Yalnız Allah’tan İste
Evet çok okudun, çok ilim sahibi oldun, çok çalıştın, çok çabaladın, çok kazandın… Saygı ve itibar gördün, makam ve mevki sahibi oldun… Çevrende ailen, dostların ve seni sevenler var. Gücünle, sahip olduklarınla ne kadar gururlansan az… Ama hiç düşündün mü tüm bu sahip oldukların senden amansız bir hastalığı giderebilir mi? Gözle görülmez bir bakterinin sebep olduğu rahatsızlığına ne çare bulabilirsin? Ya da bir an dursa kalbin, nefes alamaz olsan hangi büyük meziyetin tekrar seni döndürebilir sağlıklı günlerine? Yüce Rabbimiz de soruyor “Suyunuz çekiliverse, söyleyin bakalım, size kim akarsu getirebilir?” (Mülk, 67/30.)
Nefsinde olan bir ihtiyacı kaldırmaya gücü yetmeyen insan, başkasının ihtiyacını nasıl giderebilir. Sonsuz kâinat içerisinde bir zerre kadar yer kaplayan insanoğlu kendini dev aynasında görüyor zaman zaman. Ama ey salik sen uyandırıver kendini müstağni görerek yere mağrur basan, boyca dağlara erişeceğini sanarak kurum kurum yürüyenleri! Onların kapısında kul olanları da uyar ki, kâinatta yüce Yaratandan başka fail olmadığını anlasınlar! Unutma, ancak O’dur bizden ihtiyacı gideren, O’dur hiç kimseye muhtaç olmayıp, herkesin kendisine muhtaç olduğu es-Samed.
Gün gelir sıkıntıya düçar olursun. Dertlere giriftar olursun. Zorluklarla yüz yüze gelirsin. İşte o gün gidilecek yegâne kapının O’nun kapısı olduğunu anlarsın. O kapı öyle bir kapıdır ki, oradan hiç kimse eli boş döndürülmez. Kimse mahrum bırakılmaz, kimse kovulmaz. Yeter ki vermeye kadir olanın sadece O olduğunu bilerek, samimiyet ve ihlasla kapısına gidilsin.
Ne diyordu Efendiler Efendisi, “Bir şey istediğin zaman Allah’tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah’tan dile!” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 307.) Sen de aç ellerini ümitle, huzuru divana dur samimiyetle, iste ne isteyeceksen ama halisane iste! Şek ve şüpheye yer yok bu divanda. O duyar çaresizlerin yakarışlarını, kimsesizlerin dualarını, muhtaçların ahvalini…
Her şeye, herkese Allah kâfidir. Allah’tan başka bizim ihtiyaçlarımızı, isteklerimizi duyup kerem ve cömertlikle ikram da bulunacak kim vardır! Eğer bütün ümmet sana fayda vermek için toplansa Allah’ın senin için yazdığı ve ezelde takdir ettiği menfaatten başkasını sana ulaştıramazlar (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 307.) diye buyuruyor Allah’ın Rasulü. Bütün hayırlar, iyilikler ve ihsanlar ancak onun takdiri ve dilemesiyle olur. Bu gerçeğini unutmaz hep hatırında tutarsan kimsenin önünde boyun eğmez, muhtaçlık hissetmezsin. Bilirsin ki ancak kadir-i mutlak ve sonsuz güç ve kudret sahibi olan Allah Teala senin ihtiyacını giderebilir. Bu sebeple bize gelen tüm hayırlar ve nimetler, hangi yolla, hangi vesile ile bize ulaşırsa ulaşsın, o hayrın gerçek faili ve sahibi Yüce Allah’tır ve ancak O’nun izni ve takdiri ile bize ulaşmıştır. Sayısız nimetleri için hamt ve sena yalnız ve ancak O’na mahsustur.
Hayır ve faydayı veren Cenab-ı Mevla olduğu gibi sıkıntı ve müşkülleri de gideren de O’dur. “Eğer bütün ümmet sana zarar vermek için bir araya gelse, Allah’ın senin için yazdığı ve takdir ettiği şeyden başka sana hiçbir şeye zarar veremez.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 307.) Senin üzerinde yegâne tasarruf sahibi olan Rabbimiz varken, kimseye minnet etme ve korkma. Ancak O’nun dilemesiyle müşküller hâl yoluna girer, korkulardan emin olursun. Sen yeter ki iste, sana istemeyi buyuran o değil midir? Eğer vermek istemeseydi, kapısına çağırır mıydı? Bu kadar çok şey isteyip de dergâh-ı uluhiyetini meşgul etmeyeyim diye de çekinip istemekten de vazgeçme. Zira siz usansanız da Allah usanmaz buyuruyor Hz. Peygamber. Yine o, Allah’tan dilememizi çünkü Allah’ın kendisinden bir şey istenmesinden hoşnut olacağını da haber veriyor. (Tirmizi, Daavat, 115.)
İşte bundan sebep sahabe, Hz. Peygambere, Allah’tan başkasından bir şey istememe konusunda biat etmişlerdi.
Onlar bu biatlarından sonra binitleri üzerinde iken kamçıları düşse onu kimseden istemez, yere inip kendileri alırdı.
(Müslim, Zekât, 108.) Acaba Allah’tan bunu istemesem mi, bu isteğimle edep sınırlarını aşar mıyım, diye çekingen davranmamak konusunda yine Hz. Peygamberin sünnetine başvuralım. Zira o, kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar her şeyi Allah’tan istememiz hususunda bize örneklik ediyordu.
Aciz ve muhtaç olan sen âdemoğlu, tekrar dön ve oku kitabını ve Allah’a teslim ol: “De ki! Allah’ın yazdığından başkası bize isabet etmez. O da bizim Mevlamız’dır.” (Tevbe, 9/51.)
Allah’ın sana vermiş olduğu bir ihtiyacı gidermek için başkasına müracaat etme! O ihtiyacı yerleştiren Allah olduktan sonra, O’ndan başka onu kim kaldırabilir? Kendi nefsinden bir ihtiyacı kaldırmaya bile gücü yetmeyen bir kimse, nasıl bir başkasının ihtiyacını kaldırabilir?
İbn Ataullah İskenderi