* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İslam ve Kadın  (Okunma sayısı 1251 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
İslam ve Kadın
« : Ağustos 29, 2024, 08:10:15 ÖS »


İslam ve Kadın

Öncelikle kadın konusunu yazmaya niyetlendiğimde ilk anda tedirginlik yaşadığımı belirtmek isterim. Zira hemen hemen her toplumda  yüzyıllardır konuşulan, çokça yazılan, topluma ve örfe göre çeşitli şekillerde tartışılan derin bir mevzudur bu. Öyle ki; çağlar öncesinde kadına ve kız çocuğuna hak ettiği değeri en güzel şekilde iade eden İslam’a rağmen İslam dünyasında dahi değişik mülahazaların konusu olmuştur kadın. İslam’ın kadınlar üzerinde asırlar önce açmış olduğu muhteşem çığır layıkıyla idrak edilememiştir. Ve bir takım sığ zihniyetler tarafından İslam Dini’nin kadına tanımış olduğu medeni, insani, siyasal ve  sosyal  haklardan daha ziyade ‘’kadın bedeninde örtünmesi gereken yerler, görünmesinde sakınca olmayan kısımlar‘’ girdabından öteye gidilememiş, kadını asosyalleştirmek, toplum hayatından soyutlamak çabasına girilmiştir. İslam ülkelerinde dahi İslam’ın kadına kattığı güzellik ihmal edilmiştir. Maalesef İslam Medeniyeti bu konuda geçmişte oldukça yobaz ve gerici olan batı medeniyetinin etkisinden kurtulamamıştır. Bu konuda Müslümanlardan bir kısmının şekilciliğe fazlaca takılıp asıl mühim konuyu ve özünü gözden kaçırdıklarını düşünüyorum. Genelleme yaparak algı tamamen bu yönde demek yanlıştır elbette ama günümüz İslam dünyasında, İslamda Kadın olgusunu İslamın özüne uygun değerlendirmeyen birçok kişi veya ekol bulunmaktadır. Ayrıca, İslam’ın ilk yıllarında kadın algısı Batıdan katmer katmer üstün bir durumdayken, günümüz dünyasında özgür batı kadını karşısında dört duvar arasında sıkıştırılmaya çalışılan İslam kadını profili oluşmuştur. Oysa bugün İslam’da kadının arka plana itildiği, sadece ev işlerine yönlendirildiği, bastırıldığı iddialarında bulunan BATI da, tarihinde kadını değersiz bir varlık olarak görüyordu ve işin doğrusu BATI paradigması İslami Yaşam tarzının kadına kazandırdığı izzetten bihaberdi veya bunu görmek istemiyordu.

Tarihsel sürece bakıldığında Arap Yarımadası da dahil diğer toplumlarda İslamiyet öncesi kadının içinde bulunduğu içler acısı, insanlık dışı, vahşice uygulamaları incelediğimizde ne kadar büyük bir nimetle şereflendirildiğimizi daha iyi anlarız.Hz. Muhammed (s.av) ile başlayan ve kadını yüce mertebelere çıkaran İslami öğretiler diğer bazı konularda olduğu gibi gereğince anlaşılamamış ve hatta bu konuda oldukça geriye gidilmiştir.Bunun sebepleri arasında sonraki dönemlerde Tefsir, Fıkıh ve Hadis  gibi İslami ilimlerde erkek hegemonyasının baskın olması da önemli bir etkendir.Kadının sosyal hayatta yer almasından rahatsız olanlar  dahi olmuş  ve dini nasları yorumlarken bu bakış açılarını haliyle yorumlarına da yansıtmışlardır.

