Allah İçin
“De ki: Namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur; böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim.” (En’âm, 162-163)
Müslüman bunu sürekli söylemeli: “Benim namazım Allah içindir…” Rabbimiz bunu peygamberimize söylettiriyor; biz de bunu dinleyeceğiz, söyleyeceğiz ve kâinata ilan edeceğiz… İmanımızı tazelemek ve Allah’a arz etmek üzere bunu önce kendimize söyleyeceğiz: “Benim namazım; yani benim Allah’la diyaloğum, benim Allah’tan mesaj alıp, O’na tekmil vermem, benim bireysel ve toplumsal hayatıma yalnız Allah’ın karıştığını ortaya koymam ve bunu onaylamam demek olan namazım Allah içindir…”
Yani öyle bir namaz kılalım ki o, Allah için olsun ve Allah’a lâyık olsun. Öyle bir namaz kılalım, öyle bir hayat yaşayalım ki Resûlüllah’ınki gibi olsun… Öyle bir namaz kılalım ki dinimizin direği olsun. Öyle bir namaz kılalım ki, bu namaz Allah’tan mesaj alma ve O’na hayatımızın tekmilini verme makamımız olsun. Öyle bir namaz kılalım ki, bizi tüm münker ve fahşâdan korusun. Öyle bir namaz kılalım ki, o namazda Rabbimizle yaptığımız ahitlerle hayatımız özdeş olsun; namazımızla hayatımız özdeş olsun. Böylece hayatımız hep Allah için olsun.
Yaşarken hep namazda olalım. Namazdayken hep Allah huzurunda olalım.
Evet, mümin hamdini Allah’a has kılan kişidir:
“Namazım, ibadetlerim ve tüm hayatım Allah içindir...” Zaten ibadetin dışında hayatımızda bir tek saniyemiz bile yoktur bizim. Tüm hayatımız kulluktur. Hayatı Allah için yaşayan bir kişinin hayatında kulluğun dışında bir saniye olur mu? Dünya ve âhiret hayatımız, bireysel ve toplumsal hayatımız, aile hayatımız, iş hayatımız, siyasal hayatımız, hukuksal hayatımız Allah’a aittir. Biz hayatı Allah için yaşarız. Çünkü bu hayatın sahibi O’dur. Bizi yaratan ve bu hayatı bize lütfeden O’dur. Bedenlerimiz, varlığımız, hayatımız, nefeslerimiz bize ait değildir; hepsi ama hepsi O’nundur.
Mademki her şey Allah’a aittir, öyleyse bunların tümünü O’na kullukta kullanmak zorundayız. Bütün bu sahip olduklarımızı, onları bize verenin razı olmadığı yerde kullanmamız emanete ihanet olur…
Yine benim diğer ibadet ve itaatlerim; kurbanım, orucum, haccım ve Allah için yaşadığım hayatımın tümü O’na aittir. Rabbimin belirlediği tüm kulluk biçimlerim Allah içindir. Ben Allah’a aitim. Bütün hayatım ve mematım, doğumum, yaşamım ve ölümüm, canlı oluşum ve canımı Rabbime teslim edişim âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir; O’ndandır, O’ndan kaynaklanmaktadır, O’na yöneliktir. Öldüren de O’dur, hayat veren de. İşte O, âlemlerin Rabbi Allah’ın ortağı da yoktur.
“O’nun hiçbir ortağı yoktur; böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim.”
Evet, ne göklerde ne yerlerde O’nun yetkilerine ve egemenliğine ortak yoktur. Göklerde ve yerlerde mutlak hâkim O’dur. İşte ben bununla, böyle bir iman, ikrar ve teslimiyetle emrolundum; bunu sürekli tekrar etmekle de emrolundum. “Ve ben Müslümanların ilkiyim.” Ben böylece inanmak ve böylece yaşamak zorundayım. Ben buna iman edenlerin ve bu imana tam teslim olanların ilkiyim. Bu bana emredilince ilk teslim olan benim; bu teslimiyet ve ikrar konusunda yeryüzündeki insanların hiçbirisini bekleyemem.
‘Şöyle üç beş kişi olsa da ondan sonra ikrar etsem’ demem ben. Yeryüzünde hiç kimse iman etmese ve beni yalnız bıraksa bile ben buna inanmak ve teslim olmakla emrolundum.
Yeryüzünde bir tek kişiden başka Müslüman kalmasa dahi, o bir tek Müslüman bu dini tek başına yaşamak ve “Ben Müslümanların ilkiyim” demek zorundadır. “Kim var?!” dendiğinde sağına-soluna bakmadan, “Ben varım ve ben Müslümanım” diyecek ve Müslümanlığını en öne alacaktır. “Ben önce Müslümanım; her şeyden önce Müslümanım” diyecektir.
Evet, biz önce Müslümanız; işimiz, aşımız, mesleğimiz sonra/arkadan gelir. ‘Şucu-bucu’ değil önce Müslüman’ız; zira Allah bize öncelikle “Müslümanlar” ismini verdi (Hac, 78)… Peygamberler Allah’a teslim olanların (Müslümanların) ilkiydi. Biz de öyle olacağız. Allah’ı razı edecek ameller konusunda kimseyi beklemeyecek, O’nun emirlerini ilk biz uygulamaya çalışacağız inşaallah (Besâirül-Kur’ân’dan istifadeyle).