Kadına Şiddet İslam'a İhanet
Peygamber Efendimiz hanımları taşıyan develeri süren hizmetçiye: “Ey Enceşe, yavaş sür, cam gibi billur gibi narin kişiler götürüyorsun” demiştir.
İnsanlık tarihi boyunca bazı istisnaları saymazsak dünyada insan ve kadın diye iki kategori olması, ilkinden neredeyse sadece erkeğin anlaşılması. Yeryüzü macerasının en büyük imtihanlarından biri oldu bu. Vahyin önemli işlevlerinden biri de eşitsizlikleri, ayrımcılıkları ayrıcalıkları ortadan kaldırıp, insanlık tahtında kadın ve erkeğin eşitliğini, eşdeğerliğini ilan etmesi...
Bütün dünyadaki kadına yönelik hak hukuk ihlallerini konuşarak konuyu dağıtmamak lazım. Ülkemizde her yıl yüzlerce kadının öldürülmesi (2016’da 363 kadın öldürüldü, sanki soykırım) kız çocuklarının tacize uğraması, araştırmalarda her üç kadından birinin yaşı kaç olursa olsun şiddete uğradığını beyan etmesi karşısında Müslümanlar hala bu durumun bizimle ilgisi yok, İslam kadının bütün haklarını teslim etmiştir, bu başkalarının meselesidir diyebilecek mi? Kadının ince, zarif yapısını bir eksiklik olarak görüp buradan şiddete ve boyunduruğa elverişli olduğu sonucunu çıkaran, nasıl ve ne kadar darp edilebileceğine dair risaleler yazabilen dini önderler Peygamberimizin ahlakının neresinde? Kadının en güçlü olduğu annelik hamilelik zamanlarından bile güçsüzlük ve kolayca baskı altına alınabilirlik çıkarsamasında bulunabilmek İslam’ın temel ilkelerinden ne kadar uzaklara savrulma? Şu an kadınlar elini çektiği anda birçok aile dağılacak ve hayat işlemez olacakken, kadının zekâsından kuşkuya düşmemiz gerektiği fikrini yaymaya çalışmak, varlığını sadece cinsel kimliğiyle sınırlamak neyin korkusu?
“Sizin en hayırlınız kadınlarına karşı iyi davrananlarınızdır.”
“Gece birlikte olduğunuz kadınları nasıl döversiniz?”
“Kadınlarla iyi geçinin, eğer onlardan hoşlanmadıysanız, sizin hoşlanmadığınız şeyde Allah birçok hayır var etmiş olabilir.”
“Kıyamet gününde Allah katında mevkii en kötü olacak insanlardan birisi, karısı ile haşır neşir olup da onun sırrını yayan kimsedir.”
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.”
“Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların salim olduğu kimsedir.”
“Bu dünyada azap çektiren kimse Allah’ın azabına maruz kalacaktır.”
“Kıyamette en şiddetli azap görecek kimseler, insanlara en çok azap edenlerdir.”
Bunları söyleyen Peygamberimiz’in en yakını olan Hz. Ayşe’nin, “O savaş dışında hiç kimseye, ne bir kadına ne bir hizmetçiye el kaldırmamıştır” diyerek şahitlik etmesi de söylediklerini bizzat hayata geçirmesinin en büyük kanıtı.
Peygamber Efendimiz'in kocası tarafından dövülüp kolu kırılan Cemile binti Abdullah’ı şikâyeti üzerine derhal baba evine yollaması, şiddetin sebebini bile sormadan, kocasına onu boşamasını emretmesi bir sürü tezviratın önünü kesmesi bakımından çok anlamlı. Sebep ne olursa olsun Allah’ın elçisinin Cemile Hanım’ı aile içinde olur böyle şeyler yaklaşımına tevessül edip tekrar koca evine yollamamasını not etmek lazım.
Kadına karşı şiddet alışkanlığı cahiliye döneminden günümüze intikal etti. Peygamberimiz’in tutumunu hatırlamakta fayda var. Kocası tarafından dövülüp kolu kırılan Cemile binti Abdullah’ı şikâyeti üzerine derhal baba evine yollaması, şiddetin sebebini bile sormadan, kocasına onu boşamasını emretmesi bir sürü tezviratın önünü kesmesi bakımından çok anlamlı. Şiddetin sebebine kıymet vermiş olsaydı elbette nice gerekçeler ileri sürülebilirdi. Şimdiki zamanda da sayısız araştırma yapılıyor meselenin derinlerine inmek için. Sebep ne olursa olsun Allah’ın elçisinin Cemile Hanım’ı aile içinde olur böyle şeyler yaklaşımına tevessül edip tekrar koca evine yollamamasını not etmek lazım.
Sakin tabiatlı müşfik biri olarak bilinen sahabelerden Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ın tecrübesi de önemli: “Biz Hz. Peygamber zamanında hakkımızda vahiy indirilir korkusuyla hanımlarımıza karşı söz söylemekten, rahat davranmaktan çekinirdik. Ancak Hz. Peygamber vefat edince istediğimizi söylemeye ve rahat davranmaya başladık.”
Bu cahiliye telakkilerinin oluşmasında erkekleri yetiştiren kadınların rolü başlı başına araştırma konusu. Eşini neredeyse her gün bir bahaneyle dövmeyi alışkanlık haline getirmiş olan genç bir adamın vakit namazlarını camide cemaatle kılma konusundaki hassasiyetinin şahidiyim.
