Kayıt Ol
Giriş Yap
Menu
Ana Sayfa
Forum
Yardım
Ara
Giriş Yap
Kayıt Ol
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT
KÖŞE YAZARLARI - KARMA
Bahaddin Elçi
Tevhit Okumaları 1 - 2 - 3 - 4 - 5
FANİ DUNYA FORUM HABERLER
« önceki
sonraki »
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
Gönderen
Konu: Tevhit Okumaları 1 - 2 - 3 - 4 - 5 (Okunma sayısı 3131 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
fanidunya
Ziyaretçi
Tevhit Okumaları 1 - 2 - 3 - 4 - 5
«
:
Eylül 03, 2020, 05:20:53 ÖÖ »
Tevhit Okumaları 1
Tevhit; o kadar önemli ve değerli bir konu/bir hakikattir ki, tüm "sahifeler", "kitaplar", "peygamberler" onunla gönderilmiş, ona çağırmıştır. İmtihanımız, dünya ve ahiret saadetimiz onunla ilgilidir. İmanın, İslam’ın, cennetin anahtarı; kâinatın/evrenin direği, ışığı, muhteşem düzeni onunla kaim.
Öyle ki "kıyamet" denen hakikat da insanlardan ve dünyadan bu tevhit kaldırıldığında gerçekleşecek. Konuyu biz Müslümanların (ehl-i tevhidin) yeterince önemsemediği de ne yazık ki bir gerçek. Özünü, ruhunu, anlamını, hikmetini, kapsamını yitirdiğimiz bir gerçek... Elbette bu çapta/önemdeki bir konuyu yazmak; anlamaya, bilmeye çalışmak bizim gibilerin boyunu çok aşar. Ancak sadece konuyla meşgul edilmemiz bile O'nun bize lütfu, ihsanı, nimetidir... Bu sebeple ne kadar şükretsek, azdır. "Şükredebilmek de nimet" iken... Bu alandaki bilgilerimizin çok kısır olduğunun ve en önemlisi de böyle bir çalışmanın ihtiyaç olduğunun fark edilmesi/bir hakikat arama çabası/cüreti, bizi öncelikle konuyla ilgili ulaşabildiğimiz eserler, edindiğimiz bilgileri paylaşmamızı gerektirdi. Her işimizde olduğu gibi Rabbimizin tevfikine/yardımına güvenerek başladık. O (c.c.) Kâfi’dir, Vekil’dir, Veli’dir, Nasir’dir, Kadir’dir, Hâkim’dir. Başarı O'ndandır. "Vema tevfiki illa billah", "Hasbiyallah", "Bismillah" ile tevhidi okumaya başlıyoruz. Doğrular Hakk'a, yanlış okumalar da bize aittir. Eksiklikler bitmez. Eleştirilerinizi, özellikle de "yanlışlarımız" konusunda bizi düzeltmenizi bekliyoruz. Hem edindiklerimizi hem de önemli bir kısım zevatın konuyla ilgili değerlendirmelerini, okumalarını kısmen iktibasla/alıntıyla okuyacağız, inşallah.
Tarih gösteriyor ki, tevhidi önemseyenleri, yüceltenleri Allah yüceltip aziz etmiş; bırakılıp terk edildiğindeyse zillete düşürmüştür. Zamanımızda "şirk" hastalığının sıkıntılarını yaşadığımızın farkında olabilsek?! Tevhidi bilmeden şirkten nasıl korunabiliriz?! Şirk derdine şifa/deva, tevhit ilacıdır. Koronavirüsten çekindiğimiz kadar en tehlikeli manevi virüs olan şirkten kaçınabilsek, karanlıktan da kurtuluruz, koronadan da...
İmamı Azam Hz. (r.h.): "En önemli/değerli ilim tevhit ilmidir." "Her şey zıddıyla bilinir. Adaletin bilinmesi yeterli değildir. Zıddı olan zulmün de bilinmesi gerekir ki karışıklık olmasın; hak-batıl, doğru-yanlış seçilebilsin... Kimi seveceğimiz, kime buğzedeceğimiz bilinebilsin."
Tevhid de hem "lâ" hem de "illa" var. İki zıt kelime... Bunun iyi kavranabilmesi, bilinmesi, anlaşılması için Kur'an-ı Kerim'de geçen birçok kelime ve terimin anlamlarının (zıtlarıyla birlikte) bilinmesine ihtiyaç vardır: İlah, din, rab, ibadet, velayet, şirk, adalet, zulüm, tağut...
