* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İslam Toplumunda Kadının Yeri  (Okunma sayısı 271 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2314
İslam Toplumunda Kadının Yeri
« : Mayıs 25, 2020, 08:56:11 ÖS »
İslam Toplumunda Kadının Yeri

EV İŞLERİ

Kadının dünyasında evin farklı bir yeri vardır. Aile yuvasının kurulmasında, intizamında ve huzur ortamı olmasında kadın baş roldedir. "Yuvayı dişi kuş yapar" deyimi bu hususu ifade etmektedir.

Ana yüreği ve şefkati çocukların sevgiyle yetişmesini sağlar. Aile fertlerinin, yemesi-içmesi, barınması ve giyinmesi kadar, sevgi ve güvene de ihtiyaçları vardır.

Şahsiyetlerin oluşması ve gelişme sürecindeki çocukların psikolojik sorunları; aile fertleri için önem arzeder. Vatan, millet, birlik  beraberlik, dayanışma, sevgi-saygı, eşitlik, arkadaşlık ve hoşgörü gibi kavramların kazanıldığı yer aile ocağıdır, anne kucağıdır.

Ev işleri genellikle kadınlar tarafından yürütülür. Ailenin iş bölümünde, örf, âdet ve geleneklerin fevkalade tesirli olduğu gözlenmektedir.

Erkeklerin ev işlerine katkılarına ışık tutması bakımından Peygamberimiz (s.a.s)’in ev haline bakalım. Hz. Aişe (r.a.) şöyle demiştin “Rasülüllah (s.a.s) keni ev halkının hizmetinde bulunurdu..."’1

Yine Hz. Aişe: "Rasülüllah (s.a.s), her insan gibi bir kimse idi. Elbisesini diker, koyunları sağar, kendi hizmetini kendi yapardı.” demiştir.’2
Peygamberimiz (s.a.s): "Sizin hi- mayenizdekiler, din kardeşlerinizdir.

Yediklerinizden onlara yediriniz, giydiklerinizden giydiriniz. Taşıyamayacakları ağır yükleri yüklemeyiniz. Ağır iş verdiğinizde kendilerine yardım ediniz.” buyurmuştur.’31

İnsanlar arasında sınıf farkı gözetmeyen Peygamberimiz (s.a.s): "Kadınlar, erkeklerin (şakikleridir) eşleri ve benzerleridir.”’4’ buyurmuştur. Şakik; bir bütünün tam ortadan bölünmüş yarısıdır. İnsanlığın nitelik ve nicelik olarak yarısı kadın, yarısı da erkektir.

AİLE HÂRCAMALARI

Peygamberimiz (s.a.s) “Bir müslüman kendi ev halkına, Allah’ın rızasını umarak harcama yaparsa; bu harcama o kimse için sadaka olur.”
buyurmuştur.’5’

Ailenin geçiminden sorumlu olan kimselerin, gayretleri ve harcamaları karşılıksız bir görev değildir. Bilakis öncelikli bir görev ve o ölçüde de sevaptır. Nitekim, Peygamberimiz (s.a.s): "Sen nafaka vermeye, nafakası üzerine vacip olan aile fertlerinden başla. (Sonra başkalarına ver. Aile fertlerinin nafakasını vermezsen) Kadın: “Ya beni doyur, ya da beni bırak” der. Hizmetçi de: "Beni besle veya çalıştır" der, Çocuk da: “Beni doyur, beni kime bırakıyorsun?” der.6 buyurmuştur.

Sa’d b. Ebi Vakkas, Veda haccı sırasında Mekke’de hasta iken Rasûlül- lah (s.a.s) onu ziyaret ederdi. Sa’d, malının hepsini veya yarısını vasiyet etmek (bağış yapmak) istedi. Allah Rasülü (s.a.s) razı olmadı. Sa’d, üçte birini vasiyet etmek isteyince, Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurdu:

“Üçte bir, üçte bir de çoktur. Senin, varislerini zengin bırakman-, onları muhtaç ve insanların ellerindekini istemek için el açar halde bırakmaktan daha hayırlıdır. Sen her ne harcarsan, senin için bir sadakadır. Hatta yemek yerken hanımının ağzına koyacağın bir lokmadan bile sevap alırsın.’"7’

Hz. Aişe şöyle demiştin Utbe’nin kızı Hind, kocası Ebu Süfyan hakkında: "Ya Rasûlallah! Ebu Süfyan çok sıkı, cimri bir kimsedir. Ona ait olan maldan aileme yedirirsem günah olur mu? diye sordu. Rasûlüllah (s.a.s), "Hayır örfe göre yedirmekte bir günah yoktur."8 buyurdu.

Başka bir rivayette ise, Peygamberimiz (s.a.s): “Onun malından örfe göre sana ve çocuğuna yetecek kadar al" buyurdu.9

Öte yandan, Peygamberimiz (s.a.s): “Kadın, kocasının kazancından, onun izni olmaksızın harcadığı zaman, o harcamanın sevabının yarısı kocaya ait olur.”"10 buyurmuştur.

Bu hususlarda ailenin dirlik ve düzenliği dikkate alınmalıdır. Harcamalarda aşırılığa gidilmemeli ve israf edilmemelidir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s): “Kureyş kandınlarının en iyisi, çocuğuna karşı en şefkatli olan ve kocasının elinde bulunanları en iyi koruyandır.11 buyurmuştur.

