* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İlahi Mesajı Doğru Sunabilmek  (Okunma sayısı 89 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
İlahi Mesajı Doğru Sunabilmek
« : Eylül 08, 2022, 08:35:52 ÖÖ »
İlahi Mesajı Doğru Sunabilmek

Kur’an-ı Kerim’in bir adı da “Şifa”dır. Allah-u Teala’nın güzel isimlerinden birisi de “eş-Şifa”dır. “Kur’an; insanlara öğüt, gönüllere şifa, hidayet ve rahmettir.” (Yunus/57) “Kur’an, müminler için ‘Şifa’dır. Rahmet’tir.” (İsra/82) Hem ruhanî, hem de cismani hastalıklara şifadır.

Allah ve Resulü’nün bize hayat veren mesajlarına icabet etmeliyiz. (Enfal/24)

Kur’an da şifadır; bal da. Bal yenmedikçe şifa verir mi?

“Balda insanlar için şifalar vardır.” (Nahl/69)

Kur’an müminlere şifa, bal da insanlara şifadır. Bal da tadını, şifasını vahiyden almadı mı?

Rabbimizin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet yapabilmeliyiz. (Nahl/125)

“Hayra çağıran, iyilikleri emreden, kötülükleri men eden bir toplum” emrediliyor. (Âl-i İmran/104)

“Bu görev terk edildiğinde toplum ilahi korumadan yoksun kalır; dualar da kabul olmaz. Musibetler kuşatır...” (S.A.V.)

“Din, nasihattir.” (S.A.V.)

“Hakk’ı ve sabrı tavsiye edenler”in kurtulacağı bildiriliyor. (Asr)

“İnsanlara iyiliği emredip de kendinizi unutuyor musunuz?” (Bakara/45) Allah Teâlâ her ümmete:

“Allah’a kulluk/itaat edin, tağuttan kaçının diye bir peygamber gönderdik...” (Nahl/36)

Resulullah (S.A.V.), müminler için her şeyde en güzel örnektir. (Ahzab/21) Ahlâkı da çok yücedir.

(Kalem/4) O’nun (C.C.) mirasçıları olan ulemanın da O’nun (S.A.V.) ahlakıyla bezenmesi gerekir.

Zamanımızda bu Rabbani âlimler ne yazık ki, çok azdır. Bunlara tüm insanlığın ihtiyacı vardır. Ancak böylelerinin varlığıyla İslâm düşmanlarının veya cahillerinin haksız suçlamaları önlenebilir. O’nun mirasçıları O’nun ahlâkıyla ahlâklananlardır.

Her işte olduğu gibi, tebliğde de örneğimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) olmalı. O (S.A.V.) Mekke döneminde insanlara öncelikle iman ve ahlâk bilgisini, eğitimini verdi. Nelere, nasıl inanılmasını, nelerin ret ve inkâr edilmesini, insanlar arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiğini hem sözleri, hem davranışlarıyla öğretti. Çünkü iman ve ahlâk “temel”di. İslam sarayı iman üzerinde yükselecekti. Sahih iman ve güzel ahlâk üzerine Medine’de İslâm hukukunu, siyasetini tebliğ ve tatbik etti. Kısa zamanda İslâm nuru dünyanın büyük bir coğrafyasını aydınlattı. Temsil, tebliğ güzelliği etkinliğini göstermişti. O (S.A.V.) güzeli öyle güzel sunuyordu ki, O’na düşman olanlar, etkilenerek dost/mümin oluyorlardı.

Kendisine eziyet edenlerden Yahudi bir komşusunu hastalığında ziyaret etmiş, hidayetine vesile olmuştu. Yine ezanla alay eden bir Yahudi gence şefkatle yaklaşarak, sonunda müezzin olmasına vesile olmuştu.

Tebliğde samimi olmalıyız. Muhataplarımızı fikren mağlup etmek değil, onları ikna edebilmek, Hakk’a yaklaştırmak amacında olmalıyız. Tavsiye ettiklerimizi kendimiz yaşamalıyız...