Ayrıca zamanımızdaki birkaç yabancı kelime ve kavramın da ilaveten bilinmesi "tevhit”in kavranmasında yararlı olacak görüşündeyiz. Bunlar "lâiklik","demokrasi" olup, tevhitle zıt anlamlıdırlar. Tevhidin "la" kapsamındadırlar. Tevhidimiz bu iki batılı kavramla tahrif (reform) edildi, bölünüp parçalandı. Biz de tevhidimizle birlikte bölündük, parçalandık, çatışıyoruz. Tevhidin reddiyle üretilmiş tüm ideolojiler, felsefi, hukuki, siyasî vb. düzenlerin/görüşlerin tevhit karşısında konumlandırıldığı bilinmektedir. Tevhidi görüşü, yolu, düzeni reddedenler elbette yerine düzen üreteceklerdi. "Asr-ı Saadet’ten sonra tevhide aykırılıklara/saldırılara karşı savunma amaçlı silah olarak kelâm ilmi ortaya çıktı." (İmamı Azam Hz.). Zamanımızdaki tüm ideolojiler de tevhide karşı konumdalar. Ortak özellikleri nedeniyle de tevhidin "la" kapsamındadırlar.
Tevhidi tersinden/soldan sağa yazmak zorundayız. Kur'an-ı Kerim'in mealleri ve tefsirleri bazı eserlerde soldan sağa, bazılarındaysa sağdan sola okunup, yazılıyor. Okumalarla yazmalar ters yönde?!
Bu garabet dünyanın neresinde var?! Tevhidimiz Batılılaşma istikametinde harf devrimiyle de doğru anlaşılmasın diye; yanlış ve eksik bilgi ve algılamalarla tahriflere maruz bırakıldı. Sahiplenemedik... Tevhit nuru ile aramızda karanlıklar var. Karanlıkları da delemiyoruz. "Hak gelmeyince de batıl gitmiyor."
Zaten devrimler de tevhidi ortadan kaldırmak için gelmemiş miydi? Bizim "lâ"mız "illa"ya, "illa"mız da "lâ"ya dönüştürüldü, devrildi tevhidimiz. Tevhit, ashab-ı kiramdan sonra tedrici olarak anlamı, kapsamı daraltılmış, sonra da parçalanmış, bölünmüş oldu.
"Kamus, namustur." "İdeolojiler, idrakimize giydirilmiş deli gömlekleridir" sözleriyle Cemil Meriç'i; "Kemalizm bir Yahudi oyunudur" sözleriyle Alev Alatlı'yı, kurulan düzeni "ucube" olarak nitelendiren Nihal Atsız'ı minnetle; bir İngiliz tarihçisi Toynbee'nin: "Bundan sonra Türk kütüphanelerini yakmaya lüzum kalmamıştır. Çünkü harf inkılâbıyla bu hazineler örümceklerin yuva yaptığı raflarda kapanıp kalmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Ancak çok yaşlı hocalar ve ihtiyarlar, onları okumak lüzumunu hissedecektir" sözlerini de ibretle anıyoruz...
Tevhit Okumaları 5
TEVHİDİN ÇEŞİTLERİ:Zat’ta Tevhit: Allah’ın, zat-ı ilahisine benzeyen bir ortaktan münezzeh olması, mülkünde ortağı bulunmaması, cevher ve arazdan müre...
TEVHİDİN ÇEŞİTLERİ:
Zat’ta Tevhit: Allah’ın, zat-ı ilahisine benzeyen bir ortaktan münezzeh olması, mülkünde ortağı bulunmaması, cevher ve arazdan mürekkep olmaması ve bölünmeyi kabul etmemesi demektir. “Vacibülvücut”tur.
Sıfatta Tevhit (Tevhit İlmi): Sıfatlarında bir olması, sıfatlarının hiçbir mahlûkatın sıfatına benzememesidir. (Muhalefetüllilhavadis.)
Fiilde Tevhit (Tevhidi Rububiyet/Tevhidi Halıkiyyet):
Yaratmanın sadece Allah’a ait olduğu, onun dışındakilerin adi birer sebep olduğuna inanmak. O (c.c.) Yaratan, rızk veren, dirilten, öldüren, yöneten, izni olmadan hiçbir şeyin olamayacağına inanmaktır. (La faile illallah.)