VATAN SAVUNMASI

Enes b. Malik şöyle den Uhud Şa- vaşı’nda müslümanlar bozguna uğramış ve Peygamber (s.a.s)’in yanından dağılmışlardı. İşte bu tehlikeli savaş gününde Ebu Bekir’in kızı Aişe (r.a.) ile annem Ümmü Süleym’i, gördüm. Her ikisi kollarını sıvamışlardı. Ben onların ayaklarının halhallarını görüyordum. Bunlar arkalarında su kırbalarıyla koşuyorlardı.

Cafer b. Mihran da şöyle der: "Onlar sırtlarında su kırbalarını taşıyorlar sonra bunu yaralıların ağızlarına boşaltıyorlar, sonra tekrar çabucak dönüyorlar, kırbaları dolduruyorlar, sonra yine acele gelip kırbaları yaralı askerlerin ağızlarına boşaltıyorlardı.’’"21 Ümmü Selit isimli kadın da Uhud Sa- vaşı’nda su kırbalarını dikmiştir."3’ Uhud savaşında Hz. Aişe henüz çok gençti. Enes b. Malik, annesi Ümmü Süleym’in, Huneyn Savaşı’na da katıldığını ve bir hançer edindiğini anlatır.’14

Ümmü Ümare, Uhud Savaşı’na katılarak oku ve yayı ile düşmanla savaşmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s): “Uhud Savaşı’nda sağıma soluma döndükçe hep Ümmü Ümare’nin ya- nıbaşımda çarpıştığını görüyordum." buyurmuştur."15’ Yine bu kadın Hu- deybiye, Huneyn ve peygamberlik iddiasında bulunan Müseylemetü’l- Kezzab ile yapılan savaşa iştirak etmiştir. Hatta savaşlardan birinde, bir eli kopmuştur."16’

Ümmü Atıyye isimli kadın: “Rasûlüllah (s.a.s) ile yedi harbe katıldım. Savaşa katılanları geriden takib eder, onlara yemek yapar, yaralıları tedavi eder ve hastalara hizmet ederdim."17’ demiştir.

Muavviz’in kızı Rubeyyi şöyle der: “Biz kadınlar, Peygamber (s.a.s) ile savaşa katılırdık. Askerlere su verir, yaralıları tedavi eder, yaralıları ve şehitleri Medine’ye taşırdık.”"18

Haşrec b. Ziyad’ın ninesi Rasûlüllah (s.a.s)’la beraber, Hayber savaşına katılan altı kadından birisi idi. Bu kadınlar Peygamberimiz (s.a.s)’la beraber, Hayber savaşına katılan altı kadından birisi idi. Bu kadınlar Peygamberimiz (s.a.s)’e şöyle dediler: “Biz yün eğiririz, Allah için yardım ederiz. Yaralılara ilaçlarımız vardır. Okları toplarız ve un çorbası içiririz."19

Abdulmuttalib’in kızı ve Peygamberimiz (s.a.s)’in halası Safiyye de Hendek Savaşı’na katılmış ve düşman askerleriyle kıyasıya çarpışarak birisini öldürmüştür.’20

Peygamberimiz (s.a.s), süt teyzesi Ümmü Haram’ın evinde bir müddet uyumuş ve rüyasında, bir deniz seferine çıkılacağını gördüğünü anlatmıştı. Ümmü Haram, kendisinin deniz seferine çıkanlardan olması için, Hz. Mu- hammed (s.a.s)’den dua istemiştir. Peygamberimiz de dua etmiştir. Ümmü Haram, Peygamberimiz (s.a.s)’in vefatından 16 sene sonra Kıbrıs’a yapılan ilk. deniz seferine, Karaze’nin kızı Fahte ile katılmıştır. Ümmü Haram bindiği hayvan üzerinden düşerek orada şehid olmuştur. Kabri Kıbrıs’tadır.21

Milli Mücadele Dönemi (1919- 1923)’nde de kadınlar, erkekleri yurt savunmasına çağırıyor, eline silah alıp, bizzat savaşa katılıyor, cephe gerisinde, yaralıyı tedavi ediyor, giyecek-yiyecek temin ediyor ve geniş kitleleri uyandırıyorlardı.

Kara Fatma, Nene Hatun, Halide Edip, Münevver Saime, Kılavuz Hatice, Tayyar Rahmiye, Gördesli Makbule, Binbaşı Ayşe, Nezahat Hanım, Süreyya Sülün, Zeliha, Nakiye, Naciye ve daha nice kadınlar bu cennet vatanın istiklali için mücadele etmişlerdir.

