Şehitlik hakkında ayetler
Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz (2/154)
Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah'tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır (3/157)
Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın Hayır onlar Rableri katında diridirler rızıklanmaktadırlar Allah'ın kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara hiçbir korku yoktur mahzun da olacak değillerdir Onlar Allah'tan bir nimeti bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Allah'ın mü'minlerin ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler (3/169-171)
Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler doğrular (ve doğrulayanlar) şehidler ve salihlerle beraberdir Ne iyi arkadaştır onlar? (4/69)
Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz (4/74)
De ki: "Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de Allah'ın ya kendi katından veya bizim elimizle size bir azab dokunduracağını bekliyoruz Öyleyse siz bekleyedurun kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz (9/52)
Allah yolunda hicret edip öldürülen veya ölenlere gelince muhakkak Allah onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır Şüphesiz Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır (22/58)
Öyleyse inkâr edenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman hemen boyunlarını vurun; sonunda onları 'iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da' artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin) Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin) İşte böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı elbette onlardan intikam alırdı Ancak (savaş) sizleri birbirinizle denemesi içindir Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah) amellerini giderip-boşa çıkarmaz (47/4)
Abdullah bin Abbas -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Uhud savaşında kardeşlerimiz şehit olunca Allah onların ruhlarını yeşil kuşların içine yerleştirdi Onlar cennet nehirlerinden içerler, meyvelerinden yerler ve Arş’ın gölgesi altında asılı bulunan altın kandillere konarlar
Onlar yiyecek ve içeceklerinin tadını, eğlenip dinlendikleri yerin güzelliğini görünce de: ‘Kardeşlerimizin cihaddan uzak durmamaları ve savaştan yüz çevirmemeleri için, bizim cennette rızıklandırıldığımızı onlara kim bildirecek?’ dediler
Allah-u Teâlâ: ‘Sizin arzunuzu onlara ben duyururum’ buyurdu Bunun üzerine bu âyetler indi” (Müslim-Ebu Dâvud)
Hadis-i şerif mucibince her sıfata bürünürler, istedikleri kılığa girip çıkarlar, her yeri gezerler, icabında makamdan makama uçarlar
Buradaki insanlar onları göremezler, bilemezler Çünkü onlar Âlem-i berzah’ta, Allah-u Teâlâ’nın lütuf desteğindedirler Âlem-i berzah’ın yanında dünya bir avuç kadardır Orada perdeleri açıldığı için her tarafı görerek, bilerek hareket ederler Dünya ile ahireti bir görürler, perde yok çünkü onlarda Allah-u Teâlâ’nın bildirdiği her şeyden haberdardırlar Buradaki insanlar bakan kördürler, onlar ise görüyorlar
Bu gizli bir hayattır, bu hayata “Hayat-ı hakiki” de denilir Dünyadaki hayata ise “Hayat-ı hayâlî” denilir
Gizli hayatta hakiki hayat vardır
Size o gerçek hayatın zevkini duyurmaya, dünyanın değersizliğini göstermeye çalışıyoruz Çünkü herkes dünyaya sarılmış gidiyor
•
Allah-u Teâlâ yine haber veriyor ki, şehitler hayatın diğer bir hususiyetine de nâil olmuşlardır:
“Allah’ın kendilerine verdiği ihsanlardan dolayı sevinç içindedirler” (Âl-i imrân: 170)
Onlara bağışlanan böyle bir kurbiyetten, böyle bir hayatta olmaktan, Rabb’lerinin kendilerini şehitlik gibi bir mertebeye muvaffak kılmasından dolayı sevinirler Allah-u Teâlâ’nın rızâ-ı Bâri’sinin bulunduğu bir nimet ve rızıktan daha çok hangi şey onları sevindirebilirdi?