Tevhidi İradi (Tevhidi Ameli/Tevhidi Mabudiyet/Tevhidi Ulûhiyet): Zatından başka ibadete ve tapınmaya layık bir zat kabul etmemek, ibadette/kullukta ona şerik koşmamaktır.
Zat, sıfat ve fiilde tevhit konuları inançla ilgili hakikatler iken, tevhidi iradi ise doğrudan doğruya amele yönelik bir keyfiyet, tevhit inancının ibadet yönüyle aksiyona dönüşmesidir. Kalpte tevhit inancı olmayınca Allah katında hiçbir amel sahih ve makbul olmaz.
A. Yaşar Hoca Ef. “Akait Sohbetleri, İtikat Dersleri”:
“Tevhidin hem “lâ”sını, hem de “illâ”sını bilmeliyiz.” “İman ile birlikte iman karşıtı inanç ve fikirleri de bilmek farzdır.”
“Esmai hüsna, tevhit ağacının dalları gibidir.” “Esma i hüsnayi tevhid kalıbı içinde tefekkür etmeliyiz: La rabbe illahu, La rabbe illallah, La malike illallah, La mabude, La veliyye, La vazıa illallah gibi...”
İmanın sıhhat şartları: İmanın, İslam’ın, ibadetlerin rükünlerinin ve şartlarının yedi sıhhat şartı vardır:
*İlim (bil ki), *Yakîn (şüphesiz, kesin kanaat), *İhlâs, *Sıdk (doğruluk), *Muhabbet (sevgi), *İnkıyâd (boyun eğme), *Kabul/razı olma.
Tevhit ilminin önemini kavrayıp, her meselenin inancımıza uygun olup, olmadığını araştıralım. Hayatımızı tevhit inancına göre tanzim edelim. Doğruları kimden gelirse kabul, yanlışları da en sevdiğimizden gelse de reddedelim.
“Kulluğu bilmeliyiz ki, yapabilelim. Efendimiz (S.A.V.) Mekke’ de on üç yıl “tevhit” ilmi, tebliği, eğitimi ile meşgul olmuştur. Öteki farzlardan önce tevhit tahsili yaptırmıştır. Kulluk için kelime-i tevhidin anlamını öğrenip, kalbimizle tasdik, dilimizle ikrar ve hayatımızla da ispat etmeliyiz (uygulama). Kelime-i şehadet getirene “tafsili, tahkiki iman” farzdır. “Amentü”, tevhidin içindedir. Nelere, nasıl inanacağımızı, Nelere neden hayır “lâ” diyeceğimizi bilmeliyiz. Ayet (Muhammed/19) bu nedenle “bil!” emriyle başlamıştır.
Kendi heves ve isteklerimize de Allah’tan başkalarının isteklerine de “lâ” hayır demeliyiz. Bütün heva ve isteklere “lâ” dedikten sonra “illallah” deriz. Bu nedenle batılın tümüyle reddedilip, hayır (lâ) denmesi gerekir.
Bunu demeden, Allah’ın dinine girilemez. Önce “lâ” diyeceğiz: Hz. Ali (r.a.), Efendimize gelerek: “Ya Resulullah, bana imanı tarif eder misin, Müslüman olmayı bana öğretir misin?” der. Resulullah: “Ya Ali! önce bir “lâ” de bakayım, der. Hz.Ali “neye “lâ” diyeyim?”der. Resulullah (s.a.v): “Babaların, atalarının taptıkları putlara, sahip oldukları düşüncelere “lâ” demelisin.”Bunu bir gece düşüneyim, müsaadenizle” der. Düşünmeden kalbe akide yerleşmez. Ertesi gün gelir ve iman eder.
Bütün iman ve İslam şartlarının temeli “lâ/hayır” ve “illâ” “evettir.”
İmanın baki kalmasının şartları: Gaybe iman, gaybı ancak Allah-u Teala’nın bildiğine inanmak, helallerini helal bilmek, haramları haram bilmek, Allah-u Teala’nın azabından/imanla gitmekten emin olmayıp korkmak (havf), rahmetinden ümit kesmemek. Ayrıca; Allah-u Teala’nın sevdiklerine düşman olmak, düşmanlarını sevmek, yalan yere velilik taslamak imansız gitmenin nedenlerindendir. (H. Şaban Ef.).
