* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İSLAM MİRAS HUKUKUNDA KADIN  (Okunma sayısı 501 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2334
İSLAM MİRAS HUKUKUNDA KADIN
« : Aralık 12, 2018, 03:49:08 ÖS »
İSLAM MİRAS HUKUKUNDA KADIN

"Erkek; kendisinin¸ hanımının¸ çocuklarının¸ hatta gerektiğinde yakın akrabalarının nafakasını teminle mükelleftir. Kadın ise evli olsa ve kendi malı bulunsa bile¸ her hangi birinin geçimini sağlamak ve hatta kendi nafakasını ödemekle yükümlü değildir."

İslâm'dan önce Araplar kız çocuklarına mirastan hisse vermezlerdi. Miras erkek çocuklara kalırdı. Bunun dışında birisine veya başka bir yakınına mal bırakmak istenen kimseler vasiyette bulunurlardı. Rivayet edildiğine göre¸ Sa'd b. Rebi' (r.a.)¸ Uhud Savaşında şehid düşmüştü. Geride iki kız evlat¸ bir erkek kardeş ve bir de hanımını bırakmıştı. Malının tamamını kardeşi almıştı. O gün bir ailenin gelir kalemlerinin başında savaştan sonra alınan ganimetler ve kan bedeli denilen diyet geliyordu. Bu sebeple sadece erkekler mirasçı olabiliyor¸ eli silah tutmayan¸ savaşta yararlılık göstermeyen ve evin bütçesine doğrudan katkı sağlamadıkları için çocuklar ve kadınlar mirastan bir şey alamıyorlardı. Hatta miras âyeti inip kadına belirlenen pay verildiğinde mü'minlerin annesi Ümmü Seleme şöyle demişti: "Erkekler savaş yapıyorlar fakat kadınlar savaşamıyor; sonuçta bize de mirasın ancak yarısı düşüyor." Bunun yanında Kur'ân'ın yarım pay vermesini bile hazmedemeyenlerden biri Rasûl-i Ekrem'e gelip şöyle demişti: "Yâ Rasûlallah! Kıza yarım pay mı vereceğiz? Halbuki o¸ ata binemez ve savaşamaz." Her ne olursa olsun ortada ciddî bir mağdûriyet ve zâlimce bir anlayış ve uygulama vardı. Bunun üzerine Sa'd'ın hanımı Rasûlullah (s.a.v.)'a gelip şöyle demişti; "Ya Rasûlallah! Şunlar Uhud harbinde şehid düşen Sa'd'ın iki kızıdır. Babalarından kalan malın tamamını amcaları aldı. Malları olmadan da kimse bunlarla evlenmez." Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) da ona; "Dön bakalım. Umarım ki¸ bu mes'ele hakkında Allah (c.c.) hüküm verecektir." buyurdu. Bu hanım sahâbînin feryadı ulaşması gereken makama¸ yani Dergâh-ı İlâhî'ye ulaşmış¸ asırların hukuksuzluğuna son verecek miras hükmünü bildiren âyetler[1] nazil olmuştu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) o iki kızın amcalarına haber salarak; "Malın üçte ikisini o iki kıza¸ sekizde birini annelerine ver. Kalanı da senin olsun." buyurdu ve bu İslâm tarihinde taksim edilen ilk miras oldu.[2]

Mirasla İlgili Hükümler

İslâm miras hukukunda erkek kardeşe iki kız kardeş kadar pay¸ kocaya da karısının aldığı payın bir kat fazlasının verilmesi Kur'ân'ın emridir.[3] Asr-ı saâdetten itibaren Müslümanlar bu hükmü kabul etmiş¸ buna gönülden iman etmiş¸ bunu da olduğu gibi uygulamış ve değiştirilmesini akıllarından geçirmemişlerdir. Mirasla ilgili hükümler¸ aksine yorumlar bulunmakla birlikte¸ Kur'ân'ın kesinlik ifade eden değiştirilemez hükümleri arasındadır. Bu sebeple tarih boyu İslâm âlimleri bunları içtihada kapalı tutmuşlardır. Dinin değişmezleri arasında olan bu hükmün ancak farklı hikmetleri üzerinde durmuşlardır. Buna göre söz konusu hükmün şu şekilde bir takım hikmetleri olabilir:

1. Erkek; kendisinin¸ hanımının¸ çocuklarının¸ hatta gerektiğinde yakın akrabalarının nafakasını teminle mükelleftir. Kadın ise evli olsa ve kendi malı bulunsa bile¸ her hangi birinin geçimini sağlamak ve hatta kendi nafakasını ödemekle yükümlü değildir.

2. Erkek hem cihat ile hem de akrabalarından birinin hata yoluyla öldürdüğü bir kimseye ödemek durumunda olduğu diyete (kan bedeli) katılmakla mükelleftir. Kadının böyle bir yükümlülüğü yoktur.

3. Kadın malını artırmak için ticaret¸ ziraat vb. meşru yollara başvurma hakkına sahiptir.

4. İslâm¸ hiç miras kaleminde anılmayan kadını ve kızı ilk defa bu kaleme dâhil etmiştir.

5. İslâm miras hukukunda 40 hal kanunu vardır. Ölen kimseye yakınlık derecesine göre yapılan bu hesaplamaya göre kız ve kadın her zaman erkeğin yarısı kadar pay almaz¸ erkekten fazla aldığı durumlar da vardır. Fakat erkek kardeş ile bulunduğunda yarı pay alır. Ancak özellikle Hanefiler rızâî taksim diye bir usulden bahsederler. Buna göre mirasçılar aralarında anlaşarak daha mağdur olana fazla pay verebilirler. Şayet anlaşamazlarsa kazâî taksim (yani İslâm mahkemesinin Kur'an'a göre yapacağı taksim) geçerli olur. Bu gün bu görüşten yararlanmak mümkündür.

