Altını Islatan Çocuklar
ÇOCUKLAR ortalama 20-24 aylar arası tuvalet eğitimi almaya hazır sayılır. Fiziksel ve ruhsal gelişimi normal olan çocukların 2-3 yaşlar arasında büyük ve küçük tuvaletini haber vermeleri gerekir. Ancak bazı çocuklar organları üzerinde tam kontrol sağlayamadıkları için, bazen altlarını ıslatabilir.
Bu sebeple 4 yaşına kadar arada sırada görülen altını ıslatma olayları normal karşılanmalı, çocuğa baskı yapılmamalıdır.
Çocuğun fiziksel gelişimi normalse, tuvalet eğitimine 20-24 aylar arasında başlanmış ise, 4 yaşına geldiği halde, gece veya gündüz, ara sıra da olsa altını ıslatmaya devam ediyorsa ve buna büyüğünü tutamamak da eşlik ediyorsa çocuğun duygusal bir problemi olduğu düşünülmelidir. Büyüğünü haber verdiği taktirde, her altını ıslatma olayını psikolojik bir sebebe bağlamak doğru değildir. Anne babalar psikologa gitmeden önce bir çocuk doktoruna müracaat etmeli, çocukta altını ıslatmaya yol açan organik bir bozukluk olup olmadığını kontrol ettirmelidir. Ateşli hastalıklar, böbrek ve idrar yolları enfeksiyonları da altını ıslatmaya yol açabilir. Ancak bu tür altını ıslatmalar kalıcı olmayıp, hastalığın tedavi edilmesi ile birlikte kaybolur.
Anne babalar genellikle normal kabûl edebileceğimiz alt ıslatma davranışı ile uyum bozukluğundan kaynaklanan alt ıslatma problemi arasında, ayırım yapmakta zorlanırlar. Bir çocukta aşağıda vereceğimiz belirtilerin görülmesi durumunda ?altını ıslatma? bir uyum ve davranış bozukluğu olarak kabûl edilmeli ve bir uzman psikologdan yardım alınmalıdır.
Eğer bir çocukta:
Fiziksel, hareket (motor), dil ve zeka gelişimi normalse,
2 yaşından itibaren tuvalet eğitimi almaya başlamış ise,
4 yaşında ise,
Ara sıra da olsa gece ve veya gündüz altına ıslatma varsa, bu davranışı psikolojik bir probleme işaret ediyor demektir.
Köylerde, öksüz yuvalarında, yetiştirme yurtlarında, gecekondu muhitlerinde yetişen çocuklarda, altını ıslatma olayı daha sık görülmektedir. Bunun da sebebi, çocuğa doğru ve yeterli tuvalet eğitimi verilemeyişidir.
Yatağını ıslatan çocukların anne babalarıyla yapılan görüşmelerde yarıya yakını çocukluk yıllarında uzun süre altını ıslattıklarını söylemektedir. Bu gerçekten hareketle, altını ıslatma davranışının aileden genler yoluyla çocuğa intikal eden bir kişilik özelliği olduğu da düşünülmektedir.
Altını ıslatan çocukların yarıdan fazlasında uyku derinliği vardır. Derin uyku halinde beyinden gelen işeme uyarıları çocuğu uyandırmaya yetmemekte, sidik torbasının tutucu kasları gevşemekte ve altını ıslatma olayı bilinç dışında gerçekleşmektedir.
Baskı ve Ceza Problemi Çözmez
Bazı anne-babalar çocuklarının bilinçli olarak altını ıslattıklarını düşünerek onları azarlar, yargılar, suçlar, korkutur, kimi zaman da ceza verir. Oysa çocukların çoğu bunu bilinçli olarak yapmazlar. Çocuğun bilerek altını ıslattığını düşünsek dahi, bunun psikoloji dilinde bir anlamı vardır. Çocuk altını ıslatarak dikkatinizi kendi üzerine çekmekte, vücut diliyle ruh sağlığının tehlikede olduğunu haber vermektedir. Anne ve babasına kızan çocukların, dayak yeme pahasına odanın ortasına işemeleri bunun en belirgin örneğidir. Kendi evinde her gece yatağını ıslatan çocuklardan bazıları misafir evinde ve otelde yatağa işemezler. Bunu gören anne ?Neden?? sorusuna cevap arayacağı yerde; ?Demek bütün eziyetin bana ha!? diyerek çocuğa yüklenir.