Kayıtlı
fanidunya
Ziyaretçi
Ynt: Tevhit Okumaları 2
«
Yanıtla #1 :
Eylül 10, 2020, 06:06:05 ÖÖ »
Tevhit Okumaları 2 – EKLENDİ.
Geçen haftaki makalemizde tevhidimizi okumaya, tevhit yolculuğumuza başlangıçla ilk adımımızı atmıştık. Tevhit ayetlerinden örneklerle devam ediyoruz:
Muhammed/19: “Bil ki, Allah’tan başka hak/ilah yoktur; kendinin, inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile. Allah, gezip dolaştığınız ve duracağınız yerleri bilir.”
Fetih/29: “Muhammed Allah’ın elçisidir. Onun beraberinde bulunanlar, inkârcılara karşı sert, birbirlerine merhametlidirler. Onları rükûa varırken, secde ederken, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk dilerken görürsün. Onlar, yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar. İşte bu, onların Tevrat’ta anlatılan vasıflarıdır. İncil’de de şöyle vasıflandırılmışlardı: Filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ekincilerin hoşuna giden ekin gibidirler. Allah böylece bunları çoğaltıp kuvvetlendirmekle inkârcıları öfkelendirir. Allah, inanıp yararlı işler işleyenlere, bağışlama ve büyük ecir vaat etmiştir.”
Şûra/11: “Göklerin ve yerin yaratanı, size içinizden eşler, çift çift hayvanlar var etmiştir. Bu suretle, çoğalmanızı sağlamıştır. O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.”
İhlâs: “De ki: O, Allah birdir. Allah sameddir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur.”
Enbiya/25: “Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, ‘Şüphesiz, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Öyleyse bana ibadet edin’ diye vahyetmişizdir.”
Taha/8,14: “Allah’tan başka tanrı yoktur, en güzel isimler O’nundur.”, “Şüphesiz ben Allah’ım, benden başka tanrı yoktur; bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.”
Nahl/51: “Allah, şöyle dedi: İki ilâh edinmeyin. O, ancak tek ilâhtır. O hâlde, yalnız Benden korkun.”
En’am/163: “O’nun hiçbir ortağı yoktur; böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim.”
Bakara/255: “Allah, O’ndan başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yarattıklarını gözetip durandır. Göklerde olan ve yerde olan ancak O’nundur. O’nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir, dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi O’na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.”
Hadid/2-3: “Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur; diriltir, öldürür. O, her şeye kadirdir.” “O her şeyden öncedir; kendisinden sonraya hiçbir şeyin kalmayacağı sondur; varlığı aşikârdır; gerçek mahiyeti insan için gizlidir. O her şeyi bilir.”
Haşr/22-24: “O, görüleni de görülmeyeni de bilen, kendisinden başka tanrı olmayan Allah’tır. O, acıyıcı olandır, acıyandır. O, kendisinden başka tanrı olmayan, hükümran, çok kutsal; esenlik veren, güvenlik veren, görüp gözeten, güçlü, buyruğunu her şeye geçiren, ulu olan, Allah’tır. Allah onların koştukları eşlerden (ortaklardan) münezzehtir. O, var eden, güzel yaratan, yarattıklarına şekil veren, en güzel adlar kendisinin olan Allah’tır. Göklerde ve yerde olanlar O’nu tespih ederler. O güçlüdür, Hâkim’dir.”
İsra/110-111: “De ki: ‘İster Allah deyin, ister Rahman deyin, hangisini derseniz deyin, en güzel isimler O’nundur.’ Namaz kılarken sesini yükseltme, gizli de okuma, ikisi ortasında bir yol tut.” “Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve acizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah’a mahsustur de ve O’nu tekbir ile yücelt.”
Bakara/285: “Peygamber ve inananlar, ona Rabbinden indirilene inandı. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı.
‘Peygamberleri arasından hiçbirini ayırt etmeyiz, işittik, itaat ettik, Rabbimiz! Affını dileriz, dönüş sanadır’ dediler.”
Kayıtlı
fanidunya
Ziyaretçi
Ynt: Tevhit Okumaları 3
«
Yanıtla #2 :
Eylül 17, 2020, 05:24:24 ÖÖ »
Tevhit Okumaları 3
Al-i İmran/2, 18: “Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Diridir, kayyumdur.” “Allah, melekler ve adaleti yerine getiren ilim sahipleri, O’ndan başka tanrı olmadığına şahitlik etmişlerdir. O’ndan başka tanrı yoktur, O güçlüdür, Hâkim’dir.”
