Kadınların Harcamaları
Soru: Kadınlar, kocasının kazancından sadaka verebilir mi?
Cevap: Bu husustaki hükümler şöyledir:
1- Bir kadın, kocasının razı olmayacağını kesin olarak biliyorsa onun malından sadaka veremez. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bu hususta şöyle buyurmuştur:
“Hiçbir kadının, kocanın izni olmaksızın bir atiyye (bahşiş, hediye) vermesi câiz değildir.” (Nesâi, Zekât 58)
2- Eğer koca hanımına sadaka vermesi için umumi bir izin vermişse, kadın kocasından her sefer izin almadan elinin altındaki harçlığından, yiyecek, giyecek, eşyalardan sadaka verebilir. Bu şekilde verilen sadakalardan kocası da sevap kazanır.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Kadın kocanın evinden bir şey tasadduk ederse (sadaka verirse) kendisi bir ecir, bir o kadar da kocası ve bir o kadar da hizmetçi alır ve hiçbiri diğerinin sevabından bir şey eksiltmez. Koca bu sevâbı o şeyi kazandığı için, kadın da hayırda harcadığı (infak) için haketmiştir.”(Ebû Dâvûd, Buyû 84; Nesâî, Zekât 57)
3- Kocası ne izin vermiş ne de yasaklamış ise, kadın kocasının razı olacağını tahmin ettiği miktarda ufak tefek sadakalar verebilir. Alimler, “Kadın için kocasının evinden somun ekmeği gibi küçük şeyleri tasadduk etmesinde beis yoktur çünkü bu âdeten yasak değildir.”(İbn Hümâm, Fethu’l-Kadîr, 9/292) demiştir.
Bir kadın, kocası duysa razı olmayacağını tahmin ettiği miktarda bağışta bulunamaz.
Soru: Kadın kocasının parasından harcama yaparken hakkı olan ölçü nedir?
Cevap: İslam’da erkekler aileyi geçindirmekten sorumludurlar. Ancak ailenin nafakasının nelerden ibaret olacağı hususunda, zamanın örfü ile erkeğin gelir durumu esas alınır. Ayet-i kerimede şöyle buyurulmuştur:
“Erkekler kadınlar üzerinde kavvamdır / gözetmendir. Çünkü Allah bazılarını diğer bazılarından üstün kılmıştır. Bir de ailenin geçimini temin etmek erkeğe aittir.” (Nisa, 4/34)
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem de buradaki ölçüyü, erkeğin kendi yediği, içtiği, giydiği gibi, hanımının da aynı ihtiyaçlarını karşılaması gerektiğini bildirmiştir.
Muâviye İbni Hayde radıyallahu anh şöyle dedi:
“Yâ Resûlallah! Kadınlarımızın bizim üzerimizdeki hakkı nedir?” diye sordum. Şöyle buyurdu:
“Yediğiniz ölçüde yedirmek, giydiğiniz seviyede giydirmek, yüzlerine vurmamak, yaptıkları işin ve kendilerinin çirkin olduğunu söylememek, onları yataklarında yalnız bırakmak gerekirse, bu işi sadece evde yapmaktır.” (Ebû Dâvûd, Radâ` 41. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 3)
Bu hadis-i şeriften de anlaşılacağı üzere, kadının kocasının parasını harcarken kocasının maddi durumunu göz önüne alması gerekir. Kocası kendisi için ne kadar harcayabiliyorsa kadın da kendisi ve çocukları için yaptığı harcamalarda ona uygun davranmalıdır.
Soru: Günümüzde Bazı kadınlar giyim kuşam alışverişi, misafir ağırlama, hediye alma gibi konularda gösteriş yarışına giriyor, israfa kaçıyorlar. Bunları bazen kocalarından izin almadan yapıyorlar. Bazen de kocaları biliyor ama gönülden razı olmasa da cimri damgası yememek için ses çıkaramıyor. Hatta bazı erkekler bunlara bakıp evlenmekten bile korkuyor. Dinimize göre bir kadının kocasının gönülden razı olmayacağı ölçüde harcaması doğru mudur?
Cevap: Doğru değildir. Kadının kocasını cimrilikle suçlayıp, içi sızlayacak derecede harcama yapması caiz olmaz. Velev ki erkek fakir olmasa bile israftan hoşlanmayıp buna razı olmaması cimrilik değildir.
Bir erkek ailesinin gözü dışarıda kalmayacak kadar, o zamanın örfüne göre yedirip, içirip, giydirmelidir. Ama kadın da aşırı isteklerle bunaltmamalıdır. Sürekli başkalarından gördüğü her şeyi istemek bir müslüman hanıma yakışmaz.
Kadınların meşru ölçüde misafire ikram etmesi güzeldir. Bilhassa akrabaya ikram, Allah yolunda kardeş edindiğimiz sohbet arkadaşlarımıza ikram etmek sevaptır. Kocası da bunlara rıza göstermekle sevap kazanır. Ama “Filanca Hanım ne kadar maharetliymiş,” desinler diye hırslanarak israfa kaçmak doğru değildir.
Zamanımızda ikram olarak yapılan çeşitler o kadar abartılıyor ki, durumu elverişli olmayanlar sosyal hayata karışmaktan çekiniyor. Halbuki bu kadar çeşitli yiyip içmek sağlığa da uygun değildir. Aşırı ikramlıkların bir kısmı da yenilmeyip, bayatlayıp ziyan olmaktadır.
Hediyeleşirken de örfe uygun olarak karşılıklı hediyeler götürülebilir. Ancak “Filanca marka olsun, en pahalısı olsun, laf söz olmasın,” diyerek kocasının razı olmayacağı kadar aşırıya kaçmamalıdır.
Bir hanım, eğer beyinin durumu iyi değilse mümkün olduğu kadar kendi çeyizinden veya kendisine hediye gelen eşyalardan yahut el emeğini katarak ürettiği eşyalardan hediye götürmeli, kocasına yük olmamalıdır. Çünkü kadının kocasının malı üzerindeki hakkı, kendi ihtiyaçları ve örfe göre ikramlıklarla sınırlıdır. Büyük miktardaki hediyeleşmeler için izin almalıdır.
Kadınların erkeklere para harcattırma konusunda, “Nasıl olsa mecbur,” nazarıyla bakması doğru değildir. Aksine kadın kendisini kocasının rızasını kazanmaya mecbur görmelidir.