Kürtaj ve Cahiliye
Kürtaj üzerinden amansız bir tartışma yapılmaktadır. Hakikate en yakın ifadeler neşredildiği gibi, cehaletin bin bir türlüsü de havada üşüşmektedir. Esasında kürtaj, tam anlamıyla cahiliye zihniyetini yansıtmaktadır.
“Kürtaj bir cinayettir.” Bu sözün bence tartışılır hiçbir yanı yoktur. Söylenecek tek söz, her olayın olduğu gibi kürtajın da elbette itstisnaî hallerinin olabileceğidir. Bir anne adayının -normal hallerde-, rahminde şekillenmiş yeni bir insan yavrusunu -aşaması ne olursa olsun- tıbbi müdahale ya da başka yollarla aldırması, cinayetten başka hangi kelime ile ifade edilebilir?
Kürtaj üzerinden amansız bir tartışma yapılmaktadır. Hakikate en yakın ifadeler neşredildiği gibi, cehaletin bin bir türlüsü de havada üşüşmektedir.
Esasında kürtaj, tam anlamıyla cahiliye zihniyetini yansıtmaktadır. Kur’an’ın nazil olduğu dönemde İlahi Mesaj, çocukları rızık korkusuyla (“bakamayız” kaygısıyla) öldürmeyi kesin bir dille yasaklıyordu ve şu hususta anne-babaları düşünmeye davet ediyordu: Hiç aklınızı kullanmıyor musunuz? Sizin de rızkınızı biz veriyoruz! (17/İsra, 31; 6/En’am, 151). Yani büyümüş/yetişkin olmuşlar olarak rızkınızı siz kendiniz mi yaratıyorsunuz ki, sanki “onların rızkını yaratamayız” gibi bir kaygıya kapılarak, çocuklarınızı öldürüyorsunuz?!
Denebilir ki, Kur’an’ın yasakladığı, doğmuş, hayatta olan çocuklarla ilgilidir! Oysa doğmuş çocuğu öldürmek, Allah’ın yarattığı bir cana kıymaksa, henüz doğmamış, doğmasına günler kalmış bir bebeği öldürmek de bir cana kıymaktır.
Doğmasına günler kalmış bir bebeği katletmek haramsa, dokuz aylık sürenin ilk başlarında olan cenini bir şekilde itlaf etmek de cana kıymaktır, caniliktir.
Hamilelik şu kadar gün içindeyse kürtaj yapılabilir gibi iddialar, cahiliye cehaletinden başka bir şey değildir. (Bir kere daha istisnaî hallerin bu kaidenin dışında olduğunu belirtelim…). Çünkü anne rahminde spermle yumurta eşleştiği andan itibaren ona Allah tarafından ruh üflenmiş sayılmaktadır. Fakat Allah’ın bir cenine/insan yavrusuna ana rahminde ruh üflenmesi diye bir olguyu bilmeyen (böyle bir ‘ilim’i olmayan) kimseler tabi ki kürtajın cinayet olduğunu anlamakta güçlük çekeceklerdir.
Kürtaj niçin yapılır? Bir kısım insanlar, güya nüfus planlaması adına kürtaj yapmaktadırlar. Buna Kur’an’ın cevabı, yukarıda işaret ettiğimiz gibidir. Fakat öyle zannediyorum ki günümüzde kürtaj en fazla, gayrı meşru ilişkilerden hasıl olan hamilelikler neticesinde yapılmaktadır. Dolayısıyla kürtajın bir kadın hakkı ve kadın özgürlüğünün gereği olduğunu savunanlar, farkında olarak veya olmayarak, kadının (ve erkeğin) ‘zina hakkı’nı da savunmuş olmaktadırlar.
Hiçbir insan, bedeninin yaratıcısı değildir. Hiçbir kadın, rahminde oluşan yavrusunu katletme hürriyetine sahip değildir.
Peki, kürtaj tartışmaları önemli midir? Önemliyse, önemi nereden kaynaklanmaktadır? Müslümanların gündemini ne kadar işgal etmelidir bu tartışma?
