* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Dönüşümüz O’nadır  (Okunma sayısı 1557 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
Dönüşümüz O’nadır
« : Temmuz 05, 2022, 08:14:07 ÖÖ »
Dönüşümüz O’nadır

İnsanoğlunun yeryüzü serüveninin amacı kulluk imtihanıdır. (Zariyat, 51/56; Mülk, 67/2.) Kulluk imtihanının başarısı, Allah’a kul olmanın göstergesi olan ibadetlerde saklıdır. İbadetler ise kişiyi iyi bir insan, kâmil bir mümin, örnek bir Müslüman olma idealine doğru dönüştürdüğü müddetçe kişi dünyevi imtihanından başarıyla ayrılacaktır. İbadetlerin bu dönüştürücü gücünü anlama ve anlamlandırma noktasında medeniyetimizde “makasıd” ve “hikmet” kavramları merkezinde ciddi bir literatür oluşmuştur. Makasıd, ibadetleri kulluk boyutunda teşri/illet bağlamında incelerken bireysel ve toplumsal boyutlarıyla ibadetlerin incelenmesi ise hikmet kavramını gündeme getirmiştir. İbadetlerin hikmet boyutu, bireyin iç dünyasındaki yansımaları yanında sosyokültürel yönleriyle de sosyolojinin ve psikolojinin ilgi odağı hâline gelmiştir.

İbadetler, kendi bağlamları içerisinde ve diğer ibadetlerle bir bütün olarak değerlendirildiğinde imanla başlayıp ahlakla dışsallaşan, namazla ikame edilen, zekâtla toplumsallaşan yukarıdan aşağıya olan ilahi eğitim, hac ile toplumsal sınırları aşar. Böylece hac ibadeti, ümmete doğru genişleyen bir dönüşüm işleminin aşamalarından biri hâline gelir. Bu bağlamda ibadetlerin bireysel ve sosyal hayatı dönüştürücü gücü incelendiğinde; dinin direği olma vasfına sahip olan namaz ibadeti kişiyi hayâsızlıktan (büyük günahlardan) ve kötülükten (küçük günahlardan) alıkoyması yönüyle (Ankebut, 29/45.) bireysel ve toplumsal dönüşümün ana saiklerinden biri hâline gelir.

Namaz, bireyselleşen ve yalnızlaşan modern insana sosyalleşme imkânı sunar. Nitekim kişi, omuz omuza aynı hedefe kilitlenen iman kardeşleriyle birlikte cemaat hâlinde namaz kılmakla kardeşlik şuurunu zirvede yaşar. Aynı zamanda bir imamın arkasında saf durarak disiplin içerisinde birlikte hareket edebilme ve itaat şuuru kazanır. Cuma ve bayram namazlarıyla bir araya gelen müminler, haftalık ve yıllık toplantılarını ortak bir gündemle gerçekleştirirler. Toplantıların gündemini okunan hutbeler belirler. Bütün bunlar, kolektif bir şuurun oluşmasına katkı sağlar.

Ezanlar zamansal bir dönüşümün, bütün müştemilatıyla camiler de mekânsal bir dönüşümün merkezidir. Bir kubbe altında namaz kılmak üzere mümin bedenleri ve yürekleri bir araya getiren camiler, minarelerinden beş vakit yükselen ezanlarıyla hayatın karmaşasında boğulan/boğuşan şehirlere ve sakinlerine bir durgunluk, dinginlik verir.

İnsanlık tarihinin deruni tecrübesinden süzülerek gelen oruç, bireysel anlamda kişinin bedenini rahatlatan, sağlıklı hâle getiren bir ibadettir. Sosyal hayatta ise açlıkla beslenen ruhi tokluğa sahip bireylerin oluşturduğu bir selamet toplumuna vesile olur oruç. Aynı zamanda oruç, ötekinin bilincinde olan toplumsal bir şuur inşa ettirir bireylere. Böylelikle sosyal adaletin tesisine ve nimetlerin adil dağıtılmasına zemin hazırlar. Gündüzü oruçla sağlık, sıhhat, afiyet ve berekete dönüştürülen toplumun gece iyiye ve güzele dönüşümü teravih namazıyla gerçekleştirilir. Gecesiyle gündüzüyle dönüşen bir toplum ortak bir şuur çerçevesinde maddi manevi yüklerinden arınarak kolektif sevincin zirvesi bayrama erişir. Maddi durumu iyi olmayanlar da unutulmaz, bu kolektif sevinçten yoksun bırakılmaz. Zekât ve sadaka-i fıtır ile muhtaçlar da bu sevince ortak edilir.

