* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Günah Tevbe ve İstiğfâr 1  (Okunma sayısı 282 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
Günah Tevbe ve İstiğfâr 1
« : Ocak 27, 2022, 01:21:51 ÖS »
Günah Tevbe ve İstiğfâr   1

Âdemoğlu fıtratı itibârı ile günahlara ve azgınlıklara oldukça meyyâl olarak yaratılmıştır. Günahlar ise; iki taraflı bir madalyon gibi düşünüldüğünde, bir tarafı oldukça câzibeli ve gösterişli olarak nefis-i emmâreye bakar ve onu kendisine âşık eder.

Fakat aslında ilâhi imtihanın bir hikmeti olarak günahların asıl vechesi, oldukça karanlık ve çirkin olarak madalyonun öbür tarafıdır. İnsanların pek çoğunun fark edemediği bu karanlık ve çirkin taraf, ancak imân nûru ile görülebilir ve takvâ kuvveti ile onların şerlerinden sakınılabilir.

Kalpteki iman seviyesi her zaman aynı seviyede bulunamayacağından dolayı, Müslüman zaman zaman günah ve ma’siyetlere mâruz kalabilir. Bu durum hilkatin bir gereğidir ve normaldir. Ancak normal olmayan, günahın sürekliliğidir. İşte bu açıdan Müslüman’dan istenen şey, içerisine düşülen bu günahtan derhal teberri etmesi ve Allah’a tevbe-i istiğfarda bulunmasıdır.

Cenab-ı Hakk’ın şu âyet-i kerimesi, “Ve onlar çirkin bir iş yaptıkları veya nefislerine zulmettikleri zaman, (derhal) Allah’ı zikredip, günahlarının bağışlanmasını isterler. Zaten Allah’tan başka, günahları kim bağışlayabilir? Hem, (onlar) işledikleri (günahları)nda kendileri, bile bile ısrar etmeyen kimselerdir...”* (Âl-i Îmrân, 135) bu önemli konuyu tasrîh eder.

Günahlar, mâhiyetleri itibârıyla tıpkı zehirli bal gibidirler. Kısmen verdikleri cüz’î bir lezzete mukâbil, oldukça yüksek dozda elem tattırırlar.

Üstelik devamı halinde kalpte tedâviyi zorlaştıracak derecede tahrîbat da yaparlar.

En kısa zamanda, işlenen günahlardan tevbe ve istiğfâr ile temizlenilmediğinde, âhiret de dâimi elemlere de mâruz kalınabilir.

Bir başka açıdan ateşe benzetilen günahlar, söndürülüp önü alınmazsa, çok büyük yangınlara sebebiyet verdiği gibi; kalbî ve rûhî hayatı tamamen çökerten mânevi virüslerdir aynı zaman da...

O halde nefs-i emmârenin de gıdası olan günahları, vakit geçirmeden terk etmek ve bir daha da asla onlara dönmemecesine tevbe etmek ve istiğfar ile o mânevi lekeleri kalpten silmek, akl-ı selîm sahibi bir mü’minin şiârı olmalıdır. Zîra, ebedî saâdeti kazanmak maksatlı verilen bu dünyâ hayâtının ne zaman sona ereceği meçhûldur.

Başa gelen musîbetlerin de işlenen günahlarla da ilgisi büyüktür. Rabbimizin şu âyeti bize bu hakîkatı haykırır. “Hem size isâbet eden herhangi bir musîbet, işte (o) kendi ellerinizin işlediği (o günahlar) yüzündendir. Bununla beraber (Allah) birçoğunu da affeder...” (Eş-Şûra, 30)

Ez cümle, mü’min için bütün yönleri ile zarar ve hastalık olan günahların terk edilmesi, tevbe ve istiğfar ile ilâhi affa mazhariyet sağlanması, o kadar büyük fâideleri içerir ki, bunların bazılarını şu şekilde tâdat edebiliriz:

1. Fâidesi: Öncelikle istiğfâr, kulu Allah’ın mağfiretine eriştirir ve günahlarının bağışlanmasını sağlar. Ebû Dâvûd ve Tirmizî’de geçen bir hadîste Peygamberimiz (S.A.S.) şöyle buyurmuştur:

“Her kim gönülden inanarak; ‘Kendisinden başka hak ilâh bulunmayan, sonsuz hayat sahibi, her şeyin varlığı ve idâresi kendisine bağlı olan Allah’tan bağışlanma diler ve O’na tevbe ederim’ derse, savaştan kaçmış olsa bile, günahları bağışlanır...” (Ebû Dâvûd, 1519; Tirmizî, 3577)