DOKTORLUK-HEMŞİRELİK

Sehl b. Sa’d şöyle demiştin Rasü- lüllah (s.a.s)’ın başındaki miğfer kırılıp yüzü kanayıp küçük azı dişleri kırıldığında, Ali (r.a.) kalkanıyla su getiriyordu. Fatıma da Rasülüllah (s.a.s)’ın yüzündeki kanı yıkıyordu. Fatıma (r.a.), kanın sudan fazla aktığını görünce bir hasır parçasına yöneldi. Onu yaktı ve Rasûlüllah’ın yarası üzerine yapıştırdı. Bunun üzerine kan durdu.22

Ümmü Cemile, Hz. Aişe’nin yanına girdi ve şöyle dedi: “Ben yüzümdeki çillerden tedavi gören bir kadınım, bunun günah olduğunu düşündüm ve vazgeçmek istiyorum. Bana ne yapmamı önerirsiniz? Hz. Aişe (r.a.) şöyle dedi: "Biz, Peygamber (s.a.s) zamanında, eğer birimizin gözlerinden biri diğerinden güzel olsa, ona: “Onu çıkar diğerinin yerine koy, diğerini de çıkar onun yerine koy!’’ denirdi. Şon- ra bunun mübah olduğunu sandım ve bunda bir sakınca görmedik. Bu nedenle eğer devam ederse, sen de onları tedaviye devam et, onlar (kendiliğinden) düzelmez.”’23’

Hendek Savaşı’nda yaralanan Sa’d b. Muaz, Rufeyde adında bir kadın tarafından çadırda tedavi edilmiştir. Rasûlüllah (s.a.s), bu büyük sahabiyi her gün ziyaret etmiştir.24’

Said kızı Kuay- be isimli kadın da Hayber Savaşı’nda mescitte kurulan çadırda yaralıları tedavi etmiştir. Kuaybe’nin, Sa’d b. Mu- az’ın tedavisinde bulunduğu da bildirilmektedir.’25’

Urve, Hz. Aişe’ye: “Ey anneciğim şiir bilgine hayret etmiyorum. Çünkü Ebu Bekir’in kızısın. Ebu Bekir şiiri en iyi bilenlerdendi. Fakat tıp bilgine hayret ediyorum.” dedi. Hz. Aişe, Ur- ve’nin omuzuna vurarak şöyle dedi: “Rasülüllah ömrünün sonlarında hastalandı. Her yerden Arap heyetleri geliyordu. Tedavi şekillerini anlatıyorlardı. Ben de onları uyguluyordum. Tıp bilgim buradan geliyor.”26’

EBELİK

Hz. Hatice’nin çocuklarının ebesi Ebu Rafii’nin hanımı Selma idi. Onun çocukları için sütanne arar ve doğumdan önce temin ederdi. Hz. Peygamber (s.a.s)’in oğlu İbrahim’in ebesi de, Selma idi.27’ Selma, Hz. Peygamber (s.a.s)’in kızı Fatıma’nın çocuklarının da ebesiydi.28’

DERİ İŞLEMECİLİĞİ

Peygamberimiz (s.a.s.)’in eşlerinden Ümmü Seleme (r.a.), Peygamberimiz (s.a.s.)’in diğer eşi Zeyneb binti Cahş (r.a.) için şöyle demektedir:

“Zeyneb binti Cahş’ı Rasülüllah taktir eder, ondan sıkça bahsederdi. Zeynep, saliha bir kadındı. Sanatkârdı, deri işler ve dikerdi. Sanatından kazandığını da fakirlere harcardı.”’2”

Çalışmak ar değildir. Kişinin mevkii, makamı, maddi durumu ne kadar yüce olursa olsun çalışmak evladır. Peygamber hanımı bile, ihtiyacı olmadığı halde çalışmayı ihmal etmemiştir, hem de deri işlemek gibi nahoş kokulu bir meslekte. İçinde bulunduğumuz devrin gündemini işgal eden kadının çalışması meselesinde Zeyneb binti Cahş (r.a.) hadisinde alacağımız ibretler olmalıdır.30

Hz. Peygamber, evlenme teklifini yapmak üzere uğradığı sırada, deri tabaklamakta olan Ümmü Seleme, elindeki karaz bulaşığını yıkadıktan sonra Rasülüllah (s.a.s.)’ı içeri almıştır.’31 Karaz bulaşığı, selem ağacı yaprağı ile deri tabaklarken oluşan kirdir. Peygamberimiz (s.a.s.)’in hanımlarından Şevde (r.a.) de Taif derisi işlemiştir.32 Umeys kızı Esma şöyle den “Cafer (r.a.) ve arkadaşlarının şehid oldukları gün, sabah uyandım. Rasülül- lah (s.a.s.) bana geldi. Ben kırk deri tabaklamış ve hamurumu yoğurmuştum.”33’

TİCARET

Kayle anlatıyor: Rasülüllah (s.a .s.)’ a vardım ve şöyle dedim: “Ya Rasûlüllah! Ben alıp satan, alış veriş yapan bir kadınım. Bir şeyi satın almak istediğim zaman ona istediğimin en azını verip sonra artırıyorum. Sonra istediğim fiata getiriyorum. Bir şeyi satmak istediğimde ise arzu ettiğimin fazlasını istiyorum. Sonra indiriyorum ve istediğim seviyeye getiriyorum." Rasûlüllah (s.a.s.) ona şöyle buyurdu: "Ya Kayle! Böyle yapma. Bir şeyi satın almak istediğinde, ona istediğin fiatı ver. Alırsın veya almazsın. Bir şeyi satmak istediğinde ise, istediğin fiatı iste. Verirsin veya vermezsin.’"34’

Hz. Aişe, cariye olan Berire’yi sahibinden satın almış ve sonra da azad etmiştir. Rasûlüliah (s.a.s.) da bu alışverişe muvafakat etmiştir.35
Hz Muhammed (s.a.s) Şifa hatuna gider, öğle uykusunu onun evinde uyurdu. Şifa Resûlüllah (s.a.s) için bir yatak yapmıştı. Hz. Ömer de Şifa’nın görüşlerine önem verirdi. Hatta pazarda bile görevlendirmişti.36

