar verir. Ağızların mühürlendiği, ellerin konuşturulduğu ve ayakların kazandıklarımıza tanıklık ettiği günde bize kolaylık, rahmetinle muamele et diye dua eder. (36/Yasin 65). Şimdiden sonra onları Yaratana hizmet yolunda kullanacağına, İslâm, ibadet, kulluk, davet, tebliğ ve cihad için hizmete vereceğine söz verir.
 
Başını mesh ederken de aklı, fikri, hayali ve düşüncesi ile işlediği her tür haramdan, günah ve isyandan tövbe eder. Pişmanlık duyduğunu bütün bir varlığıyla hisseder. Bir daha dönmemek için azmeder. Bundan böyle iyilik, doğruluk, adalet, hak ve hakikat için kafa yormaya, bunun için çalışmaya karar verir. Suçlu-günahkâr kulların başlarına kızgın suların döküldüğü günde (22/Hac 19) bana mağfiretinle muamele eyle diye niyazda bulunur. Günahlarının dökülmesini diler.
 
Kulaklarını mesh ederken de kulağı için böyle düşünceleri zihninden geçirir. Azim ve kararlılığını, pişmanlık ve tövbesini onlar için tekrar eder.
 
Böylece abdest ile tepeden tırnağa maddi ve manevi açıdan, zahiri ve batini yönden temizlendiğini umut eder, Resûlullah’ın bu konuda verdiği müjdeye mazhar olanlar olma umudunu gövertir:
 
Resûlullah buyurur ki: “Yüce Allah ne ile günahları bağışlar, dereceleri yükseltir biliyor musunuz? Zor zamanlarda abdeste özen göstermek, camiye gitmek için çok adım atmak ve namazdan sonra namazı beklemek, işte ‘ribat’ budur.” (Müslim, 3/Taharet 14)
 
Peygamberin beyanına göre, Müslüman abdest aldıkça günahları dökülür. Yüzünü yıkadığında, yüzünün, ellerini yıkadığında ellerinin, ayaklarını yıkadığında ayaklarının günahları dökülür. Abdestin sonunda günahlardan tertemiz olur. (Müslim, 3/Taharet 13)
 
Kıyamet gününde abdest alıp bu abdestin hakkını veren Müslümanlar abdest yerlerinin beyazlaşıp parlamasından tanınacaklardır. Resûlullah onları Havuz’un başında bekleyecektir. (Müslim, 3/Taharet 12)
 
Bu duygu ve inançla mümin tertemiz bir gönül, zihin, ruh ve beden ile ilahi huzura çıkar. Arı duru bir atmosferde namaza yönelir. Onun için her ezan ile birlikte harekete geçmek gerekir. Birlikte yapılan işler daha kolay gelir ve istekle yapılır. Namazın zamanı biraz geniş ve esnek tutulduysa da, bunu ferdi bir eylem gibi almak doğru değildir; cemaate katılmak için hazır olmak önemlidir.
 
Huşûu kazanmak için namaza erkenden hazırlık yapmak, camiye cemaate vakit varken gitmek, nafile namaz kılmak, biraz Kur’ân okumak ve onun üzerinde düşünmek hayli fayda verecektir.
 
Namaza ancak son dakikada gelmek, hiçbir psikolojik ve maddi hazırlığı yokken hemen gelip farzlara yetişmeye çalışmak, ruhsal hazırlık açısından yetersiz sayılmıştır. Uygun bir zamanda gelmek, rahat bir şekilde abdestini alıp sünnetlerini kılmak, dua ve niyazda bulunmak, biraz Kur’an okumak ibadetin hazzına varmak, huşû ve hudûa ermek için daha iyi bir hazırlıktır. Peygamber özellikle böyle geniş bir zamanda namaz kılmayı teşvik etmiştir. (Hakim, Müsdedrek, II, 432) Bu da namazın ruhu olan huşûu elde etmek için gereken zemini hazırlamayı amaçlamaktadır.
 
Namaz Hakkında Sağlıklı Bilgi Edinilmesi
 
Namazın kendine mahsus fazları ve şartları vardır. Her namazın rükunleri, vacip ve sünnetleri bulunmaktadır. Öte yandan namaza zarar veren, onun fesada gitmesine ve batıl olmasına yol açan tutum ve hareketler de mevcuttur.
 
Resûlullah: “Benim nasıl namaz kıldığımı görüyorsanız, öylece namaz kılın” (Buhari, Müslim) buyurur. Demek ki, namazın belirlenmiş bir kılınış biçimi vardır. Kendi istediğimiz gibi değil, Resûlün kıldığı gibi kılmak mecburiyetimiz vardır. Bilgi olmadan bu hususi kılınış gerçekleştirilemez.
 
Kılınan namazın peygamber namazına benzeyip benzemediğini kontrol etmek gerekir. Eksiklik veya fazlalık nerede varsa onları mutedil çizgiye getirmek için namaz konusunu sahih temellerine dayanarak işleyen en azından bir veya birkaç kitap okumak lazımdır. Bir ömür boyu hiçbir kitaba bakmadan, hiçbir tahsis yoluna gitmeden namaz kılmak doğru değildir. Bu konudaki uyarıları ciddiye almamak hiç uygun olmaz.

Namazını önemsemeyen onun ruhu olan huşû ve hudûunu kaçınılmaz olarak kaybeder. Çare ona gereken ihtimam ve ciddiyeti göstermektir.[/

RADYO  FANİDUNYA FM.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap