Tevhit Teklif ve Tercihtir 1
Cennetten bu dünya gezegenine indirilerek burada zorunlu, geçici bir konaklama/yolculuk sonunda Rabbimize döndürülüyoruz. “Halife” (Bakara/30) “ahseni takvim” (Tin/4) hasletleriyle “kulluk” emanetini üstlenmişiz (Ahzab/72). Ruhlar âlemindeyken Rabbimizle “kulluk sözleşmesi” yapmışız (Araf/172).
Dünyada O’nun (C.C.) rızasına, emir ve yasaklarına uygun bir hayat yaşayacağımıza/sadece ve ancak O’nun hükümranlığına (iradesine, hükümlerine) boyun eğip, teslim olacağımıza; yaratıklara kulluk yapmayacağımıza; bize emir, tavsiye ve teklif ettiği “tariki müstakim”i tercihle o yolda yürüyeceğimize, aykırı yollara da sapmayacağımıza söz vermişiz. Ve bu sözümüzle sınavdayız/deneniyoruz (Mülk/2, İnsan/2). Tağutlara, şeytana, heva ve heveslere “lâ/hayır” diyecek, mabut/rab olarak ancak Allah-u Teala’yı tanıyacağız.
O’nun dini/yolu/İslam/tevhit/tariki müstakim üzere yaşayacağız. Bu (istikamet) kolay değildi. Zorluklarla, engellerle, tuzaklarla çevriliydi. Bu nedenle, “Hud Suresi beni kocattı” (S.A.V.) buyurmuş, Efendimiz.
Tevhit/istikamet/İslam üzerinde bulunmak en büyük nimettir. Namazda günde beş vakitte kırk kez Fatiha ile yaptırıldığımız, “Bizi dosdoğru yoluna hidayet et... Öteki sapık yollardan da koru” dualarındayız.
Bu yol, Rabbimizin yoludur (Hud/56, En’am/126, 153, Yasin/61).
Bu yol, Resulünün (S.A.V.) üzerinde bulunduğu/yürüdüğü yoldur (Yasin/4).
Bu yol, Allah-u Teala’nın Resulüne ve müminlere emrettiği yoldur (Şura/15, Hud/112, Yasin/61).
Bu yol, Resulullahın (S.A.V.) müşrikleri, ehl-i kitaba çağırdığı yoldur (Şura/13, 15, Müminun/73, Ali İmran/73,64).
Bu yol “kendilerine nimet verilenlerin yoludur” (Fatiha, Nisa/69).
Bu yol “ihtilaf, tefrika mukadder iken, rahmete nail olanların yoludur” (Hud/118-119).
“Gerçekten bu Kur’an, doğru yolu gösterir...” (İsra/9).
“(İblis): ...İnsanları saptırmak için Senin yolunda onlara(pusu kurup)oturacağım” (Araf/16).
* Ahzab Suresi’nin 73 ayet oluşu, Müminun Suresinin 73. ayeti ve ümmetim 73 fırkaya ayrılacak hadis-i şerifi, çok anlamlı gelmiyor mu? Rabbimiz “tariki müstakim”in dışındaki; Rum/32; Nahl/9; Hud/118-119; Şura/13; Al-i İmran/103, 105 dünyadaki tüm yollara sapmayı, ayrılmayı, tefrikayı, bidati (itikatta) yasaklıyor (Fatiha/son; En’am/153,159; Nisa/115). İstikamette olanları da müjdeliyor (Fussilet/30; Ahkaf/13).
Bahaddin Elçi.
TEVHİT TEKLİF VE TERVİHTİR 2
Allah-u Teala’nın ve bizim düşmanlarımızı düşman edinmemiz; kafir, müşrik, Yahudi ve Hıristiyanları veli edinmememiz, Allah’ı, Resulünü ve müminleri veli edinmemiz, Allah’ın hükmüyle hükmetmemiz emrediliyor (Araf/54, Yusuf/40, Mülk/1, Yasin/son, Tin/6; Mümtehine/1, 4; Ankebut/41, Al-i İmran/100, 118; Maide/48-57; Hadid/25; Mücadele/5, 20,22).
Âlemlerin Rabbi Allah-u Teala insanları kendi özgür/hür iradeleriyle/tercihleriyle sorumlu/mükellef kılmış ve sınava tabi tutmaktadır (Mülk/2, İnsan/2, Zariyat/56). İnsana O’nun (C.C.) kadar hangi hükümdar özgürlük tanıyabilir ki?! Kendisini inkâr/isyan edenlere bile izin veriyor. Bir anlamda hayatımız seçimlerle geçiyor.
Seçenekler arasındaki farkları da, gerek vahiyle gerekse aklımızla öğreniyor, biliyoruz. Bizim için kâinata/evrene muhteşem (kevni) bir düzen koyan Rabbimiz, yine bizim için ekmel/eşsiz/üstün olan nizamını (teşri düzen) teklif ve tavsiye buyurmuştur.