6. Karı koca arasındaki farka gelince; günümüzde çalışan kadınları düşündüğümüz zaman¸ evlilik esnasında edinilmiş olan mallarda "mal ortaklığı" rejimi vardır. Dolayısıyla kocası ölen kadın zaten maldan kendisine ve payına düşeni alır[4]¸ kocanın payından da ¼ veya 1/8 oranında hisse alır.

7. Hayatın diğer alanlarıyla ve İslâm'ın hükümleri bütün halinde düşünüldüğü zaman ciddî bir problem olmaz. Babadan kalan şey sadece terekeden yani miras malından ibaret de değildir. Baba hayatında iken mağdur kızına dilediği kadar yardım edebilir. Koca da karısına aynı şekilde ölmeden önce istediği kadar mal bağışlayabilir. Miras taksimi ölen kimsenin defin masrafları¸ borçları ve 1/3 oranında vasiyeti yerine getirildikten sonra geriye kalan mal üzerinden yapılır. Şayet baba veya koca sağlığında mallarını taksim etmiş ve geriye yüklü bir şey de bırakmamışsa fazla bir problem de yaşanmaz.

Mirastan Alınacak Paylar

Şu şekilde yorumlar da vardır: "Miras hisselerinin farklı olduğu elbette doğrudur. Ancak bu farklılık hukuk bakımından bir farklılık değil¸ paylaşım farklılığıdır.

Hukuk insanların ehliyetlerine göre olur; ama paylaşım¸ ihtiyaçlarına göre olur. Farklı vazifelere göre ihtiyaçlar da farklılık arzederse mirastan alınacak payların da farklı olması zorunlu olur. Farklı ihtiyaçlara rağmen eşit pay alınırsa¸ bu¸ adalet olmaz¸ belki büyük bir zulüm olur.

Miras hisselerindeki farklılık (veya eşitsizlik) hukuk farklılığı değil¸ belki ihtiyaçların farklılığıdır. İhtiyaçların farklılığını (ve bu ihtiyaçlara göre paylaşım farklılığını) hukuk veya ehliyet farklılığına atfetmek elbette büyük bir hata olur.

Miras hisselerindeki farklılık¸ gerçekliğe uygun bir zorunluluktur. Erkeklerin de hiçbiri paylaşım bakımından bir diğerine eşit değildir. Ancak herkes hukuk bakımından eşittir.

Buna göre¸ mülkiyet hakları bakımından herkes eşit ise de mülkiyet paylaşımı her yerde farklılık arzeder. Bu hem erkekler hem de kadınlar için böyledir."[5]

İslâm¸ böyle bir süreçten sonra hükmünü vermiş¸ hakkı yok kabul edilen kadını miras kalemine dâhil etmiş ve onu hak sahibi kılmıştır. Tarih boyu ve bugün kadınlar¸ Kur'ân'ın verdiği payın azlığından çok¸ kendilerine sırf kadın oldukları için pay verilmemesinden muzdariptirler. Özellikle bazı yörelerde kadına asla miras payı verilmediği veya çok sembolik şeyler verildiği için kadınlar ve kızlar Allah'ın takdir ettiği haktan da mahrum bırakılmaktadırlar.

Miras Meselesinde Şer'î Hukuka Mürâcaat

Günümüzde özellikle miras taksimi noktasında medenî hukuk ve şer'î hukuk arasında ikilem yaşanmaktadır. Genelde kadınlar medenî taksimi tercih etmektedirler. Erkekler ise¸ dinin diğer hükümlerinde hassas olmasalar bile¸ miras meselesinde şer'î hukuka mürâcaat etme yoluna gitmektedirler. İnsanların içinde bulunduğu ekonomik durumlar¸ ana-babayla olan münasebetleri farklılık arzetmektedir. Mesela¸ ana-babasına hastalığında hiç bakmayan veya gerektiği gibi ilgilenmeyen erkekler var. Ancak bunların tam aksine¸ hayatı boyunca ana-babasına bakan¸ özellikle hastalığında kendi rahatını onlara feda eden kızların bulunduğu da bir gerçek. Böylesi dengesiz durumlar Kur'ân temelli taksimin bazı kimseler tarafından sorgulanmasına sebep olmaktadır. Burada hukuk ve ahlak arasında bir çatışma meydana gelmektedir. Elbette hukuk duygusal durumu değil¸ gerçek durumu dikkate alır. Burada kız ve erkeğin payı nasıl belirlenmişse hukuk ona göre hüküm vermek zorundadır. Ancak bu taksim böyle özel durumu olan kadınları tam olarak tatmin etmemektedir. Sonuçta mesele imanla alakalı olduğu için buna teslim olanlar olmaktadır. Özellikle medenî kanun alternatifini dikkate alarak sorgulayanlar da gittikçe artmaktadır. İşte böylesi bir durumda¸ baba veya kocanın hayatında iken kızına veya hanımına bulunacağı bağışlarla bunu çözme imkânı vardır. Hayatında bunu yapamayanların rızâî taksimi tavsiye etmeleri de mümkündür.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

[1] 4/Nis⸠11-12.

[2] Buhârî¸ "Vasâyâ"¸ 6; Tirmizî¸ "Ferâiz"¸ 3.

[3] 4/Nis⸠11-12.[4] 4/Nis⸠32.

[5] Bk. Musa Carullah¸ Hatun.

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]