* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Çalışmanın İnanç ve Ahlaki Boyutu  (Okunma sayısı 431 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7243
Çalışmanın İnanç ve Ahlaki Boyutu
« : Aralık 02, 2023, 08:30:50 ÖÖ »


Çalışmanın İnanç ve Ahlaki Boyutu

Kur'an'da çalışma karşılığında “amel”, “sun’” ve “sa’y” kelimeleri geçmektedir. Amel kelimesi hem kalbin hem de organların fiilleri olarak kullanılmakta, her ne kadar “fiil” kelimesi ile ifade edilse de amel, fiile göre daha dar (has) anlama sahip bulunmaktadır. Zira fiil amaçlı-amaçsız her eylem hakkında kullanılırken, amelde hem bir amaç hem de bir sonuç alma fikri yer almaktadır.(1) Amel Kur’an’da; hayır ve şer ameller için kullanıldığı gibi, hem Allah'ın hem de yaratılmışların eylemleri için de kullanılmaktadır.(2)

Sun’ ve sanat kelimeleri ise amelle aynı anlamda olmakla birlikte, maharet ve meleke gerektirmeleri ile ondan ayrılırlar. Sun' ve sanat bir amaç doğrultusunda özelliği olan imalat gerçekleştirmektir.(3) Nitekim Allah Teâlâ’nın Nuh (a.s.)’a “Bir gemi yap” diye emretmesi bu anlamdadır.

Sa’y kelimesi ise bir işe ciddi sarılmayı ifade etmektedir. Her ne kadar amel kelimesi karşılığında olmakla birlikte daha çok, övülmeye değer fiiller hususunda kullanılır.(4)

Genel anlamda çalışma bir fiil ve hareket olarak görülür. Bu durumda insanlar ya çevrelerindeki dünya ile ilgili bir fiilde bulunurlar, ya o dünya üzerinde veya içinde hareket ederler, ya da dünyadan alınmış maddeleri ve nesneleri şekillendirip yeni bir biçim vererek bazı şeyler üretirler. Böylesi bir çalışmanın üç amacı olabilir:

a. Çalışmak için çalışmak.

b. Mal biriktirmek için çalışmak.

c. Kendisine ve çevresine yararlı olmak için çalışmak.

Seyit Hüseyin Nasr'ın belirttiği gibi, Protestanlığın bazı çeşitlerinde görülen çalışmayı, İslâm erdem olarak kabul etmez.(5)

Servet kazanmak için yapılan çalışmanın insanı tatmin etmesi mümkün olmadığı gibi, bir çok insanî özelliklerin yok olmasına sebebiyet verdiği de bir gerçektir. İslâmî bakış açısı, insanın kendisinin ve toplumun ihtiyaçlarını, Allah'ın rızası doğrultusunda gidermeye ve Allah'a, kendisine, çevresine karşı sorumluluklarını yerine getirmeye yönelik bir çalışmayı fazilet sayar.

Zira İslâm, kişiyi öncelikle Rab-kul ilişkisi içerisinde değerlendirdiğinden, Rabbına karşı sorumlulukların yerine getirilmesi yönünde bir çalışmayı, yine kendi bireysel yönü bakımından kendi yararına yönelik bir çalışmayı, son olarak da kişinin bir çevre ve toplum içinde yaşadığı gerçeğinden hareketle, topluma ve çevreye karşı sorumluluğunun gereği olan bir çalışmayı gerekli ve övülmeye değer görür. Bu durumda çalışmanın itikadî, amelî ve ahlâkî olmak üzere üç boyutunun bulunduğunu kolaylıkla tesbit etmek mümkündür.

İnanç Boyutu

İnsanın kul olduğunu, bir yaratıcısının bulunduğunu bilmesi ve O'nun istekleri dogrultusunda çalışması/amel yapması gerektiğinin bilincinde olması, tamamen dinin inanç boyutunu ilgilendirmektedir. Bu boyut, kişiyi çalışmaya sevk eden önemli bir sâik olmasının yanı sıra çalışma biçimi, çalışmanın süreci ve sonucu ile ilgili kişiyi yönlendirici rolü de vardır. Nitekim İslâmî literatürde din, "Akıl sahiplerini, kendi hür iradeleri ile hayra sevk eden ilâhî kanun" şeklinde tanımlanır. Hayra sevk edilmeye konu olan insanın, bu sevk edilmenin gereği olan çalışması ve çalışmasını da ilâhî kanun doğrultusunda gerçekleştirmesi, yaptığı işe ayırt edici ve özgün bir nitelik kazandırır.

