Hepimiz göçmeniz 2
Cılız da olsa ülkemizdeki göçmen karşıtı nefret ve şiddet utanç verici. Bize yakışmıyor. Biz şefkat medeniyetinin çocukları değil miyiz?
Irkçılık bir cahiliye kalıntısıdır. Üstünlük iddiasıdır. Allah Teala “üstünlük takvada” buyuruyor (Hucurat/13). Bunlar da “ben, biz üstünüz” diyorlar. Bu iddia İblis’e dayanır. O da, “Ben” dedi: “Adem’den üstünüm…” Lânetlendi. Cennetten kovuldu. İnsan şeytanlarından Siyonistler de aynı ırkçı/üstünlük iddiasıyla dünyayı ateşe veriyorlar. Tüm değerleri ifsad ediyorlar. Bitki, hayvan, insan genleriyle oynayabiliyorlar... “Arz-ı Mev’ud” için... Allah Teala’ya/O’nun emirlerine, ölçülerine muhalefet kime, ne kazandırabilir? Çağrı; ateşe ve cehennemedir... Irkçılığa çağıran şeytan, insanlık düşmanıdır... Siyonizm gibi...
Yeryüzündeki mücadele temelde hak ile batıl, adalet ile zulüm mücadelesidir. Irkçılık batıldır. Habil ile kardeşi Kabil, Hz. Nuh (A.S.), Hz. Lut (A.S.) ile hanımları, Hz. Nuh (A.S.) ile oğullarından birisi, Hz. İbrahim (A.S.) ile babası Azer, Hz. Musa (A.S.) ile amcaoğlu Karun, Firavun ile hanımı Asiye, Resulullah (S.A.V.) ile amcası Ebu Leheb, Hz. İkrime (R.A.) ile babası Ebu Cehil... Aynı safta değillerdi; karşı karşıyaydılar...
Arap Ebu Zer, Fars Selman, Rum Suheyb, Habeşli Bilal, Türk Sümeyye, Yahudi Abdullah Bin Selâm (M. Hamidullah) İslam’la şereflendiler; mümin kardeş oldular (Hucurat/10). Üst kimlik; mümin/Müslüman kimliğimizdir.
“Mazluma da zalime de kimliği sorulmaz.” Mazluma zalim karşısında yardım edilir, kimliklerine bakılmaz. 15. yy sonunda İspanya Endülüs’teki Hıristiyan zulmünde Osmanlı sadece Müslümanlara yardım etmemiş, Yahudilere de Selanik, İstanbul ve İzmir’de kapı açmıştı. ABD’nin himayesinde Van’dan ülkemize giriş yapan onbinlerce Afgan misafirimiz de dileriz ki “hoş” gelirler(?!)
Ev sahibi misafirini yük saymamalı; misafir de ev sahibine yük olmamalı. İkram başa kakılmamalı, iptal edilmemeli. Misafire ikram edilir, eziyet edilmez. “Kendimiz için istediğimiz, sevdiğimiz şeyleri başkaları için de istemeli ve sevmeliyiz.”
Bizim tarihimizde elhamdülillah Amerika’da, Afrika’da, Avustralya’daki gibi yurtlarındaki yerlileri katletmek kara sicili yok. Her halk geldiği yere geri dönecekse, önce Amerika’nın, Avustralya’nın, Avrupalı emperyalistlerden arınması gerekmez mi?
Ve biz Türklerin de Orta Asya’ya... Gerçekte hepimiz Allah’tan geldik; O’na dönmeyecek miyiz?
Geçmişte zulümleri, azgınlıkları nedeniyle helak edilmiş kavimlerin tüm günahları bizde fazlasıyla var.
Şuna da inanıyoruz ki, ülkemizin yaşadığı bunca musibetlerden helak olmuyorsak, misafirlerimizin içindeki yetim, öksüz, dul, engelli ve yaşlı mazlum ve mağdurların duası bereketiyledir; onlar birçok belalara paratonerdirler. Başka ülkelerdeki zulümden bile sorumlu olan Müslümanlar, kendi misafirlerine zulmedemezler. Kendimize yapılan zulümleri seyrederek, başkalarına yardımcı olabilmek mümkün müdür?
Farklı kimlikler bir arada barış ve güven içinde ancak İslâmî bir yönetimde yaşayabilirler. İslam kendisini sunar teklif eder, dayatmaz. Öteki din ve ideolojilerde baskı, sömürü ve zulüm vardır. İslam kimliği düşman sayılır. İslam’ın temeli merhamet sevgi ve adalettir.
Allah için sevmek, buğzetmek farzdır; amellerin üstünüdür. Düşmanlara bile adaletle muamele edilir.
Biz Anadolu’muzdan hicrete mecbur olmadığımıza şükredelim; böyle bir durumda biz nereye sığınabiliriz, nereye gidebiliriz?! “Empati” yapmalı değil miyiz?
Yüz yıl önce Çanakkale’de, bugün “gitsin” dediklerimizin dedeleriyle bizim dedelerimiz omuz omuzaydılar, emperyalistlere karşı... Bugün de omuzlarımız, kalplerimiz yine tevhitte bir araya gelmedikçe kurtuluş yok.
Bahaddin Elçi.