Kur’an ve Güneş
Rahman’ın ve kitabının bir adı da Nur’dur.
“Allah, göklerin ve yerin Nur’udur...” (Nur/35)
“Müşahede âleminin nuru Güneş, melekût âleminin nuru ise Kur’an’dır.
Güneş de nurdur; hem kendisi görülüyor hem de kendisiyle eşya görülüyor. Nur, Allah-u Teala’dan ibarettir, başka şeylere nur denilmesi de hakikat değil, mecazidir.” (Mişkatül Envar, İ. Gazali)
Dünya yolculuğumuzda haritaya, rehbere, pusulaya, akla, ışığa, göze muhtacız. Yoksa “doğru yolu” bilemez, bulamayız; mutlu da olamayız.
Güneş olmasa/doğmasa ne olurdu âlem? Evrendeki muhteşem düzen... Bitki, hayvan, insan... Zaman, vakit, takvim, gece-gündüz, mevsim, ay, hafta, gün, saat... Hesap, matematik, astronomi, fizik...
Güneşsiz bir hayat mümkün mü? Güneş âlemlerin Rabbinin ayetlerinden. Hem kevni hem de tenzili ayet. Şems Suresi, Rahman Suresi, Yasin... İçimizde gözümüzün, imanın ve aklın ışığı, dışımızdaysa Güneş’in ve vahyin ışığı... Güneş vahye, gözümüz de aklımıza benziyor. Hepsine muhtacız...
Güneş nasıl inkâr edilemeyen bir değer/nimet/ayet ise, Kur’an-ı Kerim ayetleri de büyük nimettir.
Güneş’i de Kur’an’ı da zaman eskitemiyor, değersizleştiremiyor. Aydınlanma, vahiyle mümkündür... İlmin, adaletin kaynağı vahiydir.
Güneş dünya hayatımız için “olmazsa olmaz” büyük bir nimettir. Kur’an da adalet, barış ve mutluluk için “olmazsa olmaz” büyük bir nimettir. Biz insanlar tüm sayısız nimetlerden/emanetlerden sorgulanacağız.
Şükredenlerimiz kazanacak, nankörlükteyse hüsran var. Kulluk sınavımız bizim... Ramazan ayını önemli ve değerli kılan da işte bu... Kur’an nurunun insanlığın üstüne doğmaya başlaması ve zulüm/cahiliyye karanlığını aydınlığa/adalete dönüştürmesi...
Efendimiz (S.A.V.) vahye ayna, esmaya mazhar, Kur’an’ın ete kemiğe bürünmesidir; insanlaşmasıdır, kitap insandır. Kur’an Güneş’e, Hz. Muhammed (S.A.V.) ise Kamer/Ay’a benziyor.
Hidayet rehberleri olarak hem Kur’an’a hem de Resulullaha (S.A.V.) muhtacız. Allah Resulü, bize Kur’an’ı açıklamada, öğretmede, anlamada, yaşamada hem tüm insanlara önder, rehber; hem de örnektir.
Bize Kur’an’ın nasıl anlaşılıp, yaşanacağını hayatıyla/sünnetiyle göstermiştir. O’nsuz Kur’an ne öğrenilebilir ne anlaşılabilir ne de yaşanabilinir...
“Kur’an öyle bir kitaptır ki, tutunanı yüceltir; terk edeni de zillete düşürür”, “Size iki emanet bırakıyorum. Allah’ın kitabı/Kur’an ve sünnetim” (S.A.V.).
Kur’an öyle eşsiz, benzersiz, özgün bir kitaptır ki (İsra/88: “İnsanlar, cinler toplansalar benzerini getiremezler”); öteki tüm kitaplar önem ve değerini ondan alabilir. Hakikatin, hikmetlerin, ilimlerin, hukukun tüm değerlerin kaynağı o... O’na uyanlar değerli; uymayanlar/aykırılıklar da batıldır...
İnsanlığın olduğu gibi tüm âlemlerin (evrenin) hayatı Kur’an ve Güneş’le mümkün. Hayat onlarla kaim. Onlar dünyamızdan çekildiğindeyse, düzen bozulacak, kıyamet kopacak...
Güneş olmadan evrenin/tabiatın dengesi/düzeni ne kadar mümkündür? Kur’an’sız hayat da (laik/seküler) böylece dengesiz/adaletsiz/düzensizdir. Beşeri/laik hukukta, ideolojilerde ışık olsa bile, Güneş ışığı/vahiy karşısında lamba mesabesinde olabilir. Vahiy ile akıl nasıl mukayese edilebilir? Selim akıl, vahiyle çelişmez; ona uyar.