Sebebi ne olursa olsun, anne babalar altını ıslatan çocuğa baskı yapmamalı, cezadan ve suçlayıcı tutumdan uzak durmalıdır. Bu tür baskıcı tutumlar problemi artırmaktan başka bir işe yaramaz. Psikologa danışmadan çocuğa akşamları sulu şeyler içirmemek ve gece sık tuvalete kaldırarak çocuğun uykusunu bölmek de problemi çözmeye yetmez. Çocuk, vücudundaki kasların bir kısmını kendi iradesiyle denetleyebilir, ancak bir kısmı iradesi dışında hareket eder. Kaygı, gerginlik, korku, güvensizlik ve benzeri duygusal bir problem yaşadığında vücudunda bazı kaslar harekete geçtiği gibi idrar torbasını meydana getiren kaslar da harekete geçebilir ve altını ıslatma meydana gelir. Aşırı korku ve panik durumunda özgüven eksikliği olan bazı yetişkinlerin bile, altını ıslattıkları görülmektedir. Gerçek bu iken, tuvalet eğitimini yeni almış çocuklar mesane kasları üzerinde yeterince kontrol sağlayamadıkları için korku ve endişe durumunda altlarını ıslatmaları yadırganmamalıdır.
Birçok uyum ve davranış bozukluğunda olduğu gibi sorunu gidermeye çalışan anne babaların yanlış tutumları nedeniyle altını ıslatma olayı artarak devam eder. Bunun yanısıra tırnak yeme, dikkat dağınıklığı, kıskançlık gibi yeni uyum ve davranış bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olduğu gibi; öz güven eksikliği, içe kapanıklık, aşırı kaygı, aşağılık duygusu ve benzeri kişilik bozukluklarına da yol açabilir.
Her çocuğun altını ıslatma davranışının altında yatan sebepler farklıdır ve bu sebepler ancak bir psikologun yardımı ile ortaya çıkarılabilir. Bazı anneler altını ıslatma davranışının çok yaygın olduğunu düşünerek teselli bulur, psikologa danışma gereği duymadan kendi yöntemleriyle önlemeye çalışırlar. Bu yöntemler çoğu kez kınama, baskı ve korkuya dayalı olduğu için çocuğun durumu daha da zorlaşır.
Büyüğünü kaçırma
Dışkı kaçırma seyrek olarak daha çok erkek çocuklarda görülür. Altını ıslatmaya kıyasla daha ciddi bir ruhsal uyumsuzluk belirtisidir. Eğer baştan itibaren okul çağına kadar altını ıslatma ile birlikte dışkı kaçırma da varsa, yani çocuk tuvalet alışkanlığı kazanamamış ise organik bir rahatsızlıktan ziyade ilgisiz ve gevşek bir eğitimden bahsedilebilir. Eğer tuvalet alışkanlığı kazandıktan bir süre sonra dışkı kaçırma başlamış ise, bu durumda altını ıslatmada olduğu gibi ruhsal baskılardan şüphe edilmelidir.
Dışkı kaçırmaya yol açan ruhsal olayların başında hastaneye yatma, ameliyat olma, yeni bir kardeşin doğumu, aileden birinin ölümü, anne veya babanın evi terk etmesi, boşanma, baskı ve korkutmaya dayalı tuvalet eğitimi sayılabilir.
Çözümü zorlaştıran tutum ve davranışlar
Anne babalar problemi çözmek için baskıcı ve aşırı disiplinli tutumlardan,
Çocuğun problemini kardeşleri dahil başkalarıyla onun yanında paylaşmaktan,
Alaycı ve küçümseyici tavırlardan,
Altını ıslattığı için çocuğu cezalandırmaktan veya ceza olarak çamaşırlarını kendisine yıkatmaktan,
Altını ıslatmadığı zamanlarda ödüllendirmekten,
Çocuğu, altını ıslatmayan yaşıtları ile kıyaslamaktan,
Altını ıslatmasını sebep göstererek çocuğun isteklerini reddederek yiyecek ve içeceklerine sürekli kısıtlamalar getirmekten,
Tuvalete götürmek için çocuğun gece uykusunu çok sık bölmekten kaçınmaları gerekir.