Bahaddin Elçi.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
Ynt: Günah Tevbe ve İstiğfâr 2
« Yanıtla #1 : Ocak 27, 2022, 01:27:06 ÖS »
Günah  Tevbe ve İstiğfâr  2

2. Fâidesi: İstiğfâr, çokça hayır ve bereket getirip, Allah’ın maddî ve mânevî sıkıntıları kaldırmasını sağlar. İbn-i Abbâs’ (R.A.)’tan bir rivâyetle Peygamberimiz (S.A.S.) şöyle buyurmuştur:

“Kim sürekli istiğfârda bulunursa, (istiğfârı dilinden düşürmezse) Allah onun her türlü sıkıntısına bir çıkış yolu gösterir, onu her türlü dert ve endişelerinden feraha eriştirir ve onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır...” (Ebû Dâvûd, 1520; İbn-i Mâce, 3819)

3. Fâidesi:  İstiğfâr; Allah’ın rıza, muhabbet ve rahmetini kazandırır. Cennetten de büyük olan Allah’ın rızâsını ve O’nun muhabbetini kazandıran en büyük unsur istiğfardır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de, “Sâlih, onlara şöyle dedi:

Ey kavmim! Niçin iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorsunuz? Merhamet edilmeniz için Allah’tan bağışlanma dileseniz ya!..”

4. Fâidesi: İstiğfâr, azâbın kalkmasını sağlar.

Allah-ü Teâlâ; “Onlar mağfiret dilerken de, Allah onlara azâb edici değildir...” (El-Enfâl, 33) buyurmak sûretiyle, azâbın kalkmasına zemin hazırlayan faktörlerin başında, istiğfârın bulunduğunu beyân buyuruyor.

5. Fâidesi : İstiğfâr, kalbi cilâlı hâle getirir ve onun kararmasını önler. Böylece parlak bir kalbin sahibi olarak mü’min, ibâdetlerinde daha samimî olur ve gönlünde haşyetullah’ın halâvetini tadar.

6. Fâidesi: İstiğfâr, dünyâda zühd ve ibâdetlerin çoğalmasını sağlar. Pişmanlık ve tevbeyi de tazammun eden istiğfâr, ubûdiyetin ziyadeleşmesine zemin hazırlar. “Muhakkak ki iyilikler, kötülükleri (günahları) giderir...” (Hûd, 114) Âyet-i Kerîme’si bu hakikati ortaya koyar.

7. Fâidesi: Çokça yapılan istiğfâr, sahibini Peygamberimizin şu müjdesine nâil eder. Zîra Peygamber (S.A.S.) Efendimiz, “Kıyâmet gününde amel defterinde çokça istiğfar bulunanlara müjdeler olsun!..”* (İbn-i Mâce, 3818) buyurmuştur.

Kul, eğer dünyada iken Allah’a çokça istiğfar etmiş ve mağfiret talebinde bulunmuşsa, kıyâmet gününde kendisine sayfası verildiğinde, yüzü aydınlanır, müjdelenir ve Rabbinden sürekli bir biçimde istiğfar talebinde bulunduğu için hamd eder.

Daha nice fâideleri de bulunan istiğfâr için, bir de İbn-i Kayyım (R.A.)’dan gelen bir hâtıra naklederek bitirelim:  O şöyle demiştir:

“Ben, İbn-i Teymiye’ye (Rahimehullah) ‘Bazı âlimlere; çokça istiğfârda mı bulunmalıyız, yoksa çokça tesbîh mi çekmeliyiz diye soruluyor. Biz hangisini yapmalıyız sizce’ diye sordum. Şöyle cevap verdi:

‘İnsanın elbisesi temiz olduğunda, elbiseye koku ve süs yakışır. Lâkin insanın elbisesi kirli olduğunda, ona sabun ve su yakışır...”

İbn-i Teymiye bu sözüyle şunu kastetmiştir: Eğer insanoğlu günahsız olsaydı ve onun eksikleri fazlalarından daha az olsaydı, ona yakışan Allah’ı tesbîh ve tekbir etmesiydi.

Fakat insanoğlu eksik ve günahkâr olduğu için ona düşen, kendisini yıkayıp temizleyecek şeylere yapışmasıdır ki, bu da istiğfardan başkası değildir. Yani bir kula en fazla düşen şey, Allah’a bol bol tevbe-i istiğfarda bulunmaktır...

Cenab-ı Hakk bu şuuru her dâim yaşayan kullarından eylesin.

Bahaddin Elçi.