Kürtaj tartışması elbette önemlidir ama benzeri her konuda olduğu gibi, asıl meseleyi gölgede bırakmamak koşuluyla… Önemi, bir kadının bir cana kıymasından ziyade, insanın azgınlaşması, istikbara kalkışması, Rabbini unutması, Rabbine kafa tutar hale gelmesidir. Kur’an diliyle insanın tuğyanıdır. Kürtajın bir numaralı faili olarak kadın ve onun bir numaralı yardımcısı olarak erkek tuğyan eder ve böylece tağutlaşır, tağut adını alır. Kadın özgürlüğü açısından meseleye yaklaşarak, kürtajı kadının, dokunulamaz bir hakkı olarak savunmanın başka bir adı yoktur.
Müslümanlar olarak elbette kürtaja karşı olmalıyız ve bunu genç nesillere anlatabilmeliyiz. Fakat bu mesele biz Müslümanları, hayata parçacı bakmaya sevk etmemelidir.
Kürtaj, bir kadının, rahmindeki yavrusunu katletmesidir, bebeğini aldırmasıdır, Allah’ın verdiği cana kıymasıdır. Bu elbette büyük bir cinayettir. Fakat İslamsız bir ülkede, İslamsızlık üzere kurgulanmış bir toplum içerisinde yaşamak, kürtajdan daha büyük bir cinayettir. İslamsız bir toplumda hiçbir kürtaj vakası yaşanmasa da, o hayat yine de cinayettir. Kürtaj, bir annenin karnındaki bir cenine kıymaktır; oysa dünya üzerinde her gün yüzlerce cana haksız yere kıyılmaktadır. Nice canlar telef olmakta, savunmasız kadınların namuslarına tasallut edilmekte, ailenin kudsiyeti haleldar edilmekte, iffet mefhumunun kökü kazınmaktadır. Kürtaj, bu sayısız cinayetlerden bir cinayettir. Kürtajın haramlığı-günahlığı-cinayet oluşu üzerine çekilen nutuklar kadar, zina gibi bir haram (kötü yol) üzerine de nutuklar çekilmelidir. Fuhşun ülkeyi adeta istila etmesine karşı da feveran edilmelidir. ‘Kamusal’ denilen mekânlarda tağutlaşan kadınların teşhirci giyimleriyle gençliğin kişiliğinin bozulması üzerine de uyarılar yapılmalıdır.
Sınır tanımayan ahlaksızlık, bütün bir toplumu adeta kuşatmış durumdadır. Dindar insanlar en meşru dinî taleplerini bile bir suçluluk psikolojisi içerisinde arz edebilirlerken, tağutlaşma yolundaki gençlerin hiç kimseyi umursamayan sınır tanımaz ahlaksızlıkları, fıtratı bozulmamış insanları aşırı derecede rahatsız etmekte ama hiçbir tepki verememektedirler. Çünkü münkerin emredildiği, marufun nehyedildiği bir toplumda yaşamaktayız.
Kur’an, adam öldürmenin (cana kıymanın) kötü olduğunu kabul eder ama fitnenin adam öldürmekten daha büyük bir cürüm olduğunu hemen peşine ekler. Fitne, Allah’ın dinine savaş açmaktır; Din’i yasaklı hale getirmektir. İlk nesil Müslümanları el-Mescidu’l-Haram’dan ihraç etmek gibi (2/Bakara, 217), insanları Allah’ın dininden uzaklaştırmaktır.
Münkeri emredip, marufu nehyetmek fitnedir. Allah, Din’den dönen (irtidat eden) ve mürted/kâfir olarak ölenlerin işledikleri amellerin dünyada da, ahirette de boşa gittiğini ve ebediyen cehennemde kalacaklarını bildirerek (2/Bakara, 217) uyarmaktadır. Toplum fevc fevc irtidata koşar, biz de onların Allah’ın dininden çıktıklarını müşahede ederken, büyük bir teessüre kapılmamak elde değildir.
İrtidat vak’ası her gün, insanlarla cehennem arasındaki mesafeyi kısaltmaya devam ederken, tek başına kürtaj olayı çok fazla vahim görünmemektedir. Kürtaj evet bir cinayettir ama cahiliye hayatı, içinde nice nice cinayetleri barındırmaktadır. En büyük cinayet de, “imanı kurtarma” iddiasıyla hareket ederek, İslam’ın küresel cahiliye tarafından kuşatılmasına teşne olmaktır.
Mehmed Durmuş.