Mali bir ibadet olan zekât ibadetinin “tathir ve tezkiye” (Tevbe, 9/103.) tabiriyle ifade edilen dönüştürücü gücü, malı ve mal sahibini arındırır. Sosyal alanda ise mali anlamda dezavantajlı görünen bireylere destek olunur, sosyal dayanışmanın en güzel örnekliği ortaya konulur. Bu destek, toplumun tamamında iyiliğin yayılmasına vesile olur. İyiliğin dönüştürücü gücü, huzurlu ve mutlu bir toplumun ve dünyanın inşasında kendini böylece gösterir.

Bedenî, mali ibadet tasnifinde hem bedenî hem de mali bir ibadet olma vasfıyla hac ibadeti disiplinler arası ve çok fonksiyonlu bir ibadet olarak karşımıza çıkar. Bireysel, toplumsal, eğitsel, finansal, siyasal ve benzeri birçok yönüyle diğer ibadetlerden farklılaşan hac, zamansal ve mekânsal derinliği içerisinde ifa edilen ibadetlerin çeşitliliğiyle de neredeyse bütün ibadetleri içinde barındıran bir ibadet hüviyetindedir. Hac, diğer ibadetlerin bir açıdan tamamlayıcısıdır. Bu kadar çok boyutlu bir ibadetin, birey ve toplum dönüşümünde oynadığı/oynayacağı rol de çok boyutlu ve çok fonksiyonludur.

Kur’an’da hac ve umre ibadetlerinin unsurları/ rükünleri için “şeair” kavramı ve türevleri kullanılmaktadır. (Bakara, 2/158.) “Şeair” kelimesi dilimize “sembol değer” olarak çevrilebilir. Aynı zamanda ‘şuur’ kelimesiyle de hem anlam hem de kök yakınlığı vardır. Normal, sıradan bir davranış veya nesne, taşıdığı, içerdiği veya ima ettiği “şuur” sayesinde “sembol değer”e yani “şeair”e dönüşür. Hac da içerdiği şuur sayesinde İslam’ın sembolüdür. Her sembol bir atıftır. Hem o ibadeti yapana bir şuur kazandırır hem de değerler sistemini gelecek nesillere taşır. Yani hac ibadeti, bir şuurla başlanan ve bitirildiğinde yeni bir şuur kazanılan bir ibadettir.

Öncelikle aynı amaç ve aynı şuura niyet sahibi olan topluluklar/bireyler başarıya ulaşan yolda önemli bir güce sahiptirler. Bununla birlikte bu yolun çetin ve zorlu olduğunu bildikleri için üzerlerindeki her türlü yükten (bedenî-mali-ruhi) kurtulmalıdırlar. Yine, bedenini ve ruhunu bu zorlu yolculuğa hazır etmelidir. Dönüşüm için bedenî ve ruhi hazırbulunuşluk hâli temeldir. Bütün bu hazırlıkların yanında Allah’ın yardımını, desteğini talep etmek bu yolun yolcularının vazgeçilmezidir.

Telbiye, bu dönüşümün talibinin dilinden düşürmeyeceği telkindir. Telkin, bir nevi güdülemedir, hedefe kilitlenmedir. Hedefe kilitlenen ok misali yol-yolcu-yoldaş da aynı hedefe kilitlenir. Kitlenilen hedefin yönü de önemlidir. Çünkü “Herkesin yüzünü ona doğru çevirdiği bir yönü vardır.” (Bakara, 2/148.) Sözlükte “yön, yönelinen cihet veya şey” anlamına gelen kıble, esas itibarıyla namazda bedenen dönülecek yönü ifade etmekle birlikte hayatın her anında ve her alanında zihnen ve ruhen yönelinecek tarafı ifade etmektedir. Birey, her işinde yönünü Mescid-i Haram’a çevirmelidir. “Her nereden çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir.” ve “Nerede bulunursanız yüzünüzü yine o tarafa döndürün.” (Bakara, 2/149-150.) emrinin yinelenmesi Müslümana bir yön bilinci aşılar. Bu bilinci kuşanan kişi, hayatının merkezine Kâbe’yi ve onun ifade ettiği anlamı alır. Bu merkezin istediği bir hayatı yaşama gayreti, tercihlerini de bu yönde belirlemeye sevk eder.

Hedef, Kâbe olmakla birlikte Kâbe de bir semboldür. Asıl, Kâbe’nin ifade ettiği anlamdır. O anlam da; yaratılışta var olan asla dönmektir, aslına dönmektir, Rabbine dönmektir. Tavaf ise bu dönüşün dairesel hâlidir. Haceru’l-Esved bu dönüşün başlangıç noktasıdır. Kalp de Haceru’l-Esved’e döner ve dönüşüm başlar. Zaten dönüşüm de kalpte başlamaz mı? “Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o iyi/doğru/düzgün olursa bütün vücut iyi/doğru/düzgün olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.” (Buhari, İman, 39.) Kalbin bir anlamı da bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürmedir. Peygamberimizin (s.a.s.) mübarek duasında yer alır bu anlam bütünlüğü: “Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım! Kalbimi senin dinin üzere sabit kıl!” (Tirmizi, Deavat, 89.) Daha önce beyazken insanların günahları sebebiyle siyah hâle geldiği söylenen Haceru’l-Esved, bir mesaj verir insana: Dönüşünüz Hakk’a olsun! Yoksa simsiyah taş kesilirsiniz.

Binlerce kardeşiyle birlikte tavafta dönmeye başlayan mümin yürek, kendini akışın içine bırakır. Devasa kâinat içerisindeki bir habbe olarak doğal akışın içerisinde kaybolur. Kâbe’yi merkeze aldığı bu dönüşte gözünü ondan ayıramaz. Her bir taşında, insanlığın ilk atası Hz. Âdem’in, tevhid peygamberi Hz. İbrahim’in, oğlu Hz. İsmail’in ve rahmet peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.s) izlerini izlerken tarihî bir yolculuğa çıkar. Diğer ziyaret edilen mekânlarla tarihî bir yolculuğa, tarihe bir yolculuğa çıkılır. Sanki insanlık tarihinde panoramik ve tematik bir seyahate çıkılır. Bu seyahatle birey, ortak tarih şuurunu kazanır.

Ab-ı hayat zemzem suyunu içerken yeni bir hayata doğuş için faydalı ilim, geniş rızık ve her türlü (maddi-manevi) kurtuluş için şifa niyaz eder. Zemzem, insanlığın bitmek tükenmek bilmeyen ortak içeceğidir. Hz. Hacer’in ümit dolu arayışının insanlığa hediyesidir zemzem.

Sonra haccın sembol değerlerinden ikisi olan Safa ve Merve’ye koşar. Hz. Hacer’in bitmeyen “sa’y”ini kendisine rehber edinerek koşmaya başlar. “Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm, 53/39.) ayetini tefekkür ederek bazen yavaş bazen çok hızlı bir şekilde hayatın inişleri çıkışları arasında gayretinin meyvesini ümit eder.

Bu ibadetleri yaparken giydiği iki parça bez ile bütün dünyalık göstergelerden arınan ve eşitlenen insan, bir nevi kefen giymiş gibi ölümü tefekkür ederken diğer yandan kundağa sarılmış bir bebek gibi yeni bir hayata kendini hazırlar. Çocuk masumiyeti ile hiç kimseye, hiçbir canlıya ve hiçbir bitkiye zarar vermemek gayretiyle bir çevre şuuru kazanır.

