DEĞİŞEN DEVİRDE KADIN
Feminizm yıllar öncesinde Batı’da doğmuş bir kavramdır. O dönemde kadınların cadı olduklarına inanıp tırnaklarını söken, kaynar suya atan, bir direğe bağlayıp ateşe veren vahşi tabiatlı erkekler vardı. Bir dönemde ise evlenmeyen kadınların mirası ailedeki erkek varisin olurdu.
JaneAusten ve ablası Cassandra bu zulme maruz kalmış iki hanım. Cassandra’nın nişanlısı vefat edince evlilik fikrine kendisini kapattı. JaneAusten ise aradığı derin aşkı bir başkasıyla evlenen Lefroy’un ardından ne yazık ki bulamadı. Jane ve Cassandra evlenmedikleri için babalarının mirasını alamadılar ve çok zor bir hayatı teyzelerinin yanında sürdürerek tamamladılar.
İşte bu dönemlerde kadınların da insan olduğunu ortaya atan bir grup araştırmacı gönüllü kadın feminizm hareketini kurdu. Sanıldığı gibi erkek düşmanlığı değil sadece kadınların da insan olduğunu ileri süren bir haklılık arayışı akımıydı feminizm. Neticesinde olumlu sonuçlar elde edildi ve artık kadınların cadı değil insan olduğu, evlenmeseler de babalarının mirasını alabilecekleri gibi temel hak ve özgürlükleri verildi.
Günümüzde ise korkunç bir çatırdama yaşanıyor. Haklarını savunan kadın feminist denilerek dışlanıyor. Erkekler tabiatlarının gereğini yanlış anlıyor. Bağırıp çağırmak saygısızlıkta bulunmak her anlamda kadından bir çıt önde olmak gibi garip takıntıları var. Sanki erkek üretir kadın onu taklit eder. Erkek zekâsı üstündür kadın ise geride kalır aklı eksiktir. İş hayatında hem erkek hem kadın vardır ama evde tüm işleri kadın görür. Ne ki Efendimiz (S.A.V.) mutfak işlerinde ev işlerinde hanımlarına yardım eder, elbisesindeki sökükleri kendisi tamir ederdi. Şimdi böyle bir erkek var mı?
Erkekler hem sinirli ve sert hem duygusal. Bir kavganın ardından sosyal medyada engel atıyorlar mesela. Bir ayrılıktan sonra ayrıldıkları kıza engel atıyorlar. Hâlbuki bu kadınsı bir harekettir.
Duygusal bir tepkinin sonucudur. Küsmek erkek tabiatına aykırıdır. Tavır almak, trip atmak erkek üzerinde komik durur.
Öyle kadınlar var ki hem yiğit hem kadın. Dayanıksız erkeklere inat hayatla mücadelesi tam zorluklarla tek başına başa çıkmış kadınlar var.
Hem yiğit hem dişil olan bir kadın erkekten üstün olmuyor da ne oluyor? Allah’ın ayetlerini özümsemeyen mızmız duygusal çıtkırıldım erkekler hallerine çeki düzen vermedikçe fıtratlarının gereğini yerine getirmemiş olacaklar.
Bir de sürekli kadınların vazifelerini hatırlatan erkeklerin kendi görevlerini yerine getirip getirmediğine dair araştırma yapmaları lazımdır. Kadınların vazifesi artık herkesçe biliniyorken erkeklerinkini hiçbirimiz hatırlamıyoruz.
Şu gerçeği de kabul edelim ki evlilik erkekler için bir ihtiyaç iken kadınlar için olmasa da olur bir kurumdur. Evliliğin sorumluluğu “yuvayı dişi kuş yapar” sözüyle, bu kuruma çok da ihtiyacı olmayan kadının üzerine bırakılmıştır.
Günümüz erkekleri artık her işin peşinde koşup binlerce sorumluluğun hakkından gelen kadınlara söz söylemek yerine özlerine dönse güzel olur.
Bunu kadınlar seçmedi siz görevlerinizi ihmal edince kadınlar buna mecbur oldu. Ne zaman kendinizi eleştirip sebebi bulup sorunu çözeceksiniz?
Ne diyor Sezai Karakoç “kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı günlere geldim”. Çünkü kadın üstün olmayı değil mutlu olmayı isterdi. Bunca mutsuz kadının vebali fıtratından sapan erkeklerin boynundadır.
Hatice Çay.