Nitekim Kur'an'da ilâhî emirler doğrultusunda yapılan çalışma "amel-i salih" diye adlandırılmıştır. Böylesi bir çalışma içerisinde bulunan topluluk da "hayırlı ümmet"(6) diye tavsif olunmuştur. Zira inanç, çalışmanın altyapısı ve zeminidir. İnanç olmaksızın girişilen çalışma amaçsız boş uğraş olarak nitelenir, sonucu da pek övgüye ve kayda değer bulunmaz. Böylesi ameller Kur’an’da, “boşa giden ameller” olarak nitelenir.(7)

Çalışmanın her aşamasında Allah’ın denetim ve gözetimi altında bulunduğunun inancı ve bilinci içerisinde olan insan, helal kazanca yönelmesinin yanı sıra, çalışma esnasında da kendisini, Allah’ın rızasına aykırı davranmaması gerektiği inancı içerisinde hisseder. Bu doğrultuda olmak üzere yürüttüğü çalışmanın her kademesinde, İslâm'ın önem verdiği her şeyin yerli yerine konması ve herkese hakkının verilmesi anlamına gelen “adalet” ve aşırılıklardan uzak durmak anlamına gelen “iktisat” ilkelerine riayette kusur etmez.

Nitekim bu ilkelere uyulmadan yapılan çalışma ve üretim, insanlığa ve çevreye felaket ve tahribat getirmiştir. Allah’ın rızası doğrultusunda davranan insana taşıdığı inanç, başarı yolunda büyük bir destek olur. Böylesi bir zeminde elde ettiği sonuç ve ürün hem kendisine hem de çevresine yararlı olur. Bu da kişiye büyük bir iç huzur kazandırır.

Bugün insanoğlu, kendi hemcinslerinden gelen bir takım felaketlerle karşı karşıya ise bu, böylesi inancın yokluğundan ya da zayıflığındandır. Yine insanoğlu, bir çevre katliamı ve onun getirdiği kirlilik ve pislikle boğuşmak zorunda kalıyorsa, Allah’ın kendisine bahşettiği aklı değerlendirememesinden ve gönderdiği Kitaba ve dine olan inancının bulunmamasından yahut bu inancın gözardı edilmesindendir.

Bir insan kendisinin kul olduğuna inanır, birlikte yaşadığı insanların kendisi gibi aynı haklara ve şartlara sahip kişiler olduğunu kabullenir ve etrafında bulunan canlı-cansız varlıkların Allah tarafından kendisine verilmiş emanetler olduğu bilincinde olursa, gerek insanlarla ilişkilerinde, gerekse diğer varlıklara yaklaşımında Allah'ın rızasını gözetir, toplumun ve çevresinin yararına olacak davranışlar sergilemeye özen gösterir. Aksi takdirde amelleri dünyada kendisine ve çevresine felaket getireceği gibi, âhirette hiçte hoş olmayan bir durumla karşılaşabilir. Zira Allah Teâlâ, “İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur. Çalışması da yakında görülecektir.”(8) buyurmaktadır. Bu ayetten anlaşılıyor ki, çalışma insan için gerekli olduğu kadar, çalışmanın değer ifade etmesi yani Kur’an’daki “amel-i salih” vasfını haiz olması aynı ölçüde bir gerekliliktir.

Nitekim Allah Teâlâ Asr Sûresi’nde, yukarıdaki şartlara riayet etmeyen insanı, ziyan içerisinde olmakla (hüsran) niteliyor ve ancak inanıp, iyi işler (amel-i salih) yapanların bu ziyandan kurtulacaklarını bildiriyor. Sûrenin sonunda ise, sadece kişinin kendi davranışının yeterli olmayacağı gerçeğinden hareketle, etrafında bulunan insanlara gerçekleri ve bu gerçekler uğrunda sabretmeyi tavsiye etmesi gerektiği buyruluyor. Zira İslâm, Allah'ın rızasına uygun, kendisine ve çevresine fayda sağlayan, hayırlı işlerle uğraşan insanlardan oluşmuş bir topluluk meydana getirmeyi öngörür.

Ahlâkî Boyut

Sağlam inanç temelleri üzerine oturan çalışmanın, aynı inanç doğrultusunda yürümesi ve gerçekleşmesi için, İslâm'ın üzerinde hassasiyetle durduğu ahlâkî kuralların göz önünde bulundurulması bir zorunluluktur. Özellikle kişi kendi içinde bir çelişki taşımaması, çalışmasında güttüğü amacının ve sonucunda elde ettiği kazancının hayır ve helâl olacağından emin olması gerekir.