Nisa/136: “Ey İnananlar! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba inanmakta sebat gösterin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır.”
Hucurat/14, 15: “Bedeviler: ‘İnandık’ dediler, de ki:
İnanmadınız ama İslam olduk deyin; inanç henüz gönüllerinize yerleşmedi; eğer Allah’a ve Peygamberine itaat ederseniz, işlediklerinizden bir şey eksilmez; doğrusu Allah, bağışlar, merhamet eder.” “İnananlar, ancak Allah’a ve Peygamberine inanmış, sonra şüpheye düşmemiş; Allah uğrunda mallarıyla, canlarıyla cihat etmiş olanlardır. İşte onlar doğru olanlardır.”
Saffat/35: “Onlara: ‘Allah’tan başka ilah yoktur’ denildiği zaman şüphesiz büyüklenirler.”
İsra/22: “Allah’la beraber başka bir tanrı edinme, yoksa yerilmiş ve tek başına kalmış olursun.”
Fussilet/6: “De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Fakat bana ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık O’na yönelin ve O’ndan bağışlanma dileyin. Allah’a ortak koşanların vay hâline!”
Kasas/88: “Sen Allah ile beraber başka bir ilâha ibadet etme. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O’nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm yalnızca O’nundur ve kesinlikle O’na döndürüleceksiniz.”
Neml/60: “Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indirip onunla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği, güzel güzel bahçeler meydana getiren mi? Allah’ın yanında başka bir tanrı mı? Hayır; onlar taptıklarını Allah’a eşit tutan bir millettir.”
Tevhitle ilgili hadis-i şeriflerden: “Ya Muaz! Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayarak/koşmadan O’na ibadet/ kulluk etmeleridir.
Bunu yaptıkları takdirde kulların Allah üzerindeki hakları da, ‘Onlara azap etmemesidir’. Allah’tan başka Hak ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve Resulü olduğuna şehadet eden her kula Allah, ateşi haram kılmıştır.”
“Her kim Allah’tan başka hak ilah olmadığını bilerek ölürse cennete girer.”
“İman: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, öldükten sonra dirilmeye, kadere inanmaktır.”
“İmanınızı yenileyiniz.” “Zikrin efdali Lâ ilahe illallah kelimesidir.” “Tevhit, cennetin anahtarıdır.”
“İslam; Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibadet/kulluk etmek, namazı ikame, zekâtı eda, oruç, hac...”
“Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların selamette kalandır.” “Hiçbirimiz kendisi için arzu ettiğini, kardeşi için de arzu etmedikçe iman etmiş olmaz...” “İman ettim de, dosdoğru ol.”
“İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” “Mümin, kendisinden emin olunan kimsedir.”
Kayıtlı
fanidunya
Ziyaretçi
Ynt: Tevhit Okumaları 4
«
Yanıtla #3 :
Eylül 24, 2020, 06:21:53 ÖÖ »
Tevhit okumaları 4
Bil ki Allah’tan başka (hak) ilah yoktur” (Muhammed/19).
“İlmin en üstünü tevhit, marifet ilmidir” (S.A.V).
Rabbimiz; tevhidi doğru olarak bilmemizi (Muhammed/19), sahih iman etmemizi (Nisa/136, Bakara/85,285), kendisine kul olmamızı, ölünceye kadar kulluk yapmamızı (Hicr/99), tüm hükümlerine teslim olmamızı (Bakara/208) ve dini ikame etmemizi, ayrılığa düşmememizi emrediyor (Şura/13). Nelere, nasıl iman etmemizle ilgili olarak iman esaslarının hepsine, ayırt etmeksizin/bölmeksizin, şüphe ve şirke düşmeksizin, eksiksiz, yanlışsız, sahih/doğru/”ehlisünnet üzere” iman etmemizi ve imanda sebat etmemizi buyuruyor. İmanımız tam/bütün olacak, inanılması gerekenler bölünmeyecek, imana zulüm/şirk bulaştırılmayacak. Din ekmel olduğu için ekleme, eksiltme ve bölünmeyi kabul etmez.
İlgili ayet-i kerimelerden: (Bakara/85,285), (En’am/82,159), (Müminun/53), (Nisa/136,152), (Rum/32), (Zümer/11), (Hucurat/15).