“Dine zorlama yoktur” (Bakara/256). “Dileyen iman etsin; dileyen inkâr etsin” (Kehf/29).
“Bize iki yol gösterildi” (Nahl/9). Fatiha’da da iki yola vurgu var: Hidayet/istikamet ve dalalet. İtaate de, isyana da elverişli yetenekte yaratılmışız... Hak ile batıl, hidayet ile dalalet, tevhit ile şirk, iman ile inkâr, adalet ile zulüm vb. zıtlar arasında da muhayyeriz. Birisini veya birçoğunu ret ile birisini tercih ederiz. Retlerimiz ve kabullerimizle sınanıyoruz. Kabullerimiz tek başına bir anlam ifade etmiyor; retlerimizle birlikte anlamını/amacını buluyor. Kelime-i tevhidi/şehadeti bu çerçevede okumamız/anlamamız “gerekiyor”. Öncelikle ret/inkâr/hayırlarımız (lâ) sonra da bununla birlikte, bundan sonra da ikrarımız/kabulümüz (illa) geliyor. Ret ve kabullerimizle ilgili birkaç ayet-i kerimeyi paylaşalım/okuyalım: “Din” kavramı ile zikredilen ayetlerden: Allah katında tek “hak”, “geçerli”/”doğru”, “halis” “mükemmel” ve son dinin İslam olduğu, bunun dışındaki Yahudilik, Hıristiyanlık gerekse laik/beşeri tevhide aykırı tüm din/düzen /ideolojilerin/yolların ise batıl oldukları (Maide/3,Al-i İmran/19, 83, 85) bildiriliyor.
Biz de, ya Allah’ın dini İslam’ı (tevhidi) seçeriz veya ötekilerden birisini... “Lâ ilahe illallah.”
“Tariki müstakim/istikamet” kavramıyla zikredilen ayetlerden: (Fatiha, Hud/56, 112, En’am/159, 153, 126, Yasin/61, 4, Şura/15, 13, Al-i İmran/64, 73, 103, 105, Müminun/73, Nisa/69, Hud/118-119, İsra/9, Araf/16, Nisa/115, Rum/32, Nahl/9).
Rabbimiz “sıratı müstakim” dışındaki tüm yollara sapmaktan, tefrikadan, bidatlerden (itikatta) men ediyor/yasaklıyor. Biz de bu yolun hak olduğuna, öteki yolların sapıklık/batıl olduğuna inanıyor, onların tümüne “lâ” diyor, sadece ve ancak O’nun yoluna inanıyoruz “illa” diyoruz. “Lâ mabude illallah.”
Ya Rabbimizin yolunu seçeriz veya öteki dalalet/bidat (itikadi) yollarından birisini seçebiliriz.
Mabudiyette, rububiyette, uluhiyette, velayette, yollarda, dinlerde, ilkelerde, düzenlerde, hakimiyette (hukuk), hayat tarzlarında ya Allah-u Teala’yı kabulle O’na kulluk ederiz veya O’nun dışındaki yarattıklarına kulluk ederiz. La mabude, La rabbe, La veliyye, La hükme... İllallah...
Bugüne kadarki tevhit okumalarımızı özetlemek gerekirse:
* Tevhit sadece bir söz değildir. İnançtır, kimliktir (Müslüman kimliği, kulluk kimliği) (mümin/müslim).
* Tüm suhufların, kitapların, elçilerinin ortak çağrısıdır. Yeryüzünde ancak, sadece, ortaksız Allah-u Teala’ya kulluk etmek/O’nun rızasına uygun yaşamaktır.
* Allah-u Teala zatında olduğu gibi sıfatlarında, isimlerinde, fiillerinde, hükümlerinde de eşsiz, benzersiz, ortaksızdır. Tüm kemal sıfatlarla muttasıf, noksan sıfatlardan yücedir (Şura/11, İhlâs Suresi).
* İlk insan/peygamber Adem’de (A.S.) son Peygamber (S.A.V.) Hz. Muhammed’e kadar tüm peygamberler tevhide çağırmışlar, hepsi de Müslüman’dılar, kendilerine uyanlar da...
* Ruhlar âlemindeki Rabbimizle yaptığımız sözleşmedeki kabulümüz/şehadetimizdir (Şehidna).
* Tevhit “İslam dini”, “sıratı müstakim”, “istikamet”, “adalet”, “hidayet”, “hak”,”şeriat”, “sünnet”, “hayat tarzı”, “nizam” iç içe veya eş anlamlı kavramlardır.
* Tevhit, İslam dininin, “ağacının” hem çekirdeği hem de bütünü gibidir. “İslam binasının temelidir.”
Bahaddin Elçi.