Semra binti Nüheyk adındaki kadın, çarşı pazar dolaşarak insanlara iyiliği öğütler, kötülükten de sakındı- rırdı.37

SÜTÇÜLÜK

Mikdam b. Ma’dikerib’in bir cariyesi vardı, bu kadın süt satıyor, Mikdam da parasını alıyordu. Kendisine “Subhanallah! süt satıp parasını mı alıyorsun?” dediler. O Evet, bunda bir sakınca yoktur, zira, Rasûlüliah (s.a.s.)’ı şöyle derken duydum; “Bir zaman gelecek, altın ve gümüşden başka bir şeyin faydası olmayacaktır." karşılığını verdi.38’

YARIŞ YAPMAK

Hz. Yusuf un kardeşleri şöyle demişlerdi: “Ey babamız biz gittik, yarışıyorduk."39’

Hz. Aişe şöyle den Yolculuklardan birinde Hz. Muhammed (s.a.s.) ile birlikte çıkmıştım, henüz gençtim, fazla kilolu ve şişman değildim.

Rasûlüliah (s.a.s.), yanındakilere “Önden gidiniz” buyurdu. Onlar da gittiler. Sonra bana: “Gel seninle yarışalım” buyurdu. Kendisiyle yarıştım ve onu geçtim. Bir şey söylemedi. Ben kilo alıp şişmanladığım sırada yine birlikte bir yolculukta idik. Yanında bulunanlara “Önden gidiniz" buyurdu ve bana: “Gel senenle yarışalım" dedi. Kendisiyle yarıştım, beni geçti ve gülerek: “Bu diğerine karşılıktır.”’40’ buyurdu.

SÖZCÜLÜK-TEMSİLCİLİK

Yezid kızı Esma, Hz. Peygamber (s.a.s.)’e gelerek şöyle demiştin “Ben ardımdaki müslüman kadınlar topluluğunun temsilcisiyim. Onlar benim söylediğimi söylüyor ve görüşümü paylaşıyorlar. Allah seni hem erkeklere hem de kadınlara gönderdi. Sana inandık ve itaat ettik. Biz kadınlar topluluğu evlerde kapanmış ve kuşanmışız. Evlerin temel direkleriyiz. Erkeklerin eşleri ve çocuklarının anneleriyiz. Erkekler, cemaatlere ve cenazelere katılmakla sevapta üstünlük sağladılar. Savaşa çıktıklarında da mallarını koruyor ve çocuklarını yetiştiriyoruz. Onların sevaplarına ortak oluyor muyuz ey Allah’ın Rasûlü?" Rasûlüllah (s.a.s.) yüzünü ashabına çevirerek şöyle buyurdu: “Dinini öğrenmek için bu kadının söylediklerinden daha güzel bir soru duydunuz mu?” Onlar “Hayır, ey Allah’ın Rasûlü” dediler. Rasûlüliah (s.a.s.) bunun üzerine şöyle buyurdu:

“Ey Esma git, ardındaki hanımlara bildir. Sizden birinizin kocasına güzel bir eş olması, onun hoşnutluğunu arzulaması ve beğendiği şekilde davranması; sevap bakımından, saydıklarından hepsine eşittir." Esma, Rasûlüllah’ın kendisine söylediklerinden duyduğu sevinçten dolayı tekbir ve tehlil getirerek geri döndü.’41"

UN ÖĞÜTMEK

Peygamberimiz (s.a.s.)’in sevgili kızı ve Hz. Ali (k.v.)’nin eşi, Hz. Fatıma (r.a.)’nın un öğütürken el değirmeni çevirmekten elleri şişmişti.42’

DOKUM ACILIK

Bir kadın hırka (bürde:çizgili bir elbise veya siyah küçük kareli bir elbise) getirdi ve Ey Allah’ın Rasûlü, bunu kendi elimle dokudum. Onu sana giydireceğim dedi. Peygamberimiz (s.a.s.)’in bu hırkaya ihtiyacı vardı. Hırkayı aldı ve giydi. Bir gün bir adam o hırkayı istedi. Peygamberimiz (s.a.s.) evine dönünce hırkayı çıkarıp isteyen kimseye gönderdi.43’

ÇOBANLIK

Allah (c.c.), çobanlık yapan Hz. Şuayb’ın kızları hakkında şöyle buyurmaktadır. “Musa, Medyen suyuna vardığında o kuyunun başında insanların, hayvanlarını suladıklarını gördü. Onların gerisinde (diğerlerinin hayvanlarına karışmasın diye hayvanlarını) sudan uzaklaştıran iki kız buldu. Musa bu iki kıza: Bu durumunuz nedir? dedi. Kızlan Erkek çobanlar sulayıp çekilmeden biz sulayamıyoruz. Babamız yaşlı bir kimsedir, dediler. Musa kızların hayvanlarını suladı, sonra gölgeye çekildi...”14’" Ka’b b. Ma- lik’in bir cariyesi vardı. Bu kadın Sel Dağı’nda koyun sürüsü otlatırdı. Bir gün güttüğü sürüden bir koyunun yaralanıp ölmek üzere olduğunu görünce, hemen sert bir taşı kırarak, keskin parçasıyla koyunu kesti. Kadının koyunu kesme şeklini, Hz. Muhammed (s.a.s.)’e anlattılar. Peygamber (s.a.s.) de onlara, koyunun etini yemelerini emretti.45’