Nasıl ki, imanımız bütün, sahih, doğru olmalıysa, bunun gibi emir ve yasaklara/hükümlere/farz ve haramlara da teslimiyetimiz tam/bütün olmalı. Bölmemeliyiz. Tümünü gönüllü olarak yaşamaya gayret etmeliyiz: Dinimiz, kulluğumuz, hayatımız parçalanamaz bir bütün. Kulluk, vatandaşlık gibi bölünemez bütündür. Hayatımızı Müslüman’ca yaşamaktır, şirke düşmeden.
Al-i İmran/102’de: “Gücümüz nispetinde takvalı yaşamaya gayret etmemiz ve böylece Müslümanlar olarak ölmemiz” emredilmektedir.
Bakara/208’de: “Bütün müminlerin İslamî hükümlerin tamamına/bütününe teslim olmaları, yaşamaya çalışmaları, birbirleriyle didişip, çekişmeksizin barışa girmeleri, şeytana uymamaları...” emrediliyor.
Şûra/13’te: “Dini ikame edin. (Şeriatı uygulayın, ayakta tutun-Ahmet Tekin Tefsiri Meal.) Onda ayrılığa düşmeyin buyruluyor. Bir kutsi hadiste: “Tevhit benim kalemdir; giren emin olur” buyruluyor.
“Cibril hadisi” olarak meşhur hadis-i şerifte, “iman”ın, İslam’ın ve “ihsan”ın tanımları yapılmıştır. Burada özellikle “ihsan” tanımlaması çok ilginçtir. “Sen Allah’ı görmüyorsun. Görüyormuş gibi O’na (ihlâsla) kulluk et (öylece hayatını sürdür, yaşa). Tüm ibadetlerde her yerde, her zaman, her işte... Kulluk şuuruyla yaşamak. Namazda “huzurdayız, görüyor”. Ticarette/tezgâhta/terazide gözlemleniyoruz, denetleniyoruz, kaydediliyoruz, şuuruyla hileden uzaklaşmak; siyasette; yalandan, zulümden, emanetlere hıyanetten kaçınmak, iyilikleri emretmek, kötülükleri men etmek, halka hizmet, adalete riayet vb. şuuru, ibadettir. Buna ne kadar muhtacız...
Efendimiz (s.a.v.) birkaç hadis-i şeriflerinde: “İman kalbin tasdiki, dilin ikrarı ve azaların ameli/ispatıdır.”
“Ümmetim ahir zamanda 73 fırkaya ayrılacak... Birisi hariç ötekiler ateştedir.”
“Allahu Teala’nın 99 esma-i hüsnası vardır” buyurmuş.
İmam-ı Azam Hz: “Her şey zıddı ile bilinir, tanınır. Adaleti bilmek yetmez; zulüm de bilinmeli.” Bunun gibi tevhit de zıddı olan şirk de bilinmelidir.
Prof. Dr. Mevlüt Özler, “İslam düşüncesinde tevhit”:
“TEVHİD: Allah-u Teala’nın zat, sıfat ve fiillerinde bir tek olması, ortağı, eşi, benzeri olmamasına inanmak, kulluğu da sadece Allah’a has kılmaktır.”
TEVHİDİN ÇEŞİTLERİ:
Zat’ta Tevhit: Allah’ın, zat-ı ilahisine benzeyen bir ortaktan münezzeh olması, mülkünde ortağı bulunmaması, cevher ve arazdan mürekkep olmaması ve bölünmeyi kabul etmemesi demektir. “Vacibülvücut”tur.
Sıfatta Tevhit (Tevhit İlmi): Sıfatlarında bir olması, sıfatlarının hiçbir mahlûkatın sıfatına benzememesidir. (Muhalefetüllilhavadis.)
Fiilde Tevhit (Tevhidi Rububiyet/Tevhidi Halıkiyyet): Yaratmanın sadece Allah’a ait olduğu, onun dışındakilerin adi birer sebep olduğuna inanmak. O (c.c.) Yaratan, rızk veren, dirilten, öldüren, yöneten, izni olmadan hiçbir şeyin olamayacağına inanmaktır. (La faile illallah.)
Tevhidi İradi (Tevhidi Ameli/Tevhidi Mabudiyet/Tevhidi Ulûhiyet): Zatından başka ibadete ve tapınmaya layık bir zat kabul etmemek, ibadette/kullukta ona şerik koşmamaktır.
