* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Allah’a Yakın Olmak  (Okunma sayısı 764 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2334
Allah’a Yakın Olmak
« : Şubat 21, 2020, 07:18:21 ÖÖ »
Allah’a Yakın Olmak

Allah’ın katında değer ve kıymetini bilmek istiyorsan, seni hangi işte ikame ettiğine, seni hangi hâlde tuttuğuna bak.
İbn Ataullah İskenderî

İNSAN niçin yaşar sorusu, insanın varoluşunu temellendirmek ve hayatı daha anlamlı kılmak için kendine sorduğu soruların başında gelir. Niçin yaratıldığımız, bu dünyaya neden gönderildiğimiz ve ölümden sonra nereye gideceğimiz sorularına cevap verdiğimiz ölçüde hayat ve ölüm bizim için hakiki manasına kavuşur. Kur’an ısrarla insana bu soruları sorar ve insanı kendisiyle muhasebeye sevk ederek cevaplar bulmasına yardım eder. “Biz göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları boş yere yaratmadık.” (Sâd, 38/27.) buyuran Yüce Rabbimiz insana yaratılış hikmetinin peşine düşmesi gerektiğini hatırlatır.

Kur’an hayat yolculuğunda biz insanoğluna yol gösterir ve her daim istikamet üzere gitmemiz için rehberlik eder. Nisyan ile malul insan bazen unutur, gaflete dalar da yolunu şaşırır. Ama her seferinde dönüp Kitab’a sarılırsa yoluna emniyet içerisinde devam eder. Hep hatırında kalsın, hiç unutmasın diye tekrar eder ve yeniden hatırlatır neden yaratıldığını, niçin bu yolculukta olduğunu ve yolculuk bitince nereye gideceğini.

Kendi özünden ve yaratılış gayesinden uzaklaşması halinde zorluk ve sıkıntılarla dolu bir yolculuk insanoğlunu beklemektedir. Mülk suresinde insana hayatın ve ölümün anlamı bildirilirken, yolda karşılaşacağı imtihan gerçeği de hatırlatılır. “O, hayatı ve ölümü hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için yaratandır.” (Mülk, 67/2.) buyuran Hak Teala, hem dünya hem de ahiret imtihanını kazanmanın yolunu gösterir ve her iki dünyamızı mamur edecek güzel işler yapmaya çağırır. Zira insanı en güzel surette yaratan ve yeryüzünü ona musahhar kılan Yüce Mevla, onu yeryüzünün imarı ile yani yeryüzünde hakikatin egemen olması için çalışmak ve mücadele etmek üzere vazifelendirmiştir.

Hayat insanın yaptığı ve yapacağı işlerin sınandığı bir yolculuktur. Yolculukta daha vakit varken Hz. Mevlana’nın şu sözlerine kulak verip düşünmek gerek; acaba ömür sermayemi Rabbimin rızasına uygun mu harcıyorum yoksa nefsimin ve hevamın peşinden mi sürükleniyorum: “Eğer sen hayat suyunun nasıl akıp gittiğini göremiyorsan, hiç olmazsa bir ırmağın kenarına otur da ırmağı seyret ve kendi ömrünün su gibi akıp gittiğini ve tükendiğini düşün! Şu nebatların, suda sürüklenen kabukların çerçöpün geçip gidişine bak. Her şey gelip geçicidir.”

Değil mi ki yolun her tarafı bizi asıl gayemizden uzaklaştıran tuzaklar ve cezbedici oyuncaklarla doludur, her insan için hayat yolculuğu farklı hâllerde/şekillerde tecelli eder. Yüce Allah’ın esmasına ayna olan insan, O’nun özüne derc ettiği yüksek hakikatleri açığa çıkaran bir hayatı ve işleri tercih etmesi halinde yolculuğu suhuletle tamamlar.

Sosyal statümüz, işimiz-gücümüz, meşguliyetlerimiz, meraklarımız, iletişim içinde olduğumuz insanlar ve daha burada sıralayamadığımız ama bir şekilde hayatımıza temas eden tüm işlerimizde düsturumuz Allah’ın rızasını kazanmak ise istikametimiz Rabbimizedir. İşte o zaman Peygamber Efendimizin buyurdukları gibi, Allah katındaki hissemiz, Allah’ın bizim yanımızdaki hissesiyle (Suyuti, Camiu’s-Sağir, 6/49, Hadis No: 8386.) orantılı hâle gelir. Zira her işimizde ‘Onu hatırlarsak O da her an bizimle olur.