BAĞ-BAHÇE İŞLERİ

Hz. Ebu Bekr’in kızı Hz. Esma, Zübeyr b. Avvam ile evlenmişti. Rasülüllah (s.a.s) Zübeyr’e, Medine’ye uzak bir yerde, ekip biçmesi için bir bahçe verdi. Esma bu bahçenin mahsulünü bizzat başında taşıyordu.46

AT BAKICILIĞI

Hz. Ebur Bekir (r.a.)’ın kızı Esma, su çektiği atı ile devesinin otunu ve yemini kendisi bulup verir ve sulardı. Hayvanlan doyurmak için başında hurma çekirdeği taşırdı. Esma şöyle den Sonunda Hz. Ebu Bekir (r.a.) (babam) bir hizmetçi gönderdi de beni at bakıcılığından kurtardı. Sanki beni azad etti.47

SÜTANNELİK

Hz. Peygamber (s.a.s.)’in oğlu İbrahim’i emziren kadın Ümmü Bürde’dir. Hz. Peygamber, İbrahim’i annesi Mari- ye (r.a.) doğurur doğurmaz, Ümmü Bürde’ye vermişti. İbrahim’i vefat edinceye kadar bu kadın emzirdi.148’ İbrahim’i, Ümmü Süfyan isimli kadın da emzirmiştir.’48”

ÖĞRETMENLİK

Şifa (r.a.) şöyle dedi: Peygamber (s.a.s)’in hanımı Hafsa’nın yanında bulunduğum sırada Peygamber (s.a.s.) geldi ve bana: “Hafsa’ya yazı yazmayı öğrettiğin gibi...”50’buyurdu. Peygamberimiz (s.a.s.)’in eşlerinden Hz. Aişe, Hz. Hafsa ve Hz. Ümmü Seleme okuma-yazma biliyorlardı. Şifa binti Abdullah, Kerime binti Mikdal, Ümmü Gülsüm binti Ukbe ve Aişe binti Sa’d da okuma-yazma bilenlerdendi.51"

FETVA VERME

Kasım bin Muhammed şöyle den Hz. Aişe (r.a.), Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer ve Hz. Osman devrinde bağımsız olarak fetva verirdi. Bu durum vefat edinceye kadar devam etti.52

EVLENECEKLERE REHBERLİK

Ümeyye kızı Nefise şöyle den Hatice soylu ve zengin bir kadındı. Dul kaldığında Kureyş eşrafından herkes onunla evlenmeyi arzuluyordu. Hz. Peygamber (s.a.s.), Hatice adına ticaret seyahatine çıkarak çok kârla dönünce, Hz. Hatice ona rağbet etti. Durumu gizlice öğrenmek için, beni ona gönderdi. Ona: niçin evlenmiyorsun? dedim. “Elimde birşey yok” dedi. Eğer ihtiyacın giderilir, mal, güzellik ve denkliğe davet edilirsen” dedim. “Kim?” dedi. “Hatice” dedim. O da kabul etti.53’

Kays kızı Fatıma’ya, Muâviye, Ebu’l-Cehm ve Üsame b. Zeyd evlilik teklifinde bulundular. Fatıma, Peygamberimiz (s.a.s.)’e gelerek istişâre etti. Peygamberimiz (s.a.s.): “Muâviye fakirdir, malı yoktur. Ebu’l-Cehm sopayı elinden düşürmez, kadınları döver. Usame ise uygundur.” buyurmuştur. Fatıma: “Üsame ile evlendim ve çok mutlu oldum." demiştir.54’

Fatıma, kendisine danıştığı için Peygamber (s.a.s.) bildiğini söylemiştir. Yoksa fakirlik bir eksiklik değildir. Nitekim karşılıklı anlaşan ancak mihir olarak bir demir parçası bile bulamayan kimse ile bir kadının evlenmesini Peygamber (s.a.s.) uygun görmüştü r.55

SÜSLEMEK

Enes b. Mâlik şöyle den Rasülüllah (s.a.s.), süt teyzesi benim de teyzem olan Ümmü Haram’ın yanına girdi. Teyzem O’na yemek yapardı. O sırada Ümmü Haram, Ubâde b. Sâmitle evli idi. Yine bir gün Rasülüllah Ümmü Haram’n ziyaretine geldi. Teyzem ona yemek ikram etti ve Rasûlüllah’ın başını tarayıp temizledi. Sonra Rasulul- lah bir müddet uyudu...’"56

Peygamberimiz (s.a.s.), saçları dağınık bir adam gördü ve şöyle buyurdu: “Şu kimse saçını tarayacak bir şey bulamamış mıdır?"’57 Safvan kızı Şeb- bere Mekke’de kadınları süslerdi58 Hz. Peygamber (s.a.s.)’in hanımı Hz. Hatice’yi süsleyen kadınlardan birisi de Ümmü Züfer idi. Hz. Hatice’nin vefatından sonra Rasülüllah (s.a.s.)’a gelirdi. Peygamberimiz (s.a.s.) de kendisine ikram da bulunur ve: “O, Hatice hayattayken bize gelirdi” derdi.59”