“Arkalarından henüz kendilerine katılmayan kimselere de hiçbir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler” (Âl-i imrân: 170)
Onlar diri oldukları gibi, dirilerle de beraberdirler Kardeşlerinden alâkalarını kesmemişler, onlarla olan bağlarını koparmamışlardır
Cihadda henüz canlarını vermemiş olan mücahid kardeşlerinin, şehit oldukları takdirde, ölümden sonra mazhar olacakları nimetler sebebiyle, hem kendileri adına hem de arkada bıraktıkları kardeşleri adına sevinirler Çünkü ahirette kardeşlerinin herhangi bir korkuları olmayacaktır ve dünyadan ayrılmalarına da üzülmeyeceklerdir
“Onlar Allah’tan olan nimet ve keremin; Allah’ın müminlerin ecrini zâyi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler” (Âl-i imrân: 171)
Allah-u Teâlâ sevinçle ilgili olan nimet ve lütfu hatırlatmak için onların sevinçlerini ikinci defa zikretmiştir
Câbir bin Abdullah -radiyallahu anh- der ki:
“Bir defasında üzgün bir halde bulunurken Resulullah Aleyhisselâm’la karşılaştık
Bana:
‘Seni niye böyle üzgün görüyorum?’ diye sordu
‘Babam Uhud’da şehit düştü Geriye bakıma muhtaç bir ıyâl ve bir de borç bıraktı’ dedim
Bunun üzerine:
‘Allah’ın babana hazırladığı nimeti sana müjde edeyim mi?’ buyurdu
‘Evet!’ deyince devam etti:
‘Allah hiç kimse ile yüz yüze konuşmuş değildir, daima perde gerisinden konuşur Ancak babanı ihyâ etti ve perdesiz konuştu ‘Ey kulum! Ne dilersen benden iste vereyim!’ dedi Baban: ‘Ey Rabb’im!’ Beni dirilt, senin yolunda ikinci sefer bir daha öldürüleyim!’ isteğinde bulundu Allah-u Teâlâ: ‘Fakat ben daha önce ölenlerin artık geri dönmeyeceklerine dair hüküm koymuştum’ buyurdu
Bunun üzerine Âl-i imrân suresinin 169 Âyet-i kerime’si nâzil oldu” (Tirmizî: 3013)
Âyet-i kerime’ler Ashâb-ı kiram hakkında nâzil olmakla beraber, sebebin hususi oluşu hükmün umumi oluşuna mani olmadığı için; sözü edilen bütün bu ihsanlar, kıyamete kadar gelecek bütün şehitlere ve mücahidlere de şâmildir
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Ashâb-ı kiram’ı şüphesiz ki bu hususta en büyük ve en canlı numunedirler
•
Şehit kimdir? Müslüman olan, yalnız ve yalnız Allah için harbe giden, hiçbir gaye ve menfaat taşımayan, Kelimâtullah’ın yükselmesi ve din-i İslâm’ın yayılması için gayret eden; dinini, vatanını, namusunu korumak için, o niyetle ölenler şehittir Başkalarına şehit denmez Onlara şehit denilmesi insanların taktığı bir isimden ibarettir
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Allah yolunda öldürülen şehittir” buyurmuşlardır (Müslim)
İhlâs olmadan Allah-u Teâlâ’nın rızâsı gözetilmeden ne yapılırsa yapılsın ind-i ilâhide makbul olmuyor İhlâs ise ancak niyetle olur Bütün amellerin özü ve esası niyettir Allah-u Teâlâ’nın amellere bakması niyet sebebi iledir
Bir Hadis-i şerif’te şöyle buyuruluyor:
“Ümmetimin şehidlerinin çoğu, başı yastıkta ölenlerdir Savaş meydanında nice öldürülenler vardır ki, onların niyetini ancak Allah bilir” (Ahmed bin Hanbel)
•
Şehitlerin Allah katında kazanmış oldukları mertebe, Resulullah Aleyhisselâm tarafından muhtelif Hadis-i şerif’lerde belirtilmiştir
Enes bin Mâlik -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:
“Şehitten başka cennete giren hiçbir kimse yoktur ki, dünyaya dönmeyi ve yeryüzündeki her şeyin kendisinin olmasını dilesin Şehit ise gördüğü ikramdan dolayı dönmeyi ve on kere öldürülmeyi temenni eder” (Müslim: 1877)
Bu Hadis-i şerif, şehitliğin faziletini gösteren delillerin en büyüğüdür
Bazı rivayetlerde belirtildiği üzere Allah-u Teâlâ: “Bir arzun var mı?” diye sorar Şehitler hiçbir arzularının olmadığını, sadece yeryüzüne dönerek Allah yolunda tekrar şehit olmayı temenni ettiklerini belirtirler
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir başka Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Müslümanın aldığı her yara Allah yolundadır Sonra kıyamet gününde bu yara, vurulduğu günkü kılığında olacak, kan fışkıracaktır Renk kan rengi, koku misk kokusudur” (Müslim: 1876)
Şehitin misk gibi güzel kokusu, onun fazilet ve şerefini mahşer halkına duyurmak için yayılacaktır Kanının ve cenazesinin yıkanmaması da bundandır
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu mertebeyi her vesile ile beyan etmiş ve ümmet-i muhteremesini daima teşvik etmiştir
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:
“Muhammed’in nefsini kudret elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra tekrar savaşıp öldürülmeyi, sonra tekrar savaşıp öldürülmeyi ne kadar isterdim” (Buhârî - Müslim: 1876)
Aslında savaşa ölmek için değil, düşman öldürmek, saldırı ve azgınlığı durdurmak için gidilir Ölümden korkmaya gerek yoktur Çünkü bu, Allah-u Teâlâ’nın değişmeyen kanunudur
•
Mikdam -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Şehite, dökülen ilk kanı esnasında altı haslet verilir: Günahları bağışlanır Cennetteki makamını görür Cennet hurisiyle evlendirilir (Kıyametin) büyük korkusuna karşı teminat verilir Kabir azabından emin kılınır İman elbisesi ile ziynetlendirilir” (Buhârî)