Zat, sıfat ve fiilde tevhit konuları inançla ilgili hakikatler iken, tevhidi iradi ise doğrudan doğruya amele yönelik bir keyfiyet, tevhit inancının ibadet yönüyle aksiyona dönüşmesidir. Kalpte tevhit inancı olmayınca Allah katında hiçbir amel sahih ve makbul olmaz.
A. Yaşar Hoca Ef. “Akait Sohbetleri, İtikat Dersleri”:
“Tevhidin hem “lâ”sını, hem de “illâ”sını bilmeliyiz.” “İman ile birlikte iman karşıtı inanç ve fikirleri de bilmek farzdır.”
“Esmai hüsna, tevhit ağacının dalları gibidir.” “Esma i hüsnayi tevhid kalıbı içinde tefekkür etmeliyiz: La rabbe illahu, La rabbe illallah, La malike illallah, La mabude, La veliyye, La vazıa illallah gibi...”
İmanın sıhhat şartları: İmanın, İslam’ın, ibadetlerin rükünlerinin ve şartlarının yedi sıhhat şartı vardır:
*İlim (bil ki), *Yakîn (şüphesiz, kesin kanaat), *İhlâs, *Sıdk (doğruluk), *Muhabbet (sevgi), *İnkıyâd (boyun eğme), *Kabul/razı olma.
Tevhit ilminin önemini kavrayıp, her meselenin inancımıza uygun olup, olmadığını araştıralım. Hayatımızı tevhit inancına göre tanzim edelim. Doğruları kimden gelirse kabul, yanlışları da en sevdiğimizden gelse de reddedelim.
“Kulluğu bilmeliyiz ki, yapabilelim. Efendimiz (S.A.V.) Mekke’ de on üç yıl “tevhit” ilmi, tebliği, eğitimi ile meşgul olmuştur. Öteki farzlardan önce tevhit tahsili yaptırmıştır. Kulluk için kelime-i tevhidin anlamını öğrenip, kalbimizle tasdik, dilimizle ikrar ve hayatımızla da ispat etmeliyiz (uygulama). Kelime-i şehadet getirene “tafsili, tahkiki iman” farzdır. “Amentü”, tevhidin içindedir. Nelere, nasıl inanacağımızı, Nelere neden hayır “lâ” diyeceğimizi bilmeliyiz. Ayet (Muhammed/19) bu nedenle “bil!” emriyle başlamıştır.
Kendi heves ve isteklerimize de Allah’tan başkalarının isteklerine de “lâ” hayır demeliyiz. Bütün heva ve isteklere “lâ” dedikten sonra “illallah” deriz. Bu nedenle batılın tümüyle reddedilip, hayır (lâ) denmesi gerekir. Bunu demeden, Allah’ın dinine girilemez. Önce “lâ” diyeceğiz: Hz. Ali (r.a.), Efendimize gelerek: “Ya Resulullah, bana imanı tarif eder misin, Müslüman olmayı bana öğretir misin?” der. Resulullah: “Ya Ali! önce bir “lâ” de bakayım, der. Hz.Ali “neye “lâ” diyeyim?”der. Resulullah (s.a.v): “Babaların, atalarının taptıkları putlara, sahip oldukları düşüncelere “lâ” demelisin.”Bunu bir gece düşüneyim, müsaadenizle” der. Düşünmeden kalbe akide yerleşmez. Ertesi gün gelir ve iman eder.
Bütün iman ve İslam şartlarının temeli “lâ/hayır” ve “illâ” “evettir.”
İmanın baki kalmasının şartları: Gaybe iman, gaybı ancak Allah-u Teala’nın bildiğine inanmak, helallerini helal bilmek, haramları haram bilmek, Allah-u Teala’nın azabından/imanla gitmekten emin olmayıp korkmak (havf), rahmetinden ümit kesmemek. Ayrıca; Allah-u Teala’nın sevdiklerine düşman olmak, düşmanlarını sevmek, yalan yere velilik taslamak imansız gitmenin nedenlerindendir. (H. Şaban Ef.).
Kayıtlı
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
« önceki
sonraki »
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT
KÖŞE YAZARLARI - KARMA
Bahaddin Elçi
Tevhit Okumaları 1 - 2 - 3 - 4 - 5