Dr. Ahmet Özel, Kettani’nin "et- Teratibu’l-idariyye” adlı kitabını “Hz. Peygamberin Yönetimi” ismiyle Türk- çeye çevirmiştir. “Kadın kuaför” konu başlığında Safiyye, Şebbere.Ümmü Rı’le, Ümmü Eymen ve Ümmü Züfer için metinde geçen “maşıta"yı “kuaför”, “takyin”i de “makyaj” olarak terceme etmiştir. Yrd. Doç. Dr. Raşit Küçük de “Hz. Hatice validemizin kuaförlüğünü yapan Safiye binti Hu- yey’in kuaförlüğünü yapanlardan söz ediliyor.” demektedir.60

Rasülüllah (s.a.s.) Safiyye (r.a.) ile gerdeğe girdiğinde onu süsleyen, saçlarını yapan ve işlerini düzenleyen Milhan kızı Ümmü Süleym idi.16” Mekke’de kadınları süsleyenlerden birisi de Ümmü Rı’le idi. Ümmü Rı’le, Peygamberimiz (s.a.s.)’e şöyle dedi: “Ben kocaları için kadınları süsleyen bir kadınım. Eğer bu, günah ise vaz geçeyim.” Rasülüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Ey Ümmü Rı’le onları süsle..”’62’ Ümmü Eymen de: “Rasülüllah (s.a.s.) için Hz. Aişe’yi süsledim” demiştir.’63

Hz. Aişe, Rasülüllah (s.a.s.) zamanında Medine’de düğün için süslenen kadınların kendisine haber göndererek, ödünç istedikleri bir elbisesi ol duğunu söyler.’64

GÜZEL KOKU

Hz. Ali’nin oğlu Muhammed, Peygamberimiz (s.a.s.)’in güzel koku kullanıp kullanmadığını sorduğunda, Hz. Aişe (r.a.): Evet, misk ve anber gibi erkek kokuları kullanırdı, demiştir.’65

Habeşistan kralı Necaşi, Ümmü Habibe’yi Rasülüllah (s.a.s.) ile evlendirdiğinde, hanımlarına yanlarında bulunan her güzel kokudan göndermelerini istedi. Ümmü Habibe (r.a) de bunların hepsini Peygamber (s.a.s.)’e getirdi. Ümmü Habibe bu kokuları yanında ve üstünde bulundururdu. Peygamberimiz (s.a.s.) herhangi bir hoşnutsuzluk göstermedi.66

Muharribe’nin kızı Esma’nın oğlu Yemen’den koku gönderiyor, o da Medine’de satıyordu. Muavviz kızı Rubeyy şöyle demiştin Esma Medine’de güzel koku satardı. Yanıma geldi, Yanında kokusu vardı. Bana kim olduğumu sordu. Ben de nesebimi söyledim. Esma şöyle dedi: “Sen efendisini, yani Ebu Cehil’i öldüren kimsenin kızısın." Ben: "Hayır, ben kölesini öldüren kimsenin kızıyım.” dedim. Bunun üzerine şöyle dedi: "Güzel kokularımdan sana bir şey satmam bana haram olsun." Ben de: “Senden bir şey almak da bana haram olsun, senin kokun gibi pis kokulusunu görmedim.” dedim. Onun ıtrıyla (güzel kokusuyla) ilgili bu sözü, onu kızdırmak için söylemiştim.’67 Süveyb kızı Havle Medine’de koku satan kadınlardandı ve “Attare" diye şöhret bulmuştu.’68 Müleyke isimli kadın da koku satardı.’69”

AŞÇILIK

Kays kızı Havle şöyle den Rasülüllah (s.a.s.) benim yanıma geldi. Kendisine bulamaç aşı yaptım. Önüne koyduğumda elini değdirdi, onu sıcak bularak elini çekti ve şöyle buyurdu: “Ey Havle, biz sıcağı da soğuğa da sabredendeyiz (dayanamayız).’”70

Hz. Aişe şöyle den Kendisi için yapığım bulamaç aşını Rasülüllah (s.a.s.)’a getirdim. Rasülüllah benimle Şevde arasında oturuyordu. Sevde’ye yemesini söyledim, ancak yemedi. Kendisine: “Ya yersin ya da onu yüzüne bularım!” dedim. Yine yemedi. Bunun üzerine elimi aşa daldırıp onu yüzüne buladım. Rasülüllah güldü ve bizzat eliyle koyarak Sevde’ye “Sen de onun yüzünü bula" buyurdu. Şevde de onu yüzüne buladı. Rasülüllah yine güldü. Bu esnada dışarıda Ömer’in, Abdullah! Abdullah! sesleri geliyordu. Peygamber (s.a.s.), Ömer’i içeri gelecek sandı ve: “İnsanlar geliyor, yüzlerinizi yıkayınız.”71" buyurdu.

“Bulamaç aşı” deyince terceme ettiğimiz “Hazire”, küçük doğranmış et parçaları üzerine bolca su koyup iyice piştiğinde üzerine un eklenerek yapılan yemektir. Süt veya yağla pişirilen un bulamacı ile küçük kesilen et parçalarını üzerine bolca su konulup iyice piştikten sonra üzerine un eklenerek yapılan yemeğe de denir.