Dayakçı kocanın yaşlı annesi, kızımı apartmanın basket potasında oynarken görünce müdahale etmişti. Kızların evde oyalanması gerektiğini ve basket alanının erkek çocuklar için yapıldığını ileri sürmüş ve kınamıştı bizi. Gelin hanımın evden her çıkışının bir aile krizine dönüşmesi beklenmeyen bir durum değildi bu yüzden.
Aile ve Şiddet temalı II. Uluslararası Aile Konferansı’nda(2012) Kadına Muamelede Nebevi Tavır başlıklı bildirisinde, namus gerekçesiyle kızları hakkında ölüm fermanları hazırlayan ailelere seslenmiş hadis profesörü İ.Hakkı Ünal’ın dilinin özenli ve makul kurulumu dikkat çekici:
“Özellikle ülkemizde bazı genç kızlarımızın, isteyerek veya istemeyerek karıştıkları ve cinsel yönden istismar edilip mağdur duruma düştükleri bazı olaylar sebebiyle, namus temizleme adı altında cinayete kurban gitmeleri aile içi şiddetin en acımasız örneklerindendir. Genelde aile meclisinin onayıyla alınan bu cinayet kararlarına iştirak edenlerin hepsi dinimize göre katil durumundadırlar. Çünkü zorla mağdur edilen kimse, başta ailesi olmak üzere herkes tarafından korunması gereken bir mazlumdur.”
Ünal’a göre kendi hatasıyla istemediği bir durumla karşılaşmışsa da hata kendisine aittir ve ergenlik çağındaysa sonuçlarına katlanır ve Allah’tan af dileyebilir. Ergenlik çağında değilse aile büyükleri nasihat eder uyarır. Her iki durumda da ailenin cezalandırma yetkisi yok. Dinimize göre herkes yaptığından sorumludur ve (En’am Suresi 164’te bildirildiği gibi) kimse kimsenin günahını yüklenmez. Evlatların düştüğü hatalarda ise öncelikle ailelerin kendilerini sorgulaması esastır.
Kadınlar erkeklerle birlikte bir bütünü tamamlayan diğer yarıdır.
“Dikkat edin, sizin hanımlarınız üzerinde bir hakkınız olduğu gibi hanımlarınızın da sizin üzerinizde hakkı vardır.”
“Kadınlar konusunda Allah’tan sakının! Çünkü siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve Allah’ın adıyla nikâh kıyarak onları kendinize helal kıldınız.”
Hadislere bir ayeti de ekleyebiliriz:
“Allah’ın varlığının belgelerinden biri de kendileriyle huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet var etmesidir.” (Rum 21)
Kadına yönelen şiddet aileyi bütünüyle hasta etmekte ve sağlıklı bireyler yetiştirmenin önündeki en büyük engeli oluşturmakta. Meseleleri şiddet yoluyla çözmeyi öğrenen ya da her vesileyle sözlü ya da fiziki şiddetle karşılaşan çaresiz çocukların kişiliğinin gelişmesinde, yaşananların korkunç etkilerini araştıran analiz eden sayısız çalışmaya bakılması lazım.
Burada zikredilenler anmamız gereken sayısız ayet ve hadisten sadece birkaçı. Aileyi şiddetten arındırmada Peygamberimiz’le başlayan zihniyet dönüşümünde emanet kavramına açıklık getirmek gerekir. Peygamberimizin eşi tanımlarken kullandığı emanet kavramı tahakküme ve mülk gibi edinmeye değil, şefkate ve can yoldaşlığına işaret eder. Kötülüklerden korunma ve kollamada, hastalıkta sağlıkta erkek de kadına emanettir. Emanet kavramı kadın ya da erkek birbirini tüketmeyen örselemeyen karşılıklı sahiplenme duygusuna işarettir. Bu güzel mütekabiliyet sahip olma ve üzerinde her türlü tasarruf yetkisine haiz olma gibi bir hoyratlıkla karıştırılırsa murat edilenden uzaklaşılmış olur.
Kadına yönelen şiddet aileyi bütünüyle hasta etmekte ve sağlıklı bireyler yetiştirmenin önündeki en büyük engeli oluşturmakta. Meseleleri şiddet yoluyla çözmeyi öğrenen ya da her vesileyle sözlü ya da fiziki şiddetle karşılaşan çaresiz çocukların kişiliğinin gelişmesinde, yaşananların korkunç etkilerini araştıran analiz eden sayısız çalışmaya bakılması lazım. Kontrolsüz öfke, şiddet yoluyla istediğini dayatmak yaptırmak ve netice almaya çalışmak aciz ve zavallı bir iş ve öğrenilen bir tutum aynı zamanda.
Şiddetin sosyal, psikolojik, ekonomik, bölgesel birçok nedeni çözümlemesi var ve sayısız araştırma yapılıyor bu konuda. Fakat dini öğreti ve yaklaşımlar da bilinçaltını etkileyen önemli bir etken. Açık olan bir hakikat var ki En’am 54’te kendi şanına asıl olarak merhameti yazdığını söyleyen Rabbimizin şiddeti hoş görmesi düşünülemez:
Ayetlerimize iman edenler, yanına geldikleri zaman de ki: “Selam sizlere! Rabbiniz kendine rahmeti yazdı. Sizden kim bir cahillikle bir kötülük yapmış, sonra arkasından tevbe edip düzelmiş ise, ona karşı bağışlayan, esirgeyendir.”