Ayrıca kadın alimlerin toplumdaki  konumları gereği ve İslami tevazunun da etkin olması hasebiyle  erkek alimler kadar biyografilerine yer verilmemesi, sonraki dönemlerde Müslüman kadının yeri evidir, işidir, sadece eşidir, çocuğudur gibi algısal bir takım yanılgılara sürüklemiştir insanları.Oysa ki İslam Kuran ve Sünnet’in ışık tuttuğu bir yaşam modelinde kadının sosyal hayat içerisinde yer edinmesine sağlam kıstaslar ölçüsünde onay vermiştir.  Ayrıca, kadının sosyal hayattaki yerine, konumuna, görevlerine, hal hareket, davranış ve ahlakına özellikle de tesettürüne yönelik çalışmalar ve bu konuda yazılan eserler sayamayacağımız kadar çoktur. Oysa İslam sadece kadına has kılınan, kadının yaşamını düzenleyen bir din değildir. Kadın ya da erkek her iki cinste sahip oldukları imkanlarla da bağlı olarak(örneğin hac)  aynı ibadet ve dini yükümlülüklerden sorumlu tutulurken Müslüman erkeğin profilinin nasıl olması gerektiği, ahlakı, davranışı ve tutumu, giyimi ve kuşamı nasıl olmalıdır konusu hiçbir dönemde kadınınki kadar yazılmamış, çizilmemiştir. Öyle ki ilim okumayı kadına da Allah’ın emri kabul eden bir dinde, Peygamberimiz sonrası dönemde kadınların eğitimi ihmal edilmiş ve kadın alimlerin yetişmesine mani olabilecek teamüller oluşturulmuştur. Kadınların cami ortamında belirli ölçüler çerçevesinde eğitim aldığı İslami kültürden ödünler verilmiştir. Lakin İslam Tarihi incelendiğinde  sahabe ve tabiin devrinde çok sayıda kadın fıkıhçıların ve hadisçilerin varlığına şahit oluyoruz. Hatta bazı kadın hadisçiler erkek  hadisçilerden daha güvenilir sayılmış, nakillerine itibar edilmiştir.(Hz.Aişe annemiz bunun en güzel örneğidir.) Oxford İslâmi Araştırmalar Merkezi'nden Dr. Muhammed Ekrem Nedvî‘’Hangi sosyal düzende uygulanırsa uygulansın İslâm'ın kadınları aşağıladığı fikri o kadar yaygındır ki, neredeyse İslâm ve âlim kadınlar kavramları tam bir tezat oluşturur." der. Nedvî'ye göre, İslâm'ın özellikle ilk yıllarında Sahabe ve Tabiin dönemlerinde kadınların sayısı fazladır ve toplumda etkin bir yere sahiptirler. Erkeklerin onlara gidip İslami ölçüler dairesinde  ilim öğrenmesi normal karşılanmıştır. Müslümanlar kadınlara saygıyla bakmaktan ve onlardan bir şey öğrenmekten çekinmemiştir.  İslâmî ilimlerin her alanında usta ve bilgili hanımların isimlerine rastlanmıştır.

Malumumuz, İslamiyet Allah’ın bütün kullarına rahmeti, en büyük nimetidir. Diyebiliriz ki aslında İslam, kadın için hususi bir rahmet ve şereftir. Bu konuda bu denli keskin cümleler kurmama sebep olan İslamiyet öncesi dünyada kadının içinde bulunduğu durumun vehametidir. Gerek ‘’Medeni’’ olduğu düşünülen Avrupa’da  gerek Asya’da  ve diğer bir çok toplumda “Kadın insan mıdır değil midir? Ruhu var mıdır yok mudur?” diye tartışmalar yaşanırken, Hz.Muhammed (sav) “Mü'minlerin îmân bakımından en mükemmeli, huyu en iyi olanıdır. Hayırlınız, kadınlarına karşı hayırlı olanlardır’’ buyurarak erkeğin hayrını ve iyiliğini kadına karşı muamelesine bağlamıştır.

Kadının tarihsel sürecini iki devirde ele almamız icab eder. İslamiyet öncesi kadın, İslamiyet sonrası kadın…

1.İslamiyet Öncesi Kadın:Tarihi kaynaklar incelendiğinde görülüyor ki kadın, haklar bakımından asırlar boyu ihmal edilmiş, hor görülmüş, baskı ve işkencelere maruz tutulmuştur. Bu baskı ve işkencelerin bazı kültürlerdeki dönemsel ve fraksiyonel karşılığına şu örnekler verilebilir.