CAMİLERİ TEMİZLEMEK

Zenci bir kadın olan Ümmü Mihcen mescidi süpürürdü. Rasülüllah (s.a.s.), onu bir müddet görmeyince ne olduğunu sordu. "Vefat etti” dediler. Allah Rasûlü “Bana haber vermeli değil miydiniz?" dedi. Kadının durumunu küçümsemişlerdi.Vefatını Peygamber (s.a.s)’e haber vermeyi lüzum görmemişlerdi. Rasülüllah (s.a.s.): "Beni onun kabrine götürün" buyurdu. Peygamber (s.a.s.), kadının kabrine vardı ve orada namaz kılıp dua etti.’72

DEF ÇALMAK-EĞLENMEK

Rasülüllah (s.a.s.)’ın Medine’ye gelişi sırasında ensar çocukları, def çalıp şarkı söylemişlerdin
Dolunay doğdu üstümüze

Seniyyetü’l Veda’dan,

Vacip oldu şükür bize

O davetçi Allah ’a davet ettikçe73’ Çocuklar ve genç kızlar defler çalmak suretiyle bu mısraları terennüm ediyorlar. Şehrin profesyonel folklor oyuncuları olan genç zenciler, kendiliklerinden gelerek dirkele adı verilen mızraklarını oynatıp savuruyorlar, maharetlerini göstermek suretiyle neşe ve sevinçlerini belirtiyorlardı.74

İbni Abbas şöyle den Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine’ye geldiğinde, O’nu ellerindeki defleri çalarak, şunları söyleyen Ensar kızları karşıladı:
Biz Beni Neccar’ın kızlarıyız.

Ne güzel komşudur Muhammed. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.s.): "Allah da bilir, ben sizleri cidden seviyorum." buyurdu1751 ve: “Bu evliliği ilan ediniz ve (kalbur) def çalınız.’"76 ve “Nikahta, helal ile haramı ayıran deftir ve sestir (ilandır)”77 buyurmuştur.
Ebu Leheb’in kızı Ravh’ın kocası şöyle den Ebu Leheb’in kızı ile evlendiğimde Rasûlüliah (s.a.s.) yanımıza geldi ve: “Eğlence var mı?”78buyurdu.

Amir b. Sa’d: Bir düğünde Kuraza b. Ka’b ve Ebu Mes’ut el-Ensari’nin yanına girdim. Bir de gördüm ki, cariye- ler şarkı söylüyorlar. Şöyle dedim: “Siz Rasûlüliah (s.a.s.)’ın ashabı ve Bedir ehlisiniz. Yanınızda böyle hareketler yapılıyor?" Bana şöyle dediler: “Otur, dilersen bizimle dinle, dilersen git. Bize düğünde eğlenme ruhsatı verilmiştir."79

Büreyde şöyle den Rasûlüliah (s.a.s.), gazvelerinden birine çıkmıştı. Dönüşünde zenci bir genç kız (cariye) gelip şöyle dedi.: “Ey Allah’ın Rasûlü, eğer Allah seni sağ-salim geri getirirse önünde def çalıp oynamayı adadım.” Rasûlüliah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Eğer adakta bulundu isen çal, yoksa yok." Kız da başının üstünde çalmaya başladı.80

Bir kadın Rasûlüllah’a (s.a.s.) gelerek: “Ey Allah’ın Rasulü, senin yanıba- şında def çalmayı adadım." dedi. Hz. Muhammed (s.a.s.)’de: “Adağını yerine getir”81" buyurdu.

Hz. Aişe: “Ben, Peygamber (s.a.s.)’in yanında oyuncak kız bebeklerle oynardım. Kız arkadaşlarım vardı. Benimle beraber oynarlardı.

Peygamber (s.a.s.) eve geldiğinde, O’ndan saklanırlardı. Peygamber (s.a.s.) de onları benimle oynamaları için geri getirirdi.”82’ demiştir.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

1) Buhari, Nafakat, 7.

2) Ahmed, Müsned, VI, 256.

3) Buhari, iman, 22; Itk, 15; Müslim, Eyman, 40.

4) Ebu Davud, Taharet, 94.

5) Buhari, Nafakat, 1.

6) Buhari, Nafakat, 2.

7) Buhari, Nafakat, 1

8) Buhari, Nafakat, 4.

9) Buhari, Nafakat. 8.

10) Buhari, Nafakat, 4.

11) Buhari, Nafakat, 9.

12) Buhari, Cîhad, 64.

13) Bakınız, Buhari Cihad, 65.

14) Kettani, et-Teratibu’l-idariyye, Beyrut, tarihsiz, II, 116.

15) Muttaki. Kenzu’l-Ummal; XIII, 625-626.

16) Zehebi, Siyeru A’lam en-Nübela, II, 278.

17) ibni Mace, Cihad, 37.

18) Buhari, cihad, 66-67; Tıb, 2.

19) Ebu Davut, Cihad, 141; Ahmed, Müsned, V, 271.

20) Zehebi, Siyeru A’lam en-Nübela, II, 270; ibnie Hişam, Sire, II, 228.

21) Bakınız, Buhari, Cihad, 3,62; Müslim, Imare,
160, 161, 162.

22) Buhari, Tıb, 27.

23) Kettani, et-Teratib, II, 116; Kenzu’l-Ummal, X, 83, (28463 no’lu hadis).

24) Kettani, et-Teratib, II, 113; Ibn Hişam, III, 250; ibni Hacer, Isabe, IV, 302-303.

25) Kettani, et-Teratib, II, 113; isabe, IV, 302 303,396.

26) Kettani, et-Teratib, 1,455; İbnu’l-Cevzi, Sıfatu’ssafve, 11,32-33.

27) Kettani, et-Teratib, II, 118; ibni Abdi’l-berr, isti’ab, 1,41.

28) Kettani, et-Teratib, II, 118; İsti’ab, IV, 328-338; İbnü’l-Esir, Üsdü’l-ğabe, VII, 147.

29) Kettani, et-Teratib, II, 56-, ibni Sa’d, Tabakat, VIII, 103-108; isabe, IV, 313-314.

30) Sosyal Hayatta Kadın, 105 (Prof. Dr. İbrahim Canan, Hz. Zeyneb’in Hane-i Saadetteki iş Atölyesi), İstanbul, 1996.

31) Bakınız, Ahmed, Müsned, IV, 27-28.

32) Kettani, et-Teratib, II, 57; isabe, IV, 286; Üsdü’lğabe, VII, 87.

33) Kettani, et Teratib, II, 56; ibn Sa’d, VIII, 282.

34) ibn Mace, Ticarat, 29.

35) Tecrid-i Sarih, VI, 481.

36) Kettani, et-Teratib, I, 286; Bakınız, isabe, IV,341-342.

37) Kettani, et-Teratib, 1,285; Heysemi, Mecmau’z- zevaid, IX, 264; isti’ab, IV, 355,335.

38) Ahmed, Müsned, IV, 133.

39) Yusuf Suresi, ayet 17.

40) Ahmed, Müsned, VI, 264; Bakınız, Ebu Davud, Cihad, 61, ibn Mace, Nikah, 50.

41) Kettani, et-Teratib, II, 119.

42) Bakınız, Ahmed, Müsned, 1, 106.

43) Bakınız, Buhari, Büyu, 31, Cenaiz, 29.

44) Kasas Suresi, ayet 23-24.

45) Buhari, Zebaih, 18,19.

46) Bakınız, Buhari, Nikah, 108, Müslim, Selam, 34.

47) Müslim, Selam, 34; Bakınız, Buhari, Nikah, 108.

48) Kettani, et-Teratib, II, 118-119-, isti’ab, IV, 436.

49) Kettani, et-Teratib, II, 119; isabe, IV, 434-435.

50) Ebu Davud, Tıb, 18; Müsned VI, 372.

51) Bakınız, Futuhu’l-Buldan, 548.

52) Kettani, et-Teratib, II, 433; ibni sa’d, II, 375.

53) Kettani, et-Teratib, II, 112; isabe, IV, 282; ibn Sa’d VIII, 16.

54) İbni Mace, Nikah, 10.

55) Bakınız, Buhari, Nikah, 33,36,38,41,51.

56) Buhari, Cihad, 3.

57) Ebu Davud, Libas, 14; Nesei, Ziynet, 60.

58) Kettani, et-Teratib, II, 111.

59) Kettani, et-Teratib, II, 111, isabe, IV, 453; Üsdü’l-ğabe, VII, 333.

60) Bakınız, Dr. Ahmet Özel, Peygamberin Yönetimi, II, 332, İstanbul, 1991; Bakınız, Sosyal Hayatta Kadın, 108, istanbul-1996.

61) Kettani, et-Teratib, II, 111; İbn Hişam, II, 339
340.

62) Kettani, et-Teratib, II, 111; isabe, IV, 449-450; Üsdü’l-ğabe VI, 331.

63) Bakınız, Ahmed, Müsned, VI, 458; ibni Hacer, Fethu’l-Bari, IX, 169.

64) Bakınız, Buhari, Hibe, 32.

65) Nesei, Ziynet, 30.

66) Kettani, et-Teratib, II, 37; Bakınız, ibni Sa’d, VIII,
98.

67) Kettani, et-Teratib, II, 40 İbn Sa’d, VIII, 300-301; isabe, IV, 232.

68) Kettani, et-Teratib, II, 40; ibn Sa’d, VIII, 244; İsabe, 278; Üsdü’l-ğabe, VII, 75-76.

69) Kettani, et-Teratib, II, 40; isabe, IV, 411; Üsdü’lğabe, VII, 75.

70) el-MakasıduTHasene, 11, 469; Kenzu’l-Ummal,

XVI, 121; Ahmed, Müsned, VI, 410.

71) Kenzu’l-Ummal, XII, 593, (35843 no’lu hadis).

72) Bakınız. Buhari, Salat, 72-74. Cenaiz 66, Müslim Cenaiz, 71.

73) Kettani, et-Teratib, II, 130; Delailü’n-NübüvveII, 50-507.

74) Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi,

178, İstanbul, 1980.

75) Bakınız, Kettani, et-Teratib, II, 130; Canan, Hadis Ansiklopedisi, XVII, 199-200.

76) İbni Mace, Nikah, 20.

77) İbni Mace, Nikah, 20; Tirmizi, Nikah, 6.

78) Ahmed, Müsned, IV, 67; V, 379.

79) Nesei, Nikah, 80.

80) Tirmizi, Menakıb, 17, (3690 no’lu hadis)

81) Ebu Davud, Eyman, 22, (3312 no’lu hadis)

82) Buhari, Edep, 81; Müsned, VI, 166.

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]