Kur’an hayatımızı tevhit/adaletle düzenlemek, böylece dünyada da mutluluğumuz için bize indirilmemiş miydi? Biz de ondan yüzümüzü çevirdiğimiz için her türlü sıkıntıyı yaşamıyor muyuz? Kur’an bizim için hem hidayet rehberi (Bakara/2), hem yol gösterici (Taha/123), NUR (Teğabun/8), hem RUH hem NUR (Şura/52), hem de FURKAN (Bakara/185) ve ŞİFA ve RAHMET (İsra/82).
Kur’an’da güzel bir hayat için ihtiyacımız/gerekli olan hükümler, emir ve yasaklar, adalet, mizan, ahlaki ilkeler, düzgün inanç, yararlı bilgiler var. Ekmel bir nizam bize teklif ve tavsiye ediliyor. Eksiği, yanlışı, çelişkisi, fazlası, kusuru olmayan ekmel bir din/düzen.
Ve kendisini dayatmıyor. Ötekilerine de temel hakları veren tek nizam. O bize ekmel bir nizam sunuyor (Maide/3).
Kitapta ihtiyacımız olan her şeyin beyanı (açıklaması) var. “Hidayet rehberi, rahmet ve Müslümanlara müjde” (Nahl/89).
Yine “ihtiyacımız olan her türlü misal açıklanmıştır” (Kehf/54, İsra/89). “Bu Kur’an insanları en âdil ve doğru yola götürür” (İsra/9).
“Kur’an, adaletin sağlanması için indirilmiştir” (Hadid/25).
“Kur’an insanlardan/tahriften korunmuştur.”
Her şeyi yoktan bir amaç ve anlamla yaratan Allah Teala, ihtiyacımız olan her şeyi bize ihsan ve ikram etmiş, nimetlere gark etmiştir. Allah Teala yaratıklarından bazılarını diğerlerine üstün kılmıştır.
Zamanı, mekânı, insanı, her şeyi... İnsanı da “ahseni takvim” (Tin/2) “eşref-i mahlûkat”, “mükerrem” (İsra/70), “halife” (Bakara/30, En’am/165) kıldı, şereflendirdi.
Allah Teala Ramazan ayını öteki aylardan farklı ve üstün, Kadir Gecesi’ni de “bin aydan daha değerli ve önemli” kılmıştır. Çünkü bu ay hayat kitabımız Kur’an-ı Kerim’in/vahyin nurunun dünyayı aydınlatmaya başladığı aydır. Güneşsiz hayat var mı? Vahiy; ruhtur, nurdur, vahiy nurundan yüz çevirdiğimiz için zulmün/cehaletin karanlığında şaşkınız, boğuluyoruz.
Rabbimiz seçtiği Kitapların içinde Kur’an-ı Kerim’i, resulleri arasında da son elçisi Hz. Muhammed’i (S.A.V.), ayların içinde Ramazan’ı, günlerin içinde Cuma’yı, bayramları ötekilerine tafdil buyurmuştur.
İzzet tümüyle O’nundur. Dilediğini aziz eder, seçer.
Ramazan hem Kur’an, hem oruç ayı... Vahiy güneşi Ramazanda doğdu; kıyamete kadar tüm zamanları, mekânları, kalpleri aydınlatacak.
Sayısız nimetleri içinde en büyük nimetleri şüphesiz ki, Kur’an-ı Kerim/İslam/din/sırat-ı müstakim/hidayet ile son elçisidir. Dünya yolculuğunda/imtihanında muhtaç olduğumuz iki hidayet rehberi. Birisi kitabı, öteki de Peygamberi (S.A.V.). Kitabı da, peygamberi de göklerde ve yerde ne kadar nimet varsa hepsi bizim için, tüm insanlık için... Din dâhil tüm nimetler insan için. Ve sınav hikmeti gereği bu nimetlere şükürle, nankörlük arasında özgürüz. Hangi yolu, düzeni, dini, hayat tarzını seçeceğiz; yollar, dinler, düzenler, hayat tarzları arasında? İşte kulluk sınavımız bu tercihlerimizle ortaya çıkıyor. Rabbimizin iradesine, emir ve tavsiyelerine/hükümlerine uygun bir hayat ile yarattıklarının iradelerine uygun bir hayat tercihleriyle baş başayız. İlki tevhit ve adalet, ikincisi de şirk ve zulüm...
Hayat kitabımız “oku”nacak, anlaşılacak, yaşanacak, bilinecek ve her şeyde rehber edinilecek ki, dünya ve ahiret mutluluğu gerçekleşebilsin...
Bu nedenle hayat kitabımızı öğrenmeye, bilmeye, okumaya, uygulamaya muhtacız. Güneşe, suya, havaya, toprağa olan ihtiyacımızdan daha çok...
“O halde (Kur’an’ı bırakıp) nereye gidiyorsunuz?” (Tekvir/26).
Bahaddin Elçi.