Hac ibadetinin her bir aşamasında yeni ve farklı bir şuur boyutu karşılar insanı. Bu dünyanın mahşeri, ahiret mahşerinin provası olan Arafat’a hazırlığa başlar. Bütün hacılar giyerler ortak üniformalarını. Dillerde değişmez parola: “Lebbeyk Allahümme lebbeyk.”

Tek bir parola, tek bir yürek, tek bir hedef, tek bir heyecan ve dillerde tekbir: “Allahu ekber allahu ekber la ilahe illallahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillahil hamd.” Yollara dökülen yüz binlerce mümin, birlikte yaşamanın inceliklerini ve bilincini kazanır. Kötü söz yok, kötü muamele yok, kötülüklere karşı sabırla, tahammülle direniş var. Yeniden doğmak üzere mahşere hicret. İslam ümmetinin evrensel toplantısına doğru yol alış. Evrensel İslam kardeşliğinin bir üyesi olarak farklı ülkelerden gelen kardeşleriyle tanışmak, dertleşmek ve halleşmek için heyecanlanır mümin. Renkleri ve dilleri farklı ancak kalpleri ve inançları bir olan kardeşleriyle buluşmanın heyecanı. Dağılan, parçalanan ümmetin her yıl yeniden toparlanmak için toplandığı uluslararası İslam kongresi gibidir hac. Burada ümmetin ortak dertleri konuşulacak, çözüm yolları aranacaktır. Yeniden bir olmanın, birlik olmanın yol haritası çizilerek İslam birliği yolunda önemli adımlar atılacaktır. Bu birliğin ortak ideali ve ortak niyazı Allah Teâlâ’nın o kadar hoşuna gidecektir ki o gün orada affedilmedik günah, bağışlanmadık kul kalmayacaktır.

Öğle ve ikindi namazları cemedilirken mümin yürekler de cem olacaktır. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) veda hutbesi sanki Arafat meydanında yeniden yankılanacak, insanlığın saadet ve selameti için ortaya konulan evrensel bildiriyle yeryüzünü yeniden imar ve inşa iradesi ve azmi ortaya konacaktır.

Güneşin batışıyla yeni bir hayata yürüyüş başlayacaktır. Meş’ar-i Haram’da şuur depolanarak şeytanla mücadelenin mühimmatı toplanacak, şeytani düşünceler ise toplanan mühimmatla Mina’da defedilecektir. Ardından Yaradan’a bir hediye, bir şükür nişanesi olarak kurbanlar kesilecek ve bu yolla Hak uğrunda her türlü fedakârlığın yapılabileceğinin sözü verilecektir. “De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin rabbi Allah içindir.” (Enam, 6/162.)

Ve ayrılış vaktidir. Mekke’den ayrılmanın hüznünü Medine’ye kavuşmanın heyecanı örter. Yolcu, hicret yolunda hicret şuurunu kuşanır. Bu yolculuk, devlet, medeniyet ve ümmet olmanın sancısını taşıyan Müslümanın başarı yolculuğudur. Başaranlar, terk edebilenler ve vazgeçebilenlerdir. Yesrib’i Medine’ye dönüştüren Kutlu Nebi’nin ravzasında cennetin kokusunu alır. Yaşadıkları zamanı saadet asrına dönüştüren ashabın yeryüzünü nebevi ilkeler doğrultusunda inşa gayretini iliklerine kadar hisseder. İslam medeniyetinin kurucu insan kalitesini kendisine ideal edinir.

İbadet maksadıyla ziyaret edilen üç mescitten ikisini (Mescid-i Haram, Mescid-i Nebi) ziyaret etmenin sevinci yanında üçüncü kardeş mescit Mescid-i Aksa’nın hüznünü yüreğinde hisseder. Yeryüzünü Darü’s-Selam’a dönüştürmenin yolunun Kudüs’ten geçtiğini bir kez daha idrak eder. Hacı, anasından yeni doğmuş gibi saf ve duru bir hâlde memleketine döner. Dönüşü, dönüşümü olacaktır. “Gidip de dönmemek var.” endişesiyle ayrıldığı memleketine “Gidip de dönüş(e)memek var” hassasiyetiyle dönmüştür.

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]