Sufiler güzel ameller işlemeyi ne cennet arzusu ne de cehenneme korkusu saiki ile yaparlar. Onlar için tüm bunların ötesinde varılacak makam Rabbe yakınlık makamıdır. Hadis-i kutside buyrulduğu gibi salih ameller işleyen kul, Rabbine yakınlaşır ve sevgisine mazhar olur. Bu öyle bir yakınlıktır ki, Rabbi onun gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olur. (Buhari, Rikak, 38.) Kurbiyet makamı olan bu makam, dünya ve ahirette Rabbin dostluğu manasına gelir. İbn Ataullah’ın da hikmetinde dile getirdiği üzere; Cenab-ı Hak ile yakınlığımızı, O’nun katındaki değerimizi bilmek istiyorsak bu dünyada iştigal ettiğimiz işlere, amellere bakmamız yeterlidir.

Dünya hızla dönüp gidiyor ve bizler her dönüşünde daha bir yaklaşıyoruz asıl yurdumuza. Bu gerçeği görmezden gelip tüm çaba ve gayretimizi dünyanın refah ve konforuna teksif edersek aynı hızla uzaklaşırız yaratıcımızdan. Belki insanların dostluğunu, yakınlık ve sevgisini kazanırız. Başarılar elde eder, takdirler toplarız. Servetimize servet katar, insanların hayranlığına ve alkışlarına mazhar oluruz. Ama şöyle bir durup düşündüğümüzde, tüm bunlar bizi Rabbimizin rızasına ve yakınlığına ulaştırıyor mu? İnsanların yararına mı yaptığımız işler? Niyetimiz halis, tuttuğumuz yol doğru ve düzgün mü? Yaptığımız işleri, kazandığımız nimetleri meşru yollardan elde edip tüm bu nimetlerin şükrünü eda edebildik mi? Eğer ki gönül rahatlığı ile evet diyebiliyorsak tüm bu sorulara; Rabbimizin yakınlığı ve dostluğunu kazanmak gibi büyük bir mükâfattır bizi bekleyen. Değilse, payımıza düşen O’ndan uzaklık ve kaybedilmiş bir imtihan demektir.

İnsan, tüm bu uyarı ve nasihatlere rağmen dünyanın aldatıcı cazibesine ve nefsin süfli isteklerine kapılıp, onu asıl gayesinden uzaklaştıracak ameller peşinden de koşabilir; Rabbin rızasını kazandıracak işler de yapabilir. Hayat yolculuğunda kendine çizdiği istikamet hayra da şerre de götürebilir ki, iyi ve güzel işler yaparak yaratılış amacını gerçekleştiren insan, böylelikle Rabbin rızasına muvafık bir hayat yaşar. Rabbin rızasını kazanmak ise O’na kurbiyete yani yakınlığa vesile olur.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2334
Ynt: Allah Hem Alçaltır Hem Yükseltir
« Yanıtla #1 : Şubat 21, 2020, 07:24:32 ÖÖ »
Allah Hem Alçaltır Hem Yükseltir

KENDİNİZİN ve başkalarının konumlarını neye göre değerlendirirsiniz? Kim iyi bir mevkidedir, kim kötü? Kim yukarıdadır, kim aşağıda? Bunu neye göre ölçer biçer, karar veririz?

Bu konudaki ölçütlerimizin niteliği bir yana, insanların bu statüye nasıl eriştikleri konusundaki yaklaşımlarımız da apayrı bir bahis konusudur. Kendinden yukarıda gördüklerinin başarısını küçümsemek için bu durumu şansla veya sadece Allah vergisi ile açıklamak isteyenler yanında kendini başarılı bir konumda görenlerin bir kısmı da her şeye kendi çabaları, çalışkanlıkları ve adanmışlıkları ile ulaştıklarını düşünürler.