“(İnsanları) Rabbinin yoluna/dinine hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel şekliyle mücadele et...” (Nahl,/125)

Allah Teâlâ, Hz. Musa’yı (A.S.) Firavun’a tebliğ için gönderirken “yumuşak” bir üslupla hitap etmesini emretti. (Taha/44)

Uhud’daki savaşta: “...Onlara sert/kaba davransaydın, seni terk ederlerdi...” (Al-i İmran/ 159)

İslâm düşmanları zehirli fikirlerini, narkoz ve büyülerle en güzel ambalajlarda sunabiliyorken, biz Müslümanlar “hayat iksiri”mizi (İslâm) güzel sunamıyoruz. Üstelik dertli hekim görüntüsündeyiz.

Bal yenmedikçe şifa olmayacağı gibi, Kur’an da uygulanmadan, yaşanmadan nasıl şifa olur?

Her söylediğimiz doğru olmalı. Ama her doğruyu, her yerde, her zaman söylemek doğru değildir.

Doğru sözü, doğru zamanda ve doğru üslupla söylemeliyiz. Yoksa geri teper; amaç elde edilemez.

“Kur’an insanlara açık ziyafet sofrası, nur ve şifa kaynağıdır.” (S.A.V.)

İlahi mesajlar ilaçlar gibidir. Sunumunun da, kullanımının da doğru/ölçüsünde ve zamanında olması gerekir. Aksi takdirde zarar verebilir.

Tüm ilaçlar, dertlerin devası, sorunların çözümü Kur’an eczanesindedir.

Hasan-ı Basri (Hz.), Halife Abdurrahman b.Ömer’e nasihat mektubunda: “Kendisini, sıhhat ve afiyette olması için ona acılı reçete sunan hekime benzetmiştir.”

İnsanlara “akıllarına göre hitap” etmeliyiz. Hastaya, hastalığına göre ilaç sunulması gibi.

Allah-u Teala’nın sonsuz ilim, hikmet, merhamet, adalet, affedici olduğu bilgilerinden yoksun insanlara, ceza hukukunun tebliği ne kadar yararlı olabilir?

Davetçiler hekim gibi, muhataplarına hasta gözüyle muamele yapmalı. Gardiyan veya müşteri gibi değil.

İlim, ahlâk, ihlâs, ameli birleştirebilen Peygamber mirasçıları/Rabbanî âlimler/hikmet ehli olanların tebliğinin daha etkili olduğu biliniyor.

Ne yazık ki, temsilde çok büyük kıtlık ve sorunlar yaşıyoruz.

Nasıl ki, tıp uzmanlığı olmayan birisinin doktorluğa soyunması zararlı ve tehlikeli ise, bunun gibi ilim ve hikmet ehli (Bakara/269) olmayanların da tebliği sorunludur.

Müslümanları namaza, gayrimüslim insanları da İslam’a çağrı olan “ezan”ı, güzel sesle, makamında okuyan ile bunu beceremeyenlerin muhataplarına etkisi bir olur mu?

“Sevdirin, nefret ettirmeyin.” (S.A.V.)

Atalarımız, ”Üslûb-u beyan, aynıyla insan” demişler. İnsanın kişiliği, kullandığı üslûptan belli olur. “Söz vardır; kestirir başı. Söz vardır kestirir savaşı.” (Yunus Emre) Konuşulması gereken yerde konuşmak, susmak gereken yerde susmak da hikmettendir.

Çağrı; Müslüman olmayanları imana/tevhide/İslâm’a; batıldakileri Hakk’a; dalalettekileri hidayete; günahkârları tevbe ve istiğfara; abitleri ihlâsa; salih amellerde bulunanları takvaya; hayırda yardımlaşmaya, yarışmaya... Müminleri şirksiz imana; yöneticileri adalete; zenginleri infaka; iman edenleri salih amellere; siyasetçileri adalete/iyilikleri emre, kötülükleri yasaklamaya; tağutlara, şeytana kulluktan/itaatten çekinmeye; dini Allah’a has kılmaya; haramlardan kaçınmaya farzları edaya, arınmaya...

“Lâ Hadiye İllallah”, ”Lâ Şâfiye İllallah”, vesselam.

Bahiddin Elçi.

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap