Doğrunun Yardımcısı Allahtır
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَد۪يداًۙ
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin.”
(Ahzab, 33/70.)
Kur’an’da iman edenler peygambere eziyet verecek söz ve davranışlardan sakındırıldıktan sonra takvaya ve doğru söz söylemeye davet edilmişlerdir. Çünkü kötülüklerden sakındırmanın faydası, iyiliklerin yerleşmesi ile gerçekleşir.
Bunun yolu da takvadan ve doğru söz söylemekten geçer. Takva, hayırlı söz ve amelleri ce- meder; doğru söz ise ahlaki güzellikleri yayar. (İbn Aşur, et-Tahrir ve’t-Tenvir, XXII, 121-122.) İyiliklerin yerleşmesinin yolunu gösteren bu ayet şöyledir: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin.” (Ahzab, 33/70.) Ayet-i kerimeye “Ey iman edenler!” hitabı ile başlanması, muhatapların bu söze kulak kesilmeleri, ihtimam göstermeleri içindir. Onlar, takva emri ile Allah’ın ve kullarının hakkına riayetsizlikten sakındırılmakta- dırlar. Allah’ın hakkı, O’na iman edip emrine tabi olmaları, isyan etmekten kaçınmalarıdır. Sanki görür gibi kendisine ibadet etmeleri, gizli açık her hâllerinde Allah’tan korkmalarıdır. Kulların hakkına gelince, birbirlerine ihanet etmekten, eziyet verecek şeylerden sakınmaktır. Onların içinde özellikle de Resulüne eziyet etmekten sakınmalı, eziyet bir tarafa hoşuna gitmeyecek şeylere bile tevessül etmemelidirler.
Doğru söz, takva kavramının anlam alanına dâhil olan bir kavramdır. Böyle olduğu hâlde takvadan sonra, ayrı olarak tek başına zikredilmiştir. Doğru sözün takvadan ayrı zikredilmiş olması, onun önem ve değerine işaret içindir.
Doğru söz (el-kavlü’s-sedid), hak sözdür, yalan ve aldatmadan uzaktır. Kendisi ile Allah’ın rızasına ermek, Hakk’a ulaşmak murat edilir. Doğru sözü, kökü sabit, dalları gökte güzel bir ağaca; yalanı ise gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan bir ağaca benzetmek mümkündür.
(İbrahim, 14/24, 26.) Allah Resulü’ne helal olmayan şeyler isnat etmemek, ashab-ı kiram hakkında doğruluktan uzak sözler söylememek, doğru sözün gereğidir.
Doğru söz, adaletli sözdür. Haksızlıktan, mübalağadan, ziyade ve noksandan, ifrat ve tefritten uzaktır. Mutedil, yumuşak ve insaflıdır; hasımlar arasını ıslah edicidir. Okun, isabet edecek şekilde dosdoğru hedefe yöneltilerek atılması gibi hedefine ulaşır.
Kur’an’da “(Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun.” (Enam, 6/152.) buyrulur. Yetimlerin mallarının gerektiği şekilde korunup zamanı geldiğinde kendilerine teslim edilmesi emredildikten sonra da “Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.” (Nisa, 4/9.) denmiştir. Doğru sözden maksat, kendi çocuklarına söyledikleri gibi güzel söz söylemeleri, onlara eziyet etmeden şefkatle hitap etmeleridir.
Doğru söz, Hak din İslam ve onu sembolize eden kelime-i tev- hiddir. Çünkü her doğru söz ona dayanır, her sözün doğruluğunu o teyit eder. Kelime-i tevhide ilaveten ezan, kamet, kıraat, zikir, tesbih, hamdüsena gibi İslami semboller de doğru sözün örnekleridir. Doğru söz söylemek, hayırlı, faydalı sözleri söylemeyi kendine ilke edinmektir. Kur’an’ın okunup anlaşılması, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hadislerinin; sahabenin, âlimlerin sözlerinin tezekkür edilmesi, ilim öğrenmek ve öğretmek de bu kapsama girer. Çünkü “Güzel sözler ancak ona yükselir.” (Fatır, 35/10.) Doğru söz ile insanlar arasında hakikatler yayılır, insanlar onlarla ahlaklanır. Bunun aksine yalan, insanları aldatır; yanlış yollara düşürür. Bu yüzden marufu emretmek, münkerden sakındırmak da “doğru söz” kap- samındandır.
Takva ve doğru sözün sonucu bir sonraki ayette şöyle ifade edilmiştir: “Ki Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resülüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.” (Ahzab, 33/71.) Ayete göre doğru söz söylemenin sonucu üç şekilde tezahür eder: Birincisi, Allah işlerini düzeltir. Onları salih ameller işlemeye muvaffak kılar. Amellerin doğru bir şekilde yapılışını öğretir; onları ifsat edecek şeylerden korur. Sadece dinî konularda değil, dünyevi konularda da yapılacak işleri doğru bir şekilde yapmayı, yaptıkları işlerin semerelerini almayı lütfeder. Allah’ın işleri düzeltmesi, ayrıca yaptıkları amelleri kabul etmesi anlamına gelir. Amellerinden dolayı kendilerini mükâfatlandırır, sevaplarını kat kat artırır. İkincisi, günahlarını bağışlamasıdır. Günahlarından dolayı onları cezalandırmayacak, sadece günahları değil onların izlerini de silecektir. Geçmiş günahlarını affetmekle kalmayacak, gelecekte işleyebilecekleri günahlar için de tövbe etmeyi ilham edecektir. Üçüncüsü, büyük bir kurtuluşa nail olmalarıdır. Onlar ateşten korunurlar; kadri ölçülemeyecek ebedî bir nimete nail olurlar. Allah katında en büyük değeri kazanırlar. Zira Allah’ın azabından kurtulmaktan daha büyük bir kurtuluş, cennetini kazanmaktan daha büyük bir kazanç yoktur. (Âl-i İmran, 3/185.)
Doğru sözün böyle hayırlı neticeler doğurmasının sebebi şudur: Sözü doğru olan kişi, gerçeğin peşindedir. Gerçeğe sevdalı olanın bu uğurda bedel ödememesi ne mümkün! Bunun sonucunda bazı meşakkatlere katlanmakla karşı karşıya kalması mukadderdir. Sözü doğru olan kişi, adaletli söz söyleme der- dindedir. Sözünde aşırılıklara yer vermemek için istek ve arzularına sınır koyar, nefsinin kışkırtmalarına teslim olmaz. Bu, bazı güçlüklere tahammül etmesini gerektirir. Sözü doğru olan kişi, en doğru sözü; kelime-i tevhidi kalbine nakşetmiştir. Bu söz kendisine büyük bir sorumluluk yüklemekte; bu sorumluluğu ifa etmek büyük çaba ve gayreti gerekli kılmaktadır.
Sözü doğru olan kişi, katlandığı meşakkat, tahammül ettiği güçlük, gösterdiği çaba ve gayretten dolayı Allah’ın yardımına nail olur; meşakkati rahmete, güçlüğü kolaylığa dönüşür; çaba ve gayreti ödüllendirilir: Salih ameller işlemeye muvaffak kılınarak, günahları bağışlanarak, nimetler bahşedilerek.
Doğru sözü hayat düsturu edinen şahısların ve milletlerin, hem dünyaları hem ukbaları mamur olur. Ayet-i kerimenin ifade ettiği bu hakikat, halk irfanında da makes bulmuştur; “Doğrunun yardımcısı Allah’tır!”