Bunun için gerekli ilkeler, samimiyet, dürüstlük, adalet, ahde ve akde vefadır. Bu anılan ilkeler hem iş yapan hem de yaptıran bakımından geçerlidir. Diğer bir deyişle iş yapan ne kadar bu ilkelerle bağlı ise, yaptıran da aynı oranda bağlıdır. Bu ilkeler doğrultusunda olmak üzere her iki tarafın da göz önünde bulundurması gereken muhatabı zaman, mal ve duygu bakımından zarara sokmadan, üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmektir. İşi yapan zamanında yapmalı, yaptıran da zamanında karşılığını vermelidir. Aksi takdirde insanlar zaman, mal ve duygu bakımından zarara uğrar. Çünkü zamanında yapılmayan iş ya da verilmeyen karşılık, muhatabın zamanının boşa gitmesi, maddî ve manevî bakımdan zarara uğramasıdır. Diğer bir ifade ile mağdur olan taraf maddî bakımdan bir zarara uğradığı gibi, psikolojik bakımdan da bir yıpranmaya maruz kalmış olur. Bu tür istenmeyen durumların engellenmesi, ancak İslâm’ın titizlikle uyulmasını gerekli gördüğü, samimiyet, dürüstlük ve adalet ilkelerine riayetle mümkündür. Zira kişinin samimî ve dürüst olması adil olmasını, o da yapılan işin hayırla sonuçlanması imkanı doğurur. Aksi takdirde yapılan çalışma zulme dönüşebilir. Sonuçta yapılan işler boşa gider hatta karşı tarafa artı zarar verme noktasına bile varabilir. Böylesi bir sonuç doğmasına neden olan kimsenin dünyada uğrayacağı zararın yanısıra, âhirette Kur'an’ın tabiriyle; “Kim zerre miktarı bir hayır yaparsa onun karşılığını, kim de zerre miktarı bir şer yaparsa onun karşılığını görecegi”(9) yer olan, ilâhî adalete hesap vermesi söz konusudur. Zaten Allah Teâlâ böyle kimseleri “bütün çabaları boşa gitmiş olanlar”(10)şeklinde nitelemiştir.

Bir kimse çalışmaya başlarken bir anlaşma (akit) içerisine girmiştir. Bu akdin şartlarına uygun bir şekilde gerçekleşmesi için kişinin sözüne sadık kalması gerekmektedir. Bu doğrultuda olmak üzere Allah Teâlâ Maide Sûresi’nin başında, “Ey inananlar! Yaptığınız akitleri yerine getirin”(11) buyurmakta ve bununla bağlantlılı olmak bakımından, özellikle borç alış verişlerinde yazılı bir belgenin düzenlenmesinin gerekliliğine işaret etmektedir.(12)

Nitekim Allah Teâlâ, elest bezminde kullarından, kendisini rab olarak tanımalarına ve kendi rızası doğrultusunda çalışacaklarına dair söz (akid) almış ve kendilerine yine kendilerini şahid tutmuştur.(13)

Bunun yanı sıra insan yaptığı bir işi en güzel bir şekilde sonuca ulaştırmalı, diğer bir ifade ile yapabileceğinin en mükemmelini ortaya koymalıdır. Nitekim Allah Teâlâ'nın, "yerlerin ve göklerin, içerisinde bulunanların nasıl bir mükemmellikle, kendisi tarafından yapıldığını"(14) ifade etmesi, kulları olan insanlardan da yapabileceklerinin en mükemmellini ortaya koymalarını istediğinin bir işaretidir. Zira Allah Teâlâ tarafından, Tin Sûresi’nde, “Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık” diye ifade edildikten sonra takip eden ayetlerde insanların bu güzelliklerinin gereği olarak inanmaları ve iyi amel işlemeleri buyurulmuştur. Diğer bir ifade ile insan, güzel yaratıldığı gibi güzel çalışmalar ortaya koyabilecek kabiliyetle de donatılmıştır. Allah'ın Adem (a.s.)’ı yarattıktan sonra ona, “bütün isimleri öğretti”ğini bildirmesi, insanın bir takım kabiliyetlerle mücehhez kılındığını göstermektedir.

Sonuç olarak hayırlı çalışma yapmanın iki şartı vardır: İnanç ve ahlâk. Bu iki şartı çalışmasında bulunduran kişi, Allah'ın rızasına uygun hareket etmesinin yanı sıra, kendisinin ve üyesi bulunduğu insanlığın yararı ve ait olduğu çevrenin doğal haliyle kalması dogrultusunda bir davranış sergilemiş olur. Bu üç unsurun gözetildiği çalışma, Kur'an'da amel-i salih olarak ifade edilmiştir.

1- İsbehanî, el-Müfredât, İstanbul 1986, s. 519.

2- bk. Sebe, 13; Fil, 1.

3- Ebu'l-Bekâ, Külliyat, Beyrut, 1412/1992, s. 544.

4- İsbehanî, el-Müfredât, s. 341., ayr. bk. İsra, 19; Necm, 29; Cuma, 9.

5- Seyit Hüseyin Nasr, Modern Dünyada Geleneksel İslâm, (trc. Ş. Ş. Barkçın-H. Arslan, İstanbul, 1987, s. 39-42.

6- bk. Âl-i İmran, 110. (Bakara, 143 âyetinde ise aşırılıklardan uzak topluluk anlamında “ümmet-i vasat" nitelemesine yer verilir.)

7- bk. Muhammed Fuad Abdulbaki, Mu'cemül-müfehres, "habeta" md.

8- Necm, 39-40.

9- Zilzal, 7-8.

10- Kehf, 104.

11- Maide, 1.

12- Bakara, 282.

13- A'raf, l72-l73.

14- Âl-i İmran, 190; Neml, 88.


 


* BENZER KONULAR

İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:15:04 ÖS]