Oysa Allah Teala’nın esmayıhüsnasından olan Hâfıd ve Râfi’ bize alçaltanın da yükseltenin de O olduğunu söyler. Çünkü Hâfıd “aşağıya indiren, alçaltan, değerini azaltan” anlamına gelirken Râfi’ ise “yükselten, değerini arttıran, izzetli ve şerefli kılan” demektir.

Yüceltilmeyi beklemek mi, yücelmeye çalışmak mı?

Bir emek ürünü olmayan, çoğunu dünyaya geldiğimizde hazır bulduğumuz kabiliyetler, kapasiteler, ailelerimizden gelen statüler vs. hep Allah vergisidir. Herkes bu dünya hayatına önceden Yaratıcı’nın belirlediği bir noktadan başlar. (Zuhruf, 43/32.) Fakat bu durum elimizdeki bu malzemeyle neler yaptığımızın dikkate alınmayacağı anlamına gelmez. Bu nedenle başlangıç noktalarımızı sorgulamak yerine yol almaya bakmak lazımdır. Çünkü hayatın sonunda karşılaşacağımız muhasebede başladığımız nokta değil, onunla bitirdiğimiz nokta arasındaki mesafe (yani emeğimiz) dikkate alınacağından oradaki statümüz verilenlere ne eklediğimizle belirlenecektir.

Şunu da hep hatırda tutmak gerekir ki Allah’ın insanları birbirinden üstün (ya da aşağı) kılmak için verdiği (ya da vermediği) her şey bir deneme konusudur. “Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O’dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir.” (En’am, 6/165.)

İnsanların bu dünyada birbirlerini münasip gördükleri yüce ya da düşük statülerin aldatıcı ve geçici olduğunu, herkesin asıl statüsünün kıyametin kopuşu ve herkesin olan biteni gerçek mahiyetiyle kavradığı zaman ortaya çıkacağını, işte o zaman herkesin gerçek konumunu bulacağını söyleyen ayetler (Vakıa, 56/1-3.) bize Hâfız ve Râfi’ isimlerinin kıyametin de sıfatı olduğunu gösterir.

Evet, yükselten de alçaltan da Allah’tır. Ama O, bunu yaparken neye göre yapacağını da bize bildirmiş, alçalmanın ve yücelmenin yollarını önceden göstermiştir. Alçalmak ve yükselmek Allah’ın yaratılışta takdir ettiği sabit ve değişmez bir kader olmaktan çok (kaderin çizdiği sınırları kabul etmek şartıyla) kendimizi doğru kullanıp kullanmamaya bağlı olarak ulaştığımız bir neticedir. Aşağı olanın peşine düşmek insanı alçaltırken, yüceliklere talip olmak yükseltir.

Çamurdan gelen bedene ve tabiatımızın hayvani yönü olan nefse gereğinden çok itibar insanı alçaltırken, yücelere çağıran ruhun ve yücelerden gelen vahyin davetine uydukça da yükseliriz. (Araf, 7/175-176.) Belki de bu nedenle Sadreddin Konevi “raf’ asaleten Allah’a, hafd ise kula aittir” demiştir. Yani sende yücelik adına ne varsa Allah’tan, düşüklük adına ne varsa da nefsindendir. Allah kimseye asla zulmetmez, O’nun her işi hikmetlidir; alçalmaya müstahak olanı alçaltır, yükselmeyi hak edeni de yükseltir. Sözün özü kişi Allah katındaki mevkiini merak ettiğinde Allah’ın kendi kalbindeki yerine bakması yeter.

Bizi yüce ya da düşük kılan nedir?

Sufilere göre Allah cehennemliklerin nefislerini kendisinden uzaklaştırmak suretiyle alçaltır, yani alçaklık Allah’tan uzak durmaktır. Bunlar Rablerinden ümidi kesmiş, nefislerinin isteklerine yenilmiş, tövbe etme ve Allah’a yönelme gücünü kaybetmişlerdir. Daima sıkıntı içinde olmalarına rağmen dua etme isteği duymazlar. Terk edilmişlikle cezalandırılmışlardır. Esmayıhüsna şarihi Ali Osman Tatlısu’nun deyişiyle “düşüren Allah’tır, fakat sebebi insanın kendisidir.” Allah’ın düşürdüğünü yine Allah’tan başkası kaldıramaz. Bu nedenle böyle bir akıbete düçar olan için dönüp Allah’a iltica etmekten başka kurtuluş yolu yoktur.