İngiltere’de XI. asra kadar kocaları eşlerini satabilirdi. Yine İngiltere’de kadın “murdar” bir varlık sayıldığı için İncil’e el süremiyordu. Kadının meta gibi görüldüğü, hiçbir değerinin olmadığı İngiliz toplumunda kocanın başucunda sopası olur ve kadın itaatsizlik yaptığında kocası onu döverdi.18.yüzyıla kadar kadın kocasına mutlak itaata mecbur olup hemen hemen hiçbir hakka sahip değildi.

Yunanlılarda da kadın, medeni haklar adına hiçbir şeye malik değildi. Kocası onu istediği zaman boşar ya da başkasına devredebilirdi. Hayatı ve ölümü eşinin elindeydi. Kadının önce babasının, evlendikten sonra kocasının, kocası ölünce de oğlunun esiri idi. Kadın bir mal gibi bir başkasına ihale olunabiliyordu.

Eski Roma'da kadının durumu çok daha feciydi. Hatta Roma'da bazı toplantılarda, kadının ruhsuz ve edebi hayattan nasibi olmayan bir hayvandan ve şeytanın iğrenç işinden ibaret bulunduğuna dair kararlar alınmıştır. Roma’da kadın "Bir çocuk, ikinci sınıf bir insan, sürekli eşinin vesayet ve himayesi altında yaşayan  insan dışı noksan akıllı bir varlıktır.’’ Çin’de yeni doğan çocuk, erkekse pahalı kumaşlara, kız ise bez parçalarına sarılırdı.Kız çocukları babalarının ve erkek kardeşlerinin kölesi olarak kabul edilirdi.İsim bile verilmez kadın 1, kadın 2 şeklinde numara ile çağrılırdı.Hindistan'da kadın, zavallı bir yaratık olarak kabul ediliyor, her türlü aşağılık arzulara alet ediliyordu. Vedaları okumaktan uzak tutuluyor, ayin ve merasimlere kabul edilmiyordu. Yaşama hakkı bile verilmemiş kocası ölünce onunla birlikte diri diri toprağa gömülmüştür.

Yahudiler de kadını aşağılık bir varlık olarak görür, her sabah kadın olarak yaratılmadıkları için Allah’a şükrederlerdi. Hristiyanlar ise kadını ilk günahın müsebbibi olarak kabul etmiştir.Adem’in cennetten kovulmasına sebep olan kadının ruhunun olup olmadığını uzun süre tartışmışlardır. Kadını vaktiyle insan olarak kabul etmeyen “sözde medeni” Avrupa cadılık kisvesi altında yüzlerce kadına şiddet uygulayarak, diri diri yakarak, bakire olup olmadığını anlamak için tecavüz ederek kadına asırlarca  zulüm etmiştir.Cadılıkla suçlanan kadınların etleri lime lime edilmiş, kemikleri kırılmış, sonra da bu kadınlar topluma ibret olsun diye meydanda yakılmıştır. Kadınlar hunharca katledilirken erkekler ise bu vahşete sessiz kalıp sadece izlemekle yetinmiştir.17.yüzyılın sonuna kadar bu vahşet devam etmiştir.Bu durum kadınlara karşı saldırgan tutumu yansıtan katliam örnekleridir. Cadı avı, büyücülük kisvesi altında insan olarak görülmeyen kadına karşı acımasızca ve adaletsizce yapılmış bir savaştır bu... Dini kurallara göre idare edilen Engizisyon mahkemelerine sevk edilen kadınlar, savunmaları alınmaya ihtiyaç duyulmadan yargılanmış ve idam cezasına çarptırılmıştır. Kiliseler kadınları ikinci sınıf vatandaş kabul etmiş ve bütün haklarını çiğnemiştir.