Ödüllendirme, gece tuvalete kaldırma ve içecek kısıtlaması gibi yöntemler ancak altını ıslatmanın bir uyum ve davranış bozukluğu olarak kabûl edilmediği durumlarda belirli bir süre için işe yarayabilir.
Bu yöntemler, alt ıslatma davranışının? bir uyum ve davranış bozukluğu olarak kabûl edildiği durumlarda, çok nadiren bazı çocuklarda davranışı unutturmakta işe yarayabilir; ancak kalıcı bir çözüm üretemez.. Sıkıntının asıl sebebi ortadan kalkmadığı için, altını ıslatma bir süre sonra tekrarlamakta veya başka bir davranış bozukluğu ile yer değiştirmektedir.
Gece Altını Islatmalar
Bazı psikologlar 5 yaşından sonra çocuklarda görülen gece altını ıslatmaları ayrı bir başlık altında ele almakta, gündüz altını ıslatmalardan ayırmaktadırlar. Bu psikologlara göre rahatsızlığın sebebi uyku derinliği ve mesane kapasitesi ile ilgilidir. Ayrıca psikolojik problemler de rahatsızlığın oluşumunda rol almaktadır. Gece altını ıslatmalar, erkek çocuklarda kız çocuklarına oranla daha sık görülmektedir.
Gece altını ıslatma çoğu anne baba tarafından rahatsızlık olarak kabûl edilmediği için çocuk suçlanmakta veya ceza görmektedir. Aslında o yaşlarda bir çocuğun sabah kalktığı zaman çamaşırını ve yatağını ıslak gördüğünde duyduğu sıkıntı ve utanç ona yetmektedir. Ayrıca aşağılamaya gerek yoktur. Aslında bu durumdan en fazla çocuk rahatsızlık duymakta ve bir ân önce kurtulmak istemektedir. Gerçek problemi fark edemediği ve kendisiyle yüzleşemediği için nasıl kurtulacağını bilememektedir. Özellikle yabancı bir evde yatması gerektiği ya da kamp, tatil gibi nedenlerle evden uzak kaldığı durumlarda çocuk çok yoğun utanma duygusu yaşar. Bu nedenle evinden uzak bir çok faaliyete katılmak istemez. Aile de gerçek sebebi bilmediğinden ve bir psikologa danışma gereği duymadığından yanlış yöntemlere baş vurmakta, problem çözülememekte ve bütün aile huzursuz olmaktadır.
Kimi aileler problemin çözümünü zamana bırakmakta, çocuğun yaşı ilerledikçe altını ıslatmanın son bulacağına inanmaktadır. Bazı vakalarda yaş ilerledikçe altını ıslatmanın sona erdiği doğrudur. Bu durum daha çok fiziksel sebeplere, yani sinir ve kas gelişmesine bağlı altını ıslatma vakaları için geçerlidir. Çocukta yaşla doğru orantılı olarak sinir ve kaslar geliştiği için tuvalet ihtiyacını hissetmekte, kendi iradesi ile tuvalete gidinceye kadar mesane kaslarını tutabilmektedir.
Çocuk beş yaşını geçtiği halde gece altını ıslatmalar devam ediyorsa, anne ve baba mutlaka çocuk doktoruna, psikologa ve çocuk psikiyatrına müracaat ederek tedavi yollarını aramalıdır. Sebebe bağlı olarak uygulanan ilaç ve terapiler iyi sonuçlar vermektedir. Halk arasında altını ıslatma ve hiperaktivite tedavisinde kullanılan ilaçların kısırlık yaptığına dair asılsız söylentiler vardır. Bilimsel bir dayanağı olmayan bu tür söylentilere de itibar edilmemelidir.
Ali Çankırılı