Allah Teala dostlarının kalplerini ise kendisine yakın kılarak yükseltir. Bu kişinin kalbi ümit, ferahlık ve ilahi neşe ile dolar. Onlar bu istikametten ayrılmadıkça Allah da bu nimeti kendilerinden almaz.

İnsanın halet-i ruhiyesi, davranışları ve tuttuğu yol bu tecellilerin bir göstergesidir. Sufiler der ki, Allah’ın yükselttiği insanlar, çok defa melek huylu, tatlı dilli, insanların ayıplarını, kusurlarını örtüp eksiklerini tamamlayan; onlara bütün imkânlarıyla yardım eden nazik, kibar insanlardır.

Yüce Rabbimiz Kur’an-Kerim’de başta peygamberler olmak üzere yücelttiği kullarından bahsederken bu yücelişin derecelerle olduğunu vurgular. (Bakara, 2/253; En’am, 6/83, 165; Yusuf, 12/76; Mü’min, 40/1.) Bu ayrıntı bize hem yükselişin aşama aşama olduğunu, hem de Allah’ın yükselttiği insanlar arasında da derece farkları olduğunu gösterir. Yine Kur’an’ın ifadesine göre Allah Teala’nın en yüce mevkiye uygun gördükleri ilim sahipleridir. (Mücadele, 58/11.) Efendimiz (s.a.s.) de sayısız hadislerinde ilmin en yüce mertebe olduğunu ifade etmiştir.

Bu isimlerin tecelli ettiği kullar

Bu isimlerin muhtevalarını ve tecellilerini idrak etmiş kimselerin Allah’ın değer verip yücelttiklerini yüce tutmaları; O’ndan uzaklaşıp alçalmış olanları ise gönüllerinde hak ettikleri mevkiden daha yukarıya oturtmamaları gerekir. Allah için sevmenin ve Allah için uzak durmanın manası da bu olsa gerektir. İbn Arabi’ye göre de bu isimlerin tecellisine mazhar olanlar Allah katında yükselme ve alçalmanın bilgisini keşfetmiş ve bütün ilişkilerini buna göre tanzim etmiş kişilerdir.

Türkçede rütbe vermek anlamında kullanılan terfi kelimesi Râfi’ ismiyle aynı köktendir. Terfi, çalışma hayatında insanları motive eden, tek düzeliği kıran, asla aksatılmaması gereken bir mekanizmadır. Bu konuda dikkate alınması gereken şeylerin başında ise liyakat gelir. İnsanları idare etme mevkiinde olan bir kimsenin, yönetim ilkeleri açısından, onları ellerinden gelenin en iyisini yapmaya teşvik etmek için ödül ve terfi sistemini kullanması gerekir. Eğer bir ihmal ve suç varsa mutlaka tespit edilmeli af edilecekse bile suç ve ceza ortaya konduktan sonra affedilmelidir ki insanlarda “yutturma” düşüncesi hâkim olmasın.

Bütün bu bilgilerden sonra kendimize alçaklık ve yüceliğin gerçek mahiyetinin ne olduğunu açıkça sorabiliriz. İtibar edip yücelttiğimizi neye göre yüceltiyoruz, kınayıp ötelediğimizi neye göre düşük görüyoruz? Hangi özellikler alçaltır, hangileri yükseltir? Şu varlık âleminde her nesneyi (ve tabii ki her kimseyi) taşıdığı hakiki değer ölçüsünde yerli yerine koyabiliyor muyuz? Sağlığın, paranın, dürüstlüğün, vefanın, akrabanın, arkadaşın, ailenin, hakikatin, işin, gücün yeri neresi? İşte bunları yerli yerine koyabildiğimiz ve Allah’ın yücelttiğini yüceltip, değer vermediğini önemsizleştirdiğimiz zaman iç dünyamızdaki karmaşa sona erecek, düşüncelerimiz, duygularımız ve davranışlarımız eşyanın tabiatı ile tam bir uyum içinde tevhide ulaşabilecektir.

Fatma Bayram

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]