Arap toplumunda da malumunuz kadınlara ve kız çocuklarına itibar edilmemiş, köle olarak alınıp satılan bir mal gibi görülmüş, kız çocukları diri diri toprağa gömülmüştür.Çocuğu erkek olarak doğan babalar şerefli kabul edilirken kız babaları utanç içine boğulmuştur  ve onlara suç işlemiş gibi muamele edilmiştir.Cahiliye döneminde kadınlar, miras alma hakkına da sahip değillerdi. Erkekler, hiç bir sınır tanımaksızın istedikleri kadar kadınla evlenebiliyorlardı. Bu dönemde bir baba kızını, onun isteyip istemediğine, isteyenin çok yaşlı olup olmadığına bakmadan istediği erkeğe verebilirdi. Farklı medeniyetlerde İslamiyet öncesi kadın portresi yukarıdaki paylaştıklarımda da görüleceği üzere insanlık dramıdır. Elbette bu elim durumun üzdüğü vicdanlar da olmuştur ve günümüz toplumlarına bu vicdanlı insanlar sayesinde gelinmiştir ama bu toplumsal devinim İslamiyet Öncesi sosyal gerçekleri örtmez.

2-İslamiyet  Sonrası  Kadın:

 Oysa İslamiyet’in kadına bakışı diğer bütün medeniyetlerden tamamen farklıdır. İslamiyet’te kadın ile erkek adalet ekseninde ve fıtri özellikler de dikkate alınarak aynı insani haklara sahip sayılmıştır.Bilhassa Rabbin katında kulluk bakımından aynı mertebede tutulmuştur."Erkek ve kadından her kim inanmış olarak iyi bir iş yaparsa, onu hoş bir hayatla yaşatırız. Onların ücretini yaptıklarının en güzeliyle veririz (Nahl/97).” Üstünlüğü cinsiyete değil takvaya bağlayan İslam, takvalı bir kadının ahlaki meziyetlerden yoksun erkeklerden daha üstün olduğunu açıkça beyan etmektedir.  Tabi bunun tam tersi de geçerlidir. Kadın ile erkek namaz, oruç, hac gibi  aynı ibadetlerden imkanları/şartları ölçüsünde sorumlu tutulmuştur. Kadının özel hallerini (lohusa, hayız, hamilelik …) dahi dikkate alan ve onlara bu dönemlerinde kolaylık sağlayan İslam, kadına yönelik  inceliği ve hassasiyeti ortaya koymuştur. İslam, İbadetlerin farziyetini  kadın ve erkeğin toplum içindeki görev ve sorumluklarını dikkate alarak belirlemiştir.Ayrıca kadın ve erkeğin fıtratını en iyi bilen Allah-u Teala(c.c), emir ve yasaklarını  her iki cinsin psikoloji ve fizyolojilerine uygun olarak bildirmiştir.Üstelik Kuran’ın hiçbir ayetinde kulluk yönüyle, insani açıdan ve sevap-günah kıstasları bağlamında erkeği kadına üstün kılan bir ibare bulunmamaktadır. Aksine İslam kadın ve erkeği sosyal yaşamın birer bütünleyicisi ve birbirinin eşi olarak kabul etmiştir.İslam kadına para, mülk ya da diğer mallarına sahip olma hakkı tanı¬mıştır; kadın tüm hakkını sata¬bilir, ipotek bırakabilir, ya da kiralayabi¬lir, bu konuda da kimsenin iznine ihtiyacı yoktur. İslam kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesini yasaklamış ve bunu beis, kötü bir iş olarak tanımlamıştır."Onlardan birine kız doğumu müjdesi verilince öfkeli olarak yüzü simsiyah kesilir. Kendisine verilen kötü müjde yüzünden halktan gizlenmeye çalışır… (Nahl/58,59).” ayetiyle cahiliye toplumunun hastalıklı yaklaşımı veciz bir şekilde beyan edilmiştir.

Peygamberimiz (a.s) döneminde o döneme kadar dengine rastlanmamış biçimde kadına sosyal ve siyasi haklar verilmiştir. Eğitim, sağlık, ticaret gibi sosyal hayatın hemen her aşamasında kadınların varlıklarını görüyoruz.-Hz.Aişe’nin Suffadaki kadınların eğitimden sorumlu olması gibi- Savaşlarda da erkeklerle birlikte mücadele veren kadınların varlığı da kaynaklarda sabittir. Kaynaklar incelendiğinde özellikle dikkat çeken şey, kadınların itirazda bulundukları konularda çekinmeden toplumun karşısına çıkıp seslerini yükseltip haklarını aramalarıdır. Kadınların bu girişimlerine gerek Peygamberimiz( a.s) gerekse dört halife döneminde itibar edildiğine ve şikayetlerin dikkate alındığına şahit oluyoruz.

Diğer medeniyetler “Kadın insan mıdır değil midir?” diye tartışırken Peygamber Efendimiz ilim okumanın kadın ve erkek bütün Müslümanlara farz olduğunu beyan ederek tarihe damgasını vurmuştur. Ayrıca Peygamberimiz eşlerine büyük saygı göstermiş, onların haklarına ve sözlerine itibar etmiştir.Yeri geldiğinde Peygamber kimliğine rağmen evinde eşlerine yardımcı bir eş olmuştur.Sahabelere de kadınların Allah’ın emaneti olduğunu vurgulamış kadınlarınıza karşı şefkatli, merhametli ve anlayışlı olun tavsiyesinde bulunmuştur. Buradan da anlaşılacağı üzere Müslüman kadını kısıtlayan İslam değil İslam adına yapılmış yanlış uygulamalardır.Yanlış olan din değil aksine dini anlayışlardır. Bu durumlar da göstermektedir ki Kuran’ı, sünneti çok iyi anlamak ve yaşamımıza tatbik etmek durumundayız. Algılamak istediğimiz ve arzuladığımız İslam’ı değil vahyedilen ve Hz. Peygamber tarafından yaşanarak bizlere tebliğ edilen İslamı harfiyen, hiçbir bidata kaçmadan yaşamalıyız. İslami Hayat tarzının kadınlara ve erkeklere yüklediği sorumlulukların temel kaynağı Kur’anı Kerim ve Hz. Peygamberin Sünnetidir. Hiçbir kişi bu iki temel kaynağın çizdiği sınırlara tezat teşkil edecek bir İslami yoruma, yaşam tarzına meyledemez.

Sözlerime Nedvi’nin bu konudaki bir düşüncesini paylaşarak son vermek istiyorum .

"Eğer Hz. Peygamber(s.a.v) ve zamanı Müslümanlar için örnek alınacak en uygun zamansa buradan alınacak derslerden biri de erkek kadar kadının da İslâm'ı öğrenmesi ve öğretmesi zorunluluğunun bulunduğudur. İslâm toplumlarının bu zorunluluğu erkek ve kadınlar için yerine getirebilecek şekilde organize olmasına kalıyor sıra. Müslüman kadınlar ilim tahsil ettikleri gibi ilim öğretiyor ve ders verdikleri arasında sadece kadınlar değil erkek talebeler de bulunuyor(Belirli sınırlar çerçevesinde). Ne Kur'an’da, ne de peygamberin uygulamasında kadın-erkek doğal farklılığının birinin diğerine göre mânevî, ahlâkî ya da entelektüel açıdan alt seviyede olduğunu gösterir bir işaret yoktur. Hz. Muhammed'in(s.a.v) öğrettiklerine karşı kadınlar da büyük ilgi göstermiş, halka hitap ettiğinde ya da biat verdiğinde kadınlar da bulunmuş hatta Hz.Muhammed kadınların kendilerine özgü soruları için hususi/belirli ölçüler çerçevesinde ayrı sohbetler vermiştir.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:00:00 ÖÖ]


Muallim - Öğretmen - Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:54:03 ÖÖ]


Dar Günlerin Adamı Hz. Osman Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:18:19 ÖÖ]


İhlas ve Samimiyet Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:13:16 ÖÖ]


Zekat İslam’ın Köprüsüdür Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:09:53 ÖÖ]


Kurtuluş İslâm’dadır Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 10:58:52 ÖÖ]


Tevhid ve İstikâmet Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 10:55:38 ÖÖ]